"Çin'deki parti-devlet kapitalizmi küresel kapitalizmle nasil etkileşime giriyor?" Başlıklı yazı şu şekilde:

Çin ekonomisinin doğasına yönelik endişeler, özellikle Çin-ABD ilişkilerinin son zamanlardaki gerginleşmesinde, Çin'in gücüne küresel ölçekte duyulanşüpheyi belirgin bir şekilde ortaya çıkarmıştır.Ekonomik rekabetin ve kurumsal taahhütlerin Çin’i  Batılıların anlayabileceği ve kabul edebileceği kapitalist ekonomik uygulamalara doğru iteceği kabulü ile Çin'i, DTÖ’ya kabul etmek de dahil küresel pazarlara sokmaya yönelik argümanlar, yerini devletin ekonomideki rolünün ve gücünün Çin ile rekabeti haksız ve imkansız hale getirdiği ve işbirliğini imkansız kıldığı endişelerine bırakmıştır. Çin, hükümetin devlet mülkiyetine sahip olması, mali müdahale ve ağır sanayi politikası yoluyla ekonomiye hakim olmasını tanımlamak için gevşek bir şekilde kullanılan bir terim olan “devlet kapitalizmi” olarak etiketlenir. Bu özelliklerden bazıları Brezilya, Hindistan ve Norveç dahil olmak üzere birçok demokratik ülkede bulunsa da devlet kapitalizmi denince Çin akla gelir.

Çin’in Parti-Devlet  Kapitalizmi 

Çin'in kamu gözetimindeki ekonomik yaklaşımı, Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) egemenliğini kolaylaştırmak için giderek daha fazla organize olup Çinli şirketler üzerinden yerel ve uluslararası riskleri yönetmeye yöneliyor. Bu yaklaşım, yerel ekonomik büyümeyi teşvik etmeyi veya yerel firmaların küresel olarak rekabet etmesine yardımcı olmayı amaçlayan devlet kapitalizminin yaygın görünençeşidinden temel bir ayrılığa işaret ediyor. Çin'in sistemi de klasik yaklaşımlardaki işlevlere sahip olmakla birlikte siyasi istikrar ve parti egemenliğine artan şekilde odaklanması, parti-devlet kapitalizmi çeşidini ayrı bir ekonomik örgütlenme biçimi haline getirmektedir.

“Parti-devlet kapitalizmi” tanımımız, risk yönetim sisteminin önemine ve ayrıca Çin'in politik ekonomisinin (kamu ekonomisinin) diğer ekonomilerde bulunmayan üç belirgin özelliğine vurgu yapmaktadır. Bu üç özellik: 1) yaygın devlet hissedarlığının yükselişi 2) devlet ve özel firmalar arasındaki sınırların bulanıklaşması 3) hem yerli hem de yabancı firmaların ÇKP'nin siyasi taleplerine katılma heveslerinin artmasıdır. İronik olarak, parti gücünün ve çıkarlarının öne çıkması, kendi kendini baltalayan dinamikler yaratır ki Parti-devlet kapitalizminin temel hedefi siyasi gücü pekiştirmek ve istikrarı korumaktır.Ancak, siyasi hedeflerin uygulanması hem yurtiçinde hem de yurtdışında alarm vermiştir. Yurtiçinde, daha cesur ÇKP rolü, girişimciliği ve yenilikçiliği Çin'in kırk yıldır büyümesine öncülük eden kapitalistleri uluslararası iş dünyasına yabancılaştırabilir.

Parti-Devlet Kapitalizmi,Devlet Kapitalizminden Neden Farklıdır?

Devlet kapitalizmi, tipik olarak, özellikle küreselleşmiş endüstriyel sektörlerde, büyümeyi teşvik etmek ve jeostratejik veya ekonomik rekabeti veya her ikisini birden desteklemek amacıyla firmalara devletin ekonomik müdahalesini veya firmalara doğrudan doğruya malik olmasını  ifade eder. Parti-devlet kapitalizmi, devlet kapitalizminden farklıdır.Çünkü devlet kapitalizminde devletin dolaylı olarak da toplumun menfaati öncelenirken parti-devlet kapitalizminde rejimin hayatta kalması en önemli önceliktir. Ekonomik hedefler, devletin müdahalelerinde hala belirgin bir şekilde yer almaktadır, ancak siyasi amaç en üstte yer almakta ve rejimin hayatta kalmasını ekonomi politikasının ana amacı haline getirmektedir. Bu siyasi sonuç, son zamanlardaki birkaç eğilimde yakından gözlenmektedir.

