Öznur yazısında, Ebulfez Elçibey’in tarihi kişiliğini, Türkiye ve Türk dünyasındaki önemini, Atatürk sevdasını ve şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu ile olan kadim dostluğunu ve aralarındaki derin sevgiyi, saygıyı ve Elçibey’e yapılan küresel komployu, işbirlikçi , zalim, despot Aliyev ailesini anlatmıştır.

Kendini ATATÜRKÜN ESGERİ” olarak gören bilge lider, büyük bozkurt, Türklüğün büyük liderlerinden Ebulfez Elçibey hakkında Hakkı Öznur’un kaleme aldığı yazının tam metni:

ADI ÜLKESİNİN TARİHİNDEN ÇIKARILMAK İSTENEN KAHRAMAN : EBULFEZ ELÇİBEY

Azerbaycan'da Mehmet Emin Resulzâde’nin açtığı bayrağı yükselten ve Türk dünyasının abide şahsiyetlerinden, liderlerinden biri olan Ebulfez Elçibey’in ebediyete intikalinin üzerinden 21 yıl geçti. Türk Dünyasının ve Azerbaycan halkının unutulmaz lideri Ebulfez Elçibey, 62 yıllık hayatı boyunca hep dik durdu, inançlarından taviz vermedi. Kızıl zalimlere, Sovyet diktatörlüğüne boyun eğmedi. Çileli bir hayat sürdü, acılar çekti, ihanetler de gördü ama ideallerinin peşinden koşmaktan hiç vazgeçmedi.

Elçibey, Türk milleti için yaşayan, yüreği milletimizin yükselmesi ve mutluluğu için çarpan bir büyük liderdir. Elçibey, 20. yüzyıl insanlık tarihinde, halkının ve ülkesinin üzerine tanklarla gelen kızıl emperyalizme karşı halkının önünde sadece inancı ve imanıyla dikilen büyük bir kahramandır.

Azerbaycan'ın Rusya'ya bağlı olduğu dönemlerden itibaren bağımsızlık yanlısı bir tutum takınan, bağımsızlık sonrası ise ülkesinin Türkiye ile birleşmesini isteyen Ebulfez Elçibey, hayatı boyunca, Türk dünyasının birleşmesi ve kardeşliği için mücadele etti. Elçibey, Türk Dünyasının Türk gibi düşünen liderlerinden biridir. Hayatını, “Büyük Türk Birliği Ülküsüne” adadı.

Türk dünyasının bağımsızlığına o kadar tutkuluydu ve o kadar önem veriyordu ki, Kıbrıs Harekâtı yapıldığı zaman üniversitede koridorda, 'Hey uşaklar gözünüz aydın; Kıbrıs'ı aldık!' diye bağırmıştır.

Ömrünü Can Azerbaycan'ın bağımsızlığına adayan ve bağımsızlık mücadelesinin öncüleri arasında yer alan Elçibey, sadece ülkesinde değil, başta Türkiye olmak üzere tüm Türk dünyasında daima saygıyla, sevgiyle hatırlanıyor.

Elçibey, tam manasıyla Türk’tü, Türkçüydü,. Ülkücüydü. Türk Milliyetçiliği felsefesinde , ülküsünde, Türk dünyasını görüyordu. Türkiye onun için kutup yıldızıydı. O bir Bilge Kağan’ın emanetçisi, Hoca Ahmet Yesevi’nin takipçisiydi. O çağımızın bir Horasan ereni, Türk beyleri için de bey oğlu beydi. Ömrünü ülkesinin bağımsızlığına ve Türk Birliği’ne adadı. Milletine yol gösteren liderdi.

62 yıla, 620 yıl sığdıran Türkçü önder Elçibey, hayatını, ülkesinin bağımsızlığı ve Türk dünyasında birliğin sağlanmasına adayan bir lider ve bilge kişilik olarak gönüllerde taht kurdu. Son nefesine kadar canından aziz bildiği Türk milleti için çalışan Ebulfez Elçibey’i Türkiye ve Türk dünyası her zaman büyük bir sevgi, saygı ve şükranla kalbinde yaşatacaktır.

