Hakkı Öznur: Türk ve Türkiye düşmanı Dem’li George haininin dokunulmazlığı kaldırılmalı ve yargılanmalıdır!
Ülkücü Hareketin Tarihini yazan Ülkücü Camianın önde gelen isimlerinden Hakkı Öznur, TBMM’de yaşanan Talat Paşa tartışmalarını, Süryani Hain, DEM’li Türk düşmanı, George Aslan’ı, Ermeni teröristler tarafından şehit edilen Milli kahramanlarımız Talat Paşayı, Cemal Paşayı, Ermeni Tehcirinin gerekçelerini ve emperyalizm destekli Ermeni terörizmini ele alan, açıklamasında, emperyalizmin şark meselesi dediği, doğu meselesi dediği projenin amacının, Haçlı Seferleri ile başlayan, Türkleri Anadolu’dan atmak olduğunu söyledi. Ermeni isyanlarının arkasında da her zaman emperyalizmin olduğunu söyledi.
Hakkı Öznur açıklamasında DEM milletvekili, Ermeni sevici, “Hepimiz Ermeniyiz” diyen kızıl ve bölücü koroya mensup; Marksist –Leninist zihniyetli George gibiler Meclisten atılmalı dokunulmazlığı kaldırılmalı dedi.
Hakkı Öznur açıklamasında, Ermeni Tehcir’inin milli güvenlik meselesi olduğunu, milli bir karar ve doğru uygulama olduğunu bu tehcirin mimarının Ermeni teröristler tarafından şehit edilen büyük vatansever Talat Paşa olduğunu söylemiştir Öznur “Tehcir olmasaydı Türkiye Cumhuriyeti olmazdı” demiştir.
Öznur, Ermenilerin, Rusya, İngiltere, Fransa ve Amerika’nın maşası olduklarını söyledi. Tarihte de Ermeni soykırımının yaşanmadığını vurguladı. Esas, Ermeni çetelerin, 1860-1921 arasında 520.000 Müslüman Türk’ü şehit ettiklerini söyledi.
Yine Öznur açıklamasında, ASALA ile PKK’nın iş birliği yaptığını, Ermeni-bölücü ittifakının devam ettiğini, 1973-1986 yılları arasında 8’i Büyükelçi olmak üzere 42 Diplomatın, Ermeni terör örgütleri tarafından şehit edildiklerini söyledi. Hakkı Öznur’un açıklamasının tam metni:
DEM MİLLETVEKİLİ GEORGE TÜRK VE TÜRKİYE DÜŞMANIDIR
TBMM Genel Kurulu'nda söz alan DEM Mardin Milletvekili Süryani kökenli aşırı solcu George Aslan milli kahramanlarımızdan Talat Paşa'nın anıt heykelinin yaptırılmasına ilişkin, "1915'te öldürülen, sürgüne gönderilen ve malları gasp edilen on binlerce Ermeni için bir anıt dikilmesi gerekirken onların ölüm emrini veren biri için anıt verilmesini kabul etmiyoruz. Bir halk için bazı kişiler kahraman olabilir ama başka halklar için bu insanlar kahraman değil birer katildir" gibi alçakça ifadeler kullanmıştır.
İYİ Parti Manisa Milletvekili tavizsiz Türk Milliyetçisi Şenol Sunat oturduğu sıradan bu vatan hainine gereken cevabı vermiştir. İYİ Parti Denizli Milletvekili ve TBMM Kâtip Üyesi vatan evladı Bozkurt duruşlu Yasin Öztürk’te milli bir tavır ortaya koyarak, CHP ‘li Meclis Başkanvekili Tekin Bingöl’e “tarafsız olun. Olmaz öyle. Ermeni soykırımı denmez" diyerek hak ettiği sözleri söylemiştir. Cumhuriyeti kuran parti olmakla övünen CHP PKK uzantısı DEM’e, Cumhuriyet ve Türklük düşmanı Marksist zihniyetli, George hainine destek vermiştir.
Mardin Nusaybin doğumlu George Aslan Türk düşmanı bir Süryanidir. Aşırı sol örgüt mensuplarından olan Aslan 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 26 ay Ankara'daki Mamak Cezaevi’nde yatmıştır. Cezaevinden çıktıktan sonra yurt dışına kaçmış Hollanda’ya yerleşmiştir.
Hollanda’da Sol örgütlerin toplantılarına aktif bir şekilde katılmış Süryani toplumuna yönelik organizasyonlarda yer almıştır. Şemşo dergisinin kuruculuğunu ve editörlüğünü yaptı. Ayrıca Hollanda Tur-Abdin Federasyonu, Asur Mezopotamya Enschede Derneği ve Suriye-Ortodoks Derneği gibi çeşitli kuruluşların üyesidir. Aslan, yaklaşık 35 yıl Hollanda'da yaşadıktan sonra, 2015 yılında Türkiye’ye dönmüştür. 2023 genel seçimlerinde. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi' listesinden aday gösterildi.
Bu hain bir röportajda şunları söylüyor:
“Türkiye’ye ilk gelişim 2015 yılında oldu. Hollanda’da da boş durmadım, Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip ediyordum. Sol, Asuri ve Süryani kurumları içerisinde aktif olarak rol aldım. Kürt halkıyla dayanışma içindeyim. Azınlıklarla ilgili bütün gelişmeleri takip ediyorum. Gerek Süryani, gerek Ermenilerle ilgili sorunları yakından izliyorum”
ŞEHİT TALAT PAŞA MİLLİ KAHRAMANDIR
Milli Kahramanlar, milletlerin zor ve kritik günlerinde ortaya çıkar. Şehit Talat Paşa’da fedailer geleneğinin öncülerindendir. Bayrağa, vatana ve milletine bağlılığı Talat Paşa’nın en önemli özellikleridir.
Devlet ve siyaset adamı Talat Paşa Milli kahramandır. Ona ve onun gibi milli kahramanlarımıza düşmanlık besleyenler katıksız Türk ve Türkiye düşmanıdırlar.
1913’ten savaşın bitimine kadar Talât Paşa, Osmanlı devlet siyasetinin de temel belirleyicisidir. Bütün kritik kararlarda Talât Paşa’nın imzası vardır. Balkan Harbi sırasında Talat Paşa gönüllü yazılmak suretiyle orduya katılmıştı. Talat Paşa gibi siyasi yönü bulunan bir kişinin orduya katılması çeşitli yorumlara yol açmıştı.
Bâbıâli Baskının’ndan sonra İttihatçılar tarafından sadrazamlığa getirilen Mahmut Şevket Paşa’nın 11 Haziran 1913’te bir suikast sonucu ölümü üzerine, Hariciye Nazırı Said Halim Paşa 12 Haziran’da sadrazam oldu. Böylece İttihat ve Terakki tam manasıyla iktidarı ele geçirmiş oldu. Talât Paşa de yeni kurulan Said Halim Paşa Hükümeti’nde ikince defa Dâhiliye Nazırı oldu. Talât Paşa’nın ikinci Dâhiliye Nazırlığı döneminde en önemli icraatı Edirne’nin geri alınması olmuştu.
