Domuz etini az yersek, domuz uşağı olur muyuz !?

Türk milletinin geleneksel olarak sanki Cuma’nın dini şartlarındanmış gibi “Mübarek Cuma’yı tebrik” mesajı yarışına girip bu topraklarda dinini özgürce yaşadığını ispât etme ihtiyacını gidermek istedi yine bu Cuma da…

Temmuz ayının son “Mübarek Cuma“sının ertesi günü öyle bir gelişme yaşandı ki; İslami camianın canhıraş gayretleri ile iktidar ettiği siyasi irade, başta destekçileri olmak üzere, Müslüman Türk halkının dini hassasiyetlerine aykırı olan bir karara daha imza attı.

“Mübarek Cuma”nın ertesi gününde 1 Ağustos 2021 tarihli Resmi Gazete’de 4321 sayılı Cumhurbaşkanı kararı yayınlandı. Karara göre Bosna Hersek’ten canlı büyükbaş hayvan ile domuz, at, eşek ve katır etleri ve sakatatları ile, Türkiye’de üretilmesi yasaklanan kansere de sebep olan suni bal, yani bal görünümlü şeker şurubunun bile içinde olduğu, birçok ürün ithal edilecekmiş. Hatta üstüne birde bunlar vergiden de muaf olarak ithal edilebilecek.

En başında şunu özellikle belirteyim:

Bu ürünlerin ithalat, gümrük vb vergilerinden muafiyet kısmıyla hiç ilgilenmiyorum. İlgilendiğim kısmı, bu etleri yersek neyin uşağı oluruz kısmıdır.

Şimdi fanatik AKPartililere TV lerde; Bosna’dan gelecek olan domuz etini yersek, domuz uşağı olur muyuz? diye sorsanız muhtemelen önce bocalar ve yalanlar… Gerçek olduğunu ispât ettiğinizde ise; her biri, birbirinden tutarsız şu klişe cevapları vereceklerdir muhtemelen.

“Bilmediğin bir şey var. İşletmelerin sahipleri Sırplar, Boşnaklar ise orada işçi” diyebilirler.

“AKPartiyi çekemiyorsunuz, sonuçta kâfirden almadı, Bosna’lıların ekonomisine de destek olunuyor” diyebilirler.

Şimdi başta CHP olsaydı kesin kâfirden alırdı. Kâfire vereceğimiz paralar hazırlık yaptığı yeni haçlı seferi için silah olur, bize mermi olarak geri dönerdi. Bosnalılar bu paralarla silah alır kendilerini korurlar. Bu durumda “zaruret” hasıl olduğundan domuz etini az yemek haram olmayabiliyor. Yani az yersek helal gibi bir şey oluyor” diyebilirlerdi

Hatta dinen yenmesi haram olan at, eşek ve katır etleri ve sakatatları nerelerde tüketileceği konusu da önemli.

Bu cevapları yazarken, AKPartili Gıda, Tarım Orman, Hayvan… (-dahası var mı bilemediğim için yazmadım-) Bakanlığının gıda ve gıda sağlığı ile ilgili kanunların, ilgili maddesinin bazı bendlerinde yeniden düzenlemeye gidip; ‘Domuz boynundan besmele çekilerek kesilmeli ve kanı akıtılmalı’ diye yeni bir madde eklenmiş ve yönetmelikte bu esaslar dikkate alınarak, ithalat kararı çıkarmış olabilir diye şüphelenip Resmi Gazeteyi didik didik karıştırmaya başladım şimdiden. Gören, duyan yada bilen varsa lütfen Türk Halkını bilgilendirip, haberdar etsin!

Bu bilgilendirme ne kadar erken olursa, domuz eti başta olmak üzere diğer hayvanâtın etini yerken, Müslüman ülkelerden mi yoksa Kâfiristan dan mı ithal edildiğine bakarak, hangisinin “helal” hangisinin “haram” olduğunu bilmeleri gerekiyor. Tabii ki bütün bunlar günahkar olmamamız için. Milletimiz “haram” ithal edileni ağzına sürmesin diye tabii ki bütün bunlar…

Sonra mevlam söndürülemeyen yangın afetleri verir mazallah. Birde bakmışsınız ne kadar yağmur duâsına çıkılsa da yangınlar sönsün diye yağmur bile vermez mazallah !!

Günaha girmemek için fetva arayanlar için bu sorunu kafalarına takmalarına gerek yok!

Fâizli kredi ile TOKİ’den ev almakta “zaruret” hasıl olduğu için; “krediyle ev/konut alınmasında bir sakınca yoktur” diye fetva veren Diyanetimizin yüce Din İşleri Yüksek Kurulu’muz görevlerinde ebedi olarak kalacaklarını garanti altında olduğunu hissettiklerinde “uydurulmuş zaruret” kisvesi altında istenilen sipariş fetvayı çıkartmakta hiçbir sıkıntı çıkarmazlar.

