Yazıcıoğlu ailesi tarafından düzenlenen Taceddin Dergâhındaki anma programına merhum Yazıcıoğlu’nun eşi Gülefer Yazıcıoğlu, çocukları Firuze Yazıcıoğlu, Furkan Yazıcıoğlu, ağabeyi Yusuf Yazıcıoğlu, ablası Maviş Ocak, aile yakınları, DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, çeşitli siyasi partilerin temsilcileri, Selçuklu Vakfı Genel Başkanı Dr. Lütfi Şehsuvaroğlu, Eksen Sendikası Genel Başkanı Dr. İsmail Yıldız, Uluslararası İnsan Hakları ve Demokrasi Derneği Genel Başkanı Remzi Çayır, Alparslan Türkeş Vakfı Genel Sekreteri Alpaslan Yılmaz, Araştırmacı Yazar Metin Turhan, çok sayıda STK temsilcileri, Muhsin Yazıcoğlu’nun dava ve yol arkadaşları, Alperen Gençlik ve kalabalık bir vatandaş topluluğu katıldı.

Program öncesi gelenlere sıcak çorba, pilav, ayran ve çay ikramı yapıldı, lokma dağıtıldı. Şehit Yazıcıoğlu'nun mezarı başında Kur'an-ı Kerim ve mevlit okundu. Gönüllere taht kuran lider, dualarla ve okunan Kuran’la yâd edildi. Mezar, çiçeklerle donatıldı, gözyaşlarıyla sulandı.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol ve dava arkadaşı, Alperenlerin ağabeyi, Ülkücü fikir ve siyaset adamı Hakkı Öznur, merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadetinin 12. yılında yayınladığı yazılı açıklamada, Muhsin Yazıcıoğlu’nun küresel bir organizasyonla şehit edildiğini söylemiştir. Öznur açıklamasında, 12 yıldır devleti, ülkeyi yöneten zihniyetin ‘kaza’ dediği, ‘kaza’ olarak gördüğü elim olayın ‘suikast’ olduğunu vurgulamıştır.

Hakkı Öznur’un yazılı açıklamasının tam metni:

TÜRKİYE, MUHSİN BAŞKAN’I ARIYOR

Zor zamanlardan geçiyoruz. Sıkıntılı ve bunalımlı günlerdeyiz. Zor zamanlardan geçerken, millet önderlerine, gerçek devlet adamlarına ihtiyaç duyarız. Onlar, devlete, millete, vatana, sahip çıkmalarıyla, varlıklarıyla, duruşlarıyla, yol göstermeleriyle hep anılırlar ve aranırlar. İşte, milletin adamı şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu da onlardan biriydi. Milletin sevdiği, değer verdiği, güvendiği bir siyaset adamıydı. Milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu’nun yokluğu derinden hissediliyor. Şehadetinden bugüne acımız hala dipdiri. Hüznümüz devam ediyor. Türkiye, yiğit dava adamını, adam gibi adam olan Muhsin Yazıcıoğlu’nu arıyor.

Muhsin Yazıcıoğlu gerçek bir siyaset ve devlet adamıydı. Eskilerin "kahtı ricâl" yani "devlet adamı kıtlığı” dedikleri bir süreç yaşanıyor ülkemizde. Onun yokluğu, hem devlet nezdinde hem millet nezdinde derinden hissediliyor. Toplumun bütün kesimleri onu özlemle arıyor. Birleştirici, bütünleştirici, yol gösteren, sağduyulu, itidalli tavrıyla hep örnek olmuştur. Öylesine vâkar sahibi, feraset sahibi bir insandı ki; ‘zulüm Azrail olsa da ben hep Hakk’ı tutacağım’ düsturuyla hareket ederdi.

İSTİKAMETİ-KIBLESİ DOSDOĞRU BİR DAVA ADAMIYDI

İstikameti-kıblesi, dosdoğru bir dava adamıydı. İman ve ahlak abidesi bir şahsiyetti. Milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu için önemli olan iktidar vizesi değil, yüce Rabbimizin rızasıydı. Kur’an ve sünnet çizgisinde bir hayat sürdü. Hesap adamı değil, gerçek bir dava ve gönül adamıydı. O, istikamet ve vakar sahibiydi. Hiç yanlış yapmadı, politikanın hiçbir kiri bulaşmadı üzerine. O, makam ve mevkileri değil, sonsuzluğu düşünen bir liderdi.