RUSYA, İNGİTERE, FRANSA DESTEKLİ ERMENİ ÇETELER İSYAN ÇIKARDILAR
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşına girdikten sonra Ermeni komitelerinin Rusya ve İngiltere ile işbirliği yaptığını, Anadolu'da birbiri ardına isyanlar çıktığını ve Ermeni olaylarının devam ettiğini görünce, hadiselerin yatışacağı beklentisiyle kesin bir tedbir alma yoluna gitmemişti. Ancak Ermeni olayları artınca Talat Paşa, Erzurum Mebusu Vartakes Efendi'ye Ermenilerin düşmanla işbirliği yapmaya devam etmeleri halinde şiddetli tedbirler alınacağı ihtarında bulunmuştu. Osmanlı Devleti Van'daki isyan patlak verene kadar aldığı bazı tedbirlerle Ermeni komitelerinin faaliyetlerini önlemeye çalıştı. Osmanlı Devleti'nin cephelerde savaştığı bu sıralarda, Ermeniler, cephede ve cephe gerisinde düşmanların işine yarayacak faaliyetlerde bulunuyorlardı.
Emperyalizm destekli Ermeni çeteler bağımsız Ermenistan'ın kurulabilmesi için önce Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki Türklere karşı katliamlara başladılar. Başkumandanlık 25 Şubat 1915 tarihinde bütün birliklere bir tamim göndermiş, Ermenilerin çeşitli yerlerde çeteler kurduklarına, askerden kaçarak eşkıyalık yaptıklarına, aramalarda bol miktarda silah ve bomba bulunduğuna ve bunun bir isyan hazırlığı olduğuna dikkat çekerek şu tedbirlerin alınmasını istemişti: Ermeni erler, seyyar orduda ve silahlı hizmetlerde kullanılmayacak, komutanlar silahlı saldırılara karşı koyacaklar, gerekirse örfi idare ilan edecekler, planlı harekât olamayan yerlerde arama yapılmayacak ve sadık tebaaya herhangi bir zarar verilmeyecekti.
Dâhiliye Nazın Talat Paşa, durumun nezaketini düşünerek Ermeni Tehcirini başlattı. Böylece Talat Paşa sorumluluğu tek başına üzerine alıyordu. Talat Paşa ilk olarak Van, Bitlis ve Erzurum bölgelerinde bulunan Ermenilerin harp sahası dışına çıkarılmaları için 9 Mayıs 1915'de bu vilayetlerin valilerine emirler gönderdi. Bu emrinde bu bölgedeki Ermenilerin güneye doğru sevklerinin kararlaştırıldığını, kararın derhal tatbiki için valilere her türlü yardımın yapılması için Başkumandanlık Vekâletinden 3. ve 4. Ordu kumandanlarına tebligat yazıldığını bildirdi. Ayrıca valilerden ordu komutanlarıyla iş birliği yaparak derhal uygulamaya geçmeleri istendi.
MİLLİ BİR KARAR OLAN TEHCİR’İN MİMARLARI ENVER PAŞA VE TALAT PAŞA’DIR
Balkan savaşlarının (1912-1913) Rumeli topraklarının tamamının kaybedilmesiyle sona eren büyük bozgunu ve içteki siyasal kargaşa Ermeniler için ümit verici olmuş, başta Rusya olmak üzere Fransa ve İngiltere Ermeni çetelere açık destek vermişlerdir.
Birinci Dünya Harbi’nin devam ettiği ve Talat Paşa’nın Dâhiliye Nazırı (Osmanlı Devleti'nde 1836'da kurulan ve Cumhuriyet döneminde İçişleri Bakanlığı adını alan teşkilât) olarak fiilen müdahale etmek zorunda kaldığı, içinde yer aldığı önemli bir olay da Ermeni Tehciridir. Osmanlı Devleti savaşa girmeden önce, Ermeni komiteleri, başta patrikhane olmak üzere, Osmanlı Hükümeti’nin Rusya’ya karşı savaşa girmesi halinde alacakları durumu tespit için toplantılar yapıyorlardı.
Dâhiliye Nazırı bugünkü adıyla İçişleri Bakanlığı, iç güvenlik ve asayişin sağlanmasında birincil bir rol üstlenmişti. Talât Paşa, Ermenilerin çıkarttıkları olay ve katliamlara seferberlik ilânından itibaren dokuz ay tahammül ettikten sonra, bu konuda daha kalıcı tedbirler almak zorunda kaldı
Ayrılıkçı Ermeniler, büyük devletlerin müdahalelerini temin ile bağımsız bir Ermeni devleti kurmak düşüncesiyle, Osmanlı topraklarında şiddet olaylarını başlatmışlardı.
1890 yılına kadar değişik bölgelerde, birçok Ermeni isyanları, hareketleri görülmüştü. 20 Haziran 1890 tarihinde Erzurum’da çıkarıldı. Sonra bu isyanı, Kumkapı Gösterisi; 1892-1893’te, Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon Olayları; 1894’te Sason İsyanı; 1895’de Bab-ı Ali Gösterisi ve Zeytun İsyanı; 1896’da Van İsyanı ve Osmanlı Bankası’nın işgali; 1904’te 2. Sason İsyanı ve 1914’e kadar dış güçlerin desteklediği isyanlar devam etmiştir.
ERMENİ ÇETELER 550 BİN İNSANIMIZI KATLİAMLARLA ŞEHİT ETTİLER
Tarih, belgeleriyle çok açık göstermektedir ki esasen Ermeniler, Erzurum, Erzincan, Trabzon, Van, Bitlis, Gaziantep, Kahramanmaraş, Elazığ başta olmak üzere daha nice yerlerde, Türk ve Müslüman halka soykırımlar gerçekleştirmiş, toplu mezarlara bebek, çocuk, kadın, erkek, yaşlı, genci vahşice öldürmüş, yakmış veya canlı canlı toplu mezarlara gömmüşlerdir. Sadece Van ve çevresinde bile 22.900 Türk katledilmiştir.
Iğdır ve Kars’ta ise Ermeni çetelerce katledilen Türklerin toplu mezarları bulunmuştur. Ayrıca Ermeniler, Azerbaycan’da Azerbaycan Türk’ü soydaşlarımıza katliamlar yapmıştır. Van’da, Kars’ta, Maraş’ta, Erzincan’da, Erzurum’da, Muş’ta, her türlü melaneti, pisliği, alçaklığı yaptılar. Fırınlarda yakılan, yollarda kurşuna dizilen insanlarımız vardır. Ermeni sapıklar, Van’da, Hakkâri’de, Kars’ta, Iğdır’da, Erzurum’da, Erzincan’da, genç kızlara ve kadınlara, tecavüz ettiler.
