Doğu Akdeniz'in stratejik önemine değinen Prof. Dr. Hasan Ali Karasar, "Kıbrıs Adasıyla Lübnan ve Mısır üçgeni arasında bulunan büyük ve parsellenmeyi bekleyen doğalgaz yatakları var. Bunun dışında Doğu Akdeniz havzası aynı zamanda medeniyetlerin karşı karşıya geldiği sınırın havzası. İsrail-Filistin sorununun merkezi, aynı zamanda Süveyş Kanalı sebebiyle Akdeniz Havzasını okyanuslara açan çok stratejik bir bölge. Rusya bu stratejik bölgede yakaladığı fırsatı değerlendiriyor ve Suriye aracılığıyla Doğu Akdeniz'e yerleşiyor" dedi.

ÇOK KUTUPLULUK KOLAY DEĞİL

Rusya'nın Amerika Birleşik Devletleri'nin karşısında küresel bir güç olma yolunda yeniden ilerlediğini söyleyen Prof. Dr. Karasar, şöyle konuştu:

"1991'de Sovyetler Birliği yıkıldığı günden bu yana Rusların her zaman söylediği şey; daha önce bir süper güç oldukları ve dünyanın iki kutuplu olduğuydu. Ama şimdi dünya tek kutuplu. Rusya, aslında dünyadaki birçok problemin, savaş ve istikrarsızlığın dünyanın tek kutuplu olmasından, Amerika Birleşik Devletleri'nin karşısında bir denge unsuru bulunmayışından kaynaklandığını söylüyor. Ancak çok kutupluluk arayışı kolay bir şey değil. Yani Amerika Birleşik Devletleri'nin tek kutup olmasının sebebi ekonomik ve askeri gücü. Bir anda 50-60 bin askerini dünyanın bir ucundan diğer ucuna taşıyabilecek, savaşa karar verip sonlandırabilecek bir ülke. Özellikle 2015'ten sonra Suriye Savaşı örneğinde gördüğümüz üzere Rusya Federasyonu da artık bölgesel güç olmaktan ziyade yavaş yavaş küreselliğe doğru adım atıyor. O çok cevap aradığımız 'Rusya Federasyonu Suriye'de ne yapıyor?' sorusunun cevabı da işte bu: "Rusya Federasyonu Suriye'de Doğu Akdeniz'e yerleşiyor."

"RUSYANIN ORTADOĞU GÜCÜ HALİNE GELMESİ TÜRKİYE İÇİN HEM FIRSAT HEM TEHLİKE"

1970'lerin başından itibaren Tartus'ta bulunan eski Sovyet deniz üssünün Suriye Savaşı bahanesiyle aktif hale getirildiğini, Karadeniz Baltık donanmalarının artık Doğu Akdeniz'de Rusya'nın aktif donanmaları hale geldiğini söyleyen Karasar, sözlerini şöyle noktaladı:

"Aynı zamanda özellikle 2015 sonrasında Hmeymim Hava Üssü dedikleri eski Bassel Al-Assad Uluslararası Havaalanını bir Rus askeri üssü haline getirdiler. Suriye hükümetinin de desteğini aldıklarını söyleyerek ve savaşın bir tarafı olarak Ortadoğu gücü haline geldiler ki bu Türkiye açısından hem fırsatlar hem de tehlikeler yaratan bir durumdur. Nitekim uçak düşürme hadisesi sonrası yaşadığımız büyük diplomatik ve güvenlik krizi de bunu gösteriyordu. Neyse ki o dönem atlatıldı ancak o 10 aylık sürecin de hem Türkiye'ye hem Rusya'ya önemli maliyetleri oldu. Şimdi bizim burada anlamamız gereken şu; Rusya Federasyonu ile biz Ortadoğu'da, Kafkasya'da, Karadeniz Havzasında ve Orta Asya'da genellikle şimdiye kadar bir politika izliyorduk. Bu da yumurtaları ayrı sepetlere koyarak sorun olanları sorun olmayanlardan tamamen izole etmekti. Yani ticaretimize, turizmimize devam edelim ancak mesela Ukrayna, Kırım meselesini ayrı platformlarda konuşalım. İkili ilişkilerde hızlıca ilerleyelim ancak Suriye meselesini izole edelim çünkü farklı duruşlarımız var. Ancak son gelinen noktada özellikle Halep konusunda ne kadar farklı görüşlerde ve menfaatlerde olsanız dahi tarihin dönüm noktalarında iki farklı düşüncesi ve menfaati olan aktörün en azından insani işbirliği yapabildiğini, insani yardımlar, koridorlar açılması, sivillerin tahliyeleri konularında çok karmaşık operasyonları birlikte hayata geçirebileceğini öğrendik ki bu da çok önemli noktalardan biridir."

Kaynak: dha