Türkiye,, kendi büyüklüğünün farkında olmayan bir ülke... 

Ne yazık ki, yönetenler de Türkiye'nin büyüklüğünün farkın da değildir. Uzun yılların getirdiği, bunalımlı yılların yüklediği küçüklük psikolojisi ile Türkiye'yi kucaktan kucağa taşıma derdine düştüler. NATO olmadı, yok Rusya olsun... 

Türk devleti illa birilerinin himayesine girmek zorunda değildir. Gerçekçi, zaman ve zemini iyi değerlendirerek dinamik,, akılcı dış politikalarla ülke çıkarları doğrultusunda her ülke ile diplomatik ilişkiler kurar, birine dost olunca diğerine düşmanlık gerekmez.

Türkiye,yalnızca herkesin bildiği jeopolitik durumundan değil, tarihi derinliği, sahip ve hakim olduğu kültür coğrayası, ortak dil ve geğerleri tabii müttefiki olan diğer Türk Cumhuriyetleri ile ortak bağları ile de büyüktür...

Türkiye, ne doğulu, ne batılı, ama hem doğulu hem batılı olan özel durumundan dolayı büyüktür...

Türkiye, yetişmiş insan gücüyle, nufusuyla, iyi değerlendirilemiş yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla büyüktür.

Türkiye, çevresinde ki ülkeler de, yaşlı nüfus baskısı yaşarken, nüfusun önemli bir kısmı gençlerden meydana geldiği için büyüktür. 

Türkiye, yirminci yüzyılın şartlarından doğan, ancak son yıllarda fark ettiğimiz, Türkiye'yi kontrol altında tutmak üzere dizayn edilmiş, şekillendirilmiş, bu kontrolu devam ettirmek üzere de geliştirilen paradiğmalar üzerinden,toplumsal bütünlüğü sağlayıcı değil,toplumu ayrıştırarak, ayrıştırılmış siyasi grupları birbirine düşman ederek, çatıştırarak kurulan bu cıfıt tezgah üstümüzdeki kontrolü devam ettirmişler ve ettirmeye devam etmektedirler.

Yüzeysel düşünen Türk aydını, arka planın göremeden, bu tezgahın farkına varamadan, kapıldığı ya da iyi niyetlerle katıldığı ideolojik kulvarda enerjisini tüketerek, parti veya ideolojisini iktidar yaparak ülke problemlerini çözebilmek gayreti içine düşmüştür. 

Ancak, bu kontrollü yapının farkına hiç varamamıştır.12 Eylül öncesi daha gizli olan bu kontrol sistemi, 12 Eylül sonrası daha daha görünür olmuş, ülkemizde halk dört büyük düşünceye ve partiye sırayla iktidar vermesine rağmen, farklı bir yönetim tarzı göremeyerek, aynı yönetim politikalarının farklı iktidarlar tarafından aynı biçimde sürdürüldüğü görerek şaşırmış partisine kızmış, siyasete küsmüş ama, bu cıfıt tezgahı hani siyasi parti iktidar olursa olsun devam edegelmiştir. 

Türkiye de son yıllarda yaşadıklarımızın getirdiği hayal kırıklıkları,ülkemiz siyaset ve aydınını bu ideolojik esaretten kurtulma gerek ve gerçeğiyle yüz yüze getirerek, toplumsal bir refleks ile yeniden düşünerek, milli bir birlik ruhunun doğması yolunda bir çabanın içine girmiştir. Bu çaba ümitvardır.

Bu çaba, bizi toptancı düşüncelerden,sürüklendiğimiz küçüklük duygusundan, sloganik yüzeysellikten kurtaracak çabadır.. 

Bu çaba Cumhuriyet değerleri ile toplumu kucaklaştıracak, başka iradelerin bize empoze ettiği düşüncelerin esaretinden kurtararak, gerçekten bağımsız bir devlet olmanın, demokratik bir refah toplumu yaratmanın yolunu açmıştır. Despotik yönetim biçimlerine, tiranlaşmış parti liderleri sultasına son verme ümidini getirmiştir. 

Alışılmış ve tiksindirici bir hal almış olan,rantiyeci, fertleri yücelten, yükselten, uyanıkların, kurnaz kişiliklerin servet ve kazanç yolu haline getirilmiş olan eski siyaset anlayışından kurtulma umudunu getirmiştir. 

Bu çaba, yeni bir zihniyet değişimini gerçekleştirerek, siyaseti cahillerin ve uyanıkların menfaat ve çıkar kavgası olmaktan çıkararak. yetişmiş ve bilgi sahibi insanlar arasında hukuk ve adalet çerçevesinde, ehliyet ve liyakat ölçülerinde ülkeye hizmet yarışı haline getirilmesi umudunu yeşertmiştir. 

Yeni anlayış, Türkiye'nin büyüklüğünü kavrayarak, imkanları en iyi ve ratabl biçimde kullanarak ilmi metodlarla ülkemizin birikmiş sorunlarına, yıllardır halledilemeyen problemlerine çözümler getirmesine yol açacaktır.

Bu düşüncelerin harmanlandığı "İYİ PARTİ" toplumsal birliğimizi geleneksel hoşgörümüzle gerçekleştirecek bir umut karvanı olmuştur. Türkiye de iflas etmiş tıkanmış siyaseti umut yönünde açacaktır. 

Hep beraber bu yapıya destek olup, sahiplenerek, yanlış yapmalarına izin vermeden bu umut kervanını yürüteceğiz ...