Bütün ömrünü, bütün varlığını Kur'an'a bağlayan bir adamdı. Davasını Kur’an’la anlatan, ülküsünü iliklerine kadar yaşayan Muhsin Yazıcıoğlu, bir Kur’an ve peygamber sevdalısıydı. Onun referansı Kur’an ve sünnetti.

Kamil bir Müslümandı, feraset sahibi bir liderdi. Muhsin Yazıcıoğlu deyince Kur’an’a adanmış bir ömür ve Allah ve peygamber sevdası ile dolu bir yürek karşımıza çıkıyor.

Yüce kitabımız Kur’an diyor ki, “Allah, Muhsinlerle beraberdir.” Kur’an ayetlerinde ‘Muhsin’ ifadesi birçok yerde geçmektedir.

Allah, iyilik ve güzellik insanı olan Muhsinlerle beraberdir. Hiç şüphesiz Yüce Allah, dünyada ve ahirette kötülerle değil, Muhsinlerle/iyilerle beraberdir. Dünyada kiminle birlikte olursak, kıyamet günü de onunla birlikte oluruz. Rabbimizin yüce kitabında Muhsinleri sevdiğini ferman ettiği ayetlerindeki gibi kendini Allah’a adamış yiğit ve güzel bir insandı Muhsin Başkan…

Acımız hale taptaze, tarifi mümkün değil. Acımız, hüznümüz devam ediyor. Muhsinlerle de hüznümüz Allah’adır bizim… Biz Allah yolunda, Kur’an yolunda, millet yolunda şehit düşen Muhsin Başkan’la beraber olduk. İyi ki onun gibi yiğit bir liderle, adam gibi adamla yol ve dava arkadaşı olmuşuz. Ne mutlu bizlere…

ALDANMADI, ALDATMADI, DİK DURDU, DÜZ YAŞADI

Muhsin Yazıcıoğlu’nun siyasi çizgisinde kırıklık yoktur. “Gizli” ajandası yoktur. Açık, şeffaf ve milletiyle, dava arkadaşlarıyla iç içe, bir bütün olan kumaşı, omurgası, ahlakı, sağlam bir liderdi. Muhsin Yazıcıoğlu, klasik bir politikacı değildi. Onda İslam ahlakı vardı. Ahlaklı, faziletli, dürüst, haysiyetli bir liderdi. Asla çıkarların adamı olmadı, daima fikirlerin adamı oldu. O, siyasi parti başkanının ötesinde tarihi bir kişilikti. Politikanın kayıkçı kavgasını andıran bir üslupla yürütüldüğü bir zeminde, inancın ve fikrin doğrularını söyleyerek, Türk siyasetinin hesap yapmayan tek lideriydi.

Muhsin Yazıcıoğlu için kişilerin, grupların bekası değil, devletin, milletin bekası, ülkenin yarınları önemlidir. Türkiye’nin milli direnç merkeziydi, meclisin sigortasıydı.

Milletin adamı, her zaman dik durmuş, doğru gitmiştir. Günümüzün bazı siyasi liderleri gibi makyavelist değildi, oportünist değildi, ikiyüzlü değildi. ‘Aldanmadı’, ‘aldatmadı’, milletimizden özür dileyecek yanlışlar yapmadı. Ne ‘aldandı’ ne ‘aldattı’. Hep doğru, ilkeli, tutarlı siyaset izledi.

Hiçbir çıkar ve menfaat duygusu olmadan millet aşkı ile yola çıkan Muhsin Yazıcıoğlu, milletine asla yalan söylemedi, yanlış yapmadı, popülizme sapmadı, sağa sola yalpalamadı, politikanın fırıldaklarından olmadı, ikiyüzlü davranmadı. İhtirasları yoktu…

Şehit Muhsin Yazıcıoğlu deyince dava adamlığı, davaya adanmışlık, fazilet, fedakârlık, vefa, kadirşinaslık, hasbilik, beklentisizlik akla gelir. Kendisi için bir gün yaşamadı. Ömrünü, hayatını, verdiği yüce davasına adadı. Her türlü istibdada karşıydı, İstiklal aşığıydı. Çile adamıydı. Davasının çilesini çekti hep. Nefsine esir düşmedi, kimseye iftira atmadı, kin tutmadı, Hep dik durdu, düz yaşadı, hayat çizgisinde kırıklık yok, çizgisini bozmadı, istikametini değiştirmedi. İnandığı değerlere hep bağlı kaldı.

