Hakkı Öznur açıklamasında, “Yaşasın türkiye cumhuriyeti kahrolsun bölücülük” ifadelerini kullanması takdir edildi.

Hakkı Öznur açıklamasında “Seyit Rıza masum değildir. Mehmetçik katili, Cumhuriyet düşmanı, İngiliz İşbirlikçisi bir hain ” olduğunu ifade etti.

Açıklamasında, “Alisiz Alevilik” projesinin arkasında Almanya’nın olduğunu AB ülkeleri ve AP’nin “Dersimcilik”, ve Türkiye düşmanlığı yapan PKK/HDP gibi bölücüleri, Derin Sol örgütleri himaye ettiğini, beşinci kol faaliyeti yapan, iç savaş tahrikçiliği yapan, Alevi- Sünni, Türk- Kürt çatışması çıkarmak isteyen devlet ve millet düşmanı ajan-provokatör yapılara, odaklara, açık destek verdiğini olaylarla, belgelerle ortaya koymuştu.

Öznur’un açıklamasının tam metni:

TUNCELİ CUMHURİYETTİR, DERSİMCİLİK BÖLÜCÜLÜKTÜR, VATANA İHANETTİR.

Türkiye’ye karşı her türlü fitneyi besleyen emperyalist ABD ve AB’nin küresel bir planı olan “Dersim” fitnesine AKP 2009 yılında başlattığı ihanet açılımlarıyla açıkça destek vermiştir.

Tarihi gerçeklerle bağdaşmayan, ülkeye büyük zarar veren Dersim özrü ve Seyit Rıza hainini yücelten ifadeler, yurt içinde ve yurt dışındaki bütün bölücüleri sevindirmiştir.

“Kürt açılımı” ,“Dersim Açılımı”, “Ermeni Açılımı”, “Barzani Açılımı” ihanet açılımlarıydı. AKP açılımlarının, ihanet sürecinin en büyük destekçisi bölücüler ve “Alisiz Alevilik” peşinde koşan Türkiye düşmanlarıydı.

Ermeni diasporası, ABD ve AB ülkelerindeki Kürt lobileri, başta PKK/KCK, HDP (DBP) bölücü örgüt ve yapılar “Derin Sol” örgütler, İç savaş tahrikçileri, AKP hükümetinin ihanet açılımlarını takdir etmiş ve desteklemişlerdi. İsyancıların başı Seyit Rıza’yı anmada ve bölücülüğü kutsamada büyük bir yarış içerisindelerdi.

23 Kasım 2011 günü AKP Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuşan dönemin Başbakanı Erdoğan “Dersim yakın tarihimizdeki en acı en trajik olaylardan biridir. Dersim, aydınlatılmayı bekleyen bir olaydır. Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum." demiştir.

Konuşmasında, devletin, 1936 ile 1939 yılları arasında şimdiki Tunceli’de toplam 13,806 kişiyi öldürdüğünü söyledi. “Dersim, aydınlatılmayı, cesaretle sorgulanmayı bekleyen bir faciadır.” diyen Erdoğan’a teşekkür için Dersimcilik yapan malum çevreler sıraya girmişti.

Dersim isyanının elebaşısı Seyit Rıza’nın torunu Rüstem Polat, 3 Aralık 2011 günü Başbakanlık’a gelerek Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile görüşmüştü. Seyit Rıza'nın torunu Rüstem Polat'la, dedesinin fötr şapkalı fotoğrafı üzerine konuşan Arınç, elindeki dergideki fotoğrafa bakarak, 'Demek ki idamından hemen önceki bir fotoğraf... Allah rahmet etsin. Çok yorgun ve bitkin görünüyor.' demişti.

“Alisiz Alevilik” projesinde yer alan, Alman derin devletinin desteklediği, Alevi çevrelerde “Hırsız, ahlaksız, ajan provokatör” denilen dönemin Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Yaşar Kaya ile Arınç’ı ziyaret eden Polat çıkışta şu açıklamayı yaptı: “Başbakan’ın özrü beni duygulandırdı, sevindirdi.” CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla da bir araya geldiklerini söyleyen Yaşar Kaya ise Erdoğan’ın açıklamasını ‘cesur’ bulduğunu dile getirerek, “'Sayın Başbakanımızın açıklamasıyla Dersim gündeme gelmiştir. 'Dersim yarası hiç kapanmamıştı. Yara dışardan kapanmış gibi görünüyordu ama kan içe akıyordu. Bugün artık Türkiye kendi tarihiyle yüzleşme konusunda çok daha ileri bir adım atmıştır. Bu yönüyle Başbakanımızın yaptığı açıklamayı çok önemsiyoruz.' ifadelerini kullanmıştı.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da "özür yetmez, arşivleri aç" demişti. Bu açıklamasının hemen ardından etnik ve mezhep ayrımcılığı yapan çevreler Erdoğan’a teşekkür etmişler, “Dersim’de soykırım yapıldığını da açıkla, devlet Alevi Kürtlere katliam yaptığını itiraf etsin.” çağrısında bulunmuşlardır.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da CNN Türk'te katıldığı programda "Genel başkanımın bilgisi dâhilinde buraya geldim, CHP Genel Başkan Yardımcısı olarak ben bin kere özür diliyorum." dedi.