“MEN ATATÜRK’ÜN ESGERİYEM”

Hayatını, Azerbaycan’ın bağımsızlığı ve Türk Dünyasında birliğin sağlanmasına adayan büyük lider Elçibey, yürüttüğü milli politikalar ve Türk milliyetçiliği ülküsüne saırsılmaz bağlılığıyla, Türk milletinin gönlünde taht kurdu.

7 Haziran 1992’de yapılan seçimlere AHC adayı olarak katılmış ve Cumhurbaşkanı seçilmişti. Seçildikten sonra ilk yurtdışı ziyaretini 24-27 Haziran 1992’de Türkiye’ye yaptı. TBMM’de yaptığı konuşmada , takip ettiği yolun “ Gazi Mustafa Kemal’in yolu olduğunu vurguladı.

Elçibey büyük bir Gazi Mustafa Kemal hayranıydı. Ankara'ya geldiği ve Anıtkabir'i ziyaret ettiği zaman Anıtkabir Özel Defteri'ne 'Ey büyük Türk'ün büyük komutanı, seni ziyaret etmekle özüm ve bütün milletim adına şeref duydum. Senin askerin, Ebulfez Elçibey.' yazmıştır ve hala kullanılan 'Atatürk'ün askerleriyiz' sözünün altına imzasını atmıştır.

Türkiye ve Mustafa Kemal Atatürk sevdalısı “Men Atatürkün esgeriyem” diyen Elçibey’in rol modeli Gazi Mustafa Kemal’di. Elçibey, Sovyet döneminde uzun yıllar Komünist diktatörlüğün zindanlarında kaldı. Bir konuşmasında şunları söylüyordu:

“KGB zindanlarında çok işkence gördüm, çok çektirdiler, hiçbirine yanmam da Atatürk rozeti vardı yakamda. Onu aldılar elimden ona yanarım.”

‘Men Atatürk’ün Esgeriyem’ sözü ve ölümünden sonra Bakü’deki mütevazı evinde, derme çatma eşyaları arasında sahip olduğu tek takım elbise üzerinden çıkan Atatürk rozeti, onun bu sevdasının en güzel örneği olmuştur.

HOCALI KATLİAMI SONRASI AZERBAYCAN’A GİDEN TEK LİDER MUHSİN YAZICIOĞLU’YDU

26 Aralık 1992’de Hocalı katliamı olduğunda Ermenistan’a ve onun hamisi olan Rusya’ya en sert tepkiyi koyanların başında o zaman Sivas milletvekili olan şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu gelmiştir.

Ermeniler, Hocalı'da katliam yaparken, Karabağ'ı işgal ederken, TBMM'de gür bir seda ile Azerbaycan'ın haklılığını haykıran, Azerbaycan Türkünün sesi soluğu olan, yine Muhsin Yazıcıoğlu idi.

Muhsin Yazıcıoğlu hem mecliste hem meydanlarda Azerbaycan Türküne sahip çıkmış, hatta BBP kurulduktan kısa bir süre sonra Azerbaycan’da, cephede savaşan Azerbaycan Türkünün yanına koşmuş, yaralı askerleri hastanelerde ziyaret etmiştir. Şehit düşen Azerbaycan Türkü kardeşlerimizin evlerine taziye ziyaretinde bulunmuşlardır.

Azerbaycan Türkünün “harbi hastane” dedikleri, Merkez Harbi Hastanesi’nde yaralıları ziyaret ederken Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki arkadaşlarımız çok duygulanmışlardı. Bu ziyaret, Azerbaycan Türküne büyük moral olmuştu. DYP – SHP hükümeti Azerbaycan Türküne duyarsız kalırken, Muhsin Yazıcıoğlu cephedeydi.

MUHSİN BAŞKAN EBULFEZ ELÇİBEY İLE GÖRÜŞTÜ

Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekiler, cepheden Bakü’ye gelerek büyük lider Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey’le 1993 Mart sonunda görüşmüşlerdir. Her iki lider bu görüşmede çok duygulanmışlardı. Muhsin Yazıcıoğlu, Azerbaycan'da meydana gelen gelişmeler konusundaki genel görüşme önergeleri üzerindeki ön görüşmede fikirlerini dile getirmiştir. 23 Eylül 1993 günü yaptığı konuşmada, devletimizin ve işbaşında bulunan iktidarın, derhal Azerbaycan’a sahip çıkmasını, Rus emperyalizmine ve onun desteklediği Ermeni çetelere karşı büyük lider Elçibey’e ve can Azerbaycan’a destek vermesini istemiştir. Muhsin Yazıcıoğlu, 28 Şubat 2007 yılında Alperen Ocakları Genel Merkezi tarafından düzenlenen “HOCALI KATLİAMI” adlı panelde “Küresel güçler, Hocalı katliamını unutturmak istiyor” demiştir.

