Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni kabineyi açıkladı. Erdoğan'ın iki isim dışında tamamen değiştirdiği kabinede en çok dikkat çeken isimlerden biri de MİT Başkanı Hakan Fidan. 

Erdoğan'ın 'sır küpüm' diyerek, 13 yıl MİT'i emanet ettiği yeni Dışişleri Bakanı Fidan'ın nasıl bir dış politika yürüteceği merak konusu olurken, dış politika yapımının en önemli yardımcısı olan tarihin en eski mesleklerinden istihbaratta ve dış politikada neler değişeceği konuşulmaya başlandı.

İndependent Türkçe'den Cihat Arpacık, istihbaratın neye evrildiğini mercek altına aldı. İstihbaratın anlamı ve tarihi sürecini ele alarak, Fidan'ın yerine geçeceği konuşulan ancak hiçbir istihbarat geçmişi olmayan İbrahim Kalın'ın "hibrit istihbaratçıya" örnek olduğunu ifade eden Arpacık, Hakan Fidan'ın yeni görevini nasıl yürüteceğine yönelik uzman görüşlerini aktardı.

İşte Arpacık'ın Türkiye'yi nasıl bir dış politika beklediğine ışık tutan araştırma yazısı:

İstihbaratçılık, tarihin en eski mesleklerinden biri. "Bilme" isteği, tarihin ilk zamanlarından beri vardı.

Napolyon’u mağlup Waterloo muzafferi Encel, "Bütün hayatım karşımdaki tepenin arka yamacını tahmin etme denemeleriyle geçti" demişti.

Bildiğimiz manada istihbaratın İngilizce karşılığı "Intelligence" kelimesiyle vücut buluyor. Bu kavram, "haber" anlamına gelen Arapça "istihbar" kelimesiyle aynı anlama gelmiyor. 

İstihbarat nedir artık ne değildir?

Zaten modern istihbarat örgütleri, çok uzun süredir salt "haber almak" ile "istihbaratı" aynı anlamda kullanmıyor.

Bir "süreç işi" olan istihbarat, politik karar alıcıların önüne sunulan bir ürün. Karar alıcı bu ürünü (diğer birçok ürünle birleştirerek) bir yemek haline getiriyor. 

Yani, istihbarat temelde artık "karanlıklar prenslerinin" yönettiği yapılanmalar değil, uzun süredir Kurtlar Vadisi’ndeki gibi istihbarat örgütleri yok. Aksine büyük akıl oyunlarının yer aldığı ama bir yandan da bürokrasinin işlediği, ülkeyi stratejik sürprizlerden korumak için uzun süreli değerlendirmelerin yapıldığı kamu kurumlarından bahsediyoruz.

MİT de genel olarak artık dış istihbarata yönelik durumda. 

Türkiye’de istihbarat, Milli İstihbarat Başkanlığı (MİT) ile özdeşleşti.

Kurumu, 2010’dan bu yana Hakan Fidan yönetiyordu. Asker kökenli bir isim olan Fidan, daha sonra akademik kariyer yaptı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı’nı (TİKA) yönetti, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı ve 2010’da MİT Müsteşar Yardımcısı oldu. Aynı yıl MİT Müsteşarlığı’na atanan Fidan, 2015 yılında milletvekili adayı olmak için kısa süreli olarak istifa etse de Erdoğan’ın isteğiyle adaylıktan çekildi ve kurumun başına geri döndü.

Kritik yıllarda MİT’i yöneten Fidan, bugüne kadar dış politika üretimin yardımcı unsurlarını üretiyordu, artık Türk dış politikasına doğrudan yön verecek. 


 

İSTİHBARAT TARİH PROFESÖRÜNE EMANET

Tarih profesörü istihbaratın başında

Onun yerine gelecek en güçlü aday ise Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın.

Henüz ismi Resmi Gazete’de yayımlanmasa da Kalın’ın istihbaratın yeni "patronu" olmasına kesin gözüyle bakılıyor. 

Aslında uzun süredir kritik yurtdışı temasları o yürütüyor, önemli diplomatik toplantılara Dışişleri Bakanı ve MİT Başkanıyla birlikte o da katılıyordu. Yani önemli bir göreve hazırlanıyor görüntüsü vardı. 

Bir tarih profesörü olan Kalın, akademisyen kimliğiyle öne çıktı. Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü’nün başkanlığını yaptı, 2012 yılında tıpki Fidan gibi Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı oldu. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcılığı’nın ardından büyükelçi sıfatıyla Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü oldu.

Bilindiği kadarıyla Kalın’ın bir istihbaratçılık geçmişi yok. 

Peki bu durum istihbarat üretiminde bir aksamaya yol açar mı?

Uzun süre teşkilat içinde yer almış, şimdi ise akademik kariyerlerine yönelmiş kaynaklarım, dış politika ve istihbaratta "hibrit devlet adamı" kavramına işaret ediyor. 

Devlet tecrübesi olan, diplomasiyi ve tarihi bilen ve modern yöntemlere aşina isimlerin istihbarat kurumlarının yönetimine başarılı olacağını vurguluyor. 

Kalın da çok uzun süredir analiz edilmiş istihbaratın aktığı, raporların bir kez daha değerlendirilerek politika haline getirildiği gerek Başbakanlık gerekse de Cumhurbaşkanlığında mesai yapıyor ve istihbarat teşkilatıyla yakın çalışıyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte diplomatik toplantılara katılıyor ve strateji belirliyordu. Yani pratikten gelen bir isim olarak şimdi MİT’i yönetecek olacak. Bunun da ona belirli avantajlar sağlayacağı düşünülüyor. 