ABD ve AB uşağı Natocu BDP/ HDP gibi bölücü yapılar, iç savaş tahrikçileri de Erdoğan’ın partisinin il başkanları toplantısında dile getirdiği özrün önemli olduğunu söylemişler “Dersimlilerin çiğnenen onurlarını devlet olarak iade etmektir, bunun için özür TBMM’de dilenmelidir.” diyerek, Dersim fitnesini azdırarak toplumsal çatışmalara yol açmak istemişlerdir.

Türk Devletini katliamcı göstermek asla kabul edilemez. Devletimiz isyancılara karşı yapması gerekeni yapmıştır. Devletimize katliamcı iftirasını atan terör örgütü PKK’dır, emperyalizmin yerli işbirlikçisi bölücü çevrelerdir. AKP, CHP, HDP “Dersimcilik” fitnesinde beraber olmuşlardır. Cumhuriyet düşmanı isyancılara sahip çıkmışlardır.

1921 Koçgiri İsyanında, 1937 Dersim isyanında yer alan, Fransız ve İngiliz istihbaratına çalışan. Nuri Dersimi “Hatıratım” adlı kitabında “ Bağımsız Kürdistan için Dersim’de isyan ettik.” diye yazmıştır. Erdoğan, AKP sözcüleri, ise “Dersim’de isyan yok, katliam var” diyorlardı. Devletimiz mecbur kaldığı Dersim harekâtına “katliam” demek, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne meydan okumaktır.

İngiliz ve Fransız devletlerinin ajanlığını yapan, onlardan para ve silah alan, onların piyonu olan hainlerden Türk devleti adına AKP hükümeti, özür dilemiştir.. Türk devlet geleneğinde hainlerden özür dilendiği nerde görülmüş?

Dersim isyanının arkasında emperyalist devletler vardır. “Dersim’le yüzleşeceğiz” diyerek, Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşmaya kalkmışlardır. AKP hükümetinin bölücü hainler gibi “mazlum” dediği, “Seyit” dediği Seyit Rıza, bildiğimiz anlamda Seyyid değildir. Peygamber soyundan değildir. Bir İngiliz işbirlikçisidir. Masum değildir, Mehmetçik katilidir. İsyancı çetelerin elebaşıdır. Türklük düşmanı, vatan haini Seyit Rıza ve elleri kanlı Mehmetçik katillerini aklama ve savunma işini, AKP hükümeti üstlenmiştir.

İngiliz ve Fransız destekli Dersim isyanını savunmak, Seyit Rıza ve onun gibileri masum olarak göstermek, PKK ile onun elebaşını da masum olarak göstermekle aynıdır. Halka zulmeden, askere gitmeyen, vergi vermeyen, devletin bölgeye girmesine engel olan Devlete kurşun sıkan, halka kurşun sıkan, fakir köylüyü ezen, sömüren ağalar, devlet üzerlerine gidince isyana kalktılar.

Bu hunhar eylemlerin birinde, Asteğmen İsmail Hakkı ve 33 Mehmetçiğimiz, hainler tarafından şehit edilmişti. Havaya uçurulan Mazgirt Köprüsü üzerinde bulunan jandarma taburunda şehit düşen kahraman 56 askerimiz, “Dersim açılımı” yapan AKP hükümeti için bir şey ifade etmiyordu.

Mehmetçik katili Seyit Rıza için güzellemeler (!) yapan Seyit Rıza’nın torunlarıyla buluşmayı, büyük buluşma ve kucaklaşma olarak gören AKP zihniyeti basılan, yakılan karakollarda, kurulan kahpe pusularda şehit düşen Asteğmen İsmail Hakkı ve kahraman Mehmetçiklerimizin kemiklerini sızlattılar.

DEVLET “DERSİMCİLİK” OYUNUNA ALET EDİLEMEZ’

Tunceli’de devlete isyan eden çetelerin yedi sülalesini bir araya getiren AKP hükümeti, küfrün işbirlikçileri tarafından şehit edilen 199 şehidimizin yakınlarını, torunlarını kahretmişti. Terör örgütü PKK/ KCK tarafından “Kürdistan Dersim Generali” Kırmanciye’nin ruhani önderi. Dersim 38’in sembolü” denilen Seyit Rıza Mehmetçik katili bir alçaktır.

Seyit Rıza gibi işbirlikçileri masum gösterenleri, tarih affetmez. Cumhuriyet düşmanı, Dersim isyancılarının başında olan Seyit Rıza, zira evladı yaşındaki subay ve askerlerimizin öldürülme emrini veren bir haindir.

AB destekli, Soros destekli, Dersim açılımı Gazi Mustafa Kemal ve cumhuriyet ile hesaplaşmadır. İsyanın elebaşlarını masum, mazlum göstermeye ve devlet adına onlardan özür dilemeye hakları yoktur.

Tunceli, cumhuriyettir. Dersim tefrikadır, bölücülüktür. Devlet, “Dersimcilik” oyununa alet edilemez Dersim ahlaksızlığını tarih ibretle kaydedecek. Utanması gerekenler, Dersim için özür dileyenlerdir. “Dersim’le yüzleşeceğiz, TC ile hesaplaşacağız” diyen ve Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşmaya kalkanlar, bunun bedelini ağır öderler. Dersimcilik vatana ihanettir.

DERSİM İSYANI MEHMETÇİKLERİMİZİN ŞEHİT EDİLMESİ İLE BAŞLADI

Seyit Rıza gibi ağalar, bölgeyi yüz yıllardır devlet içinde devlet gibi yönetiyordu. Devlet, 1935-1938 döneminde bölgedeki feodal yapıyı, aşiret yapısını, ağa yapısını kırmaya çalışmış ve toprak ağaları ile mücadele etmiştir.