Yazıcıoğlu konuşmasında, “Dün Hocalı’da, bugün Telafer’de yaşanan katliamlardan kimse bahsetmiyor. Batı, iki yüzlülüğünü sürdürüyor. ABD ve Batı, Türk düşmanı Ermenistan’a destek vermeye devam ediyor. TBMM, 26 Şubat tarihini ‘Azeri Türk Soykırım Günü’ olarak ilan etmelidir. 26 Şubat ‘Azeri Türk Soykırım Günü’ olsun.” demiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu, katliamın 16. yılı dolayısıyla yayımladığı mesajda, 26 Şubat 1992’nin Türk dünyası ve Azerbaycan için en acılı günlerden biri olduğunu belirtti. Şehit lider Yazıcıoğlu, şunları söyledi:

“Hocalı’da katledilen soydaşlarımızın hakkını takipte sadece dünya sessiz kalmamıştır, maalesef bizim milletimizin duyarsızlığı ve takipsizliği de kahredicidir. Birileri yüz yıl öncenin hâlâ hesabını sormaya çalışırken, biz Türkler daha 16 yıl öncekini neredeyse unutma noktasına getirildik”.

MUHSİN YAZICIOĞLU EBULFEZ ELÇİBEY’İN ÇOK YAKIN DOSTUYDU

Ölümünden kısa bir süre önce BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, beraberinde Divan Üyeleri Prof. Dr. Orhan Arslan, Orhan Kavuncu, Recep Kırış ile Ankara Hastanesi'nde tedavisi tamamlandıktan sonra Sheraton Otel'e yerleşen Ebulfez Elçibey'i ziyaret etmişlerdi.

Muhsin Yazıcıoğlu, burada yaptığı konuşmada, Elçibey'in Türk dünyasının yetiştirdiği bilge bir şahsiyet olduğunu vurgulayarak, "Hayatınız mücadele içinde geçti. Azerbaycan'da devlet başkanı olarak büyük hizmetleriniz oldu. Sizi Türkiye'ye gelmişken, ziyaret edip, hastalığınız dolayısıyla geçmiş olsun demek istedik" demişti.

Ebulfez Elçibey ise BBP liderine hitaben yaptığı konuşmada, "Azerbaycan'a olan dikkatiniz, ilginiz takdire şayandır. Biz özgürlük, bağımsızlık hareketini başlatırken, çok yardımınız oldu. Ben köyüme çekildiğimde de yardımlarınızı devam ettirdiniz. Bunlar için çok teşekkür ediyorum" ifadelerini kullanmıştı.

Elçibey, rahatsızlığına rağmen Muhsin Yazıcıoğlu ve yanındakilerini, otel asansörünün kapısına kadar yolcu etmişti.

MUHSİN YAZICIOĞLU: “NE YAPMAK İSTİYORSUNUZ? BU ACELECİLİK NİYE?

Azerbaycan’ın 2. Cumhurbaşkanı, siyasetçi ve yazar, bilge devlet adamı Ebulfez Elçibey, 22 Ağustos 2000 günü 62 yaşında Ankara’da Hakk’a yürümüş sonsuzluğun sahibine kavuşmuştur. Büyük lider Elçibey, zor zamanlarında, Muhsin Yazıcıoğlu'nun hep yanında olduğunu, kendisine destek verdiğini ve yardımı dokunduğunu, her zaman her yerde anlatmıştır.

Bu hususta tarihe bir not daha düşmek lazım:

Elçibey’in naaşı, vefat ettiği gün apar-topar ülkesine gönderildi. BBP’ye ambargo koyan basına yansımasa da Muhsin Yazıcıoğlu’nun tarihi öneme sahip bir açıklaması vardı. Şöyle diyordu milletin adamı, şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu:

“Ne yapmak istiyorsunuz. Bu acelecilik niye? O, Türk dünyasının birliği için çalışan büyük bir devlet, fikir ve dava adamıydı. Türk milleti onun cenaze namazını kılmalı, vatanına öyle yolcu etmeliydi. Hükümet ortakları, Türk devlet anlayışına yakışmayan bir şekilde olağan üstü bir acelecilik ve panik içinde Elçibey’in naaşını Azerbaycan’a gönderdiler. Yazıklar olsun kınıyorum… Elçibey, tavizsiz bir Türk milliyetçisidir. Bütün hayatını Türklüğün mukadderatına ve Türk dünyasına adamıştır.”

