Ülke gündemini saptamada veya değiştirmede Devlet Beğ kadar mahir siyasi lider pekten azdır. Gündem belirlemeden ziyade Türkiye siyasetine istikamet çizdiği de şüphe götürmez diğer konu... Son olarak, yerel seçimler yaklaşırken İyi Parti’ye dönük çağrısı elbette dikkat çekecekti ve böylede oldu. MHP liderinin çağrısı bence kıymetliyken köşeye pusmuş kimi kakavanlardan tutun da siyasete merak celp eden herkesin yorum ve eleştiri alanına böylelikle dâhil edilmiş oldu. Oldu da bazıları “akıl ve samimiyette” yine sınıfta kaldı! Habererk.comda yazan kimi zevatlar bile “vay sen önceden şunu demedin mi?”, “bunlar tuzak işler efendim”, “Balgat taktiği” falan filan demeğe gelen kimi salvoları anında sürüme aldılar. Oysaki ne güneş ne de ay vakti şu dünyada işitilmemiş söz, bühtan, olmadık hakaret; ayrılıklar gayrılıklar ve kavuşmalar beri kalmıştır. Olmayan tek şey ne biliyor musunz? Türk Milliyetçilerinin iktidarı, bir bu olmadı…

Hayat öyle bir devinim ki siyaseti de alır kendi gerçekliğine, zaman aynasının önüne getirip dayandırır efendim. Son seçimler işte “milliyetçi” gerçekliği böylelikle herkesin önüne dayandırmıştır.

“Türk Milliyetçisiyim” diyeceksiniz, akabinde Devlet Bahçeli’nin diğer milliyetçi kanada yaptığı ve içeriğinin tam anlamıyla halen deşifre edilmediği bir çağrıyı alıp, madara etmek için kaleminizi hak nahak sallayıp duracaksınız. Bitimsiz bir öfke kusacaksınız, niyet bozacaksınız ve buna da pek sevineceksiniz öyle mi? Neymiş: İzzet Ulvi Yönter şöyle dedi, İsmail Özdemir halt etti, Yıldıray Çiçek böyle yazdı… Kızdığınız insanlara (Devlet Beğ başta) saldırırken inandıkları din, ahlak ve hoş görü becerisi sorgulanmaz; ama bu kıymetleri de kimseye bırakmayan kafalar umarım ortadan çekilirler. “Balgat sakinleri” mottosunu bu kafayla sabaha kadar kullanın, hiçbir şey değişmeyecektir!

Samimi bir niyet ve çizgiye gelir miyiz, bilmiyorum?!. Kendini samimiyetle ve aklen “Türk Milliyetçisi” beyan eden her Türkoğlu elbette milliyetçi siyasanın bütünlük içinde ve ortak mefkûrede hareket etmesini istemektedir. İster istemesine de meğer hüsnü niyet sahibi olmak ve bu uğurda hasbi bir amelde bulunmak düşmanı çoğ imiş… İşi murdar etmek için dilini sopa gibi kullananlar mevzilerinden çoktan fırlarmışlar ki bunu gördük vallahi…

Bir önceki yazım “Değişim” başlığında milliyetçilerin ve özelde MHP’nin yerel seçimleri önemsemesine dairdi… Duygularıma ve yazdıklarıma eş bir çıkış gördüğüm Devlet Beğ’in çağrısını alkışlıyorum! Dolayısıyla Devlet Beğ’in çağrısı bu muvazenede taktik, mevzi bir mesele değildir ve esasta bir parti (MHP) meselesi de hiç değildir. “Çağrı” bir iletişimdir, kanal açma ve geri bildirim sağlama hamlesidir. Böyle bir vasatın istişaresi, muhakemesi ve samimi el uzatmak kimseye zarar vermez. Aksi halde Devlet Beğ’in çağrısına kayıtsız kalan hiçbir siyasi kişiliği samimi bir milliyetçi olarak göremem. Haddizatında bu fırsatın Meral Akşener ile sınırlı kalmadan Ümit Özdağ ile de zenginleşmesini temenni ediyorum. Herkes ile siyaseten iletişim kurabilen, hatta ittifak eyleyen Türk Milliyetçileri birbirleri ile bunu başaramayacak bir durumdalarsa ideoloji nerededir, gönüldaşlık nerededir? Sorarız…

Türk Milliyetçiliği bu ülkenin temel harcı, dünü, bugünü ve yarını ise Devlet Beğ’in niyete dönük sözleri, kişisel (süfli) kaygıları aşarak düşünülse kaybımız n’olacaktır? Eski defterleri karıştırmak, milletin teveccühünü alacak birlik davetinden daha mı kıymetli? Elbette insanlar yıpranmış, küsmüş olabilir; maalesef siyasi akıl ve etik bozucu yönüyle buradadır. Bir yerlerde koltuk işgal edenlerin “mükemmel” faniler olduklarını da iddia edecek kimse aramızda yoktur. 30 yılıdır kendini “Ülkücü” aidiyette tanımlayan bir naçiz olarak ben de bazen unutulduğumuzu, çoğu zaman yalnız bırakıldığımız ve hatta anlaşılmadığımızı düşünürüm; ama Türk Milliyetçilerinin siyaseten bir araya gelmesinin ve bir 5 yıl sonra yine siyaseten muktedir olabilmekliğinin müspet beklentisini de murdar etmek istemem! Kişiler gelir gider, isimler değişir ve onlarca yıllık kuramsal birikimler, kurumsal milliyetçi değerler orada kalır efendim. Belki ümitle daha da iyi temsil, bilgi ve irfan, demokratik temayül alışkınlıklarımızı artıracak bir kapı aralarız… Şimdi bunu düşünen bizler, kakavanlara göre pek saf, bön adamlarızdır; çünkü onlar siyaseti bilen Türk büyükleridir!

Türkiye; ancak bir partinin gücü ile değil, Türk Milliyetçilerin birlik hamlesi ve yine milliyetçilerin siyaseten galebe çalmasıyla istikametini bulacaktır. Devlet Beğ’in yakın vadeye ve ileri zamana matuf düşüncesi, bu çağrının özü ve teması birlik ise “e gölge etmeyin” yeter.

Umarım Meral Akşener, Devlet Beğ’in çağrısına aklın ve tarihin gerektirdiği sorumluluk nazarında bakabilir. Belki milliyetçiler “bu sefer” o etim bıraktığımız birlik ve beraberliği sağlayarak, şu ülke insanına “umut” olma ümidini gerçeğe dönüştürür…

Var olasınız Türkmen Beği…

Tanrı Türk’ü Korusun!