Paris Kürt Enstitüsü'nün 1984 yılında düzenlediği Nevruz kayıtları yayınlandı. Yayınlanan görüntülerde “Megri megri”ci Şivan Perver, Civan Haco gibi bölücü PKK’lılar yer aldığı görüldü.

Konserde “Sevgi Pıtırcığı” hakim katili Yılmaz Güney’de bir konuşma yapmış.

Konuşmanın belli bölümler günümüzde sosyal medyada bölüm bölüm yer alsa da, ilk tam halini seyretme imkanı bulacaksınız.

YILMAZ GÜNEY’İN “KANLI, KURŞUNLU” KONUŞMASI

Yılmaz Güney yaptığı konuşmanın bir bölümünde “Bugüne kadar bu amaçlar uğruna çok kurban verildi. Daha da verilecek. Çünkü kurbansız zafer mümkün değildir. Kan ve gözyaşını göze almak zorundayız.” demiş.

Konuşmasında sık sık kan, gözyaşı, kurban kelimeleri üzerinde duran Güney “İşte bu nedenle biz hayatın her alanında iyi savaşçılar, başarılı savaşçılar olmak ve bu savaşçıları yetiştirmek zorundayız. Kimi zaman sazımız silah, kimi zaman da silahımız bir saz olmalıdır. Yine biz iyi biliriz ki en iyi türküleri, en doğru sözleri yerinde kullanırsak bir kurşun söyler.” demesi ise ne kadar da sevgi ve hoşgörülü olduğunu göstermiş.

Konuşmanın tamamı dinlendiğinizde Yılmaz Güney’in hiçte “Sevgi Pıtırcığı” olmadığını zaten anlayacaksınız.

Hakim katili Yılmaz Güney’in 1984’de Paris Kürt Enstitüsü tarafından düzenlenen konserde yaptığı konuşmanın tam meti:

“Değerli arkadaşlarım, yol arkadaşlarım ve değerli konuklar hoş geldiniz, selam sizlere, bin selam!

Bildiğiniz gibi nevruz, Kürt halkı için zalimlere ve zulme karşı direnmenin, yılgınlığa ve teslimiyete karşı durmanın, özgürlük ve bağımsızlık için mücadelenin, birlik ve dayanışmanın sembolüdür.

Biliyorum ki bugün burada toplanan bütün arkadaşların yüreği bu duygular için çarpıyor.

Çocuklarımızın yüreği de bu duygular için çarpacak. Zulme ve köleleştirmeye karşı çıkmak için, özgürlük ve bağımsızlık için, dağınıklığı birliğe çevirmek için.

Bugüne kadar bu amaçlar uğruna çok kurban verildi. Daha da verilecek.

Çünkü kurbansız zafer mümkün değildir.

Kan ve gözyaşını göze almak zorundayız.

Soruyoruz; böylesi bir azim ve inatla, böylesi bir inançla dolu bir yüreği susturmak mümkün mü?

Yine soruyoruz; böylesi bir kararlılığı taşıyan, böylesine yiğit ve fedakâr bir halka baş eğdirmek mümkün mü?

Asla! Arkadaşlar acı, baskı, yoksulluk, kan ve gözyaşı Kürt halkının kaderi değildir.

Biz bu kaderi reddediyoruz bu kaderi tanımıyoruz.

Biz, dört bir yandan işgal edilmiş bir sömürge ülkenin çocukları değil; bağımsız, birleşik, özgür, bir Kürt ülkesinin Kürdistan’ın çocukları olmak istiyoruz.

Biz kendi toprağımızda kendi dilimizle aşk ve özgürlük türküleri söylemek istiyoruz.

Biz kendi dünyamızı, kendi toprağımızı, kendi ellerimizle yoğurmak ve ona yeniden biçim vermek istiyoruz.

Ve biz kendi toprağımızda, kendi bayrağımızın altında özgür ve bağımsız olmak istiyoruz.

Yine unutmuyoruz ki Kürt, Türk, Arap ve Acem işçilerinin, köylülerinin, emekçilerinin çıkarları birleşik güçlü devletlerin oluşmasından yanadır. Ancak böyle bir birlik gönüllü birliğin koşullarının tam olarak yaratılmasıyla mümkündür. Yoksa bu bir hayaldir.