Muhsin Yazıcıoğlu, siyasette otoriterleşme eğilimlerine hep dikkat çekmiştir. Tek parti güdümlü otoriterleşmeye karşı durmuş, demokrasiyi ve özgürlükleri savunmuştur. Siyasi yaşamı boyunca tek adam anlayışına, lider sultasına daima karşı çıkmıştır.

10 YILA YAKIN CEZAEVİNDE YATTI, 4 KEZ İDAMLA YARGILANDI

Şehit liderimiz Muhsin Başkan’ın 40 yıllık siyasi yaşamının 10 yılı hapislerde geçti. 12 Eylül darbesinin ardında tutuklandı. C-5 adlı işkence merkezinde işkencelerden geçirildi. Mamak’ta 2,5 metre karelik hücrede 5 yıl geçirdi. İşkencecilere boyun eğmedi, teslim olmadı.

“MHP ve Ülkücü Kuruluşlar” davasında idamla yargılandı. İdamını isteyen 12 Eylülcülere meydan okudu. Zulme rıza göstermedi, zalimlere boyun eğmedi. Devletine, milletine küsmedi. İnandığı davadan, ideallerden taviz vermedi.

Yazıcıoğlu bir konuşmasında “Ne kaderime küstüm ne devletime küstüm! Çünkü inanmak iman etmek varsa bir şeye bedel neyse katlanıp; Ya Rabbi kahrın da hoş lütfun da dedik” demişti. Davasına, inanmış bir iman ve ahlak adamı söyler bu sözleri.

TÜRKİYE’NİN MİLLİ DİRENÇ MERKEZİYDİ

Türkiye’nin milli direnç merkeziydi, Meclis’in sigortasıydı. Anadolu’nun bağrından çıkan bu yiğit liderin, bu büyük siyaset ve millet adamının kahramanca, idealist mücadelesi her zaman toplumda büyük saygı uyandırdı. Milyonlarca insan ona sevgi ve hürmet besledi. Onun dik duruşuna, davasına olan bağlılığına hep hayran oldu. Milletin adamı, her zaman dik durmuş, doğru gitmiş şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun 19 Mart 2009 günü Karaman seçim bürosunda söylediği şu sözleri çok önemli ve anlamlıdır:

"Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Bir saniyesine bile hâkim olamadığımız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur."

Muhsin Yazıcıoğlu hiçbir zaman benliğini, nefsini davanın önüne geçirmemiştir. İlkeli, seviyeli, tutarlı siyaset izleyen her zaman dik duran, milletin adamı şehit Muhsin Yazıcıoğlu, 2006 yılının Haziran ayında “Birlik Akademisi”nde verdiği bir konferansta, dik duruş ortaya koyamayan siyasetçilerle ilgili şu tarihi sözleri söylemiştir:

“Ben siyaseti Allah rızası ve içinden çıkmış olduğum Türk milleti için yaptım. Siyasette her zaman açık, şeffaf ve ilkeli olacaksınız. Milletine hizmet etmek isteyen siyasetçi, her zaman dik durmalıdır. Hakkı söylemek kolay iş değildir, dik durmayı gerektirir. Açığı olanlar, diyet borcu olanlar, dik duruş ortaya koyamazlar. Eğilenler, bükülenler, yamulanlar, sistemin adamı olurlar, silinir giderler. İktidarlarla, güç odaklarıyla, çıkar çevreleriyle menfaat ilişkisine girenler, kirli ve karanlık ilişkileri olanlar, çok kolay teslim alınırlar. Ardından güç odaklarının istediklerini yerine getirirler ve onların maşası olurlar, onların söylediklerinin dışına çıkamazlar.”

18 Haziran 2000 tarihinde katıldığı bir şölende yine milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu şunları söylüyordu:

“Ne loca, ne sermaye bizi asla satın alamaz. Hiçbir locanın, hiçbir kirli sermayenin bizi satın alması mümkün değildir. Hiçbir küresel, egemen, emperyalist gücün önünde eğilmedik, dik durduk dik durmaya devam edeceğiz. Küresel güçlerin senaryolarına alet olmayız, projelerinde yer almayız. Haksızlıkla beraber olmaktansa yalnız da olsak hakkı savunuruz.”

Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu, “Kimseye diyet ödemedik! Biz milletle varız, milletimizle var olmaya devam edeceğiz” demişti.

MUHSİN YAZICIOĞLU, KÜRESEL EMPERYALİST SİSTEM VE ONUN İŞ BİRLİKÇİLERİYLE MÜCADELE ETTİ

Siyasi yaşamı boyunca, her türlü emperyalizm ile liberal kapitalist sistemle mücadele etti. Egemen güçlere, çıkar çevrelerine asla boyun eğmedi. İç ve dış karanlık mihraklarla daima mücadele etti.

