İstanbul Sanayi Odası’nda Dünya gazetesi sponsorluğunda önceki gün düzenlenen Güngör Uras’ı anma toplantısında konuşan ekonomist Ege Cansen, Türkiye’nin yüksek kur/düşük faiz politikasından cari açık sorununa birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

Cansen, 21 Aralık’ta Kur Korumalı Mevduat hesabı açılması ile sonuçlanan döviz kurlarının hızlı artışına neden olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kullandığı nas kavramı ile ilgili açıklamalarıyla dikkatleri üzerine çekti. Kuran’da faiz kelimesi yerine riba kelimesinin yer aldığını ifade eden Ege Cansen, bu kavramın da doğru anlatılmadığını vurguladı.

Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan haberde Cansen, “Düşük kur yüksek faizle iyi kötü giderken ne oldu da yüksek kur düşük faize geçtik? Eski Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal, ipin ucunu kaçırmamak için ‘piyasalarla iyi geçineceğiz’ dedi. Sıcak para akışını abartmayınca Tayyip Erdoğan onu işten uzaklaştırdı. Kendine göre kalktı dedi ki ‘faiz sebep enflasyon sonuçtur’ dedi. Sonra bu konuda Kuran’da hüküm var, ‘nas’ dedi. Ben şunu söyleyeyim Kuran’da faiz diye bir kelime yok riba kelimesi var. O da artan demek. Ne kast ettiğini de Tayyip Erdoğan’dan daha iyi biliyorum. Öyle bir şey yok. Ben 40 senedir İslami ekonomi denilen hikayeyi takip ediyorum. Artık başka bir sıfat kullanmayalım Cumhurbaşkanımızdır ama Türkiye’yi savurdu gitti” iifadelerini kullandı.

Ege Cansen, bu yeni tercihin Türk ekonomisinde neye mal olduğunu, birini Orhan Boran’dan aktardığı iki hikayeyle ortaya koydu:

‘‘Dağın tepesinde bir taş duruyor tehlikeli. Aşağıda da insanlar var, evler var. Birisi eline küsküyü aldı taşı böyle böyle oynatmaya başladı. ‘Oynatma, sorun olacak’ denince, ‘ben önce oynatırım sonra durdururum’ dedi. Taşı oynattı ve taşlar yuvarlanmaya başladı. ‘Dur dur’ denince ‘nasıl durdurayım, koskoca taş’ dedi. Babacığım neden oynattın? Bir şeyi bozanın onu düzeltme imkanı yoktur.

Bir yere bomba attın 20 tane evi bir anda bir saniyede yıkabilirsiniz. Ama bir saniyede yapamazsınız. Bu mastır deyip zaten zar zor böyle dengede giden gidemeyen dengede.

Veysel (Ulusoy) hoca söylüyordu ama resmi enflasyon iyi kötü çeviriyordun şimdi sen bu canavarı uyandırdın. Şimdi al başına belayı. Neresini düzelteceksin yani.

Dağdan taş yuvarlanmış şimdi çok daha radikal mesela. Yüksek faiz düşük kur Türkiye’nin başına beladır. Eskiden şovmen vardı, Orhan Boran. İşte o yolda yürüyor. Çocukların bir sokakta kedi yıkadığını görünce, ‘kedi yıkanmaz öldürürsünüz’ diyor. ‘Yok yok amca biz kedi yıkıyoruz, merak etme’ diyorlar Orhan Boran geri döndüğünde bir bakıyor çocuklar ağlıyor. ‘Kedi öldü’ amca diyorlar. O da diyor ki ‘kedi yıkanmaz demedim mi?’ Çocuklar, ‘yıkarken ölmedi sıkarken ölmedi’ diye yanıtlıyorlar.”

Türkiye’de ekonomi yönetimi her ne kadar dolar kurunu düşük tutarak Merkez Bankası’nın ifadesiyle ‘‘liralaşma’’ yolunu tercih ettiğini söylese de Ege Cansen’e göre durum anlatılandan çok farklı. 84 yaşındaki iktisatçı, Türkiye’nin artık çift paralı bir ekonomi olduğunu kabul etmesi gerektiğinin altını çiziyor.   

Cansen, ‘‘Çift paralı bir ekonomi ile tek paralı bir ekonomi arasındaki farkı anlamazsak olmaz. Türkiye’de sanayici hangi parayla yatırım planlaması yapar? Dövizle. Türk Lirasıyla planlama yapılmaz ki. Yatırım malları getireceksiniz, inşaat yapacaksınız. Bunlar dolarla olacak. Körfez geçişi var. Hazine garantisi var orada. Bu köprü geçiş ücreti dolarla tespit edilmiştir. Artı Amerikan enflasyonu kadar düzeltme yapılacaktır. Ya kardeşim burası Türkiye Cumhuriyeti değil mi? Oradan Türkler geçmeyecekler mi? Türkiye’nin resmi parası Türk Lirası değil mi? Geçiş ücreti dolarla. Eskalasyonu da Amerika’daki enflasyonla endeksli. Bu nasıl bir ülke kardeşim?’’ diye konuştu.

Ege Cansen, Türk ekonomisinin en büyük sorunu olarak da yıllardır kronik bir sorun haline gelen cari açığı gösterdi.

Cansen, “Cari açık konusunda ‘hakem arabasını tutarak yukarı çıkan bisikletçi gibiyiz’. Kemal Derviş ayrıldıktan sonra dedi ki ‘Bir şeyi ihmal ettiniz. Cari açığı kontrol altına almadığınız sistem buradan patlayacak’. Biz bu cari açık belası ortadan kaldırmaya mecburuz. Bu sorunu ortadan kaldırmadığımız sürece bize bu dünyada rahat yok’’ dedi.  

Editör: Yadigar Hanım