Yeni kurulan Cumhuriyet askere gitmeyen, vergi vermeyen, komşu köy, kaza, ilçe ve kentleri talan eden, kaçakçılıkla geçinen, eşkıya çapulculuklarına son vermek ağalık düzenini ortadan kaldırmak istiyordu.

Erzincan ve Elazığ’ın köylüleri, Tunceli’den civar köylere saldıran ve talan eden aşiretlerin şirretliğinden bıkmış ve bezmişlerdi. Tunceli coğrafyasının sağladığı avantajı kullanan soyguncu aşiretler, devletin nizamı sağlamak üzere düzenlediği askerî hareketlerden defalarca kaçarak askerî önlemleri etkisiz hale getirmişlerdi.

Dersim’de ağalar, feodal bir düzen kurmuşlar, ahaliden işlerine geldiği gibi vergi alıyor, bölge gençlerinin büyük bir kısmı, askere gidecek yerde, aşiret reislerinin muhafız birliklerine fedai olarak giriyordu. Talancılık ve çapulculuk kendine özgü bir feodal yapıyı da beraberinde getirmişti.

Halka zulmeden, askere gitmeyen, vergi vermeyen, devletin bölgeye girmesine hizmet etmesine engel olan, devlete kurşun sıkan, halka kurşun sıkan, fakir köylüyü ezen, sömüren ağalar, devlet üzerlerine gidince isyana kalktılar.

Seyit Rıza gibi ağalar, Dersim’i yüz yıllardır devlet içinde devlet gibi yönetiyordu. Cumhuriyetin o topraklara götürmek istediği yola da okula da köprüye de sırf bu düzenleri bozulmasın diye karşı çıkıyorlardı. Hükümetin aldığı bir dizi kararı tanımayan aşiretlerin vergi ve asker vermeme ile bölgeye dokunmama ültimatomu ardından Dersim isyanı başladı.

21 Mart 1937 günü Atatürk’ün açılışını yapacağı Singeç Köprüsü’nü koruyan karakol basıldı, bir teğmen 33 Mehmetçiğin şehit edilmesiyle isyan başladı. Mazgirt Köprüsü de havaya uçurulmuş ve burada bulunan jandarma taburunda 56 askerimiz şehit edilmişti. Ayrıca Harçik deresi üzerindeki Pah Köprüsü de havaya uçuruldu ve isyan bölgeye yayıldı. İsyanın en yoğun çatışmaları, Mayıs-Eylül 1937 arası oldu. Hızla yayılan isyanın üzerine Ankara hükümeti kararlılıkla gitti.

8. Türkiye Hükûmeti; bölgede hem asayişi etkili şekilde sağlamaya hem de halkı kalkındırma hamleleri başlatmaya karar vermiştir. Seyit Rıza'nın etkisi altında olan aşiretler hükûmetin bu girişiminden rahatsız olmuş ve 21 Mart 1937 gecesi Harçik deresi üzerindeki köprüyü yakarak ayaklanmışlardır.

GENÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ İSYANCILARA HAK ETTİKLERİ DERSİ VERMİŞTİR

1 Mayıs’ta Genelkurmay Başkanlığı, savunmada olan birliklerin saldırıya geçerek isyanı bastırmasını istemiştir. 3 Mayıs 1937’de Türk Hava Kuvvetleri’nin Keçiseken Köyünde toplantı halinde bulunan isyancı aşiretlerin reislerini bombalaması ile Türk Ordusu’nun isyan bastırma harekâtı başlamıştır. Böylece 1860’dan bu yana Tunceli bölgesine yapılan 12. askeri harekât başlamıştır.

Devletin kararlığı karşısında Seyit Rıza, Haziran 1937’de hükümete bir mektup yazar, bazı şartlar ileri sürer ve şartları yerine getirilir ise teslim olmak istediğini bildirmiştir. Hükümet Seyit Rıza’nın taleplerini tartışmamıştır. Seyit Rıza bir mektup daha yazarak teslim olmak istediğini bildirmiştir. Seyit Rıza, değişik girişimlerle isyanı tekrar ayağa kaldırmak için çalıştıktan sonra başarılı olamayınca üçüncü kez teslim olacağını, kendisine bir başka ülkeye sığınmak için yol verilmesini isteyen mektubunu Haziran 1937’de yazmıştır.

Mayıs'ta başlayan ayaklanma Eylül'de tamamen bastırılmıştır.. Seyit Rıza önce dağlardaki mağaralara saklanmış, 5 Eylül 1937 günü de iki adamıyla Erzincan da teslim olmuş ve ardından tutuklanmıştır Seyit Rıza ve altı adamı, 15 Kasım 1937 günü idam edildi.

İsyancılar 2 Ocak 1938’de 7 jandarma erini Masuluşağı Köyü’nde tuzağa düşürüp şehit etmişlerdir. Bunu Mercan Deresi’nde bulunan Mercan Karakolu’ndan iki eri daha şehit etmeleri izlemiştir. Hükümet ikinci bir operasyonun yapılmasına karar verir. Ancak bu defa isyan girişimlerinin tekrarlanmaması, yüzyıllardır kanayan, kronik hâle gelen bu sorunun çözümlenmesi, asayişin sağlanması için daha radikal hareket edilmesine karar verilir.