Gelelim asıl önemli konu olan Bosna Hersek’ten ithal edilecek büyük baş hayvanların nasıl yetiştirildiğine..

Hayvanların beslenme şartları ve kesimde dahil toplandıkları bölgeler domuz çiftliklerinin olduğu bölgelerdedir. Hayvan yetiştiriciliğindeki en önemli problem beslenme şartlarında. Bu çiftliklerde tıpkı domuz yetiştiriciliğinde olduğu gibi yarı açık besi uygulanıyor. Bu besi uygulamasında kesif yem olarak protein takviyesi yapılıyor. Günlük canlı ağırlık artışı için yemlerde et-kemik unu, kan unu vs. kullanılıyor, Bu besi uygulaması da başta Deli Dana Hastalığı (BSE) olmak üzere kolibasili (E.coli O157) de dahil çeşitli hastalık riskleri oluşturuyor hâliyle.

Etlerin karkas mı yoksa parçalanmış olarak gelmesi de çok önemlidir. Parçalanmış et içerisinde murdar etin karışmış olmasını anlamak mümkün değildir. Hayvanlar bütün hâlindeyken kesim öncesi mi sonrası mı öldüğünü anlamak mümkündür sadece.

Türk halkının ihtiyacını karşılamak üzere Bosna Hersekten ithal edilecek etlerde bir hastalık çıktığında bu durum politik bir kaosa neden olur mu?

Elbette olabilir. Mesela; “Hastalıklı etler Bosna’dan ithal edi̇ldi̇” yalanını ortaya atabilirler!
Bu tip yanıltıcı ve hedef gösterici haberlerin yapılmasında ki operasyonel kasıt, “Bosna’lı Müslümanlar, Müslüman olan Türkleri zehirlemişler” algısını yerleştirmek ve Müslüman iki toplumu birbirlerine düşman etmek olacaktır. Tıpkı 2018 yılının başında yaptıkları gibi.

Peki öyleyse Bosna Hersekliler hayvancılık işin neresinde?

Bu yazdıklarıma; “Bosna-Hersek ekonomisine de destek sağlanıyor, bunları baltalamak için yazıyorsun” veya buna benzer sözlerle itirâz edebilirler. Böyle düşünenler ve konuyu bilmeyenler için şu ön bilgileri vermek gerekir. Kesim bölgesindeki çiftlikler, hayvanlar ve kesimhaneler Sırpların, gümrük bölgesi ise Hırvatların kontrolünde.

Kesim yapmak ve paketlenmiş et kutularına “helal kesim” sticker etiketini yapıştırmak da dâhil amelelik yani işçilik safhası Bosnalı fakir ve yoksul Müslümanlara kalmış durumdadır. Buna rağmen belki durum Müslüman Boşnaklar kasap oldukları için belki ehveni şer… Yani kötünün iyisi.

Gıdanın öldürücü silah hâline gelebileceği hiçbir zaman göz ardı edilmemeli.

Türkiye’de ki mevcut hayvan sayısı yeterli olabilir. Ama mevcut hayvanların beslenme şartları çok kötü. Buda et ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Tarım bakanlığının hayvancılık destekleme teşviklerine günlük canlı ağırlık artışı sağlamak yönünde zorlayıcı madde konsa hiç sorun kalmayabilir. 

Birde Türkiye’de yem bitkisi üretimi azaldı. Tarımda yaş sebze ve meyvecilik öncelik olduğu için bu da hayvancılığın temel problemlerinden biri.

Türkiye’nin tarımda/hayvancılıkta ki geleceği küçük aile işletmesinin yaygınlaştırılmasında.

Gıdanın Türk halkına karşı yöneltilmiş bir silah hâline gelmemesi için gerekli tüm tedbirler ivedilikle alınmalıdır. Farkındalık oluşturacak yerli ve milli tarım reformları geliştirmek zorundayız.

Bu hâliyle 1 Ağustos’tan sonra yediğiniz etlerin, sakatatların ve bal görünümlü kansorejen şeker şuruplarının ne kadar helal olduğunu çok iyi düşünmemiz gerekiyor. Çünkü bunların hiçbirinde Bosna Hersek menşeli ürünler olduğu ve özelliklede helal olup olmaması Tarım, Gıda vs. bakanlığınca önemsenmeyeceği gibi, hiçbir şeyi de bizlere açık ve net olarak beyan edilmeyecektir. 

İyi ki başımızda dini bütün AKParti var.

Allah muhafaza başımızda CHP zihniyeti olsaydı, kim bilir neleri ithal ederdi.
Mazallah menşeini bilmediğimiz bir sürü HARAM ve MURDAR şeyleri yedirirdi bizlere…
Mazallah gıdanın günümüzde Türk halkına karşı yöneltilmiş bir silah hâline gelmesini önleyici tedbirler almayarak, gıdada ithalata muhtâç ederek aç kalmamıza ve bir deri bir kemik kalmamıza bile sebep olabilirlerdi.

Editör: TE Bilişim