Muhsin Yazıcıoğlu “KDP, KYB, PKK vb. her biri stratejik maşa olan taşeron örgütlerin arkasında ABD, İsrail, İngiltere, vb. emperyalist ülkeler var” demiştir. Bunların BOP, BİP vb. küresel emperyalist projelere hizmet ettiğini daima en net bir şekilde söylemiştir.

Anglosakson çizgisinin Türkiye ve Orta Doğu’daki kirli ve karanlık oyunlarına, İngiliz/Yahudi fitnesine, Atlantik Konseyi’ne, dünya çete başlarına meydan okuyan Muhsin Yazıcıoğlu’ydu. Kapitalist-emperyalist sistemle, Atlantik haydutlarıyla, Atlantik iş birlikçileriyle kararlı bir şekilde mücadele eden, BOP’çuların, BİP’çilerin, Atlantikçilerin, “İkinci İsrail projesine” karşı çıkan, tavizsiz bir Türk milliyetçisiydi.

PKK açılımı, Oslo rezaleti, İmralı ve Kandil’le görüşmeler, kirli pazarlıklar, yaşanan Habur rezaletleri, Barzani ve Şivan Perver hainine gösterilen karşılama ve ağırlama, Erdoğan’ın Kürdistan yaklaşımı, bölücülerin hem Meclis’te hem sokaklarda küstahlaşması, PKK’nın siyasallaşmasının sağlanması, Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin ortaya çıkması… Bunların hepsi milli lider, milletin adamı Muhsin Başkan’ın şehadetinden sonra oldu.

Muhsin Yazıcıoğlu yaşasaydı ‘çözüm süreci’ denilen ihanet süreci, Habur rezaletleri, Oslo ve Brüksel’de İngiltere’nin himayesinde PKK terör örgütü ile yapılan kirli ve karanlık görüşmeler, İmralı ve HDP ile yapılan müzakereler gerçekleşmezdi.

Milli ve yerli lider, milletin adamı, ABD ve İngiltere'den oluşan Anglosakson ittifakı, ve onun Orta Doğu’daki iş birlikçisi İsrail’in bölgedeki oyunlarına ve küresel proje olan BOP, BİP ve BAP’a net karşı koyan tek liderdi.

MİLLETTEN VE DEMOKRASİDEN YANA YİĞİT TAVRIYLA TARİH YAZDI

Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu, 12 Eylül sürecini takip eden “1993 Örtülü Darbe’sinde” bu sürecin devamı olan 28 Şubat ve sonrasında yine demokrasiye ve millî iradeye sahip çıkarak, Türk demokrasi ve siyasi tarihine yiğit bir lider, gerçek bir ‘siyaset ve devlet adamı’ olarak geçmişti.

Örtülü darbe süreci (93 süreci karanlık yıl 1993) 28 Şubat ve e- muhtıra sürecinin de çok iyi bilinmesi lazım. Bu süreçte siyasete dışarıdan müdahaleler vardı. Yine Türk siyaseti küresel bir plan dahilinde dizayn edilmeye çalışılıyordu. Muhsin Yazıcıoğlu, bu süreçte de demokrasiyi milli iradeyi savundu.

Statükocularla, ordu içindeki mezhepçi sol cuntaların otoriter BAAS’çı zihniyete sahip bir askerî darbe yapıp yönetime el koymaya çalıştıkları karanlık 28 Şubat sürecinde “Namlusunu millete çevirmiş tanka selam durmam!” diyerek millî irade ve demokrasi düşmanlarına dikilmiş, demokratik sisteme sahip çıkmıştı.

Sincan’da tank yürüten, milli irade ve demokrasi düşmanı, ulusalcı militarizme, oligarşik güçlere; “Askerin yeri kışladır. Ordu sivil siyasete müdahale etmemelidir, ‘ordu göreve’ diyen darbeci zihniyet, demokrasi ve millet düşmanıdır” diye haykırmış, cesareti ve dik duruşuyla milletin gönlünde taht kurmuştu. Muhsin Yazıcıoğlu, askeri vesayete ve onun her türlü iş birlikçilerine şunları söylüyordu: “Siyaset, siyasetçilerin işidir, askerlerin değil. Demokrasilerde ordunun yeri kışladır.”

