1841 İzmir Yangını

1841 İzmir Yangını 29 Temmuz 1841 tarihinde İzmir'de oluşan bir yangın. Daha çok Türk ve Yahudi mahallelerinde etkili oldu ve şehrin yaklaşık üçte ikisi ve on bin civarında ev ve dükkân yandı. Yangından birkaç gün sonra İzmir'e uğrayan Blanqui durumu şöyle bildiriyor, "İzmir birkaç gün önce evlerinin üçte ikisini yok eden korkunç bir yangınla tahrip olmuştu. Bizim girdiğimiz ilk mahalleler bir kül yığınından ibaretti". Bu yangın İzmir Yahudi mahallesinin büyük kısmını yok etti. Yerli bir Fransız gazetesine göre yüzlerce Yahudi evi, 7 sinagog ve birer Yahudi kütüphane ve hastane yandı. Sonradan Avrupa Yahudileri İzmir Yahudilerine yardım gönderdiler

1870 yangını

1870 Yangını, Şubat 1870'de Artvin'in Borçka ilçesindeki Karaşalvar mevkinde başlayıp rüzgarın etkisiyle Hodangir, Kobuleti, Acara, Batum, Livaste, Gönye, Hopa, Arhavi, Mukril ve Kutaisi'deki ormanları etkileyen yangın felaketidir. Yangında Mukril'de bir kadın ve bir erkek çocuğu öldü. Karaşalvar bölgesindeki 405 kişi evsiz kaldı ve zahire depolarında bulunan 2.111 kile lazot, 256 kıyye fasulye ve 60 kıyye pasta yanarak yok oldu. Yangın, bölgedeki kızılağaç, gürgen ve dut fidanlıklarını yok etti.

1905 Edirne Yangını

1905 Edirne Yangını, 2 Eylül 1905 (Rumi: 20 Ağustos 1321) de Edirne'nin Kaleiçi Semtinde çıkan büyük yangındır.

Yangında yaklaşık 1270 konut, 4 cami, 1 tekke, Katolik Bulgar, Ortodoks Bulgar ve Fransız Surde Şarite okullarıyla birlikte 7 okul, 6 kilise, 13 havra, 55 mağaza, 33 meyhane, 4 eczane, 1 karakol, 210 dükkân, 16 kahvehane, 200 iş yeri, 4 bağ evi, 1 basım evi, 1 lokanta, 1 kıraathane, 2 at değirmeni, 1 hamam, 28 ahır, 13 fırın, 12 oda, 2 han olmak üzere yaklaşık 1687 yapı kullanılamaz hale gelmiştir.[1] O günkü parayla oluşan hasarın 500,000 lira civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Kaleiçi’ndeki iki katlı ahşap evlerin hemen hemen hepsinin önünde kepenk bulunuyordu. Sokaklar o kadar dardı ki yan yana 2 araba geçemiyordu. Karşılıklı iki evin balkon çıkıntıları birbirine değecek kadar yakındı. Burada yaşayan komşular balkondan birbirine çay, kahve ikram ederdi. Karşılıklı ve yan evler arasında yatıp kalkan köprücükler vardı. Hiç sokağa inmeden bu köprücükler aracılığı ile bir evden diğerine kolaylıkla geçilebiliyordu.

Şiddetli kuzey rüzgarı, yapıların eski ve ahşap oluşu, sokakların dar olması nedeni ile yangın kontrol altına alınamamıştır. Yangından Kaleiçi, Tahtakale, Manyas Kafeskapı, Alipaşa Çarşısı’nın arkası, Darülhadis Camii civarı ve Zindanaltı semtleri etkilenmiştir.

16 saat süren yangının sonrasında açıkta kalan ailelerin diğer semtlere yerleştirilmesi ve gereksinimlerinin giderilmesi için vakıflar muhasebecisi Şevki Bey, matbaa müdürü Şevket Bey, belediye reisi Hamdi Bey merkez kaymakamı Salih Bey, jandarma seyyar taburundan Haci Ali, polis komiseri Şevki ve Edirne'nin önde gelenlerinden Hacı İstefan, Halfun, Estepan, Esvetku Efendilerden oluşan bir komisyon kurulmuştur.

Yangının Topkapı Hamamı civarında Demirci Ohannes’in evinden başladığı saptanmış; evin de kısa süre önce sigorta ettirilmiş olduğunun öğrenilmesi sonucu kasıt olup olmadığını araştırmak için soruşturma açılmıştır.