Muhsin Başkan, her konuşmasında, Elçibey'in dünya Türklerinin birliğini savunan bir lider olduğunu söyledi. Elçibey, başta Azerbaycan olmak üzere Türk dünyasının tamamını ilgi alanı olarak kucaklamış, büyük bir Türk milliyetçisi idi.

TÜRKİYE’DEN ELÇİBEY’İN CENAZESİNE KATILAN TEK LİDER, MUHSİN BAŞKAN’DI

Türklü mefkuresine bağlı, Ebulfez Elçibey’in naaşının Türkiye’den Azerbaycan’a nakledilmesinde de sadece şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu Türkiye’den katılan tek Türk milliyetçisi liderdi. Müslüman Türk’ün hafızası asla bu durumu unutmayacaktır. Muhsin Yazıcıoğlu Elçibey’in vefatından sonra şu mesajı yayınlamıştı:

“ Çok değerli fikir ve devlet adamı, ömrünü hürriyet mücadelesine adamış, Türk dünyasına büyük hizmetleri olan, dost insan, Azerbaycan eski devlet başkanı Ebulfez Elçibey’in vefatı sadece Azerbaycan’ı değil ömrünü istiklaline adadığı Türk dünyasını üzmüştür. Can Azerbaycan’ın Türklerinin engin sağduyusu, Elçibey’in taşıdığı Türklük, bağımsızlık ve birlik ateşini yaşatmaya ve taşımaya devam edecektir. Bu vesile ile büyük dava adamı Ebulfez Elçibey’e Cenab-ı Allah’tan rahmet temenni eder, şahsım ve partim adına kardeş Azerbaycan halkına ve tüm Türk dünyasına başsağlığı dilerim.

Muhsin YAZICIOĞLU BBP Genel Başkanı”

25-31 Ağustos 2000 tarihli Muhalif gazetesinin 32. sayısının kapağında Muhsin Yazıcıoğlu ile Ebulfez Elçibey’in birlikte çekilmiş, samimi, içten resimleri vardı. Resimlerin üstünde ise “Türkistan Yasta. Türk dünyasının Dede Korkut’u Ebulfez Elçibey Hakk’a yürüdü” diye sözleri manşetten verilmişti.

BİRLİK AKADEMİSİ “DOĞUMUNUN 70. YILINDA EBULFEZ ELÇİBEY” ADLI ANMA TOPLANTISI DÜZENLEMİŞTİ

Başkanlığını yaptığım ‘Birlik Akademisi’ “Doğumunun 70. yılında Ebulfez Elçibey” konulu bir anma toplantısı düzenlemişti. 25 Haziran 2008 Çarşamba günü, TOBB konferans salonunda yapılan anma programına çok sayıda davetli katılmıştı. Toplantının açılış konuşmasını BBP Genel Başkan Yardımcısı ve Birlik Akademisi Başkanı olarak ben yapmıştım.

Anma programında, BBP Genel Başkanı ve Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kafalı ve Azerbaycan Kadın Hukukları Müdafaa Cemiyeti Başkanı Doç. Dr. Hanım Halilova birer konuşma yapmıştı. Toplantının başkanlığını Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür yapmıştı.

YAZICIOĞLU: ELÇİBEY’LE GÖRÜŞTÜM, “TÜRKİYE YARDIM ETSİN” DEDİ

not düşülen anlamı ve maneviyatı yüksek bu muhteşem anma programında Şehit liderimiz milletin adamı Tavizsiz Türk milliyetçisi Muhsin Yazıcıoğlu tarihi bir konuşma yapmıştı. Yaptığı konuşmada Elçibey'i ''Büyük devlet adamı, tavizsiz Türk milliyetçisi, bilge bir lider ve insan'' olarak nitelendirmiş ve onunla ilgili hatırasını anlatmıştı. Muhsin Başkan konuşurken duygusal sahneler yaşanmıştı. Elçibey'i 1991 yılında şahsen tanıdığını belirten Yazıcıoğlu, Elçibey'in Azerbaycan'ın bağımsızlığına kavuşmasındaki mücadelesinin kimse tarafından yadsınamayacağını söylemişti.