Ermenilerin, Rusya, Fransa, İngiltere gibi emperyalist ülkelerin desteğiyle kurdukları Hınçak, Taşnak vb. terör örgütleri, halka, küçük askeri birliklere, jandarma karakollarına, saldırılarda bulundular. Köylere, kasabalara, şehir merkezlerine kanlı baskınlar yaptılar. Tüyler ürperten katliamlar yaptılar. 520 bin insanımız, Ermenilerin saldırılarında şehit düştü. Ermeni terör örgütleri, Osmanlı padişahına, paşalarına, sadrazamlarına, suikastlar düzenledi. Şehit düşenler arasında Osmanlı paşaları, bakanları, diplomatları, fikir ve siyaset adamları var.
Ermeniler 21 ilde devlete karşı silahlı ayaklanmaya kalktılar. Özellikle 9 Şubat 1915’te Van isyanının başlaması üzerine, bu olayları başlatan ve Ermenileri silahlandıran komite yuvalarını dağıtmak için 24 Nisan 1915’te vilayetlere ve mutasarrıflıklara gizli bir tamim yolladı. Bu tamimde; Ermeni komite merkezlerinin kapatılması, evrakına el konulması ve komite elebaşlarının tutuklanması isteniyordu. Bütün vilayetlerden, gayrimüslimlerin, bilhassa Ermenilerin elinde bulunan silahların toplatılması istendi. Dâhiliye Nazırı Talat Paşa bütün sorumluluğu üzerine alarak Ermeni tehcirini başlattı.
1915’teki Ermeni Tehciri’yle birlikte Çarlık Rusya’sıyla işbirliği yaparak Türk köylerini basan, komitacılık yapan Ermeniler Osmanlı’nın çeşitli bölgelerine sürgün edildi. Böylelikle Osmanlı’nın cephe gerisindeki güvenliği sağlanmaya çalışıldı.
TEHCİR HAKLI VE MEŞRU BİR GÜVENLİK TEDBİRİDİR
Sözlükte“ göç ettirmek” anlamındaki tehcîr, kökü olan hicret kelimesinin de işaret ettiği gibi zorunlu bir göç hareketidir. Tehcîr, Osmanlı Devleti’nde bir iskân metodu olarak kullanılan sürgün uygulamasıyla esasta büyük ölçüde örtüşür. Tehcîr, özellikle I. Dünya Savaşı esnasında çeşitli unsurlara uygulanan geçici sevk ve iskânı ifade etmek için gündeme gelmiş olmakla birlikte bir tarih terimi olarak özelde 1915’te Ermeniler için bu anlamdaki uygulamayı tanımlar. Fakat bunların zorunlu sevk ve iskânıyla ilgili çıkarılan kanun metninde tehcîr kelimesi geçmez.
Tehcir’i ilk akıl eden Enver Paşa ve icra eden Talât Paşadır. Talat Paşa, sadrazamlık yaptığı (Osmanlılar’da devlet idaresinin padişah vekili olarak önde gelen sorumlusu, başvezirin unvanı Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim yapısında kritik bir rol üstlenen “Sadrazam” unvanı, günümüzün başbakanlık makamına denk gelen en yüksek icra yetkisine sahip kişiyi ifade ederdi. Padişah adına devleti yöneten sadrazam, aynı zamanda Divan-ı Hümayun’un da başkanıydı”) Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın Doğu bölgelerinde Çarlık Rusyası’yla işbirliği yapan Ermenilerin tehcirinde de cesur tavırlarıyla öne çıkmıştır.
Tehcir: “Meşru Bir Güvenlik Tedbiri”dir Ermeni tehciri ve Rum mübadelesi yapılmasaydı Türkiye Cumhuriyeti Kurulmazdı. Savaş koşullarında, sivillerin korunması ve vatan savunması amacıyla belirli bölgelerde yaşayan Ermeniler tehcir edildi. Tehcir kararı o günkü savaş şartları gereği tedbir amaçlı alınmış doğru bir karardır ve eğer tehcir kararı alınmasaydı Ermeniler savaş sırasında Osmanlı Devleti’ni arkadan vuracaklardır.
Ermeni terör örgütleri, 800 yıl aralarında hiçbir sorun olmadan barış içinde yaşadıkları Türkleri, emperyalistlerle işbirliği yapıp arkadan vurarak, kendi toplumlarının yaşadığı felaketin baş sorumluları oldular.
Birinci Dünya Savaşı ile beraber başta Fransa, İngiltere, Rusya olmak üzere birçok devlet, Ermeni çetelerine destek vermiştir. Taşnak, Hınçak gibi birçok Ermeni çetelerine silah vermişlerdir, onların yapmış olduğu insanlık dışı katliamlara destek vermişlerdir. Batılı sömürgeci devletlerin maşası olan ve onlar tarafından kullanılan Ermeniler, kendilerine kol kanat geren Osmanlı devletine isyan etmişler, Müslüman Türk milletinin mensuplarına saldırmışlar, yüz binlerce insanımızı şehit etmişlerdir. Tehcirden Ermenileri kışkırtan, silahlandıran ve oyuna gelenler sorumludur.
ERMENİ MİLLİYETÇİLİĞİN TARİHİ EMPERYALİZM İLE İŞBİRLİĞİ TARİHİDİR
Bir Ermeni devlet adamı olan Karinyan, şöyle diyor: “Ermeni milliyetçiliğinin tarihi emperyalizm ile iş birliği tarihidir.”
Birinci Dünya Savaşı döneminde Ermeni milliyetçiliği yapan Taşnak ve Hınçak vb. Ermeni örgütlerini hedefi, Trabzon’dan Adana’ya ‘denizden denize’ uzanan ‘Büyük Ermenistan’ı kurmaktı. Bu Anadolu’da Osmanlı’nın çöküşü ve Türk-Müslüman unsurun 1912’de Balkanlar’dan tasfiyesi gibi tasfiye edilmesi demekti.
Sözde “Ermeni soykırımı” iddiaları, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın akabinde ortaya çıkan ASALA terörü ile hortlamış ve ABD emperyalizminin güdüm ve desteğiyle, özellikle Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ülkemize karşı hasmâne ve hatta düşmanca bir kampanyaya dönüşmüştür.
Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları üzerinde önce otonomi, sonra bağımsız devlet kurmak için siyasi ve silahlı faaliyetlerde bulunmuşlar, emperyalizm ile iş birliği yapmışlardır.
Ermeni milliyetçiliği, önce Çarlık Rusya’sının, sonra Bolşevik rejiminin, İngiliz ve Fransız emperyalizminin himayesinde büyümüş, bugün de yine ABD, AB ülkelerinin desteğiyle sürdürülmektedir. Ermeni diasporası ve Ermenistan, küresel emperyalizmin desteğiyle soykırım yalanı üzerinden Türkiye’yi uluslararası arenada zor durumda bırakmaya çalışıyor.