Kaleiçi’nde evleri yanan Rumların büyük çoğunluğu Büyükada ve Heybeliada’ya göç etti. Bu yangından sonra kullanılamaz hale gelen 13 havranın yerine Musevi Cemaatinin ibadetlerini yerine getirebilmesi için II. Abdülhamit’in 6 Ocak 1906 tarihli fermanı ile “Büyük Sinagog”’un yapılmasına karar verildi. Avrupa'daki en büyük, dünyada ise üçüncü büyük olan sinagog, Fransız mimar ve mühendis France Depré tarafından yapılmış ve 1907 yılında tamamlanarak ibadete açılmıştır.

Fotoğrafçı Dimitri Michailides’in Edirne Yunan Derneği’ne bağışladığı kapsamlı bir Edirne fotoğrafı koleksiyonu da aynı yangında yitmiştir. Sinagog ve yeşiva'lardaki çok değerli antika Sefer Tora'lar ile Behmoras ve Geronların tarihi kütüphaneleri, benzersiz yapıtlarla birlikte yangında kül olmuştur.

1916 büyük Ankara yangını

Büyük Ankara Yangını; 1916 yılının Eylül ayında, Ankara'nın merkez mahallelerinde başlamış ve kısa süre içerisinde tüm şehre yayılarak kentin büyük çoğunluğunun yok olmasına sebep olmuştur. 13 Eylül gecesi başlamış, 15 Eylül sabahına dek sürmüştür. Yangın Hisarönü Mahallesi'nde çıkmış; Çıkrıkçılar Yokuşu, Saraçlar Çarşısı, Bedesten ve Atpazarı bölgelerine kadar sıçramıştır. 5 kişinin hayatını kaybettiği olayda gayrimüslimlere ait yaklaşık 1000 ev, 935 dükkân, 7 kilise, 2 cami ve 3 sağlık kurumu tamamen yanmıştır. Yangının etkisini büyük oranda yabancı nüfusun yaşadığı bölgede göstermesi, felaketten en çok zarar gören kısmın Ermeni ve Rum vatandaşların olmasına yol açmıştır. Olay hakkında yeterince resmi belgenin olmaması ve yangın sonrasında durumun pek az esere yansımasının sonucu olarak, yangının nedeni hakkında kesin bir bilgi yoktur. Konu üzerine çalışmalar yapan bazı araştırmacılar, yangının kasten çıkartılmış olabileceği konusunda hemfikir olmuşlardır.

Kundaklama ihtimali: Felaketten önce Ankara'da azımsanmayacak oranda Yahudi, Ermeni ve Rum vatandaş yaşamakta ve çalışmaktaydı. Şehirdeki ticarete ezici bir nüfuzla Ermeniler yön vermekteydi. Sarraflık, kuyumculuk, bankerlik, müteahhitlik gibi meslek alanlarının yanı sıra; o zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun dünyada liderliği elinde bulundurduğu ve Ankara'yla özdeşleşmiş olan tiftik üretimi ve ticareti de Ermenilerin elindeydi. Maddi yönden oldukça güçlü olan Ermeniler, şehrin en zengin kesimlerinde yaşıyorlardı. Türkler ve Yahudiler ise daha yoksul bir yaşam sürmekteydiler. Başlarda toplumu oluşturan bu çeşitli unsurlar arasında herhangi bir anlaşmazlık veya sorun yaşanmadıysa da, I. Dünya Savaşı'nın başlaması ve takriben Ermeni Kırımı'nın gerçekleşmesiyle beraber Türkler ve Ermeniler arasında çatışmalar başlamıştır. Ermenilerin ülke genelinde Türklere karşı başlattıkları silahlı ayaklanmaların ve Türk topraklarında ayrı bir Ermeni devleti kurma emelleri, Türklerin tepkisini çekmiş ve toplumda bir yabancı düşmanlığı doğmasına sebep olmuştur. Yangında çoğunlukla yabancılara ait konut ve işyerlerinin yanarak zarar görmesi ise ortaya yangının azınlık mahallelerini yok etmesi ve Ermenilerin Ankara'yı terk etmelerine sebep olması için kasıtlı bir şekilde çıkartılmış olabileceği kanısını doğurmuştur.

Büyük Samsun yangını

Büyük Samsun Yangını, 1869 yılında tarihi adı Amisos olan ve bugün Samsun olarak adlandırılan yerleşimde meydana gelen afettir. Bu yangın kentte daha önce meydana gelen yangınlardan çok daha şiddetli olduğu için büyük yangın olarak nitelendirilmektedir.