Silahlı Kuvvetlere belli hedeflere ulaşılması konusunda kesin bir talimat iletilir. Talimatta yer alan hususların her biri Dersim’de yüzyıllardır kurulamayan kamu düzenini tesis etmek amacıyla atılması gerekli adımlardır. Başka bir ifadeyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti, varlığını korumak, sorumluluğunu yerine getirmekle yükümlü olan her devletin yapması gerekenleri yapmaya çalışmıştır. Hükümet, orduya 1 Haziran 1938’de hazır olması emri vermişti. 8 Haziran’da ordu, operasyona başlamıştır. 16 Eylül 1938’de sona ermiştir.

İNGİLİZ, FRANSIZ DESTEKLİ DERSİM İSYANI’NIN BASTIRILMA EMRİNİ ATATÜRK VERMİŞTİR

25 Aralık 1935 tarihinde, 2884 sayılı Tunceli Vilayeti'nin İdaresi Hakkında Kanun çıkarıldı 4 Ocak 1936 tarihinde Dersimin adı Tunceli oldu. 4 Mayıs 1937 günü Dersim ile ilgili Bakanlar Kurulu toplantısına bizzat Atatürk başkanlık etmiştir. 4 Mayıs’ta alınan bu kararla Dersim’e askeri hareket başlamıştır.

4 Mayıs 1937 Bakanlar Kurulu kararı, devlete başkaldıran, emperyalizmin desteklediği, her türlü lojistik desteği verdiği çetelere karşı alınan hareketin kararıdır. Bu karar, devlete bağlı masum insanlar için değil isyancı hainler için alınmıştır.

Birinci Dersim Harekâtı 20 Mart 1937-Kasım 1937 tarihleri arasında; İkinci Dersim Harekâtı ise 2 Ocak 1938-Aralık 1938 tarihleri arasında yapılmıştır. Buna göre 20 Mart 1937-Aralık 1938 tarihleri arasında Dersim bölgesinde bir isyan vardır.

Başbakan İnönü; hükümetin “iki seneden beri Tunceli bölgesinde özel ıslahat programı takip” ettiğini, bu programın “bölgeyi medenileştirmek için bütün vasıtalarla ve özel hükümler dâhilinde orada geniş bir çalışma” yaptığını anlatır. İnönü; 18 Eylül 1937 tarihli Millet Meclisi konuşmasında Mart ayında başlayan harekâtın ilk kısmının bitiminden beş gün sonra şu bilgileri verir:

“Cumhuriyet ordusu ve zabıtası, bu hâdise esnasında yaptığı takiplerde hurafe olarak zihinlerde yerleşen ne kadar uçurum halinde dere ve ne kadar çıkılmaz dağ varsa hepsini Ankara sokakları gibi baştanbaşa geçmişlerdir. Kanun götüren ordu, jandarma neferlerinin ayak basmadığı yer, inmediği dere ve çıkmadığı tepe yoktur. Bugün Tunçeli’nde ne seyit, ne ağa ve ne de reis vardır. Devlet kanunlarına muti, cumhuriyetin feyizlerinden geniş mikyasta istifade eden vatandaşlar mevcuttur.”

ATATÜRK: AĞALIK DÜZENİNİ YIKACACAĞIZ!

Gazi Mustafa Kemal, 1 Kasım 1936’da TBMM’de yaptığı konuşmada, “Dersim’deki ağalık düzeni sorunu Türkiye’nin en önemli iç sorunudur” diyordu. Dersim İsyanı’nın bastırılması emrini veren, Dersim harekâtını bizzat yöneten, Mustafa Kemal’in ta kendisidir..

Atatürk, 1 Kasım 1937 günü TBMM'de Tunceli olaylarına değinerek, huzur ve sükûnun sağlandığını ve Cumhuriyet yurttaşlarının refah ve saadet imkânlarından azami şekilde istifade ettiğini belirterek, "İleri hükümetçiliğin şiarı, halkı, kudretini olduğu kadar şefkatine de samimiyetle inandırabilmesidir. Büyük küçük bütün Cumhuriyet memurlarında bu zihniyetin en geniş ölçüde gelişmesine önem vermek çok yerinde olur" der.

Atatürk, hasta yatağında hazırladığı 1 Kasım 1938 tarihli TBMM açış konuşmasında da Tunceli'deki duruma değinerek şunları söyler: "Uzun yıllardan beri devam eden ve zaman zaman had bir şekil alan Tunçeli'ndeki toplu eşkıyalık hadiseleri, belirli bir program dâhilindeki çalışmaların neticesi olarak kısa bir zamanda bertaraf edilmiş, o mıntıkada bu gibi vakalar bir daha tekerrür etmemek üzere tarihe devrolunmuştur. Cumhuriyet'in feyzinden yurdun diğer evlatları gibi oradakiler de tamamıyla istifade edeceklerdir”.

