Üç yıl içinde ikinci defa bedelli askerlik düzenlemesi yapılıyor. Daha birkaç hafta önce bedelli askerlik söylentilerine karşı çıkanlar, birkaç hafta sonra düzenleme yapmakta beis görmediler.

Genç nüfusa sahip ülkelerde yığılmalar olabilir. Ülkenin ihtiyaçları fazla sayıda askere gerek duymayabilir. Bazen de iş sahalarının bolluğu çok sayıda çalışana ihtiyaç gösterebilir. Bu gibi durumlarda tıkanmaları aşmak gerekir. Bunun yollarından biri de askerlikle ilgili düzenleme yapmaktır.

Ancak tek düzenleme bedelli askerlik değildir. Gençleri büsbütün asker ocağından uzaklaştıran, kışlanın havasını teneffüse imkan vermeyen düzenlemeler, bir çok mahsuru da beraberinde taşırlar. En başta askerlik gittikçe kutsiyetinden arınarak, sadece fakir çocuklarının yükümlü olduğu bir ödev haline gelir. Askere ihtiyaç duyulan tarihi virajlarda kimseye askerliğin manevi mahiyetini anlatılamaz.. Fakir ile zengin arasındaki makas açılır. Toplumda derin çatlaklar oluşur, ayrımcılık yapıldığı düşüncesi yerleşir. Nitekim, daha şimdiden mikrofon uzatılan gençler bunu açık açık dile getiriyorlar.

İnanç ve geleneklerimizde asker ocağının apayrı bir yeri vardır. Asker ocağı bu milletin muhayyilesinde peygamber ocağıdır, asla üzerine toz kondurulmaz. Bu tip düzenlemeler sadece zengin ile fakir arasındaki sınıfsal çelişkileri artırmakla kalmıyor, bu inancı da örseleyerek askerliği manası sağılmış herhangi bir iş haline getiriyor.

Çocukluğumdan hatırlarım, mahallede genç yaşta hasta olup bu dünyadan göçen biri için askerlikte şunları, şunları yapmış, hiç asker ocağına ihanet edilir mi, ocağa ihanet eden er geç cezasını çeker diye konuşulurdu. Bu milletin ruh derinliklerine işlemiş, kaynağını İslam’dan alan bir inançtı. Şimdi siyaset adına o inanç sistemli bir şekilde tahrip ediliyor.

Askerliğin bir de milli devletlerin oluşumunda, inşasında sağladığı emsalsiz katkı var. Josef Pilsudski,ulusu oluşturanın devlet olduğunu söyler. Ulus’u oluşturan araçlar ise eğitim,askerlik ve seçim gibi vasıtalardır. Asker ocağında o millete ait efsaneler, kahramanlar,meziyetler anlatılarak gençlerin dimağına milli kimliğin kodları nakşedilir. Mensubiyet duygusu, bir büyük ailenin üyesi olma bilinci verilir. Bunun yanında sorumluluk,disiplin,vatan şuuru gibi özellikler kazandırılır. Bu bakımdan askerliğin milli devletler için vazgeçilmez bir önemi vardır. Bu imkanın yok edilmesi aynı zamanda askerlik ödevi üzerinden taşınan değerlerin yok edilmesi demektir.

Güneydoğu’da yaptığım araştırmalarda okula gitme imkanı bulamamış bir çok insanın Türkçeyi askerde öğrendiklerini bizzat kendilerinden dinledim. Okul ile askerlik dejenere edildiğinde milli devlet de yok edilmiş olur. Dolayısıyla toplumdan gelen istek ve talepler ne olursa olsun askerliği gereksizleştirecek düzenlemelerin doğru olmadığı kanaatindeyim. En azından birkaç aylık temel eğitimden asla vaz geçilmemelidir. Kaldı ki, bu düzenlemenin gençlerin talep ve isteklerinden ziyade ekonomik zaruretlerle yapıldığı bellidir. 10 yılda 60 milyar dolarlık özelleştirme yaparak ekonomiyi finanse eden iktidar, şimdi de askerlik gibi manevi bir değeri satarak ekonomiyi finanse etmeye çalışıyor. Milletler ekonomi ile değil değerleri ile ayakta kalırlar. Kendisi olarak kalamayan toplumlar ekonomik bir güç olsalar da yeni bir medeniyet mayalayıcısı veya alternatif bir dünyanın kurucusu olamazlar. Bu bakımdan askerlik sadece nöbet tutmak, silah kullanmayı öğrenmek veya bazılarının dediği gibi zaman kaybı değildir, aynı zamanda bizi ayakta tutan değerlerden biridir. Askerliğin alınıp satılan bir meslek halini aldığı, sadece fakirlere ait bir mükellefiyete dönüştüğü bir toplum yeni bir Çanakkale  yazamaz, çünkü destanlar parayla değil inançla yazılır.