3 Ağustos 1869 tarihinde meydana gelen yangına dair en önemli belge dönemin Fransa Samsun konsolosunun İstanbul'daki Fransız Büyükelçiliğine gönderdiği rapordur. Yangının tarihi, kapsadığı alan, verdiği zarar ve halkın durumu bu rapor sayesinde kesin olarak bilinmektedir. Buna göre yangın bugünkü Samsun Büyükşehir Belediyesi binasının karşısında bulunan Süleymaniye Medresesi'nde başlamış, civardaki petrol ürünleri satılan bir dükkâna ulaştığında da güçlenerek devam etmiştir.

1922 Manisa yangını

1922 Manisa yangını, 5 Eylül 1922 gecesi başladı ve 8 Eylül'e kadar devam etti ve yangının sonucunda şehirdeki binaların yüzde 90'ı yıkıldı (~10.000 bina). Olaylar Türk-Yunan Savaşı (1919-1922) sırasında meydana geldi. Yangın Türk ordusu önünde geri çekilen Yunan askerleri tarafından başlatıldı. ABD Viskonsülü James Loder Park, Manisa'da ve komşu bölgedeki kurbanların sayısını binlerle tahmin etmektedir. Türk kaynakları ise Manisa kasabasında 4.355 kişinin öldüğünü iddia ediyor.

1978 YIBA Çarşısı yangını

1978 YIBA Çarşısı yangını, 12 Mayıs 1978 günü saat 18:00 civarında çantacı Veli Ünlü'nün dükkânında bütan gazlı lambadan başlayan yangında aralarında YIBA çarşısı esnafının, öğretmenlerin ve meslek lisesi öğrencilerininde bulunduğu 49 kişi yanarak, dumandan zehirlenerek ya da can havliyle dışarı atlayarak olay yerinde can vermiştir. Olayda 100'den fazla kişide yaralanmıştır.

1922 Alaşehir yangını

1922 Alaşehir yangını, Yunan ordusu tarafından geri çekilme sırasında başlatıldı ve 3 Eylül 1922'de başlayıp 5 Eylül'e kadar devam etti. Yangın ve katliamlar sonucu 3,000 kadar sivil öldü ve şehirdeki 4550 evin sadece 100 tanesi kurtulabildi.

2021 Türkiye orman yangınları

2021 Türkiye orman yangınları, 28 Temmuz 2021'de Antalya'nın Manavgat ilçesinde başlayan ve Türkiye'nin birçok şehrine yayılan orman yangınları. 12 Ağustos 2021 itibariyle; çoğunluğu Akdeniz, Ege, Marmara, Batı Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki 49 ilde çıkan 299 orman yangınında 8 kişi hayatını kaybederken, yüzbinlerce hektar orman ve yerleşim yeri küle döndü ve binlerce hayvan telef oldu.

28 Temmuz'da başlayan, 15'i büyük olmak üzere çıkan 299 orman yangını 12 Ağustos 2021 itibariyle Muğla'nın Köyceğiz ilçesindeki yangının da söndürülmesi ile tamamen kontrol altına alındı. Yangınlara 15 yangın söndürme uçağı, 62 helikopter, 9 insansız hava aracı, 1 insansız helikopter, 850 arazöz ve su tankeri, 450 iş makinesi ve 5250 personel ile müdahale edildi. Aralarında Azerbaycan, Ukrayna, Rusya, İspanya, Hırvatistan, Katar ve İran'ın bulunduğu birçok ülke personel ve araç desteğinde bulundu. Yangınların yerleşim yerlerine sıçraması nedeniyle yüzlerce köy ve kasabadan binlerce yerli ve turist kara ve deniz yoluyla tahliye edildi.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük orman yangınları olarak nitelendirilen yangınlar sonrasında birçok tartışma yaşandı. Tarım ve Orman Bakanlığı ile Türk Hava Kurumu yangınlara müdahale etmekte geç ve yavaş kaldığı gerekçesiyle muhalefet ve kamuoyu tarafından eleştirildi. Tartışmaların odağında; Orman Bakanlığının mevcut bir yangın söndürme filosuna sahip olmaması, Türkiye'de yetersiz sayıda yangın söndürme uçağı olması ve var olanların da hangarlarda beklemesi, yanan orman arazilerinin yapılaşmaya açılacağı iddiaları, yerleşim bölgelerinde yangınlarla mücadelede sorumluluğun belediyelerde olup olmadığına dair yetki karmaşası, küresel ısınma'nın Türkiye'deki etkilerine dönük tartışmalar ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın afet bölgesinde halka çay dağıtması yer aldı.

Editör: TE Bilişim