Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu,Türkiye hakkında kötümser bir rapor hazırladı.

Rapor bir cümle ile Türkiye'nin -demokrasiden vaz geçtiğini- ilan ediyor. Batı'ya bakarak yön tayin edenlerden değilim, ama haklı eleştirileri görmezden gelerek de bir yere varılmaz.

Sözün sahibinden daha çok, sözün kendisi önemlidir.

16 Nisan'da referanduma götürülen sistem, dünyada bir çok örneği görülen -başkanlık sistemi- değil. Çünkü; Başkanlık sistemlerinin hepsinde sert bir kuvvetler ayrılığı var, bizdeki düzenlemede yok. Bütün kuvvetler başkanın şahsında temerküz edilmiş.

Bütün Başkanlık sistemlerinde -halk tarafından seçildiği için-  meclisle Başkan meşruiyet açısından eşittir.

Sistemin ana vatanı ABD, Şili,G.Kore,Meksika,Arjantin,Brezilya gibi başkanlıkla yönetilen  ülkelerin hiç birinde   Başkan'ın meclisi fesh etme yetkisi yok. Türkiye düzenlemesinde başkana o yetki de veriliyor. Meclisi fesh etme yetkisi düzenlemeyi Başkanlık sistemi olmaktan çıkarıp doğrudan doğruya tek adam(Krallık) sistemi haline getiriyor.

Başbakan Binali Yıldırım da artık bu gerçeği inkar etmiyor, gittiği  her yede tüm yetkileri tek kişide birleştiren tek adam rejimine geçtiğimizi söylüyor. Dolayısıyla bu düzenlemeyi başkanlık/parlamenter sistem zemininde tartışmanın hiç bir anlamı yok. Bu açıkça demokrasiden otokrasiye geçiş anlamına geliyor.

Otokrat(tek adam, zümre,parti yönetimi) yönetimlerin nasıl olduğunu anlamak için illa tecrübeye gerek yok. Libya,Irak,Suriye,Azerbaycan gibi yönetimler  otokrasinin çağımızdaki örnekleri. İnsan haklarının en fazla ihlal edildiği,hukukun en fazla siyasallaştığı,yaratıcı düşüncenin en çok yok edildiği yönetimler otokrat yönetimler.

Parlamenter sistemlerde parlamento yürütme erki karşısında bir fren görevi yapar. Yürütmenin hatalarını gensoru, hükümeti düşürme gibi yollarla minimize eder.Parlamentoda kimi düzenlemeleri yavaşlatarak, kimini ret ederek yürütmeyi  rasyonel davranmaya zorlar. Bunun en somut örneklerinden biri,birinci körfez savaşında parlamentonun ABD askerlerinin Türkiye'de konuşlandırılmasına izin vermemesiydi. Erdoğan'a kalsa tezkere çıkacak, Türkiye Irak'ta ki trajedinin sorumlularından biri olacaktı.

Bu haliyle bu düzenlemenin halkoyundan geçmesi milli bir intihar olur. Nitekim, kamuoyu yoklamalarının tamamında Hayır, Evet'in en az on puan önünde gözüküyor. Her partiden insanlar bu düzenlemenin ülkeyi nereye götüreceğini görüyorlar. Referandumda evet çıkması halinde yönetim tümsekten aşağı inen frensiz bir kamyon haline gelecek. Bugün bile aşırı güç vehminin ülkeyi ne hale getirdiğini görüyoruz.  Biraz ileri gidene hemen yargı dokunuyor,bir de tek adam düzenine geçildiğini düşünün,Türkiye konuşamaz hale gelir.

Referandumda hile yapılmadığı takdirde evet çıkması imkansız gibi bir şey. Daha sahaya inmedik laflarının çok fazla kıymeti harbiyesi yok. Sahaya indikçe hayır oyları daha da artacak. CB gittiği hiç bir yerde -eski kalabalıkları-toplayamıyor. İnsanlarda eski heyecan yok. Kimse yarınına güvenle bakmıyor. Toplum iktidarın kullandığı ayrıştırıcı,incitici dil yüzünden ortadan ikiye ayrılmış durumda. Daha dün Sayın CB, hayırcıları -çukur- olarak niteledi. Bu politika diliyle toplumun tamamı kucaklanabilir mi? Cumhurbaşkanlığı makamı milletin birliğini temsil eder.Bu siyaset diliyle Cumhurbaşkanlığı makamı milleti toplayan bir mihver olabilir mi?

Türkiye'nin huzuru demokrasidedir. Her düşüncenin kendini hiç bir korkuya kapılmadan ifade ettiği,çoğulcu,özgürlükçü bir ortamın temini şarttır. Toplumu kamplaştırarak,ayrıştırarak büyük felaketleri omuzlamak mümkün değildir.  Toplum o kadar kıstırıldı ki, dış toslamaları -topluca-karşılayacak birlik ruhu yok edildi. Felaketlerin bile birleştiremeyeceği bir noktaya geldik. İktidarın hiç bir alanda tutarlı bir politikası yok. Günü birlik politikalarla idare ediliyor. MHP sandı ki,iktidar eski alışkanlıklarını bırakarak daha milliyetçi bir çizgi izleyecek. Barzani'nin gelişinde bunun bir hayal olduğunu gördü. Eminim bu bir çok ülkücünün kafasında dank etmiştir. Bugün Barzani'nin bayrağını olgunlukla karşılayanlar, yarın  Kantonlar  kalıcı hale geldikten sonra PYD'nin bayrağını da aynı   mantıkla karşılayabilirler. MHP tabanı bunu bütün çıplaklığı ile görü.

Büyük Ortadoğu projesi tıkır tıkır işliyor. Aşamalardan biri, bu ülkede otokrasinin tesisi... Bir adım sonrası Suriye'de,Irak'taki kavganın Türkiye'ye yansıması.Bu referandum laik,anti laik,Müslim gayri Müslim,hak -batıl ,ilerici gerici, solcu sağcı referandumu değil. Demokrasi ile  tek adam yönetimi arasında bir tercih yapacağız. Adaletten,hukuktan,adam yerine konulmaktan,özgürlükten,çoğulculuktan,şeffaflıktan kimsenin rahatsız olabileceğini düşünemiyorum. Yine de Allah,hepimize akıl,fikir ihsan etsin, ne diyelim...