ATATÜRK TEHCİR KARARINI HAKLI BULUYOR
Mustafa Kemal Paşa, 26 Şubat 1921 tarihinde Amerikan Public Ledger muhabiri Clarence K. Streit ile yaptığı görüşmede kendisine yöneltilen tehcire ilişkin soruyu şöyle yanıtlıyor:
“Düşmanca ithamda bulunanların sürdürdükleri büyük mübalağalar dışında Ermenilerin tehciri meselesi aslında şundan ibarettir: Rus ordusu 1915'te bize karşı büyük taarruzunu başlattığı bir sırada o zaman Çarlığın hizmetinde bulunan Taşnak Ermeni Komitesi, askeri birliklerimizin gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti. Düşmanın sayı ve malzeme üstünlüğü karşısında çekilmeye mecbur kaldığımız için kendimizi daima iki ateş arasında kalmış gibi görüyorduk. İkmal ve yaralı konvoylarımız acımasız şekilde katlediliyor, gerimizdeki köprüler ve yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde terör hüküm sürdürülüyordu. Bu cinayetleri işleyen ve saflarına eli silah tutabilen bütün Ermenileri katan çeteler, silah, cephane ve iaşe ikmallerini, bazı büyük devletlerin daha barış zamanından beri kendilerine kapitülasyonların bahşettiği dokunulmazlıklardan istifade ederek ve bu maksada yönelik olarak büyük stoklar husule getirmeye muvaffak oldukları Ermeni köylerinden yapıyorlardı. İngiltere'nin barış zamanında ve harp sahasından uzak olarak İrlanda'ya reva gördüğü muameleye hemen hemen kayıtsız bir şekilde bakan dünya kamuoyu, Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz. Bize karşı yapılmış olan iftiraların aksine, tehcir edilmiş olanlar hayattadır ve bunlardan çoğu, şayet İtilaf Devletleri bizi tekrar harp etmeye zorlamasa idi, evlerine dönmüş olurlardı” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.11, Kaynak Yayınları, 2012, s.61-62.)
TALAT PAŞA İTTİHAT VE TERAKKİ’NİN BEYNİDİR
Siyasetçi ve tarihçi 1933–1934 yılları arasında İsmet İnönü tarafından kurulan hükûmette Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanı olarak yer alan, 19 Temmuz 1948 yılında kurulan Millet Partisi’nin kurucuları arasında ve bu partinin ilk genel başkanı olan Ord. Prof. Dr. Tarihçi Yusuf Hikmet Bayur’a göre, Talât Paşa halk ve teşkilat adamıdır. ttihat ve Terakki’nin beynidir. Simgesidir. Daha doğrusu her şeyidir Gazeteci. Yazar, siyasetçi çevirmen, Hüseyin Cahit Yalçın’ın dediği gibi: “Eğer Talât Paşa olmasaydı İttihat ve Terakki olmazdı. O, örgütün kubbe taşı, çimentosu ve temelidir.”
Ayrıca öyle zor bir dönemde yaşadılar ki bazı şeyleri başarmaları olanaksızdı. 1908-1918, bu on yıl içinde, bazı tarihçilerimizin anlatımıyla bu en uzun on yılda, ilk büyük dünya savaşı yaşandı. Osmanlı dâhil üç imparatorluk yıkıldı. Rusya’da devrim oldu. Yeni devletler, başta Avrupa olmak üzere dünya haritasını değiştirdi. Özetle dünya altüst oldu.
Talât Paşa ve diğer İttihatçılar için “Hayalleri bedenlerine sığmıyordu” denir.
Ziya Gökalp, Türk sosyolojisinin kurucusu ve Türk milliyetçiliğinin en önemli düşünürlerinden biridir. O, “bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp’tir” sözünü sarf eden Atatürk’ün en fazla etkilendiği kişiler arasındadır.
Talat Paşa’nın İttihatçılar için önemini uzun zamanlar örgütün ideoloğu olarak görülen Ziya Gökalp’in bir şiiriyle özetleyelim:
“Sen candan birleştiren bir ruhsun,
Vicdanını sende görür cemiyet.
Necat teknesidir. Sen Nuh’sun,
Sen olmasan öksüz kalır bu millet."
Yazar, şair ve hukukçu Mithat Cemal Kuntay, şiirinde Talât Paşa’yı ne güzel anlatıyor;
“Takrîben adamlık sana yetmezdi, tamamdın;
Sen kütle-adam, millet-adam, bayrak-adamdın.
En sevdiğin insan senin en çıplak olandı,
Şanlar, senin ölçünle palavraydı yalandı.
Aslâ derileşmezdi vezir esvâbı sende
Sen zorla büyüktün istemesen de!
En son eğildinse de kurşunla eğildin,
Altınlar akarken de züğürt ölmeyi bildin…”
4 Şubat 1917’de kendisine vezirlik rütbesi verilerek Talat Paşa, Sadrazam oldu. Savaşın kaybedilmesi sonrası Talât Paşa’ sadrazamlıktan istifa etti.
Talat Paşa Berlin’de bulunduğu süreçte aynı zamanda tehcir ve Birinci Dünya Savaşı hakkında ortaya atılan suçlamalar ile ilgili “tarihe not düşmek” amacıyla “Hatıralarım ve Müdafaam” başlığı altında hatıralarını yazdı. Bu kitabında İngiltere, Çarlık Rusyası, Fransız ve ABD emperyalistlerinin Ermenilerin kışkırtılması ve savaşa sürülmesindeki rollerini teşhir eden; emperyalizmin müdahale, himaye ve isyana teşvik yoluyla siyasi, kapitülasyonlar yoluyla da iktisadi bağımsızlığa göz diken amaçlarını ortaya koymuştur.
Talât Paşa Berlin'de bir köşeye çekilip sürgün yaşamı sürdürmüyor. Hemen siyasi ve örgütsel çalışmalara başlıyor. Kendine hedefler belirliyor. Mustafa Kemal'in Anadolu’da verdiği kurtuluş mücadelesinin yurtdışındaki temsilcisi gibi çalışıyor. Tüm Türkleri ve Müslümanları İngiliz emperyalizme karşı mücadele etmeye çağırıyor. Tüm çabasını bu hedefe yönetiyor. Talât Paşa, bu mücadele sürecinde Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğini kabul ediyor. Onu bütün gücüyle yürekten destekliyor.
İttihat ve Terakki’ninde bazı siyasi yanlışları, hataları olmuştur. İçlerinden büyük hatalar yapanlar, mandacılık derdine düşenler olmuştur. Fakat cemiyetin ekserisi Millî Mücadele taraftarı olup Anadolu’ya silahlar kaçırmış, Müdafa-i Hukuk örgütlerini kurmuştur.
TALAT PAŞA BERLİN’DE, ERMENİ MİLİTANLAR TARAFINDAN ŞEHİT EDİLDİ
Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda EDF, sözde soykırımın örgütlenmesinden sorumlu olanları öldürmek için Boston’daki eylemciler, Şahan Natali ve Armen Garo liderliğinde yürütülen gizli bir operasyon -Nemesis- örgütledi.
İttihat ve Terakkî erkânının öldürülmesi kararını alan Taşnak Partisi, bu görev için Soğomon Tehliryan adlı Erzincanlı bir Ermeni’yi görevlendirdi. Suikastçı Tehliryan, Ermeni intikam örgütü Nemesis’e katılmış bir militandı.