"DIŞ POLİTİKANIN GÜVENLİK BOYUTU ÖNE ÇIKIYOR"

Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Okur’a göre Hakan Fidan ve İbrahim Kalın, Türk dış politikası üzerindeki müstakbel etkileri en çok merak edilen isimler arasında. 

Yakın siyasi tarihte, üst düzey karar verme mekanizmasında kesintisiz bu kadar uzun süre yer alarak tecrübe biriktirebilen çok az isim olduğunu belirten Prof. Okur,  sistemik düzeyde çatışmaya doğru evrilme emareleri gösteren bir dünyada yaşadığımızın altını çizerek şunları söyledi: 

ABD İSTİHBARATINDA TARİHÇİLER  SÖZ SAHİBİ

Amerikan Merkezi İstihbarat Örgütü’nün (CIA) önemli gördüğü ülke ve bölgelerde ajan ağını kurup yöneten "case-officer"ların önemli bir bölümünü tarihçilerden seçiyor. CIA’ya "stratejik istihbarat" kavramını kazandıran ve bunu kurumsallaştıran Sherman Kent de bir tarih profesörüydü. 

Okur da büyük istihbarat örgütlerinin geleceğe dair kestirimlerde bulunmak üzere nitelikli tarihçilere başvurduklarının altını çizerek şunları söylüyor: 

"HAKAN FİDAN'IN AVANTAJLARI VAR"

Prof. Dr. Yaşar Onay, bir istihbarat liderinin Dışişleri Bakanı olmasının nasıl avantajları olduğunun çeşitli başlıklarla değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.

O başlıklardan birincisinin "istihbarat bilgisi" olduğuna değinen Prof. Onay, "Bu bilgi, Dışişleri Bakanı olarak ülkenin dış politikasını şekillendirirken son derece değerli olabilir. İstihbarat liderinin bu bilgiye dayanarak daha iyi bilgilendirilmiş kararlar alabilmesi, ülkenin ulusal çıkarlarını koruma konusunda avantaj sağlayabilir" diyor.

Diğer başlığın, "Güvenilir İlişkiler" olduğuna değinen Onay, "İstihbarat liderleri, diğer ülkelerin istihbarat servisleri ve liderleriyle sıkı çalışma içindedir. Bu bağlantılar ve ilişkiler, Dışişleri Bakanı olarak görev yapan bir kişiye stratejik avantajlar sağlayabilir. Bu ilişkileri kullanarak, ülkenin dış politikasını etkileme ve işbirliği yapma imkanları artabilir" ifadelerini kullandı.

Bir istihbarat liderinin, iç ve dış tehditleri değerlendirme konusunda uzman olduğuna vurgu yapan Onay, bu isim Dışişleri Bakanı olarak atandığında, ülkenin dış politikasını şekillendirirken bu değerlendirmeleri kullanmasının tehditlerin doğru bir şekilde tanımlanması ve değerlendirilmesi, ülkenin güvenliği ve çıkarlarının korunması açısından kritik öneme sahip olduğunu belirtti. 

İstihbarat liderlerinin, başka ülkelerle istihbarat paylaşımı yaptığını ve onlardan istihbarat aldıklarını hatırlatan Onay, "Bu, Dışişleri Bakanı olarak görev yapan bir kişinin, diğer ülkelerle ilişkilerini ve işbirliğini geliştirme konusunda avantaj sağlayabilir. İstihbarat paylaşımı, terörizm, organize suçlar, siber güvenlik ve diğer ortak tehditlerle mücadelede önemli bir araç olabilir" dedi.

İstihbarat liderlerinin, kriz yönetimi konusunda deneyimli olduklarını ifade eden Onay şunları söyledi:

"Dışişleri Bakanı olarak görev yaptıklarında, beklenmedik olaylar veya uluslararası krizlerle karşılaştıklarında bu deneyimleri avantaj sağlayabilir. Krizlerin etkilerini azaltmak, uluslararası ilişkilerdeki gerilimi hafifletmek ve çözümler bulmak konusunda daha etkili olabilirler. Bu koşullar altında Sayın Fidan'ın basarılı olacağını söyleyebilirim"

"İSTİHBARATA TARİH PERSPEKTİFİ KATMAYA ÇALIŞIR"

İbrahim Kalın'ın bir tarihçi olarak, geçmiş olaylara, ilişkilere ve süreçlere yaklaşımını göz önünde bulundurarak, olası bir istihbarat teşkilatının yönetimi hakkında birkaç olası çizgi izleyebileceğini ifade eden Onay, Kalın’ın geçmiş olayları analiz etme, ilişkilendirme ve anlama konusunda güçlü bir temele sahip olabileceğini ve bu nedenle istihbarat teşkilatını yönetirken veri analizine büyük önem verebileceğini ve kararlarına bilgi ve tarih perspektifi katmaya çalışabileceğini belirtti.

Tarihçilerin genellikle farklı perspektifleri anlama ve çeşitli aktörler arasında uzlaşma sağlama yeteneklerine sahip olduğuna değinen Onay, "İbrahim Kalın da bu deneyimi kullanarak istihbarat teşkilatını yönetirken, bilgi paylaşımı ve işbirliği konularında önemli adımlar atabilir ve uluslararası ilişkilerde daha uzlaşmacı bir yaklaşım benimseyebilir" dedi.

Tarihçiler olayları bağlamlarına yerleştirme ve kökenlerini anlama konusunda uzman olduklarını belirten Onay şöyle devam etti:

İbrahim Kalın, istihbarat teşkilatını yönetirken, güncel olayları geçmişe dayandırmak ve anlamak için bu tarihçi bakış açısını kullanabilir. Böylece, mevcut riskleri ve tehditleri daha iyi değerlendirebilir ve stratejik kararlar alabilir. Ancak, bu sadece bir varsayımdır ve gerçek durumdan farklılık gösterebilir"

Editör: Yadigar Hanım