Elçibey'in, Azebaycan'ın birliği için fedakarlık yaptığını belirten Yazıcıoğlu, “SSCB dağılınca Çeçenistan ve Azerbaycan bağımsız devletler topluluğuna katılmamıştı. Bu sindirilemeyince Azerbaycan ve Çeçenistan doğrudan hedef seçildi. Azerbaycan parmak ısırtacak büyük bir direniş yaptı. Bu direnişte Azerbaycan kadınlarının mücadelesini de hayranlıkla hatırlıyorum'' dedi.

Azerbaycan'ın Türkiye için ''dürbün'' olduğunu ve bu dürbünden bakınca Çin Seddi'ne kadar görüldüğünü ifade eden Yazıcıoğlu, Hocalı Katliamı’nın ardından Azerbaycan’a gittiğinde Elçibey’le bir araya geldiklerini anlatan Yazıcıoğlu, “Daha sonra iletişim eksikliğinden kaynaklanan bir kopukluk üzerine bir araya gelemedik. Hemen Dışişleri yetkilileri aracılığıyla bize haber gönderdi ve üzerinde kamuflaj elbiseleri, helikopterle cepheden yanımıza geldi. Kucaklaştık, savaşın gidişi ile bilgiler verdi, bizden de bazı istekleri olduğunu ve Türkiye’ye ulaştırmamızı rica etti” şeklinde bir anısını paylaştı.

Toplantının oturum başkanlığını yapan, Türk Ocakları Genel Başkanı Milliyetçi camianın önemli isimlerinden, kanaat önderlerinden Nuri Gürgür, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun söylediklerine katıldığını belirterek, dar günlerde milletlerin büyük önderler çıkardığını hatırlatarak, Mustafa Kemal’in de karanlık günlerde ortaya çıktığını belirtti. Azerbaycan’ın da buna benzer bir dönem yaşadığına dikkat çeken Gürgür, Elçibey’i de yine böyle karanlık günlerde ortaya çıkan bir dava adamı olarak niteledi. Azerbaycan’da SSCB’nin her türlü baskısına rağmen Elçibey ve dava arkadaşlarının ortaya koyduğu azmi öven Gürgür, “80’li yılların sonunda yaktıkları meşaleyi alev halinde dalgalandırdılar ve Azerbaycan’ın bağımsızlığını gerçekleştirdiler” şeklinde konuşmuştu.

21.YÜZYIL TÜRK ASRI OLACAKTIR

Nuri Gürgür, şunları söylemişti:

“Gecenin sabaha en yakın olduğu an en karanlık olduğu andır. Bu zamanı, aydınlanacak bir geleceğin bir habercisi olarak algılamalıyız. Gerçekleşebileceğine inanıyorsanız ve gücünüz varsa tüm hayaller gerçek olur. Nitekim bundan 20 yıl önce böyle bir salonda insanların bir araya gelerek, Türkiye ve Azerbaycan marşlarının birlikte söyleneceğini ve bayrakların birlikte dalgalanacağını söyleyenlere çıldırmış gözüyle bakılıyordu. Böyle söyleyen insanlara tabutluklarda eziyet ediliyordu. O yüzden, bugünün değerini bilmek ve hakkını vermek zorundayız. 7 bağımsız Türk Devleti’nin bayrağı dalgalanıyorsa, bunun siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel zeminlerini hazırlamak yeni neslin görevidir. İki devlet bir millet sloganı hepimizi heyecanlandırıyor, bunun gereğini yaparsak 21. yüzyıl, Türk asrı olacaktır.”