Bir eğilimin en belirgin olanı, Çin firmalarının geniş bir kesiminde hissedar veya yatırımcı olarak artan parti devleti rolü hatta kontrolüdür. Rejim, 2003'ten bu yana devlet mülkiyetinin ana kurumu olan devlete ait Varlıkları Denetleme ve İdare Komisyonu'nun çoğunluğuna sahip olmadığı işletmelerdeki hissesini artırmıştır.Ekonomistler, on yıllardır devlete ait işletmeler ile özel firmalar arasında ayrım yaparken özel işletmelerin daha piyasa odaklı ve bağımsız bir şekilde faaliyet gösterdiğini varsaymışlardı. Ancak son yıllarda, siyasi kaygılarla hareket eden devlet kurumları, devlet dışı firmalarda daha büyük mali ve kurumsal yönetim rolleri üstlenmiştir. Parti hücreleri özel ve yabancı firmalarda genişlemiş ve bu firmalarda hükümet yetkililerine üst düzey görevler verilmiştir.

Özel firmalarda devlet ve parti etkisini genişletmek, Çin'in “Made in China 2025” programı aracılığıyla endüstriyel tabanını artırmaya yönelik çabasının bir parçasıdır denilebilir. Bu kapsamda devlet ve özel sermayeyi yarı iletkenler, yapay zeka, kuantum hesaplama ve diğerleri gibi öncü ve stratejik sektörlerdeki yenilikçi firmalara yönlendirmek için yüzlerce “endüstriyel rehberlik fonu” kurulmuş, ÇKP,yine de, kritik ve çift kullanımlı (askeri ve sivil) teknolojiler için küresel tedarik zincirlerine güvenme konusunda giderek daha fazla endişe duymaya başlamıştır.  Diğer devlet yatırımları ekonomik ve küresel olarak daha az stratejiktir ve risk yönetimi konusundaki endişeler tarafından daha açık bir şekilde yönlendirilir. Örneğin, Çin borsasındaki bir kriz 2015'te genel finansal istikrarı tehdit ediyor gibi göründüğünde, devlet, yerel hisse senedi piyasalarına o kadar yoğun müdahale etmiştir ki, sonunda borsada işlem gören tüm firmaların hisselerinin yarısını satın almak zorunda kalmıştır. Siyasal elitler arasında, ekonomik riski yönetmek için devlet fonlarını kullanma isteği, ÇKP'nin potansiyel olarak yıkıcı piyasa dalgalanmalarını önleyerek siyasi istikrarı koruma hedefini yansıtdığına dair kesin bir kanaat vardır. 

Geleneksel kamu-özel ayrımı, Pekin'in büyük özel firmalarında yönetişim rolleri üstlenmek ve siyasi hedefler peşinde koşmak için kullanmasıyla daha da aşınmıştır. Örneğin, özel firmalar, özellikle Çin'in büyük nüfusunu izleyen büyük veri ve gözetim teknolojisi üretmek ve yönetmek için iç güvenlik programlarına dahil olmuşlar, bu programların dışında, büyük özel şirketlere, ÇKP genel sekreteri Xi Jinping'in yoksullukla mücadele kampanyası çatısı altında kırsal ticareti genişletmek için altyapı yatırımları yaparak refahın artırılmasına yönelik görevler de verilmiştir. 

Risk yönetimine takıntı; özel firmalar sorunlarla karşılaştığında parti devletinin giderek daha fazla harekete geçmek zorunda hissetmesi anlamına gelir. Son yıllarda, birkaç büyük firma, aşırı borç ve hatta cezai suistimal nedeniyle devlet kayıtlarına girmiş, hükümet de politik olarak hassas görüşler ifade eden çeşitli yüksek profilli kapitalistleri hedef almıştır, özellikle de muhalif bir hava verenleri. Örneğin 2020'de emlak kralı Ren Zhiqiang, COVID-19 salgınını gizlediği için Genel Sekreter tarafından "palyaço" olarak adlandırıldıktan sonra rüşvetten on sekiz yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Aynı yıl, Alibaba'nın kurucusu Jack Ma'nın hükümeti kamuoyu önünde finansal yenilikleri boğmakla eleştirmesi ve devlet bankalarını “tefeci gibi çalışmakla” suçlamasının ardından,dünyanın en büyük halka arzı olacak olan Ant Financial hisselerinin satışıaniden askıya alınmıştır. 