Muhsin Yazıcıoğlu, askeri vesayete ve onun her türlü iş birlikçilerine şunları söylüyordu: “Sivil siyasete ordu karışamaz. Genelkurmay Karargahı milli güvenliğimizle ilgilenmelidir, siyasetle değil. Siyaset siyasetçilerin işidir, askerlerin değil. Demokrasilerde ordunun yeri kışladır.”

12 Haziran 1997 günü “Türkiye, İran olmayacak, Cezayir olmayacak. Suriye yapılmasına da biz asla müsaade etmeyeceğiz” diyerek, askeri darbe ile yönetime el koyup, BAAS’çı/Nusayrici bir dikta rejimi kurma isteyenlerin oyununu bozmuş ve demokrasiye sahip çıkmıştır. BAAS rejimi peşinde koşan Laikçi-Faşistlere, Neomaoculara, kartel medyasına, askeri darbeye çağıran sivil ihtilal kuvvetlerine meydan okuyan tek liderdi.

Muhsin Başkan, ilkeli siyaseti, dik duruşu ve yiğit tavrıyla 28 Şubat aktörlerinin, küresel baronların, karanlık, oyununu bozmuş, ordu içindeki cuntalara geri adım attırmış, birçok çevreye göre ise; 28 Şubat sürecinde Türkiye’yi mezhepçi Sol bir askeri darbeden kurtarmıştı.

MUHSİN YAZICIOĞLU: “OĞUZ’UN ÇOCUKLARININ DEVLETİ YÖNETMESİNİ İSTEMİYORLAR”

Oğuz’un evlatlarından, Türkoğlu Türk Muhsin Yazıcıoğlu, her zaman adaletten, demokrasiden ve milletten yanaydı. Muhsin Yazıcıoğlu, devletin kilit noktalarında görev yapmadı. Ne Cumhurbaşkanı oldu ne başbakanlık yaptı ne bakanlık… Ne iktidara geldi ne de hükümete ortak oldu. Hep milletin ve devletin bekasını savundu. Hep “Türk devleti ve milleti yaşasın” dedi. Ama buna rağmen hep darbeler yedi, zulümler gördü. Devlet ona bir gün lazım oldu, o gün de devlet Keş Dağları’nda yanında yoktu.

Devlet bir gün lazım oldu o gün de yanında yoktu. Liderimizin annesi, rahmetli Fidan Anamızın, “Çocuklarım arasında en az onu gördüm. Devlet, millet çağırıyor der giderdi. Oysa o bir defa devleti bekledi, devlet gelmedi.” serzenişini aziz milletimiz unutmadı.

MUHSİN YAZICIOĞLU, KÜRESEL EMPERYALİST SİSTEM VE ONUN İŞ BİRLİKÇİLERİYLE MÜCADELE ETTİ

Milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu, BOP, BİP vb. küresel, emperyalist projelere, bölgemizde ABD, İngiltere, İsrail üçlüsü tarafından kurulmak istenen ikinci İsrail’e karşı çıktığı için şehit edilmiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu, siyasi yaşamı boyunca her türlü emperyalizm, liberal kapitalist sistem ile iç ve dış karanlık mihraklarla daima mücadele etti. Egemen güçlere, çıkar çevrelerine asla boyun eğmedi.

ABD ve İngiltere’den oluşan Anglosakson ittifakı ve onun Orta Doğu’daki iş birlikçisi İsrail’in bölgedeki oyunlarına ve küresel proje olan BOP, BİP ve BAP’a net karşı koyan tek liderdi.

Küresel merkezlerle irtibatlı, derin odaklarla ilişkili, kapitalist-emperyalist sistemin adamları, Barzanilerin, Talabanilerin altına kırmızı halılar sererler, İmralı ve Kandil hattında “kuryelik-postacılık” yaparlar, Anadolu çocuklarının şahadetini ise küresel bir plan dâhilinde karartmaya, örtbas etmeye ve unutturmaya çalışırlar.

DÖNEMİN SİYASİLERİ VE BÜROKRATLARI YARGI ÖNÜNE ÇIKARTILMALIDIR

Muhsin Yazıcıoğlu dosyası, yıllardır karartılmaya, kapatılmaya, örtbas edilmeye çalışılmıştır. Türk siyaseti ve demokrasisi açısından son derece önemli olan bu olayı aydınlatmak ve gerçekleri ortaya çıkarmak, tarihi bir görevdir.

Davayı baştan beri takip eden hukukçularımız, açıkça “ortada küresel bir organizasyonla işlenen bir suikast” var diyorlar. “Planlı, programlı düşürülen bir helikopter var” diyorlar. Dava dosyasındaki deliller, bunu doğrular niteliktedir.