Devlet, bölgedeki feodal yapıyı, aşiret yapısını, ağa yapısını kırmaya çalışmış ve toprak ağaları ile ağalık sistemi ile mücadele etmiştir. Halka zulmeden, askere gitmeyen, vergi vermeyen, devletin bölgeye girmesine engel olan isyancılara devlet, devlet olmanın gereğini yapmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti, ülkenin bütünlüğü, devletin varlığı ve geleceği konusunda tavizsiz ve hassas olan her devlet gibi, gereken neyse yaptı. Yürütülen askeri operasyonlarda olayların sadece elebaşlarını yargılayıp cezalandırdı. Bunu yaparken olayların cereyan ettiği bölgenin geneline yönelik cezalandırmayı hiçbir zaman düşünmedi. Çünkü devletin etnik ve mezhebi bir sorunu, bundan kaynaklanan husumeti söz konusu değildi.

KOÇGİRİ İSYANINDA YER ALAN HAİNLER DERSİM İSYANINDA DA YER ALMIŞLARDIR

Dersim isyanının kökleri Koçgiri İsyanı’nda gizlidir. 1921 Koçgiri İsyanı’nda ön saflarda yer alan Baytar Nuri, Alişer gibi isimlerin, Tunceli İsyanı’nda da karşımıza çıkacak olmasıdır. Dersim isyanını örgütleyen Nuri Dersimi bu kanlı isyana bir lider bulma girişiminde Seyit Rıza'dan daha iyi bir isim düşünemezdi.

Seyit Rıza Koçgiri isyanında yer alan ve Fransız ve İngiliz istihbaratına çalışan Baytar Nuri olarak bilinen M. Nuri Dersimi ile birlikte hareket etmiştir. Koçgiri yenilgisi sonrası başta Alişer olmak üzere, Nuri Dersimi ve yaklaşık bin kişi Dersim’e geçmiştir. Koçgiri Harekâtı’nda Seyid Rıza’nın aktif desteği var.

Koçgiri’ isyanına destek veren Seyit Rıza isyanı bastırmak isteyen Ankara’ya karşı tavır alır, Koçgiri’den Dersim’e kaçan isyancıları himayesine alır. Ankara hükümeti Seyit Rıza’dan Alişer ve Alişan gibi isyancıların başlarını teslim etmesini ister. Ancak Seyit Rıza bunu kabul etmez. Koçgiri İsyanı’nın bastırılmasından sonra Seyid Rıza’nın yanına sığınan Nuri Dersimi, burada, Seyid Rıza’nın sekreterliğini yapmaya devam eder ve birlikte Dersim isyanını planlarlar.

Seyit Rıza’yı ve 7-8 kadar Alevi aşiret reisini kandırarak Kürdistan için ayaklandıranlar; Kürdistan Teali Cemiyeti’nin üyeleridir. Bunlardan birisi Baytar Nuri, diğeri; Koçgiri isyanının elebaşılarından Alişan’ın torunu Alişer’dir

TÜRK VE TÜRKİYE DÜŞMANI BİR ALÇAK: NURİ DERSİMİ

Namı diğer Baytar Nuri olan Nuri Dersimi Kürdistan Teali Cemiyeti” çalışmaları içinde yer aldı. Bu cemiyet, Kürtçülük hareketinin temel taşı konumundadır. Nuri, Dersimi 20. yüzyılın başındaki birçok Kürtçü ve etnik ayrılıkçı harekette ve isyanda yer aldı. Kürt Talebe Hevî Cemiyeti, Kürdistan Muhibban Cemiyeti ve Kürdistan Teali Cemiyeti'nde üst düzey ve aktif görevler aldı. Siyasi kürtçü örgütlerin mensupları Koçgiri, Dersim isyanlarında örgütlenme ve yürütülmesinde yer almışlardır.

dönem Çalışmalarını Sivas’ta yürütmeye başlayan Dr. Nuri Dersimi, Kürdistan Teali Cemiyetinin bir şubesini arkadaşları ile İmranlı’da açar. 1921 yılında Kürdistan Teali Cemiyeti öncülüğünde Alişer liderliğinde Koçgiri’deki isyanı başlatırlar. Oğlu Ali’de bu isyanda öldürülmüştür Koçgiri isyanı başarısızlıkla sonuçlanınca kaçarak Dersim’de saklanmaya başladı.

Seyit Rıza ile ilişkiye geçti. 1937 yılında, Dersim’de meydana gelen olayların kışkırtıcılığını yaptı. Seyit Rıza’nın teslim olmasından sonra yurt dışına kaçtı. Birincisi “Hatıratım”, ikincisi ise “Kürdistan Tarihinde Dersim” adını taşıyan iki kitap yazdı.

Dersim’de, emperyalizmin desteği ile “bağımsız bir Kürdistan kurmak için” yapılan bölücü çalışmaları ayrıntılarıyla anlatmış, bu amaç için yapılmasını öngördükleri programlarını şöyle aktarmıştı:

“Kürdistan Teali Cemiyeti üyesi Nuri Dersimi, Koçgiri İsyanı’nı hazırlarken programlarını şöyle açıklamıştı: “İlk önce Dersim'de Kürdistan istiklali ilan edilecek, Hozat'ta Kürdistan bayrağı çekilecek, Kürt milli kuvveti Erzincan, Elaziz ve Malatya istikametlerinden Sivas'a doğru hareket ederek, Ankara hükümetinden resmen Kürdistan istiklalinin tanınmasını isteyecekti. Türkler bu isteği kabul edeceklerdi, çünkü isteğimiz silah kuvvetiyle desteklenmiş olacaktı.”

