BARIN, BİR ÖZGÜRLÜK DİRENİŞİDİR

Barın, zorla kürtaja bir başkaldırıdır

Hidayet Oghuzkhan, 1990 yılında Barın’da yaşanan katliamın ana sebeplerinden bir tanesinin “Çin’in uyguladığını sözde aile planlaması dâhilinde iki çocuktan fazla çocuk sahibi olan Uygur kadınlarının zorla evden alınarak kadının yedi aylık hamile dahi olsa kürtaja zorlanarak çocuğunun öldürülmesi ve annenin de ölmesi” olduğunu, bir diğer sebebin ise “Doğu Türkistan Uygur Özerk Bölgesi’ne sürekli olarak Çinlileri yerleştirerek bölgedeki Uygur Türklerinin ellerinden arazilerinin alınarak Çin tarafından yerleştirilen Çinlilere verilmesidir” diyen Oghuzkhan, sonuç olarak bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı başta 200 kadar Uygur gencinin Barın’da toplanıp tepki gösterdiğini ifade etti. Sonra bu sayının 500’e çıktığını, Çinlilerin askerlerini Barın’a yığarak beş gece beş gün Barın’da katliam yaptığını vurgulayan Oghuzkhan, “Barın katliamı, Doğu Türkistan halkında çok derin yaralar bırakmıştır. Barın, daha sonra bağımsızlık ve diriliş mücadelesinin bir simgesi hâline gelmiştir” dedi.

Çin Büyükelçiliğinin Meral Akşener ve Mansur Yavaş’a tepki göstermesinin sebebi budur

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Doğu Türkistan’daki soykırımla ile ilgili yaptığı diğer açıklamalara ve paylaşımlara tepki göstermeyen Çin Büyükelçiliğinin niçin Akşener ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın “Barın katliamı” ile ilgili sosyal medya paylaşımlarına büyük reaksiyon gösterdiği sorusuna cevap veren Hidayet Oghuzkhan, “Aslında Çin’in hiçbir şeye bu kadar doğrudan tepki göstermeyeceğini, Çin’in böyle bir stratejisi olmadığını, Çin’in Barın paylaşımlarına tepki göstermesinin asıl sebebinin Barın’ın Doğu Türkistan davasında derin bir izinin olmasının yanı sıra Doğu Türkistan davasına can verdiğini ve bölgede ciddi bir direniş harekâtını başlattığını dolayısıyla Barın’ın bağımsızlık harekâtının bir simgesi olduğu için tepki verdiğini ifade etti.

Batı’nın Doğu Türkistan olaylarını menfaatleri uğruna kaşıdığını söylemek zulüm olur. Bunu diyen Müslüman’sa Allah’tan korkmalı, eğer Müslüman değilse kendi inandığı değerler üzerinden hicap duymalı.

Doğu Türkistan harekâtının terör faaliyeti olarak tanımlanamayacağına değinen Oghuzkhan, Doğu Türkistan davasında hiçbir gücün etkisinin olmadığını, davanın zulme ve asimilasyona bir karşı çıkış olduğunu, Filistin’den daha güçlü bir dava olduğunu, her konuda olduğu gibi bazı devletlerin bundan faydalanmak istemiş olabileceğini ama Doğu Türkistan davasının işgal altındaki topraklarda bunlardan bağımsız olarak başladığını ifade etti.

Batı’nın Doğu Türkistan’da yaşananları menfaatleri uğruna kaşıdığını söylemenin çok büyük bir zulüm olacağını vurgulayan Oghuzkhan, “Bunu diyen eğer Müslüman’sa Allah’tan korkmalı, eğer Müslüman değilse kendi inandığı değerler üzerinden hicap duymalıdır” dedi. Hidayet Oghuzkhan, “Toplumda saygın iş adamlarının, profesörlerin, aydınlar, yazarların ve sanatçıların yani toplumun mümtaz şahsiyetlerinin her açıdan eğitime hiç ihtiyacı olmayanlar, mesleği olan insanlar meslek eğitimi vereceğiz diye insanları bir kapta tutuyorsa kabahat kimde? Burada kabahati başka ülkelerde aramamak gerek. Bugün bunu bazı ülkeler gündemde tutuyor olabilir ama bu demek değildir ki, bu harekâtı bunlar başlatmıştır. Biz özellikle İslam âlemi ile ilgili gittiğimiz toplantılarda söyledik. ‘Bu konuyu İslam âlemi olarak siz sahiplenin, en azından Çin’e rahatsızlığınızı dile getirin’ dedik” diye konuştu.

Türkiye bizi vermez, içimiz rahat

Çin’e Uygurların iade edilmeyeceğini ve bu konuda da içlerinin rahat olduğunu belirten Hidayet Oghuzkhan, “Türk halkı her zaman bizimle bir kardeş olarak ekmeğini bölüşmüş, kucağını açmıştır. Çin, Uygur Türklerinin kanaat önderlerinden Abdulkadir Yapçan’ı ısrarla istiyordu. Buna rağmen adli makamlar, onun haklı olduğunu görerek davayı düşürdü ve Yapçan’ı iade etmedi” dedi.

Editör: TE Bilişim