HDP İl Binasına yapılan menfur saldırıda ölen Deniz Poyraz için iktidarı muhalefeti ile herkes tepki gösterdi.

Dün Cumhurbaşkanı da güçlü bir şekilde saldırıyı kınadı.

HDP dışında kalan siyaset doğru olanı yaptı. Bu vatan coğrafyasında yaşayan herkese -bizim- gözüyle bakmadığımız müddetçe içinde bulunduğumuz sorunları aşamayız.

Birlikte yaşamanın anahtarı biz olmaktır. Birbirimize aynı ailenin fertleri gibi bakmaktır. Millet dediğimiz topluluk da ailenin en büyük hali değil midir zaten?

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, HDP binasına yapılan saldırı sonrasında yapılan yorumlara kendi penceresinden baktı. Özdağ, Mehmet Alkan'ın haklı isyanı ile başına gelenleri anlattığı yazısında bölücülük çağrısı yapan Deniz Poyraz'ın babasına nasıl bir muamele yapılacağını merak ettiğini anlatıyor. 

 İşte Özdağ'ın o yazısı:

Fakat bu ortak tepkilere Deniz Poyraz'ın babası tarafından zehir damlatıldı. Kızının ölümünü bir fitne bombasına çevirdi. Tepkilerini tolere edilemeyecek noktalara taşıdı. Katili suçlayacağına Türk milletini suçladı, PKK'ya övgüler dizdi, Kürtleri düşman olarak gördüğü Türklere karşı mücadeleye çağırdı. Şu sözler ona ait:

"Sizden istediklerim, Birleşin! Birleşin! Birleşin!… Deniz tek benim değil, Kürdistan’ındır, sizin Deniz'inizdir. Borçluyuz, Kürdistan dağlarındaki arslanlarına! Onlar düşmanların tanklarına toplarına direniyorlar. Biz onlara borçluyuz. Biz onlara borçluyuz. Ne kadar bedel ödesek de onlara borçluyuz biz. Bir birbirimizi tutmalıyız, tutmalıyız, tutmalıyız! Şehit hepimizin şehitleridir. Heval Seve ‘den, heval Pakize’den kıymetli değildir kızım. Başka hevallerimiz de gitti. Heval Lokman Birlik de gitti, panzerlerin arkasından asılarak gitti."

Bu sözlerde ciğeri yanan bir babanın gözyaşları, feryatları var mı?

Ağlayan bir kalp var mı? Yok. Kin, nefret, düşmanlık, bölücülük, kan ve kavga çağrısı gibi bir toplumu boğazlaşamaya davet eden ne ararsanız var. Halbuki doğru olan, her türlü terörü lanetleyip, başkalarının evlatları aynı akıbete uğramasın diye sağduyu çağrısı yapmaktı.

Bu ülkenin kavgaya mı, yoksa barışa, kardeşliğe, birliğe mi ihtiyacı var? Kanı hangi üslup durdurur? Kızım öldü, yakın-yıkın dünyayı üslubu doğru bir üslup mü?

Bir kaç yıl önce kardeşi Ali Alkan'ın cenazesinde Yarbay Mehmet Alkan kardeşinin tabutuna sarılıp çözüm sürecini eleştirmiş, başına gelmeyen kötülük kalmamıştı. Yarbay Alkan, kan çağrısı yapmadı, kimseyi sokağa çağırmadı, ayrıştırıcı bir dil kullanmadı, sadece hiç bir gerçekliği olmayan bir süreci eleştirdi.

Üstelik Yarbay Alkan'ın eleştirileri doğruydu. Çözüm süreci adı altında PKK'nın önünden engeller kaldırıldı, şehirleri, sokakları silahla doldurmasına göz yumuldu.

Deniz Poyraz'ın babasının söyledikleri yavrusunu kaybetmiş bir babanın haklı tepkilerinden farklı. Her harfi, her cümlesi suç.

Kaç gündür HDP bu olay üzerinden ajitasyon yapıyor. Münferit bir olayı Kürtlere yönelik toplu bir saldırı olarak sunmaya, kitlesini ayrıştırmaya, düşmanlaştırmaya çalışıyor. Teröre, bölücülüğe gerçekten karşı olan, demokrasi isteyen bir partinin bu menfur cinayete gösterdiği tepkinin benzerini bu dudaklarından kan ve nefret dökülen -babaya da - göstermesi gerekir. Biz bu cinayeti lanetlediğimiz gibi, bu çirkin üslubu da lanetliyoruz diyebilmeli. Çünkü kanı, gözyaşını, cinayetleri işte bu üslup besliyor. Sonra arada böyle gencecik çocuklar hayatının baharında heba olup gidiyor. Yazık değil mi? Yanlışın her türüne tepki gösterebilmeliyiz, yoksa bu üslup daha nice silaha mermi olur hepimiz dövünüp dururuz. Yazının başında HDP hariç derken bunu kastettim. Gelin önce teröre çanak tutan her yanlışa beraber tepki gösterelim. Göreceksiniz ondan sonra birçok şeyi çözmek daha kolay olacaktır. Terörü lanetlemeyen bir parti demokrasi talebinde de samimi değildir.

Editör: TE Bilişim