Şahan Natali, Ermeni tehcirinin mimarı Sadrazam Talât Paşa’yı 1921’in 15 Mart’ında Berlin’de öldüren Sogomon Tehliryan’a, “Talât’a ateş edip kafatasını parçalayacaksın. Vurduktan sonra kaçmayacak, ayağın ile cesedinin üzerine basacak ve polisin gelip seni almasını bekleyeceksin. Bu sayede, Ermenilerin yaşadığı büyük trajediyi bütün dünya öğrenmiş olacak.” talimatını vermişti.
Tehliryan, 15 Mart 1921’de Almanya’nın başkenti Berlin’deki Charlottenburg semtinde, ‘Sai’ takma adıyla Berlin’de sürgün hayatı yaşayan İttihat ve Terakki’nin liderlerinden, mücadele hayatıyla Osmanlı Devleti’nin son dönemine damga vuran bir isim olan, son sadrazamlardan 47 yaşında olan Talat Paşa’yı Hardenbergstr Steinplatz’da, evinin önünde yakın mesafeden başına ateş etmek suretiyle şehit etti.
Tehliryan, tabancasını ateşlerken “bu ailemin ölümünün öcünü almak için” diyordu. Tehliryan, kaçmak istedi, kaçamadı. Alman polisi tarafından yakalandı.
Hapishanede onu ilk ziyaret eden kişi bir papaz olmuştu. Papaz onu görünce heyecanlanıp “İsa Mesih adına seni kutsuyorum ki o canavarı öldürüp hepimizin intikamını aldın” diye bağırdı.
Katilin İngilizler tarafından Berlin’e gönderildiği, onlardan talimat ve para aldığını polise itiraf ettiği Ankara’da bir Amerikan ajansına atfen duyuruluyordu.
Talat Paşa, Ermenilerin yıllardır bir propaganda aracı olan “soykırım” iddialarının merkezindeydi. 1915’te Ermeni tehciri olarak da bilinen Ermeni göç yasasının mimarlarındandı.
Bir gün annesine yazdığı bir mektupta ise "Anacığım, ben nasıl olsa yatağımda ecelimle ölmem. Beni muhakkak öldürürler. Kendinizi bu akıbete hazırlayın" demişti.
ERMENİ TERÖRİST KATİL TEHLİRYAN’IN DURUŞMASI
Tehliryan’ın duruşması Haziran 1921 tarihinde Berlin Charlottenburg Sulh Mahkemesi’nde görülmüştür. Alman Kilisesi, her zaman olduğu gibi yine perde arkasındaydı. Tehliryan, Mahkeme Adli Müşavirliği’ndeki ifadesinde; “Talat Paşa’yı bilerek, isteyerek tasarlayarak öldürdüğünü” bildirmiştir. Tamamen yanlı ve Ermeni gösterisine dönüşen duruşmada, Ermeni katil:
“Bir insanı öldürdüm, ama bir katil olmadım” diye ifade vermiştir. Mahkeme Heyeti, Talat Paşa’nın karısına bir avukatla temsil hakkı bile tanımamıştır.
Mahkeme, duruşmalar sırasında son derece taraflı davranmış, meselá müdahil tarafın yani Talat Paşa’nın yakınlarının ve Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı ordusunda görev yapmış olan bazı Alman generallerin şahitlik taleplerini reddetmiştir. Tehcir sırasında Türk ordusunda görevli olan birçok Alman subay duruşmada dinlenebilirdi. Tehliryan’ın yargılanmasında tanık olarak sadece Çanakkale Cephesi Başkomutanı Alman Mareşali Liman Von Sanders dinlenmiştir. Mareşal Von Sanders, olayın özünü ortaya koymuş ve onun yaptığı tanıklık Ermeniler arasında şok etkisi yapmıştır. Konuşmasını özetle aktarıyorum:
“Ermeniler, Türk hükümetinin silahları teslim etme emrine uymak istemedikleri ve bir kısım Ruslarla birlikte Türklere karşı çıktıkları için, Ermenistan’da çatışmalar oldu. Ermeniler tabii ki savaşa sürülmüşler ve alışılageldiği üzere bütün yenilenler gibi, kırılmışlardır.
Yollarda o kadar yokluk vardı ki, sadece Ermeniler değil, çok sayıda Türk askeri Osmanlı İmparatorluğu’ndaki yiyecek kıtlığından, hastalıktan ve örgütlenme eksikliğinden hayatlarını yitirmişlerdir. Binlerce Türk askeri orada ölmüştür.
Bir şekilde anlatmakla zorundayım ki, Türkiye’de bulunduğum beş yılı aşan süre içinde Ermenilere karşı Talat’ın verdiği herhangi bir talimat veya önlem görmedim veya uygulandığına tanık olmadım.”
Mahkeme bir kanguru mahkemesi idi. Öyle ki olayları bizzat yaşamış Alman generallerinin şahitlik isteklerini mahkeme geri çevirdi. O generaller, kararı protesto eden bir bildiri yayımladılar.
Katilin değil, Talat Paşa’nın yargılandığı mahkemede, konuyla ilgisi ve bilgisi olmayan birçok kişi tanık olarak dinlenmiştir. Seçilen tanıkların hepsi ya Ermeni ya da Ermeni yanlısıydı. Alman tanıkların bile dinlenmediği mahkemede, bir Türk tanığın dinlenmesi beklenemezdi.
MAHKEME BİR KANGURU MAHKEMESİ
İşin çok daha acı olan tarafı, cinayetten iki buçuk ay sonra, 2 Haziran günü hâkim karşısına çıkartılan katilin sadece bir buçuk gün devam eden bir yargılamadan sonra, 3 Haziran’da beraat ettirilerek serbest bırakılmasıydı. Tehliryan, annesiyle babasının 1915 tehcirinde öldürüldüğünü ve kendisinin de şans eseri olarak kurtulduğunu iddia etmiş ve Alman mahkemesi katili ‘aşırı tahrik’ gerekçesiyle beraat ettirmişti.
Mahkeme salonunu tamamen dolduran Ermeni ve destekleyicileri zaman zaman tezahürat etmekten de geri durmuyorlardı. Amaç jüriyi etkilemekti. Sonuçta hiçbiri hukukçu olmayan ve mahkemedeki şovdan etkilenen jüri, katili suçsuz buldu. Bu her şeyin ters yüz edilip katilin aklanıp, mağdurun suçlu ilan edilmesiydi.
Türk düşmanı Tehliryan, yalan söylüyordu. Buna rağmen jüri, Ermeni suikastçıyı "suçsuz" buldu. Mahkeme, beraatına karar verdi. Soğomon Tehliryan, ceza verilmeden serbest bırakıldı.
Sözü edilen katilin oğlu San Francisco’da Alman Süddeutsche Zeitung’a yaptığı açıklamada, “Mahkemede babasının yalan söylediğini, babası ve ailesinin zorunlu göç içinde yer almadığını” ifade edecekti.
