Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Ayşegül Ketenci kaleme aldığı makalede Türkmen gazının önemine vurgu yaptı. İşte o yazı;

Türkmen gazı, tam da alternatif enerji kaynaklarına çokça ihtiyaç duyulduğu bir ortamda gündeme gelen bir mesele oldu. 14 Aralık 2022 tarihinde Türkmenistan, Azerbaycan ve Türkiye'nin katılımlarıyla gerçekleştirilen zirvede, Türkmen gazının Azerbaycan-Hazar ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınması en önemli gündem maddesi oldu. TANAP ve TAP'ın hayata geçirilmesiyle atılan adımlar, Azerbaycan, Türkiye, Türkmenistan enerji işbirliğinin önünü açtı ve enerji arzında bu coğrafyayı öne çıkaran gelişmelere de kapı araladı. Bu vesileyle, Türk Devletleri Teşkilatı'nın siyasi, ekonomik ve enerji alanlarında bölge ülkeleri arasında daha sistematik ve güçlü bir yapı tesis ettiği görüldü. Türkmen gazının alternatif bir kaynak olabilmesi için, siyasi söylem düzeyinde gayretlerin yanında, ciddi altyapı çalışmalarına da ihtiyaç var. Zira enerjinin varlığı kadar üretim ve lojistiğinin nasıl sağlanacağı da önemli.

Türkmenistan, halihazırda kanıtlanmış yaklaşık gaz rezervi ile dünyada en fazla doğal gaza sahip 4. ülke konumunda. Türkmenistan, gaz zengini bir ülke olmasının yanında, bu gazı sadece Rusya ve Hindistan gibi belli ülkelere satabiliyordu. Dünyanın en önemli gaz tedarikçilerinden olan Rusya, yakın coğrafyasında bulunan ülkelerin kendine rakip olmasını, Türkmenistan gazının dünya pazarlarına özgürce ulaşmasını ve buranın alternatif bir enerji üssü olmasını kendi çıkarlarına uygun görmüyor. Ancak Avrupa ülkeleri de Rusya'ya olan bağımlılığı ortadan kaldırmaya kararlı.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, çarpıcı rakamlarla son durumu şöyle açıklamıştı: "Rus kömüründen tamamen kurtulmayı başardık. Bunun yanı sıra yıl sonuna kadar Rusya'dan alınan petrolün payını da yüzde 10'a düşüreceğiz. Savaşın başlangıcında ithal edilen gazın içinde Rusya'nın payı yüzde 40'tı. Aradan geçen 7 ayda bunu yüzde 7,5'e indirdik."

Şu halde, Türkmen gazı, Avrupa'yı sarsan enerji krizi için bir alternatif olabilir mi sorusunun cevabını bulmak için, bunun gerçekleşmesinin önündeki engellerin ne olduğunun da altını çizmek gerekir.

resized_77e52-39dc7070turkmengazc4b1

Sovyetler Birliği zamanında sadece Rusya ve İran'a kıyısı olan Hazar'ın statüsü sorunu, Sovyetlerin yıkılmasıyla daha karmaşık bir hale geldi. 20 yıllık anlaşmazlık sonrasında 2018 yılında imzalanan anlaşmayla Hazar'la ilgili tam olarak berrak bir sonuca ulaşılamasa da bütün tarafların mutabık kaldığı bir metin ortaya çıkmış oldu. Anlaşmanın 14. maddesine göre, Türkmenistan gazının iletilmesi hukuki anlamda mümkün olsa da "çevresel hassasiyet" savlarıyla engellemeler olabilir. Bu noktada, özellikle kıyıdaş olan ülkelerin vereceği tepkileri öngörüp, gerekli çalışmaların yapılması gerekir.

Günümüzde, yumuşak güç unsurlarına öncelik vererek ve ülkelerin özgül ağırlıklarının da farkında olarak, bölgesel işbirliklerinin güçlendirilmesi önem arz ediyor. Sürdürülebilir, barışçıl bir dilin hakim olduğu, ortak çıkarlara vurgu yapan ve kucaklayıcı bir kamu diplomasisi yürütülmesi, muhtemel sorunların aşılmasını kolaylaştıracaktır. Türkmen gazının, Batı ülkeleri başta olmak üzere farklı coğrafyalara iletilmesinde Türkiye kilit bir transit ülke olacağı gibi, kendisi için de buradan gaz ithal edebilecek ve enerji üssü olma yolunda ilerleyebilecektir. Türkiye'nin birleştirici, yönlendirici bir kamu diplomasisi yürütmesi, Ukrayna Tahıl Koridoru'nun açılmasında oynadığı kolaylaştırıcı role benzer şekilde meselenin tüm paydaşlarını aynı masa etrafında birleştirebilmesi, bu konuyla ilgili umutların yeşermesine, hatta gerçeğe dönüşmesine katkı sunabilir.

Editör: Fatih Savuk