Azerbaycan Kadın Hukukları Müdafaa Cemiyeti Başkanı Doç. Dr. Hanım Halilova ise, 19 yaşından beri Elçibey’i tanıdığını belirterek şunları söylüyordu:

“Burada oturanların hepsi vefalı Türkler’dir. Ben sizin karşınızda baş eğerim. Çünkü Elçibey yaşarken herkes geliyordu. Onunla görüşmek için günlerce sıra bekleyen insanlar vardı. Nerede şimdi onlar? Bu salonda bulunanlar vefalıdır, beni nereye çağırırlarsa artık gelirim”

Elçibey’in çok değerli bir Türk milliyetçisi olduğunu vurgulayan Halilova, Kıbrıs Barış Harekatı olduğunda çok sevindiklerini ifade ederek, Elçibey’in gözlerinden yaşlar akarak, “Hanım, Türk ordusu kardeşlerini kurtardı, yarın bizi de kurtaracak” dediğini anlatıyordu

HANIM HALİLOVA: “MUHSİN BAŞKAN SADECE TÜRKİYE’NİN DEĞİL, BÜTÜN TÜRK DÜNYASININ DA ŞEHİDİDİR”

Muhsin Yazıcıoğlu, Türk dünyasının birliğini istiyordu. Yazıcıoğlu’nun Ankara’da yapılan, milyonlarca insanın katıldığı o hüzünlü maneviyatı yüksek cenaze törenine, Türk dünyasında büyük katılım olmuştu.

Büyük lider Elçibey ile birlikte omuz omuza "azatlık" mücadelesi vermiş danışmanı, akademisyen Hanım Halilova, "Muhsin Bey, bizim değerli bir liderimizdi. Tüm dünya ayağa kalktı. Özbekistan'da, Çeçenistan'da, Kazan'da, Kırgızistan'da, nerede Türk var, hepsi ağlıyor" diyerek diğer Türk devletlerinin de taziyelerini iletmişti.

İstanbul’da yapılan 1. Uluslararası Muhsin Yazıcıoğlu Sempozyumu’nda konuşan, toplantıya Azerbaycan'dan katılan Doç. Dr. Hanım Halilova da konuşmasında Yazıcıoğlu'nun sadece Türkiye de değil, bütün Türk dünyasında çok sevilen bir lider olduğunu söyledi. Halilova, "O sadece Türkiye'nin değil, aynı zamanda Türk dünyasının da şehididir.” dedi.

Azerbaycan Kadın Hukukları Müdafaa Cemiyeti Başkanı, merhum Ebulfez ELÇİBEY ve Alparslan TÜRKEŞ'in danışmanı Hanım Halilova, yine Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadeti ile ilgili yazmış olduğu bir yazıda onunla ilgili anılarını şöyle anlatmıştır:

“Türk dünyası çok sevdiği ve değer verdiği liderini, Muhsin Yazıcıoğlu'nu kaybetti. 1997'de Alparslan Türkeş’i, 2000'de Ebulfez Elçibey'i yani 12 yıl içinde üç büyük milliyetçi liderlerimizi kaybettik. Muhsin Bey'in kalbi Türk sevgisiyle çarpar, gönlü ise her zaman Türklük ateşiyle yanardı. Onun ideallerinden biri de Türk dünyasının birlik ve beraberliğinin olmasıydı. O, milli uyanışın, millete hizmet ülküsünün canlı bir abidesiydi. Türk insanının dünyanın neresinde yaşıyorsa yaşasın çağdaş normlardan yararlanmasını, insan haklarına sahip olmasını istiyordu.

Muhsin Bey, siyaseti olduğu gibi değil olması gerektiği gibi yürüttü. Bu yönteminde ilkeli, kararlı ve o kadar da açık sözlüydü. Mücadeleye başladığı ilk günden hayatla vedalaştığı güne kadar düşüncelerini açık yüreklilikle ifade etti. Muhsin Bey, engin kültüre sahip, aydın bir Türk milliyetçisiydi. Türk dünyasında bir olay çıktığında Muhsin Bey, oradaki insanlarımızı yalnız bırakmazdı. İster Karabağ işgalinde, isterse Kazan Tatarlarının, Çeçenlerin veya Güney Azerbaycanlıların meselelerinde onlara sahip çıkar, açıklamalar yapardı. Muhsin Bey'in ismini ilk olarak, Sovyet işgali altında olduğumuz zamanlarda Elçibey'den duydum. O zamanlarda Elçibey'le birlikte Sovyet Bloğuna karşı özgürlük mücadelesi vermekteydik. Elçibey, Muhsin Bey'in ve arkadaşlarının komünizme karşı mücadele verdiklerini, bu nedenle cezaevine atıldıklarını söylemişti. Ben bu kahraman kardeşlerimi görmeyi çok istemiştim.