Milletimizin ve kamuoyunun “suikast” dediği olayın üzerinde tam 12 yıl geçti. (4384 gün) Bu süreçte; 2 Cumhurbaşkanı, 3. Başbakan 7 TBMM başkanı, 9 İçişleri Bakanı, 8 Adalet Bakanı, 9 Ulaştırma Bakanı, 7 Milli Savunma Bakanı, 5 Dışişleri Bakanı, 7 Başbakanlık Müsteşarı, 5 Genelkurmay Başkanı, 8 Kara Kuvvetleri Komutanı, 6 Hava Kuvvetleri Komutanı, 5 Deniz Kuvvetleri Komutanı, 9 Jandarma Genel Komutanı, 2 MİT müsteşarı, 6 Emniyet Genel Müdürü ve çok sayıda bakan, savcı, hâkim, emniyet müdürü değişti. Ancak liderimizin ve dava arkadaşlarımızın şehit düştükleri elim olay aydınlatılamadı. Tam aksine, dosya karatılmaya, kapatılmaya, örtbas edilmeye çalışılmıştır.

Siyasal iktidar da cemaat mensubu asker ve emniyet mensupları da bu küresel organizasyonun, organize işlerin içindedir.

15 Temmuz 2016 hain kalkışmasında yer alan millet, devlet, demokrasi düşmanı, vatan hainleriyle; liderimizin ve dava arkadaşlarımızın şehit düştüğü olayla ilgili 12 yıldır dosyayı kapatmaya, karartmaya örtbas etmeye çalışan kirli ve karanlık zihniyet birbirlerinden farklı değildir. Küresel odaklarla ilişkili olan, her iki, gayrimilli zihniyetin de Muhsin Yazıcıoğlu suikastında parmağı vardır.

GELECEĞİ YEZİDLER DEĞİL MUHSİNLER YAZACAK

Kuran ahlakıyla ahlaklanmış, Hüseyni ruh ve şuura sahip, Hz. Hüseyin'in dik duruşunu, cesaretini kendine örnek almış olan Muhsinler çağa mührünü vuracaktır.

Her devrin yezidleri, her çağın Hüseyinleri var. Bu çağın Hüseyinleri de Muhsin’i duruşa sahip Alperenlerdir. Hüseynî olmak, korkmadan ve yılmadan zulme karşı koymaktır.

Hazreti Hüseyin efendimizin yolu Allah'ın ve Kuran'ın yoludur. Haksızlara karşı susmayanların yoludur.

Hazreti Hüseyin zalimlere boyun eğmemiştir. Nasıl ki Hz. Hüseyin yolundan dönmediyse biz de yolumuza devam edeceğiz, dönmeyeceğiz.

Hakkı söylemek kolay iş değildir, dik durmayı gerektirir!

Muhsin Başkanın hayatı cesaret, adalet ve şehadetti.

MUHSİN YAZICIOĞLU KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR

İster asker ister sivil olsun, bu olayda sorumluluğu bulunanlar, ihmali ve kusuru olanlar, elimizden asla kurtulamayacaklar. Bu davanın ilelebet takipçisi olacağız. Devlet içinde, hükümet içinde, ordu içinde, bürokrasi içinde bu olayı örtbas etmeye, karartmaya, kapatmaya çalışanlar, hain emellerinde muvaffak olamayacaklar.

“Muhsin Yazıcıoğlu, bizim kırmızıçizgimizdir” diyen aziz milletimiz ve yiğit Alperenler/Ülkücüler, bu olayın peşini asla bırakmayacaktır. Kimse bu davayı örtbas edemez, karartamaz, kapatamaz. İhmalleri, kusurları ve suçları olanlar, elbette adalet önünde hesap vereceklerdir. Nereye giderlerse gitsinler, nereye kaçarlarsa kaçsınlar, nereye saklanırlarsa saklansınlar, cehennemin dibine de gitseler, onları bulmak ve mutlaka yargı önüne çıkartmak boynumuzun borcudur.

Zannetmesinler ki, suikastın peşini bırakacağız.

Zannetmesinler ki, kumpasçıların yaptıklarını yanlarına bırakacağız.

Zannetmesinler ki, susacağız, korkacağız, çekineceğiz, meydanları terk edeceğiz.

Bu vesileyle bir kez daha haykırıyoruz:

Ey şehit liderim!

Davan davamız, yolun yolumuz, sevdan sevdamızdır.

Editör: TE Bilişim