Saygıdeğer okuyucular; insanoğlu binlerce yıllık dünya yolculuğunda iki önemli ihtiyaca çözüm ararken devlet denen müesses nizamı keşfetmiş veya bu arayışlarda elde ettiği tecrübelerin toplamı insanoğlunun önüne devlet olarak çıkmıştır…

peki insanoğlunun aradığı bu iki önemli ihtiyaç neydi? Biri emniyet diğeri ise adalet!

Dolayısı ile adalet ve hukuk sistemi çatırdayan yapılara devlet demek pek mümkün değildir… sadece bin yılı Anadolu’da olmak üzere 4 bin yıllık Türk tarihinde sayısız hazin hatıra ve tecrübelerle elde ettiğimiz hukuk ve adalet sistemini yaz boz tahtasına çevirmemeli, kişisel ihtiraslarla kurban ederek yapısal değişiklikleri normalleştirip ciddiyetten ve ehemmiyetten uzaklaştırmamalıyız…

Ülkemizde olduğu gibi dünyanın bütün demokratik hukuk devletlerinde hatalı kararlara rastlamak mümkündür ancak diğer gelişmiş demokratik ülkelerde hoşumuza gitmeyen kararlar olduğunda hukuk içinde hukuksuzluk yapılmıyor…

Anayasamızın teminatı olan hatta cumhurbaşkanını yargılama yetkisi dahi bulunan üst mahkememizin geçmişte hoşumuza gitmeyen pek çok karara imza attığına şahit olduk ancak hukuk hukuktur diyerek üzülsek de eleştirsek de saygı ile karşılaştık…

AK partinin MHP ile hasım olduğu yıllarda AK partinin AYM tarafından kapatılmasını beklerken kapatılmama kararını alındığın dada eleştirmemize rağmen hukuk sitemine olan saygımızdan dolayı alınan bu kararı saygı ile karşıladık…

Anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi edilemez 4 maddesinden dördüncüsü; Türkiye demokratik sosyal HUKUK devleti olduğunu ifade eden maddedir… hukuk sistemi içerisinde kaosun oluşması, yargı içerisinde iç savaşın baş göstermesi; bir disiplin tarifinden ibaret olan ordumuzda astsubaylarla kurmay subayların savaşına benzer. Bu gelişme bir felaket habercisidir. Kendini cumhur ittifakının milliyetçi kanadına yakın hisseden birisi olarak iktidar cenahına seslenmek, yapıcı ve samimi uyarıda bulunmak istiyorum…

(Mahkûm olan kişi ve konu ilgi alanım olmadığı için ismini yazmayacağım) Türk hukuk tarihimizin kara sayfalarına girecek olan yargıtayın yüksek mahkeme üyelerine dava açması garabetine çanak tutmanız adalet sistemimizde irtifa ve itibar kaybına neden olacaktır bir an önce cumhurbaşkanımız marifeti ile bu dramatik gelişmeye müdahale edilmelidir.

Anayasamıza ve anayasa mahkemesine ancak ve ancak iki şekilde müdahale edilebilir ya mecliste sayısal çoğunluk yakalayarak yasama yapılmalı ya da nihai anayasa yapıcı olan millet iradesine başvurulmalıdır…

Nasıl 2010’da mezardakilere bile baş vurarak yargının yapısı değiştirilip kişisel başvuruların önü açıldı ise bugün varsa aksaklık yine millet iradesine başvurularak bu hukuk kaosuna son verilmelidir aksi halde gün gelir yerel mahkemelerde Yargıtay üyelerine dava açma cesaretinde bulunarak ülkemizi muz cumhuriyetine çevirebilirler…

En netice olarak: yıllarca eleştirdiğimiz 1982 askeri anayasadaki ciddiyet ve disipline bu milleti muhtaç etmeyelim...!!