Muhsin Bey'le ilk kez 3 Nisan 1993 tarihinde Bakü'de Azerbaycan Halk Cephesi’nin binasında görüştük. Kelbecer'in Ermeniler tarafından işgal edilmesinden hemen sonra bize destek vermek için Bakü'ye gelmişti. Kelbecer, işgal edildiği gün rehberi olduğum Kadın Hukukları Müdafaa Cemiyeti kadınları ile devlet televizyonuna çıktık. Azerbaycan'da ve Türk dünyasında ilk olarak Ermeni işgaline karşı Kadın Taburunu kurduğumuzu açıkladım. Ondan önce de kadınlarımız Ermenilere karşı savaşmış ve birçok kadın şehit düşmüştü. Yalnız Kelbecer'in işgal edilmesinden sonra biz resmi olarak Kadın Taburunun kurulduğunu açıkladık. Ben asker kıyafetimle Muhsin Bey’le görüştüğümde o bana önce merakla baktı, ben de ona durumu izah ettikten sonra bana: ‘Tarihimizde Türk kadını, en ağır günlerde ister erkeği ile birlikte isterse de tek başına düşmana karşı mücadele vermiştir’ dedi. Bizim Muhsin Bey'le ilk tanışmamız ağır şartlar altında olmuştur. O zaman Elçibey Cumhurbaşkanı idi. Muhsin Bey'in Bakü'de olduğunu duyduğunda hemen görüşmüş ve görüşme sıcak ortamda geçmişti.

Muhsin Bey, çok vefalı insan idi. Elçibey, Cumhurbaşkanı olduğunda birçok kişi onunla görüşmek için can atıyordu. Kendilerini ona yakın göstermekteydiler. Elçibey'e darbe olduktan sonra o insanlar Elçibey'i hiç sormadı bile. Muhsin Bey ise Elçibey Keleki köyünde sürgündeyken sık sık telefonla onu aramaktaydı. 2000 yılında Elçibey, Ankara Hastanesi'nde yattığında Muhsin Bey onunla görüşmek için randevu istemişti. Elçibey'e Muhsin Bey'in aradığını söylediklerinde "hayır önce benim onu aramam gerekir, önce ben arayayım sonra randevu verelim" demişti. Elçibey, telefonda, Muhsin Bey'e "önce benim sizi aramam lazımdı, çünkü siz en zor zamanlarda daima yanımızda oldunuz" dedi. Elçibey vefat ettiğinde Muhsin Bey Türkiye'den bir grup insanla Bakü'ye gitti. Onu Azerbaycan halkı ile toprağa verdi. 2003 yılında Azerbaycan Kadın Hukukları Müdafaa Cemiyeti, Türkiye'den birkaç lideri Azerbaycan'a davet etti. Onların arasında Muhsin Bey, Türk Ocakları Başkanı Nuri Gürgür, MHP Milletvekili Mehmet Ceylan da vardı. Onları ben Azerbaycan'a götürdüm. Bakü'ye geldiğimizde Muhsin Bey, "hemen Elçibey'in mezarına gidelim" dedi. Biz Elçibey'in mezarına gittiğimizde orada bizi gençlerimiz ve kadınlarımız beklemekteydi. Muhsin Bey onlardan Elçibey'in gösterdiği yola devam etmelerini istedi.

Muhsin Bey'in vefasını Elçibey'in doğumunun 70 yılını geçirmek istediğimde birçok teşkilat duymazlıktan geldi. Muhsin Bey'e dediğimde ‘hemen yapılması gerekir’ dedi ve teşkilatına talimat verdi. Oturum başkanı Nuri Gürgür idi. Birlik Akademisi’nin düzenlediği toplantıda açılış konuşmasını Muhsin Bey yaptı. Ben konuşmamda Muhsin Bey'in ve salonu dolduran kişilerin vefalı olduğunu, geçmiş tarihini, liderlerini unutan milletin geleceği olmadığını söyledim. Muhsin Bey, bana her zaman "Hanım Abla" diye seslenirdi. Ben de Muhsin Bey gibi şerefli bir kardeşim olduğu için gurur duyuyordum. Muhsin Bey'in ruhunun şad olmasını istiyorsak onun ideallerini yaşatmalı, arzularını gerçekleştirmeliyiz. Türk ve İslam dünyası için verdiği hizmetlerden dolayı tarih Muhsin Bey'i daima saygıyla ve takdirle yad edecektir. Çünkü Muhsin Bey, Türk dünyasındaki insanların kalplerinde, gönüllerinde layık olduğu yere oturmuştur.”

