Sabri Balaman yine Akit yazarı olan Abdurrahman Dilipak’a destek çıkarak “Alayınız bir Dilipak edemezsiniz” dedi.

Balaman “Sn. Dilipak Bey’in İstanbul Sözleşmesi’ni Ak Parti’ye yakıştırmamasının nedenlerine baktığımızda son derece haklı ve ahlaklı bir bakış açısı olduğunu söyleyebilirim. Nereden bu hakkı buluyorsunuz derseniz samimi Müslümanlar hariç ‘alayınız bir Dilipak edemezsiniz’ derim…” dedi.

Sabri Balaman yazısının bir bölümünde “Feminizm Ak Parti’yi kuşattı” diyerek “Feminizm, Ak Parti’yi kuşatmış durumda. Bu durumu kadın cinayetleri adı altında bir hak olarak gören zihniyet bırakın kadın cinayetlerini azaltmak, daha çok kadın öldürülmesi ve ailelerin parçalanması için yapılan ciddi bir tuzaktır. Özellikle Çanakkale ve Kût-ul Amâre yenilgilerinden sonra, Müslümanları savaş meydanlarında yenemeyeceklerini anlayan Batılılar, başka usuller denemeye başladılar.” dedi.

Nerede Hata Yaptık Reis!

Son zamanlarda muhafazakar kesim ikiye bölünmüş durumda. Konu ise İstanbul Sözleşmesi ve gelecek nesil kaygısı… 

İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açtığımız günden beri birilerine rahatsızlık vermiş durumdayız. Bir Müslümanın temel sorunu inancı gereği ahiret ve İslam hukuku olmalıdır ancak bazı Müslümanlar çoktan ‘süslüman’ olmuşlar. İstanbul Sözleşmesi’nin maddelerinin süslümanları rahatsız etmediği gibi gündemde olmasından dolayı rahatsız olduklarını anlıyoruz. 

Feminist aklın esiri oldular

Uzun zamandır İstanbul sözleşmesinden dolayı Sn. Abdurrahman Dilipak Bey’e herkes parmak sallamaktadır. Bir insanı hedef göstermek adeta prim işine dönmüş. Hatta bazı Ak Partili arkadaşlarımızın bu işi abartarak paylarına düşecek siyaset ve makam mevki peşinden koşarcasına ahiretini ayaklar altına almaya başladığını görmekteyiz. Bu güruh ‘feminist’ aklın esiri olmuş durumda. 

“Alayınız bir Dilipak edemezsiniz”

Sn. Dilipak Bey’in İstanbul Sözleşmesi’ni Ak Parti’ye yakıştırmamasının nedenlerine baktığımızda son derece haklı ve ahlaklı bir bakış açısı olduğunu söyleyebilirim. Nereden bu hakkı buluyorsunuz derseniz samimi Müslümanlar hariç ‘alayınız bir Dilipak edemezsiniz’ derim… 

Dilipak, neredeyse kırk yıldır Müslümanlar adına mücadele eden ve söylemleri gereği İslami terbiye ile yaşamını hizmete adamış ender bir gazetecidir. Birileri bu ülkede, orada burada ağzında çitlembik ile göbeğini kaşırken, Dilipak ya başörtüsüne destek yürüyüşünde ya da ceberut sistemin takibinde aşağılanan biriydi. Her gün linç edilen mazlumların yanında, onların hislerine tercüman olan biriydi. Yani kısacası bugünkü iktidarın başa geçmesi için tam da bir fedai gibi hak ve hukuk peşinde koşan mazlum bir gazetecidir.

Jön Müslümanlar

‘Beyaz Müslüman’ deyimi anlamında ‘süslüman’ veya ‘jön Müslüman’ tabirleri ile anılacak olan sözüm ona İslamcılara ne desek azdır.

İstanbul Sözleşmesi kaç Fatih yetiştirecek?