Independent'ın kıdemli Orta Doğu muhabiri Robert Fisk, 20 Haziran 2016 tarihli Independent yazısında, 1921'de Berlin'deki bir parkta Talat Paşa'yı öldüren Soğomon Tehliryan'ın oğluyla konuşmuştu. Oğlu babasının cinayeti nasıl işlediğini yıllar sonra şöyle anlatmıştır:
"Babam bir grup öğrenciyle aynı odada kalmış," diye hatırlıyor.'' Talat'ın oturduğu yerin tam karşısındaki sokaktaymış. Fotoğraflarda Talat'ın bıyığı var ama daha sonra sakal bırakmış ve iki koruması varmış. Talat da herkesin düştüğü hataya düşerek günlük bir rutin benimsemiş. Her sabah 11'de yürüyüşe çıkıyormuş. Babam arkasına geçmiş ve 'Talat' diyerek ona adıyla seslenmiş. Arkasına döndüğünde de onu vurmuş... Korumalara ne olduğunu bilmiyorum. Bunu görenler babamı yakalayıp dövmüş. Babamı linçten Berlin polisi kurtarmış. Daha sonra öğrendim ki ayrıca soykırım sırasında Türkler için casusluk yapan bir Ermeni vatan hainini de (quisling) İstanbul'da öldürmüş."
24 yaşında olan tetikçi Tehliryan, ilk görevinden sonra Paris’e gelmiş ve 15.000 DM karşılığında Talat Paşa’nın öldürülmesi emrini almıştır. Bu emri veren kişi de Ermenistan Cumhuriyeti’nin ABD Büyükelçisi Armen Goren’dir
ERMENİ KATİLİN HEYKELİNİ ERMENİSTAN’A DİKTİLER. FRANSA İSE CADDELERE KATİLİN İSMİNİ VERDİ
Mehmet Talat Paşa’yı şehit eden suikastçı Tehliryan, Alman makamları tarafından “suçsuz” bulundu ve skandal bir kararla tahliye edildi. Tehliryan, serbest bırakıldıktan sonra yeni hayatını kurmak için oğlunun doğum yeri olan Yugoslavya'ya gitti. Tehliryan, uzun yıllar Yugoslavya’nın başkenti Belgrad’da, Dalmatinska Sokağı’ndaki 78 numaralı evde yaşadı. 1945 yılından sonra ABD Fresno’ya yerleşti. Orada da 23 Mayıs 1960 tarihinde öldü.
Türkiye’ye karşı Ruslarla savaşan Ermeni çetelerine liderlikte yapmış bir katil olan Soğomon Tehliryan’ın anısına Fresno, Yerevan şehirlerinde ve Ermenistan’ın Talin bölgesinde bulunan Mastara köyünde heykeller dikildi. 21 Nisan 2017 tarihinde ise Fransa’nın Marsilya şerinde Soğomon Tehliryan’ın adını taşıyan meydanın resmi açılışı yapıldı.
1958 yılında hatıralarını Ermenice yayınlamış gibi görünüyorsa da Tehlirian’ın İngilizce kaynaklarda tekrar ortaya çıkması Kaliforniya’da Mayıs 1960 tarihinde öldüğü zamana denk gelmişti. Saro Melikian ismi altında ölüm ilanı hem New York Times hem de Londra’nın The Times gazetelerinde yayınlanmış ve her iki yazı da Ermenilerin 1915 katliamlarının intikamcısı olarak kahraman rolünü teyit etmişti.
Kısa bir süre sonra Armenian Review dergisinde Soğomon Tehlirian’ın hayatı hakkında birkaç yazı yazılmış ve daha sonra 1962 yılında aynı dergide bir başka makale yazılmıştı. 1915 olaylarının 50. yıl dönümü ve Beyrut ile Erivan’daki gösterilere denk gelerek Talat Paşa suikastında Tehlirian’ın rolünü detaylı bir şekilde anlatan ve amacının haklı olduğunu söyleyen kitap, kendisini bizzat tanıyan Lindy Avakian isimli bir Ermeni tarafından 1965 yılında Kaliforniya’da yayınlanmıştı. Daha sonra 1969 yılında Fresno Kaliforniya mezarlığında Ermeniler tarafından anısına bir anıt dikildi. Bu heykel, Amerika’da yapılan ilk katil heykeli olarak dünya tarihine geçmiştir.
Ermenilerin “İntikamcılarını” hatırlamak ve anmak için özel bir gün belirlenmişti. Ermeni öğrenciler Tehlirian davasını bir kez daha sahnelemişler ve “suçsuz” kararını vurgulamışlardı. İlginç olanı, EDF’nin basın organı ve Adalet Komandoları’nın uzantısı olan Armenian Weekly’de Nisan 1975’den Temmuz 1975’e kadar yayınlanan yazı dizisidir. “Adalet Eylemleri: Türk Katliamcılarını Kıstırmak” adlı bu dizi Nemesis operasyonunu detaylı bir şekilde anlatmış, Ermenilerin Batılı güçlerin yardımıyla Ermeni tehciri kararını alanları ve sorumlu mevkilerde bulunanları nasıl bulunup öldürüldüğünü açıklamıştır.
Ermenistan’ın Şirak vilayetinde, Osmanlı Devleti’nin son sadrazamlarından Talat Paşa’yı katleden, Ermeni suikastçi Soğomon Tehliryan’a ait bir heykel dikildi. Heykelin, ayakucunda ise Talat Paşa’nın kesik başı simgelenerek, büyük bir saygısızlığa imza atıldı.
Heykelin ayakucunda tasvir edilen İttihad Terakki hareketinin öncülerinden Mehmet Talat Paşa’nın kesik başı, bilinçli bir şekilde heykele koyulması dikkat çekti. Ermeni suikastçı Tehliryan, bilindiği üzere Talat Paşa’ya Berlin’de suikast düzenlemesinden dolayı Ermenilerden tarafından “milli kahraman” olarak anılıyordu.
Tehliryan, 1. Dünya Savaşı sırasında babasıyla beraber, Ermeni çetelerine katılmış ve Ruslarla birlikte Türk topraklarına saldırmışlardır. Tehcir sırasında, Anadolu’da bulunmayan Tehliryan, savaş bitince İstanbul’a gelmiştir. Boğazlıyan eski Kaymakamı Kemal Bey’in de aralarında bulunduğu tutukluların duruşmalarını izleyen Tehliryan, ‘Milli Şehidimiz’ Kemal Bey’in idamını da zevkle seyretmiştir. Tehliryan’ın aldığı ilk görev, Ermenileri Türklere ihbar ettiği iddia edilen, Ermeni Harutiun Mugerdiçiyan’ı öldürmek olmuştur.
MUSTAFA KEMAL GÖZYAŞLARINI TUTAMIYOR
İttihat ve Terakki’nin kurucularından ve yöneticilerinden biri olan Osmanlı dönemi devlet adamı Şehit düştüğünde cebinde 10 mark çıkmıştı. Gazeteci yazar Soner Yalçın’ın şu sözleri gerçeğin ta kendisidir:
“Hiçbir zaman tahsisat-ı mestureyi (örtülü ödeneği) kullanmadığı sır değil.