Evet, böyle diyor Kürtçülerin önde gelenlerden olan hain M. Nuri Dersimi…

Koçgiri ayaklanmasının Tunceli yöresine sıçraması kaygısı, resmi yazışmalarda sıkça dile getirilmiştir. Nuri Dersimi'nin anlatılarında Seyid Rıza'yı ön plana çıkararak ona hareketin lideri misyonunu yüklemesi elbette tesadüf değildir. Çünkü isyanın lideri Rızanın kendisine bağlı çok sayıda silahlı aşiret güçleri vardı. Nuri Dersimi, Seyit Rıza’yı da bu ayrılıkçı ihanet hareketinin lideri olarak göstermekte ve Seyit Rıza’nın ayrılıkçı/ bölücü çalışmalarını şöyle aktarmaktadır:

“Dersim fiilen bağımsızdı, yönetim başkanlığını Seyid Rıza ele almıştı ve Kürdistan adına çalışmaya devam ediyordu. Ankara ile işbirliği yapan Kürt milletvekillerinin çıkarcı kimseler olduklarını toplantı ve kongrelerle Seyid Rıza Kürtlere ilan ediyordu. (…) Seyid Rıza, önemli bir kuvvetle Dersim merkezini işgal etti ve Mustafa Kemal’e çektiği bir telgrafla, Ankara’da bulunan ve Dersimliler adına milletvekili olarak atanan kişilerin Dersim’i kesinlikle temsil yetkilerine sahip olmadıklarını, Dersim’in bağımsız bir Kürt yönetimi istediğini ve bu milli istek Ankara Hükümeti tarafından kabul ve resmen ilan edildikten sonra, ancak Kürdistan’ın bir konfederasyon şeklinde Ankara ile işbirliği yapabileceğini bildirdi”.

CUMHURİYET DÜŞMANLARI İNGİLTERE VE FRANSA’YA TÜRKİYE ALEYHİNE MEKTUPLAR YAZMIŞLAR, YARDIM İSTEMİŞLERDİR

Nuri Dersimi 1930’lardan itibaren önce 2 Kasım 1935'de Halep'te, 3 Kasım 1935'de de Kamışlı'da (Suriye) Ermenilerle Türkiye'den giden Kürtler bir araya gelerek toplantı yaptı. Orada İtalyan ve Fransızlarla iş birliğinde bulunarak silah vermeleri karşılığında ayaklanacaklarını beyan ettiler.

Dersim isyanı da Hatay meselesinin tartışıldığı bir dönemde Fransızlar tarafından kullanılmıştır. Nitekim isyancıların üzerinden Fransız ordusuna ait silahlar çıkmıştır. Dersim isyanında da aktif rol alan Dersimi, 11 Eylül 1937’de Türkiye’yi terk etmek zorunda kalmış, Fransız mandası altındaki Suriye’ye kaçmıştır.

Seyit Rıza ve Baytar Nuri ikilisi, 30 Temmuz 1937 tarihinde Britanya hükümetine yani İngiltere Dışişleri’ne Türkiye’yi suçlayan ve kötüleyen bir mektup göndermişlerdir. Bu mektubu, Nuri Dersimi kaleme almıştır. Halep’ten Londra’ya göndermiştir. Mektubun altında “Dersim Generali Seyit Rıza” yazmaktadır.

Celadet ve Kamuran Bedirhan kardeşlerin yardımıyla, Batılı emperyalist devletlere Dersim'deki isyanı anlatan mektup yazıyor, müdahale için başvuruda bulunuyor. O sırada Hatay gündemde Bu amaçla batılı emperyalist güçlerin heyetleri Hatay'a gelmekteler. Burada bir takım kürtçüler Nuri Dersimi'yi, Hatay'daki Kürtlerin sözcüsü olarak yazdırıyor. Nuri Dersimi bu heyetlerle toplantıya katılarak Dersim isyanına destek vermeye isyancılara Hüseyin Mazlum adıyla çeşitli gazetelere Dersim isyanını anlatan yazılar yazıyor.

Dersim harekâtı devam ederken, olayın dış basında nasıl yer aldığı ile ilgili bazı yayın organları takibe alınır. Bunlardan Paris’te çıkan Taşnak Partisinin yayın organı Haraç, 3 Temmuz 1937 tarihli sayısında; “Dersim hükümeti teşekkül etti”, “Dersim Kürt Umumi Valiliğine Seyid Rıza tayin olunmuştur. Dersim. Kahramanca dövüşmektedir. Kürtlerin kuvve-i maneviyeleri çok yüksektir” muhtevasını işlemiştir.

Londra radyosu, “Kürtlük timsali bir isyan” olarak duyurmuştur. Bugün ‘Kürt’ ya da ‘Alevi’ isyanı olarak piyasaya sürülen hareket, gerçekte İngiltere ve Fransa destekli isyandı. Dersim isyanını Avrupa ülkeleri destekler nitelikte yayınlar yapmışlardır.

FRANSIZLAR NURİ DERSİMİ’NİN TÜRKİYE’YE İADE EDİLMESİNE ENGEL OLMUŞTUR

1937 yılında, Nuri Dersimi isyanın başarılı olamayacağını anlayınca kaçma girişimlerine başladı. Nuri Dersimi Suriye’ye kaçıyor. Fransızlar Kürtçülerin devreye girmesiyle Nuri Dersimi’yi Türkiye’ye teslim etmiyorlar. Halep, Şam, Cerablus, Azez, Derik, İdlib ve her tarafta kalıyor. Ürdün’e geçiyor Amman da kalıyor. Türkiye Ürdün hükümeti ile ilişkiye geçiyor.