Bu itaat talebi Çin sınırlarının ötesine uzanıyor. Parti devleti kapitalizminin küresel erişimi, ÇKP'nin yabancı firmalara kendi siyasi anlatılarına bağlı kalmaları yönündeki baskısında açıkça görülmektedir. Hong Kong protestocularına destek verdiği için cezalandırılan Ulusal Basketbol Birliği'nden Tayvan'ı hedef ülke olarak listeleyen havayollarına kadar çeşitli kurumlar, Çin'in kazançlı pazarına erişimini kaybetme tehdidi altında geri adım atmak ve özür dilemek zorunda kaldılar. Parti devleti bu durumları, toprak taleplerinin tanınmasını sağlamak için koz olarak kullanmış kısa süre içinde de yabancı yatırımcılara kur yapmaktan, piyasaya girişlerine siyasi koşullar koyma aşamasına geçmitir.

Parti-Devlet Kapitalizmi Küresel Kapitalizm ile Nasıl Etkileşime Girer?

Bir süredir, özellikle de2012’de  başlayan Xi'nin dönemi  başlamadan önce, Çin'in küresel ekonomik rolüyle ilgili tartışmalar, devlet kapitalizmine özgü konulara odaklandı: devlete ait firmalara yönelik tercihli politikaların rekabeti nasıl bozabileceği, stratejik öneme sahip sektörlerde yabancı katılımın sınırlandırılması vb gibi politikalar ileri sürülmüştü. Parti devletinin siyasi hedefleri kalkınma hedeflerinin yerini aldığından, ticaret ortaklarının ve ev sahibi hükümetlerin endişeleri Çin'in ekonomik uygulamalarına yönelik eleştirilerin ötesine geçerek güvenlik endişelerine dönüşmüştür. (Bu dönüşüm Türkiye’deAKP’nin 2018 yılından itibaren İktidarda kalmanın dışında hiçbir şeye önem vermemesine çok benziyor. Ç.N.) Çin'deki yabancıların yatırımları, küresel ölçekteki Batılı çokuluslu şirketlerin sadece küçük bir kısmı olsa da, Çin dışında da endişeye ve Çin içindeki şirketleri ile küresek ana şirketlerin koordineli bir şekilde siyasal direnişlerine yol açtmıştır.Çin'in küresel ekonomik angajmanları, bu nedenle, politik ekonomi biçimiyle ilgili endişeler nedeniyle kısıtlıdır.
Her şeyden önce, Çin'in ekonomik modeli, devletin stratejik amaçlarını Çinli firmaların ticari amaçlarından ayırmayı zorlaştırıyor. Özel bir şirket olarak kayıtlı bir teknoloji holdingi olan Huawei'nin yüksek profilli vakası gösterge niteliğindedir. Huawei'nin teknoloji ağını yurt dışına genişletme girişimi akıllı bir pazar oyunu mu, Çin parti devletinin casusluk nedenleriyle yabancı ağlara izinsiz girme çabası mı yoksa her ikisi birden mi? Benzer şekilde, bir video gözetim teknolojisi üreticisi olan Hikvision, özel girişimciler tarafından kurulmuş olmasına rağmen, küresel pazar hakimiyeti benzer soruları akıllara getirmiş ve 2019’da  ABD'nin ürünlerini kara listeye almasına yol açmıştır. Uygunalan müeyyide için dile getirilen neden Sincan'daki insan hakları ihlalleri olsa da, gerçekte Çinli bir şirketin hassas gözetim verilerine erişimi olduğuna dair endişeler Amerikan kararının temel nedenini oluşturmuştu.

Çinli holdinglerin yurtdışına yatırım yapma ve sözleşme yapma konusundaki hızlı artışı, özellikle Çin İhracat-İthalat Bankası gibi “devlet politikası bankaları” tarafından desteklendikleri için var olan şüpheleri güçlendirmiştir. Hikvision ve Huawei gibi özel teknoloji şirketleri, bazıları baskıcı rejimler de dahil olmak üzere yüzü aşkın ülkeye artık “akıllı şehir” gözetim ağları sağlıyor. Zengin sanayi ülkelerinin liderleri, bunun, belki de Çin'in kapitalist uygulamalarla birleştirilmiş otoriter iç kontrolün faydalarını göstermeye çalıştığı için, akıllı şehir inşası örtüsü altında “Çin modelini ihraç etme” çabası olduğunu düşünüyorlar. 2013 yılında kurulan uluslararası bir altyapı programı olan Kuşak ve Yol Girişimi, sıklıkla bu kapsamda değerlendiriliyor.