Savaş döneminde Askeri Levazım Reisi Topal İsmail Hakkı Paşa'nın gönderdiği beyaz ekmeği geri yollayıp evine vesikalı ekmek aldığı sır değil.
Makamına sefer tasıyla yemek götürdüğü sır değil.
Lüksü sevmediği sır değil.
İsrafı sevmediği sır değil.
Rüşvetin teklif bile edilemediği dürüst namuslu bir devlet adamı olduğu sır değil”
Şehadet. Haber, Ankara’ya ulaştığında, Mustafa Kemal gözyaşlarını tutamıyor, “Vatan büyük bir evlâdını, inkılâp büyük bir teşkilatçısını kaybetti” diyor
Talât Paşa’nın eşi Hayriye Hanım, 1931 yılında Atatürk’le görüşüyor. Çankaya’da başlayan görüşme o akşam Tahsin Uzer’in evinde devam ediyor. Bazı bakanların da iştirak ettiği konuşmada, Atatürk, Talât Paşa’nın kemiklerinin nakli konusunda uzun uzun düşünüyor. Sonra şu açıklamayı yapıyor: “Biliyorsunuz Hayriye Hanım, Talât Paşa ile hiçbir düşmanlığımız yoktu. Birinci Harbe girmemizden onu hiçbir zaman suçlu görmedim, harbe katılmaya mecburduk. İstiklal Savaşı sırasında da Paşa’nın bizi arkadan vurması muhtemel azınlıkları, önceden nakil ettirmesinden büyük fayda gördük. Cenazesinin naklini benden şu anda istemeyin, Almanya ile bu konuda görülecek hesabımız var, izin verin şimdi gömülsün, zamanı gelince onu bizzat ben getirtirim” Bilindiği gibi bu görevin yapılmasına Gazi’ni ömrü yetmedi. Talât Paşa'nın na’şı vatan toprağına getirildi.
Atatürk İttihatçı liderlere ve Talat Paşa’ya sahip çıkmıştır. Şehit edilen İttihatçıların ve Nemrut Mustafa Divanı tarafından tehcir nedeniyle idama mahkûm edilenlerin yakınları ile ilgilenmiş ve sahip çıkılmıştır.
1924 ve 1926'da Türkiye hükûmeti, Ermeni çeteciler tarafından siyasi nedenlerle öldürülenlerin ailelerine yardım etmek için bir yasa çıkardı. Meclisin kabul ettiği listede Talat Paşa, Cemal Paşa, Bahattin Şakir, Cemal Paşa’nın yaveri Süreyya ve Nusret Beyler ve Sait Halim Paşa ile birlikte Cemal Azmi Bey de yer aldı.
“Ermenilerin şehit ettiği devlet adamlarının yakınlarına vatani hizmet tertibinden maaş verilmesine dair kanun” ile Talat Paşa'nın eşi Hayriye Hanım'a 25 Lira maaş bağlandı. Talat Paşa’nın cenazesi 1943 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarafından Berlin’den İstanbul’a getirilerek Şişli’deki Abide-i Hürriyet’e defnedildi.
CEMAL PAŞA’DA TİFLİSTE ŞEHİT EDİLDİ
İkinci Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakkî Cemiyeti'nin üç liderinden biridir. Özellikle Üç Paşalar İktidarı olarak da bilinen, 1913-1918 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun iç ve dış siyasetinin belirlenmesinde etkin rol oynamıştır.
Talat Paşa kabinesinin istifasından sonra 1-2 Kasım 1918 tarihinde İttihat ve Terakkî’nin yedi lideriyle birlikte ülke dışına kaçan Cemal Paşa önce Berlin, daha sonra da Münih ve İsviçre’ye giderek İttihatçılar’ın yurt dışı faaliyetlerinin düzenlenmesinde önemli roller oynadı. Bu arada savaş sırasındaki faaliyetleri, hem Beşinci Şube tarafından yapılan soruşturmada, hem de 1919’da başlayan Dîvân-ı Harb-i Örfî yargılanmaları sırasında gıyabında sorgulandı. Beşinci Şube sorgulamalarında Osmanlı Devleti’nin Arap unsurunun isyanına sebep olmakla suçlanan Cemal Paşa Dîvân-ı Harb-i Örfî tarafından gıyaben idama mahkûm edildi.
Daha sonra Rusya’ya giden Cemal Paşa, Sovyet Hariciye Komiseri Çiçerin’in desteğini alarak Afgan Emîri Emânullah Han’ın Afgan ordusunun modernleştirilmesi için yaptığı teklifi kabul etti. Moskova’da iken Mustafa Kemal Paşa ile Bolşevikler arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için ara buluculuk rolü oynadı. Afganistan’daki durumu sarsılan Cemal Paşa görüşmeler yapmak üzere Tiflis’e gitti.
Talat Paşa’nın şehadetinden 7 ay geçmeden 50 yaşındaki Cemal Paşa da 21 Temmuz 1922’de Gürcistan-Tiflis’te Cheka Karargâhı önünde uğradığı bir suikast sonucu iki yaveriyle birlikte şehit edilmiştir.
Cinayetin fâilleri hakkında çeşitli iddialar bulunmaktadır. En kuvvetli ihtimal, kendisinin Ermeni komitelerinin başlattığı ve ilk kurbanları Talat ve Said Halim paşalar olan suikastlar zinciri çerçevesinde öldürülmüş olmasıdır. Ermeni kaynakları, Cemal Paşa’yı Kerekin Lalayan ve Sergo Vartaryan adlı iki Ermeni fedainin öldürdüğünü iddia etmekte ve bu iddiayı çeşitli delillerle desteklemektedirler. Bu konuda yakında yayımlanan bir makaleye göre ise Cemal Paşa, Moskova’nın emri üzerine Gürcü komitesi tarafından öldürülmüştür. Cemal Paşa cinayeti, siyasi bir cinayettir ve bu cinayeti İttihat ve Terakki ricalini katle memur, Ermeni teşkilat-ı hafiyesi tertip etmiştir. Tiflis’te gömülen Cemal Paşa’nın naaşı daha sonra Erzurum’a getirilerek bu şehirde defnedilmiştir.
Talat Paşa’nın ardından 9 ay sonra eski Osmanlı Dışişleri Bakanı ve sadrazamlarından Said Halim Paşa, 5 Aralık 1921’de Roma’da konağın önünde Ermeni terörist Arşavir Şıracıyan tarafından öldürüldü.
Cemal Paşa da Talat Paşa, Sait Halim Paşa, Bahattin Şakir ve Cemal Azmi beylerden sonra bir sıra ve tertip dâhilindeki Ermeni suikastına kurban olmuştur. Cemal Paşa’nın öldürülmesiyle milletimiz Ermeni suikastçılarının devam eden kan dökücülüklerinden bir faciaya da şahit olmuştur.