Ürdün Kraliyet ailesine mensuplarından birinin Türkiye'yi ziyaret ettiğinde İsmet İnönü "Kardeşim, babanıza söyleyin, biz dostuz; fakat yurdumuzdan firari hain Dersimli Baytar Nuri'ye bizden bir miralayın maaşını vererek vazifede istihdam ediyorsunuz ve devletler nezdinde Türkiye aleyhindeki yalan yanlış suçlama ve iftiralarına da açıktan açığa meydan veriyorsunuz.” diyerek uyarmış ve teslim edilmesini istemişti. Ancak Şam da ve Ürdün de etkin olan Kürt ve Ermeni örgütlerin devreye girmesiyle Nuri Dersimi Türkiye’ye teslim edilmiyor.

Nuri Dersimi İngiliz ve Fransızlarla birlik olup Tunceli ve havalisinde devlet kurma hayalindeydi. Ermenilerden büyük destek alırken, bir kolu Fransa’da, bir kolu Suriye’deydi. Son nefesini verene kadar Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı kin kustu. Baytar Nuri, ömrü boyunca Kürtleri “Türklerin kanını dökmeye” çağırdı.

“Baytar Nuri” adıyla da tanınan Nuri Dersimî, Seyit Rıza’ya kadar uzanan bütün isyanlarda fiilen ve faal olarak görev aldı. Nuri Dersimi ölünceye kadar korkuyla yaşamıştır Suriye’de, Türk düşmanı ve Türkiye’den kaçan Bedirhanlar tarafından koruma altına alınmıştır. 1938'de Nuri Dersimi'nin üç kardeşi İsmail, Hıdır ve Rıza da kurşuna dizilmiştir. Dr. Nuri Dersimi 22 ağustos 1973 yılında Halep’te ölmüştür Afrin’e gömülmüştür.

NURİ DERSİMİ’NİN TORUNU SURİYE’DE YPG TERÖR ÖRGÜTÜNÜN MİLİTANIDIR

PKK kendini, Seyit Rıza ve Dersim isyanının devamı olarak görmeye devam ediyor. Bugünün PKK'sı, KCK’sı neyse, Dersim kalkışmasına tevessül edenler de aynısıdır.

PKK içinde Baytar Nuri’nin torunu da vardır. 1937’nin “Öcalan”ı “Baytar Nuri”nin (Nuri Dersimi) torunu, hainlikte dedesini aratmıyor. Küçük Dersimi, terör örgütü YPG saflarında yer alarak hain dedesinin izinde gidiyor. Nuri Dersimi’nin adını alan torunu da, şimdi Kuzey Suriye’de YPG saflarında hainliğe devam ediyor. YPG’deki adıyla “Baran Munzur”, dedesinin gerçekleştiremediği emellerine ulaşmak için PKK ile işbirliği yapıyor.

KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı, Sakine Cansız gibi kripto Ermeni “Bese Hozat” kod adlı Hülya Oran da 15 Kasım 2014 günü “37-38 yıllarında Dersimliler, Alevi Kürt oldukları için, özerk yaşamak istedikleri için soykırıma uğradı. Dersim’i özerk bir bölge olarak tanımalıdır” demişti.

PKK’lı Hülya Oran 1994’de ‘Bese Hozat’ kod adını alıp, dağa çıkıyor. ‘Bese’yi hem Dersim İsyanı sırasında asılan Seyit Rıza’nın eşinin adı, hem de katılımından bir süre önce öldürülen kadın PKK’lının adı olduğu için seçiyor.

Terör örgütü KCK adına yapılan yazılı açıklamada, “Seyit Rıza ve on bir arkadaşını idam edilişlerinin 84. yılında saygı ve minnetle anıyor, Kürt halkına karşı hala inkâr, siyasi ve kültürel soykırım politikalarını uygulayan Türk devletini şiddetle kınıyoruz.. Kürt Özgürlük Hareketi, Seyit Rıza’yı kendine rehber edinmiştir.” denilmiştir.

PKK yandaşı, HDP Merkez Yürütme Kurulu ise şu açıklamayı yayınlamıştır:

“Seyit Rıza’nın hayali bugün Kobani direnişinde yaşıyor ve direnenler başarıya adım adım yürüyor. Bir kez daha Dersim katliamını, Seyit Rıza ve arkadaşlarının idamını lanetliyoruz. Onları ve direnişlerini saygıyla anıyoruz.”

4 Kasım 2016 tarihinde, 12 HDP’li milletvekili ile tutuklanan, cezaevine konan, 24 Haziran 2018 seçimlerinde HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş 17 Haziran 2018 Pazar günü yaptığı TRT konuşmasında hain Seyit Rıza’nın izinden yürüdüklerini bir kez daha söylüyordu.

Demirtaş ve tüm HDP’ liler “ Seyit Rızanın emaneti bizde ” demeyen devam ediyorlar. ABD, AB uşağı HDP’ nin İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, 10 Kasım 2021 günü Seyit Rıza’nın fotoğrafını paylaşmış ve “Baş eğmeyen, diz çökmeyen iradeye saygıyla” ifadelerini kullanmıştı. Musa Piroğlu’nun 10 Kasım’da yaptığı bu paylaşım, sosyal medyada tepki çekmişti.