RUSYA, ABD, İNGİLİZLER VE ALİYEV AİLESİ, EBULFEZ ELÇİBEY’E KOMPLO KURDULAR

Haziran 1992 seçimlerinde demokratik bir seçimle Elçibey cumhurbaşkanı olmuştur. Petrol, bağımsızlık, ordu ve ekonomi konularında taviz vermemiştir. Rus , Amerikan, Batı emperyalizmine boyun eğmemiştir. Küresel petrol tekellerine meydan okumuştur. Azerbaycan menfaatlerinden taviz vermemiştir.

Elçibey Sovyetler döneminde de, Azerbaycan cumhurbaşkanlığı döneminde de Türkiye'ye ve Türklere karşı negatif politika izleyen devlet temsilcilerine her zaman tepkisini göstermiş ve bu faaliyetlerinden doğacak yaptırımlardan asla korkmamıştır.

Öyle ki Rusya'nın Azerbaycan büyükelçisi, 'Eğer Elçibey üç yıl daha cumhurbaşkanı olarak kalırsa Türkiye tipli bir ordu kuracak, daha da güçlü bir ekonomiye sahip olacak ve biz Kafkaslar'ı kaybedeceğiz.' demiştir. Elçibey, bağımsızlıktan taviz vermediği ve devletini satmadığı için küresel emperyalizmin ve iş birlikçilerinin tezgahıyla, kumpasla, cumhurbaşkanlığından uzaklaştırıldı.

Elçibey’e küresel bir darbe yapıldı ve bu darbenin yapılma sebebi de hem Elçibey'in bu faaliyetleri hem de cumhurbaşkanlığı döneminde izlediği milliyetçi politikalardır. Rusya, ABD, İngiltere Ebulfez Elçibey’in, Türk Milliyetçisi olmasından ,Türkiye sevdalısı olmasından, milli duruşundan, milli politikalarından ve Ülkücü fikirlerinden çok rahatsızdılar. Elçibey’in, Rusya ve İran'la yıldızı hiç barışmadı.

DYP-SHP hükümetinin desteklediği ve ABD, İngiliz, Rus petrol şirketlerin adamı Haydar Aliyev, Cumhurbaşkanı seçildi. Tek adam rejimi inşa edildi. Aliyev ailesi, Azerbaycan’ı otoriterizmle yönetmeye devam ediyor.

Ebulfez Elçibey, “Biz parçalanmış Oğuz halkları, kalkıp çok uzak bir yolculuğa çıkmışız. Bu yolculuk vatan topraklarının birleşmesiyle son bulacaktır” diyordu. Kendisinden sonra yönetimi üstlenen Aliyev ailesi başta olmak üzere iş birlikçiler, adını tarihten silmeye kalkmış iseler de hem can Azerbaycan’da hem Türkiye’de ve bütün Türk dünyasında seviliyor, saygı duyuluyor.

Ebulfez Elçibey, Türk dünyasında bir destandır, bir kahramandır, bilge bir kişiliktir. Elçibey tam idealistti. Tam bir dava, inanç, ahlak ve karakter adamıydı. Politikacı olamayacak kadar açık sözlü, mert bir liderdi. Hayatı boyunca hiç politikacı olmadı. Bu anlamda o, siyasete de uzaktı, siyaset de ondan hep uzak kaldı.

Millet önderiydi, büyük idealleri vardı, bunlar Azerbaycan ile sınırlı değildi. Çünkü Elçibey istikameti, çizgisi doğru milletine sevdalı, milli şuur sahibi, meseleleri Azerbaycan ile sınırlı düşünmeyen, engin ufuklara sahip gerçek ülkücüydü. Gerçek bir dava adamıydı. Türk tarihinin büyük liderlerinden, tavizsiz, Türk Milliyetçisi Ebulfez Elçibey'i vefat yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhu şad mekanı cennet olsun .

Editör: TE Bilişim