Cemal Paşa suikastının ardında kimlerin olduğuna dair tartışmalar, hala devam etmektedir. Suikastın ardında Ermenilerin, İngilizlerin ve Rusların olduğuna dair iddialar ortaya atılmıştır. İstanbul basınında suikastın Ermeniler ve Ruslar tarafından yapıldığına dair yazılar ağırlık kazanmaktayken Ankara kaynaklı gazeteler, İngilizler üzerinde durmaktadır.
Ermeni teröristler, Teşkilât-ı Mahsusa’nın kurucularından olan 1. Dünya Savaşı’nın ardından Ermeni kırımında oynadığı rol nedeniyle İtilaf Devletleri etkisindeki mahkeme tarafından idama mahkûm edilince yurt dışına çıkan Dr. Bahattin Şakir’i 17 Nisan 1922 günü Berlin’in Charlottenburg semtiOhlandsokağında Ermeni suikastçılar tarafından Cemal Azmi Bey ile birlikte öldürülmüştür. Mezarı, Berlin Türk Şehitliği’ndedir.
48 yaşında katledilen Doktor Bahattin Şakir ya da yakın arkadaşlarının deyişiyle “Baha Bey”, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin içindeki ünlü “Doktorlar grubu”nun üç önemli isminden birisidir. Cemiyet’in Türkçü-Turancı kanadındandır. Bir ideolog olmaktan çok örgütçü kimliğiyle öne çıkmıştır
Hükûmet tarafından 14 Mayıs 1915'te çıkarılan Tehcir Kanunu’nu uygulama görevi Teşkilat-ı Mahsusa örgütüne verilmişti. Teşkilatın bölüm şefi Bahaddin Şakir, 1910’daki Jön Türk Kongresi’nde Ermeni Tehcirini gündeme getiren kişi idi. Kanunun çıkmasından sonra tehciri planlayıp uygulayan asıl kişi oldu.
Osmanlı’nın son (1914-18) Trabzon valiliği yapmış olan Cemal Azmi’yi de 17 Nisan 1922’de Berlin’de şehit ettiler Cemal Azmi Bey’in ismi, 1919’da Erivan’da toplanan Batı Ermenileri İkinci Kongresi'nde öldürülmesine karar verilen kişiler arasında yer alıyordu. 17 Nisan 1922’de Berlin’de “Nemesis” adlı Ermeni örgütün militanları tarafından İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ileri gelenlerinden Dr. Bahattin Şakir Bey ile birlikte ailesinin gözü önünde öldürüldü. Tetikçiler, Arşavir (Şıracıyan) ve Aram adlarındaki iki Ermeni’ydi.
İTTİHATÇILARIN KATİLLERİ, İNGİLİZ GİZLİ SERVİSİNİN ADAMLARI OLAN ERMENİLERDİR
Milli Mücadele’nin yayın organı Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde Talat Paşa suikast için “İngiliz kurşunu” ifadesi kullanılması ve olayın faili olarak İngilizlerin görülmesi anlamlıdır. İttihat Terakki düşmanlığının kaynağı İngiliz emperyalizmidir.
Ermeni Devrimci Federasyonu, İngiliz istihbaratının yardımı ile bu suikastları yapmıştır. Bu süreçte birbirleri ile nüfus mücadelesi yapan İngiltere ve Sovyet Rusya Osmanlı’ya karşı kısa bir süre de olsa stratejik iş birliği yaptılar. Talat Paşa, İngiliz-Sovyet çıkar birliğinin bir nişanesi olarak Taşnak militanları tarafından öldürüldükten bir gün sonra 16 Mart 1921’de İngiliz-Sovyet ticaret antlaşmasının imzalanması her halde bir tesadüf olmamalıdır.
İngiliz ve Sovyet istihbaratı tarafından daha önceden listesi verilen İttihatçılar birer birer aynı Ermeni gruplar tarafından öldürüldüler. Suikastcı Ermeniler, bu olaylardan sonra ya yakalanamadılar veya yakalananlar hemen İngiliz yetkililerine teslim edildi ve sonunda da akıl rahatsızlığı gibi sudan sebeplerle serbest bırakıldılar.
İlginçtir, bir kısmına Avrupa’daki suikastlarında “M” ve “Q” kodlu casuslar önayak olmuştur. Bu kodları, İngiliz arşiv belgelerinde sıkça görmek mümkündür. Yani bu suikastların arkasında esasında İngiliz istihbaratının olduğu, kullanılan Ermenilerin ise önceden bu tür işler için yetiştirilen taşeron bir grup olduğu nettir.
1920’lerin cinayetlerinin arkasında İngiltere ve Rusya vardı. 1970’ler sonrasının cinayetlerinin arkasında ise ABD ve Batılı ülkeler vardır. Talat Paşa, Cemal Paşa, Said Halim Paşa, Ermeni suikastçılar tarafından bir mistik 'kör inanç' adına katledilmişlerdir.
TAŞNAKLAR OSMANLI DEVLETİNİN YANINDA YER ALAN ERMENİLERİDE ÖLDÜRDÜ
Taşnaklar, sadece Türklere karşı değil, hükümetin yanında olan Ermenilere karşı da terör eylemleri gerçekleştirmiştir. Osmanlı istihbaratının şefi Artaşek, Maksut Simon Bey, Jandarma Komutanı Adisi Tigran, eski piskopos Mambre Benlyan, Cerrah M. Tütünciyev, Azerbaycan’da yaşayan İsaak Jamaryan, Canpolatyan, Adamyan ve başkaları, Taşnak çeteleri tarafından katledilmiştir. Son üç kişi, Taşnaklara haraç vermediği için öldürülmüştür. 1919’da Güney Kafkasya’yı ziyaret eden İngiliz gazeteci, Taşnakların faaliyetini şu şekilde değerlendirmiştir: “Uzun yıllar Ermenileri, Müslümanlara karşı ayaklandıran bu terör organizasyonudur. Müslümanlardan hak ettikleri karşılığı aldıktan sonra ise bunu dünyaya duyurarak ‘bedbaht Ermenilere’ sempati duymalarını sağlamaya çalışmıştır... Taşnaklar için ölü bir Ermeni oldukça değerlidir. Bu durumdan gerekli şekilde yararlanılırsa, propaganda amaçlı fayda sağlanabilir.”
Nemesis operasyonunun lideri Şahan Natali, oldukça uzun yaşadı. Hakkında hiçbir adlî takibat yapılmadı, 19 Nisan 1983’te Amerika’da, Massachusetts’teki evinde öldüğünde 99 yaşında idi ve Ermeni tarihinin en büyük kahramanlarından biri olarak kabul ediliyordu. Şahan Natali, Ermeni tehcirinin mimarı Sadrazam Talât Paşa’yı 1921’in 15 Mart’ında Berlin’de öldüren Sogomon Tehliryan’a “Talât’a ateş edip kafatasını parçalayacaksın. Vurduktan sonra kaçmayacak, ayağın ile cesedinin üzerine basacak ve polisin gelip seni almasını bekleyeceksin. Bu sayede, Ermeniler’in yaşadığı büyük trajediyi bütün dünya öğrenmiş olacak” talimatını vermişti ve “Nemesis” operasyonlarının temeli işte bu kongrede atıldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.