15 Kasım 2021 tarihinde çeşitli yerlerde anmalar gerçekleştiren bölücü gruplar" Seyit Rıza, Dersim halkı için bir sembol ve hafızadır; devlet, özür dilemeli" başlığıyla bildiri yayınlamışlar, PKK lideri terörist başına ve Seyit Rıza hainine övgüler dizmişlerdir.

ERMENİ SOYKIRIMI TİCARETHANESİ GİBİ ŞİMDİ DE DERSİM SOYKIRIMI TİCARETHANESİ AÇILMIŞTIR

Batı başkentlerinde ‘Ermeni soykırımı yalanları’ gibi ikinci bir soykırım yalanı, “Dersim soykırımı yalanı’ üretilmiştir. Ermeni soykırımı, nasıl bir emperyalist yalan ise “Dersim’de Kürt Alevilere soykırım yapıldı” iddiaları da kocaman bir yalandır. AB ülkeleri ve AP, yıllardır Dersim fitnesi çıkarıyor. Amerika’da ve Batılı ülkelerde Ermeni diasporası ticarethanesi gibi Dersim diasporası ticarethanesi açılmıştır.

“Dersim edebiyatı” yalanlarla, dolanlarla, saptırmalarla, düzmece ağıtlarla, tıka basa doludur. Dersim fitnesinin finansmanını ABD, AB ülkeleri ve Soros’un vakıfları yapmaktadır.

Bugün “Dersim’de katliam yaşandı” yalanlarının da AB koruması altındaki sempozyumlarda dile getirilmesi bu nedenle bir tesadüf değildir.

1935’te Tunceli nüfusu 101 bindir. Zorunlu göçe tabii tutulan ise 5 bin civarındadır. 1940 nüfus sayımında ise 95 bindir. Bir kere, öldürülen isyancıların sayısı bellidir. 1972 yılında yayınlanan Genelkurmay belgelerinde hem de gün gün olmak üzere belirtilen raporlarda öldürülen isyancı sayısı, 3800 civarındadır. Toplam 199 asker şehit olmuş, 354 asker yaralanmıştır.

Terör örgütü PKK başta olmak üzere, bölücüler, Ermeni diasporası, “Faşist T. C., Dersim’de 100 bin kişiyi öldürdü, devlet soykırım yaptı. Alevi ve Kürt oldukları için katliama uğradılar.” diyorlar. Bunlar, alçakça yalan ve iftiralardır.

Devletin isyanları bastırma kararı aldığı 4 Mayıs gününü, Alisiz Alevilik peşinde koşan beşinci kol çevreler soykırım, Tertele (yıkım, deprem) olarak tanımlıyorlar. Her yılın 4 Mayıs’ında Avrupa’daki ve ülkemizdeki bölücüler yine “Dersim’de Alevi-Kürtlere soykırım yapıldı” diyerek toplantılar yapmaktalar.

AB destekli, Dersim Araştırmalar Merkezi 4 Mayıs 2021 günü yaptığı yazılı açıklamada “4 Mayıs 1937 tarihinde alınan kararla Dersimde Soykırım yapılmıştır” diyerek yalan söylemeye algı operasyonu yapmaya devam ediyordu.

Avrupa Dersim 37-38 Soykırım Karşıtı Derneği, ADHK (Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu), Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) ve PKK eksenli bir girişim olan Demokratik Alevi Federasyonu da (FEDA), Türkiye’de de Dersim Dernekler Federasyon’u (DEDEF), DTK ve HDP, gibi ne kadar Türk düşmanı, Türkiye Cumhuriyetine düşmanlık besleyen bölücü örgütler, partiler, gruplar, çevreler yıllardır “4 Mayıs Dersim Tertelesi’nin anma günüdür. 1937-38 yıllarında yapılanlar Dersim Kızılbaş Alevilerine yönelik bir soykırımdır ve Kerbela’nın devamıdır. Dersim’de Kürt kimliği, Alevi kimliği yok edilmek istendi” diye peş peşe açıklamalar yapmaktalar.

Alman devleti tarafından desteklenen, “Alisiz Alevilik” faaliyetlerinde bulunan Avrupa Dersim 37-38 Soykırım Karşıtı Derneği ve Terör üssü Kandil’den, KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanlığı adına yapılan açıklamalarla “T.C. sömürgeci güçleri, 100 bin Dersimli Kürt Alevi’yi katletmiştir.” Palavrası sıkılmaya devam ediyor.

“Alisiz Alevilik” gibi yıkıcı ve bölücü projelerin arkasında Alman Derin devletti ve Avrupa gladyosu vardır. Alman istihbaratı BND, Almanya’da yaşayan alevi vatandaşlarımız üzerinde özellikle son 20 yıldır yoğun bir şekilde çalışmaktadır. AP ve AB vakıfları da, bu küresel projenin içinde yer alan, “Alevilikle” asla alakası olmayan ateist/ bölücü, Marksist çevrelere her türlü desteği vermekte ve himaye etmektedir.

Etnik ayrılıkçılığın elinde kurumsallaşan ve örgütlenen “Alisiz Alevilik” sapıklığını savunan Avrupa Dersim 37-38 Soykırım Karşıtı Derneği, ADHK (Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu), Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) ve PKK eksenli bir girişim olan Demokratik Alevi Federasyonu da (FEDA), Türkiye’de de Dersim Dernekler Federasyon’u (DEDEF), gibi bölücü yapılara maddi destek de vermektedirler.

Editör: TE Bilişim