Gelişmekte olan dünyada, hem devlete ait hem de özel Çinli holdinglerin denizaşırı faaliyetleri, bazı ülkelerde iç tepkilere yol açmıştır.  Örneğin, Malezya başbakanı Mahathir Muhammed 2019'da iktidara döndükten sonra, "borç tuzağı diplomasisi" uyarısında bulunarak, "haksız" Çin altyapı anlaşmalarını yeniden müzakere etme veya iptal etme sözü vermiş,  2020'de Tayland hükümeti, Çin planını kendi planıyla değiştirerek Kra Isthmus'tan 120 kilometrelik bir kanal inşa etmeyi öngören büyük bir Çin projesini iptal etmiştir. Pakistan'da Baloch ayrılıkçılar, Çin tarafından finanse edilen ve inşa edilen Gwadar Limanı'nın Belucistan'ın doğal kaynaklarını yağmalamak için bir sömürge çabası olduğunu iddia ederek Çin vatandaşlarına saldırdılar.

Elbette, gelişmekte olan ülkelerin pek çok lideri, Çin'in denizaşırı faaliyetlerini ekonomik kalkınmaya olumlu katkı olarak değerlendirip memnuniyetle karşılıyorlar. Örneğin Ruanda Başkanı Paul Kagame, Çin'in Ruanda'daki altyapı yatırımlarını sık sık övüyor. Yine de, yüksek profilli tepki olayları Pekin'in dikkatini çekmektedir. Devlet veya özel sermaye tarafından finanse edilen Çinli firmalar, yurtdışında faaliyet gösterirken giderek artan bir şekilde siyasi riskle karşı karşıya kalırlarken  parti devletinin bizatihi kendisi de kalkınma modelinin sürdürülebilirliğini yeniden değerlendirmeye almıştır.  

Yurtiçi Eğilimler ve Küresel Kapitalizm Arasındaki Etkileşimler

Geçtiğimiz on yılda, Çin'de devlet kapitalizminin daha küresel olarak tanınan bir ifadesi, ÇKP'nin liderliği altında rejimin hayatta kalmasına aşırı derecede öncelik verilmesi nedeniyle “parti-devlet kapitalizmi” terimiyle daha iyi yakalanan bir politik ekonomi biçimine dönüşmüştür.  İronik olarak, daha yavaş büyüme oranlarına ve daha az sıcak bir küresel ortama yanıt olarak, Çin'in sanayi politikası yoluyla kendi kendine yeterliliği ve kendi kendine yeterliliği teşvik etmeye yönelik politikası, özel Çinli şirketlerin bağımsız olarak mı yoksa parti devletinin araçları olarak mı faaliyet gösterdiği konusundaki uluslararası şüpheleri derinleştirmiştir. Pekin'in son zamanlarda “ikili dolaşım” stratejisini teşvik etmesi, ihracata dayalı kalkınmaya uzun süredir devam eden bağımlılığını azaltmak için,gerçekleşirse,açıkçaiç tüketimi teşvik etmeyi gerektirmektedir. 

Parti devletinin stratejisi yurt içinde bir ikilem arz etmektedir. Bir yandan, içeride yönlendirilen büyüme, yerli girişimcilerin işbirliğini gerektirken teknolojik yeniliklerin ön saflarında yer almaları şarttır. Öte yandan, parti devletinin başına buyruk yönetim kurulu başkanlarına ve açık sözlü kapitalistlere karşı küçülen toleransı, inovasyona öncülük edenleri kendi şirketlerine yabancılaştırma riskini taşıyor. Sermaye kaçışını durdurmak için sıkı sermaye kontrolleri yürürlükte kalsa da, Çin'in artan milyarderler sınıfı varlıklarını yurtdışına kaçırmak için çıkış seçenekleri bulmuştur.

Devlet ve özel ekonomik varlıklar arasındaki sınır bulanıklaştıkça, parti-devlet kapitalizmi, karşılıklı bir güvensizlik kısır döngüsü yaratarak küresel kapitalizmle etkileşime girer. Politik olarak motive edilmiş ekonomik müdahalenin kanıtı, dış tepkilere ve olumsuz manşetlere neden olur. Çin karşıtı duygular, parti devletinin tehdit algısını teyit etmekte ve böylece onun risk yönetimi zihniyetini ve siyasi müdahalelerin algılanan gerekliliğini pekiştirmektedir. Bu kendi kendini güçlendiren döngü, hem yurtiçinde hem de yurtdışında gerilimi artırıyor.

Bu yazı Harvard Üniversitesi tarafından yayınlanan The China Question-2 adlı kitapta yayınlanan “How Does Party-State Capitalism In China Interact With Global Capitalism?” adlı bölümün tercümesidir.

Çevrimiçi 12.9.2022

https://www.promarket.org/2022/09/02/how-does-party-state-capitalism-in-china-interact-with-global-capitalism/

Editör: Ali Özyiğit