Bunun için önümüzde tek bir yol var: Gerek kendi içimizde gerek kendi dışımızda çok yönlü mücadele.

Arkadaşlar bugün Kürdistan’ın çeşitli kesimlerinde dağlarda, ovalarda, faşist zindanlarda, sömürgecilerin baskı ve zulümlerine karşı dövüşenlerin, dövüşerek ölenlerin amacı da bu.

 Biz dövüşerek ölenlerin bu uğurda şehit düşenlerin anısını kalbimizde ve mücadelemizde yaşatıyoruz, yaşatacağız.

Ne mutlu onlara ki onlar yenerek öldüler ve bağımsızlık ve özgürlük meşalesinin ateşi oldular.

Ne mutlu!

Değerli arkadaşlarım hatırlarsınız Kürt enstitüsünü geçen yıl kuruluş nedeniyle düzenlediği şenlikte şunları dedim “Enstitü şu ya da bu grubun hizmetinde değil enstitü bir bütün olarak Kürt ulusunun hizmetinde bir bilim kurumudur.”

Bir yıllık çalışma ve pratik sanıyorum ki bu sözlerimi doğrulamıştır.

Herkes iyi bilsin ki enstitü bağımsız ve özerk karakterini demokratik ve özerk yapısını her şeyin üzerinde tutacak ve koruyacaktır. Hiçbir zaman kısır siyasi çekişmelerin ve polemiklerin tuzağına düşmeyecektir.

Sizler de enstitüyü gözünüz gibi korumalı onun mücadelesinin destekçileri olmalısınız.

Arkadaşlarım enstitü bağımsızlık tohumunun bir filizidir ve bugüne kadar Kürt ulusunun verdiği mücadelenin ürünüdür daha da gelişip güçlenmesi sizlerin çabalarına bağlıdır.

Enstitü etrafında toplanacağız.

Onun önüne koyduğu görevlere gücümüz oranında katkıda bulunacağız.

Bileceğiz ki bağımsızlık mücadelesi bir bütündür. Kimi zaman doğruyu ifade eden iki satırlık bir yazı, bir fikir, kimi zaman kitlelerin yüreğinde ses bulan bir türkünün çığlığı, kimi zaman sazın teline vuran bir mızrap çoğu zaman atom bombasından bile güçlüdür.

İşte bu nedenle biz hayatın her alanında iyi savaşçılar, başarılı savaşçılar olmak ve bu savaşçıları yetiştirmek zorundayız.

Biz, sazımızı iyi, çok iyi çalmalıyız.

Biz iyi, çok iyi türküler söylemeliyiz.

Biz iyi, çok iyi resimler yapmalıyız.

Biz iyi hikâyeler, iyi şiirler, güçlü romanlar yazmalıyız.

Biz güçlü bilim adamları, diplomatlar ve teknisyenler yetiştirmeliyiz.

Bizim elimiz hem kalemi, hem makineyi, hem de silahı iyi tutmalıdır.

Kimi zaman sazımız silah, kimi zaman da silahımız bir saz olmalıdır.

Yine biz iyi biliriz ki en iyi türküleri, en doğru sözleri yerinde kullanırsak bir kurşun söyler.

Dağlarımız, ovalarımız ve ırmaklarımız bizi bekliyor.

Biz bütün ömrümüzü gurbette geçirip gurbet türküleri söylemek istemiyoruz.

Biz yiğitlikleriyle destanlar yazmış bir halkız ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek azme kararlılığa ve koşullara sahibiz.

Türk, Acem Ve Arap devrimci demokratları, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkının en candan savunucuları olarak bu kavganın bir parçasıdırlar.

Ve ortak düşmana karşı savaşmaktadırlar.

Ezilen sınıfların sınıf kardeşliği en güçlü silahlarımızdan biridir. Dost ve düşman herkes bilsin ki kazanacağız! Mutlaka kazanacağız! Bir köle olarak yaşamaktansa bir özgürlük savaşçısı olarak ölmek daha iyidir.

Yaşasın bağımsız, birleşik, demokratik Kürdistan! Yaşasın Kürt, Türk, Acem ve Arap halklarının kardeşliği ve dayanışması!  Ve yaşasın Kürt enstitüsü!”

Editör: TE Bilişim