Birinci hikaye Elazığlı Ziya Çarsancaklı'nın hatıra kitabından:

"Yöremizin nehre yakın köylerinin kadim gelenekleri vardı. İlkbahar mevsiminde karlar eriyince nehir coşar, kıyıdaki dut,kavak,söğüt vs artık ne cins ağaç olursa kökünden söküp,sürükler götürürdü. Bunu fırsat bilen yakın köy halkından bazıları ucu kancalı,çengelli uzunca iplerini aldıkları gibi nehir kenarına iner,30-40 metre aralıklarla,nehir kenarında az yüksekçe bir taş veya kayanın üstüne çıkar, nehrin sürükleyip getirdiği kökleri üçer beşer kenara çeker,kışlık odununu temin ederdi.

A köyünden (adem diyelim) 11 yaşındaki kızının ( ona da Havva diyelim) bir delikanlı ile seviştiği yalanını duyuyor.Herhangi bir araştırmaya gerek görmeden namusunu temizleme telakkisiyle o masum kızını odun toplama bahanesi ile bugün sen de geleceksin diyerek yanında götürüyor.Zavallı ve masum kızcağız hiç bir şeyden habersiz sevinç içinde babası ile gidiyor.

Nehrin kenarına vardıklarında yine köylü komşular kaya ve taşların üzerine sıralanıyorlar.Adem de her zamanki kayanın üzerinde kızı ile yerini alıyor.İpin ucunu kızının bileğine bağlıyor.Kızım sen hiç korkma ben tek başıma bile kütüğü çekiyorum,bunu sırf senin heyecanın ve zevkin için yapıyorum,kütüğü beraber çekeceğiz,diyor.Kız babası ile kütük tutacağı için çok sevinçli. Biraz sonra yukarıdan dağ gibi kocaman bir kök aşağı doğru geliyor.Adem Kancayı attığı gibi kökü yakalıyor.Kök aşağı doğru gelirken planını uygulamak için ipi bırakıyor. İpin diğer ucu Havva'nın bileğine bağlı. Kocaman kök o zavallı kızı da kendisi ile birlikte sürüklerken çığlığı gökleri çınlatıyor:Baba... baba.. baba...

Komşuların tesellisi altında Adem üzgün,perişan bir eda ile eve dönüyor. Taziyetler veriliyor, olay kaza olarak görülüp kapatılıyor.

Tam bir yıl sonra Adem aynı kıyıda,aynı taşın üzerinde elinde kancalı sicimi kütük bekliyor.Gelen kütüğü kaçırmamak için ipi bileğine bağlıyor. Komşuların,gücünden büyük kütük gelirse seni de nehre çeker sözlerine,beni sürükleyecek kökü hala toprak yetiştirmemiştir diye cevaplıyor. Az sonra dağ gübi bir kütük yuvarlana yuvarlana geliyor. Adem kancayı savurduğu gibi kütüğü yakalıyor. Fakat bu defaki kütük çok ağır, nehirde çok azgındır. Komşular yetişemeden adem kütüğün arkasında tıpkı suya verdiği masum Havva gibi bata çıka,feryadı figan ede ede sulara gömülüyor.

İkinci hikayeyi Feyzi Septioğlu'ndan dinledim:

Bizim köyde Arslan bey diye biri vardı. Kan davalı idi, 8-9 kişiyi öldürdü, uzun süre hapis yattı,çıktı. Babam Ali Rıza Septioğlu'nu sever sayardı. Babam bir gün bunu yanına çağırdı, artık tövbe edip bu davayı bırakmasını,bir sürü insanın kanının aktığını söyledi. Babamı kırmadı,tövbe etti, Adana'ya taşındı,hacca gitti, sakal bıraktı tam bir mümin hayatı yaşamaya başladı.

Bu Arslan bey bir gün Adana'da lokantaya gidiyor,tam yemeğini yerken üç kopuk gelip yan tarafına oturuyor. Biraz da sarhoşlar, başlıyorlar Allah,Peygamber küfürleşmeye.. Arslan bey oturduğu yerde delileniyor. Biraz düşünüyor,ulan Arslan kan davası için 9 adam vurdun,kalk Allah için de bunları vur.

Yerinden kalkıp masalarına gidiyor,başlarına dikilip; ulan Allah'a vekaleten(haşa) ben de sizin ananızı,bacınızı,sülalenizi sin ve kaf edeyim,konuşun lan... Ses yok, bir daha bir daha yine ses yok. Arslan bey bakıyor ki ses yok çekip gidiyor.

Aradan 15 gün geçiyor,Arslan bey parkta bir bankın üzerinde tek başına otururken o kişilerden biriyle karşılaşıyor. Adam yanına gelip oturmak için müsaade istiyor. Arslan bey,Allah'a küfredene müsaade yok,elini öpüp özür dileyeceğim diyor. Peki,otur. Adam oturuyor,Arslan beyin elini öpüp, özür diliyor sonra da anlatıyor: Sen gittikten sonra o iki arkadaşım birbirine girdi,ikisi de öldü.

Bu iki yaşanmış olayı yoruma gerek var mı? Eskiler ne demiş, etme bulma dünyası. Kulun adaleti şaşar Allahın adaleti şaşmaz. Femen ya'mel miskale zerretün hayren yera. Vemen ya'mel miskale zerretün şerren yera.(Her kim zerre miktarı iyilik yaparsa onu görecek,her kim de zerre kadar kötülük yaparsa o da onu görecek.

Not:Bütün okuyucularımın,gönüldaşlarımın Mübarek Kurban bayramını kutlar, ülke ve milletimize hayırlar getirmesini dilerim.