Ancak şunu unutmayın ki Sn. Erdoğan’ın amacı siz ve sizin gibi süslümanları iktidara getirmek değildi. Sn. Erdoğan, Fatihler, Yavuzlar ve Kanunilerin arkasında hep hocaları vardı. Sultan Murad, Şehzade Mehmed’in hocası Molla Güranî’yi Şehzade Mehmed’i “Fatih” yapan ve İstanbul’un fethine manevî açıdan hazırlayan Akşemseddin’dir. İstanbul Sözleşmesi’nden doğan hangi ana ile yeniden Fatih’i ve Murad’ları yetiştireceksin Reis? 

Feminizm Ak Parti’yi kuşattı

Feminizm, Ak Parti’yi kuşatmış durumda. Bu durumu kadın cinayetleri adı altında bir hak olarak gören zihniyet bırakın kadın cinayetlerini azaltmak, daha çok kadın öldürülmesi ve ailelerin parçalanması için yapılan ciddi bir tuzaktır. Özellikle Çanakkale ve Kût-ul Amâre yenilgilerinden sonra, Müslümanları savaş meydanlarında yenemeyeceklerini anlayan Batılılar, başka usuller denemeye başladılar. 

İslam’ın içini boşaltıyorlar

İslâm’ın içeriğini boşaltma, kültürümüzü yok etme, nesli bozma gibi yöntemler bunlar arasında. Müslümanları güçlü ve dinamik tutan aile kurumunu çökertme planları yapılmaktadır. Sağlam aile yapımızı bozarlarsa Türkiye bir daha iflah olmaz.

Avrupa sevdası bir hatanın önünü açıyor

Değerlerinin kıymetini bilmeyen Türkiye toplumu 2 asırdır Avrupa sevdasıyla(!) yanıp tutuşuyor. Konu kamuoyunda tartışmaya açılmadı. Başbakanlık, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı halkı aydınlatmadı. Meclis’te milletvekillerinden bir itiraz duymadık. Aile içi şiddetin önlenmesi işin bahanesiydi. İstanbul Sözleşmesi’nin hemen ardından eşcinsellerin önünü açan LGBTİ Derneği’nin kurulmasına izin verildi.  Hatta erkek erkeğe iki kişinin yaptığı evlilik bile doğal algılandı.

Söz konusu sapkınlık Millî Eğitim Bakanlığı kullanılarak yürütüldü. 2014 - 2016 yıllarında Orta Öğretim Genel Müdürlüğü organizesiyle 10 ayrı ilde, liselerin 11. ve 12. sınıf öğrencilerine “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi (ETCEP)” başlığıyla seminer konusu olarak sunuldu. “Yeniden Yazmaya Var mısın?” sloganıyla gençler tahrik edildi. 

Projenin etkisiyle, o günlerde ODTÜ’de tuvaletler, soyunma odaları kız erkek müşterek olsun, talepleri seslendirildi. Uygulamalar kamuoyunda büyük tepkilerin oluşmasına yol açtı. Bu sebeple Millî Eğitim Bakanlığı, projenin uygulamasını durdurdu.

Daha sonra, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi Türk Tabipler Birliği (TTB) kanalıyla yürütülmeye çalışıldı. Kendi personeline, bazı kurumların çalışanlarına, toplumun farklı kesimlerine konferans ve seminerler verdiler. Yine tepkiler oluştu. Bu yüzden proje askıya alınmak zorunda kaldı.

Aile kavramı bitecek

İstanbul Sözleşmesi, beraberinde getirecekleri ile aile kavramını bitirecek ve çocuklarımızı kimliksiz yetişeceği bir tuzağa çekecek. Toplumda cinsiyet eşitliği adı altında erkek çocukların ciddi bir şekilde LBGT-İ tuzağına düşürülüp cinsiyet değişikliğine başvurdukları görülmektedir. 

İş işten geçtikten sonra, istediğiniz kadar af dileyin

Birçok aile bu konudan muzdarip ve acı içindeyken sosyal güvence gereği bu devlet kendi eli ile bu milletin erkek çocuklarını LBGT-İ’ye uygun bir karakterde büyütmek zorunda kalacaktır. İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN SONRA İSTEDİĞİNİZ KADAR DİLİPAK’TAN AF DİLEYİN! Bu utanç hepimize yeter ve artar.

Bütün bu fedakârlığımızın karşılığı bu değildir Reis!

Vesselam…

Editör: TE Bilişim