
Ertuğrul Türkoğlu
Libya’da ve Doğu Akdeniz’de neler oluyor
Ankara, Trablus hükümetinin düşmesini engellediği 2020 yılından beri ince bir diplomasi takip ediyor. Neredeyse bütün ülkeler Libya’da Türkiye’nin ağırlığını kabullendiler. Ankara, Tobruk’ta ki Meclis ve Bingazi’de ki Hafter’le, 2020 yılında doğal olarak berbat olan ilişkileri neredeyse Trablus seviyesine getirdi. Bu başarı da Türkiye’nin iş birliğine açık olması ve Türk askeriyle başa çıkılamaması etkili oldu.
Önce Hafter, ardından Libya Meclisi Trablus hükümetiyle imzalanan deniz yetki anlaşmasını onayladı. Bu anlaşmanın onaylanmasına Yunanistan dışında tepki veren olmadı. Yani Mısır, BAE, Suudi Arabistan, Fransa, Almanya ve hatta İsrail bile Türk tezini kabullenmiş durumda. Bu ülkeleri zikrettim zira 2020 yılında anlaşma imzalandığında en sert tepkiler bu devletlerden gelmişti. Söylentilere göre Türkiye; Mısır ve Suriye ile de deniz sınırları konusunda mutabakat sağlamış. Bu doğruysa Yunan tezi iyice zayıflar.
Yunanlar ilginç bir millet. Türkiye’nin işgale hazırlandığından eminler. Bu işgali engellemek için formüller üretiyorlar. Adamların birbirinden büyük sorunları var. Bunları görmezden gelip Türk işgaliyle yani olmayan bir sorunla uğraşıyorlar. Önce Tobruk ve Bingazi’yi protesto ettiler. Sonra BM’ye şikayet ettiler. Çok saçma biliyorum ama Atina, BM’nin onayladığı anlaşmayı onayladıkları için Tobruk ve Bingazi’yi hem protesto etti hem de BM’ye şikayet etti.
Olay bununla sınırlı kalmadı. Libya, Türkiye ile imzaladığı anlaşmaya göre kendisine ait olan karasularda petrol ve gaz aranması için ihaleye çıktı. Yunanistan bu ihaleye de karşı çıktı. Ona göre imzalanan anlaşma Girit’i dikkate almıyor. Kendisi, imzaladığı ve Türkiye hamle yapmasa geçerli olacak olan anlaşmalarda koca Anadolu’yu dikkate almıyordu. Bu normal ama Türkiye ile Libya’nın yaptığı anormal.
Küçük millet olmak böyle bir şey herhalde. Biz, bizden binlerce kilometre uzakta olan Amerika ve Çin’le, komşularımız AB ve Rusya ile her şeye rağmen iyi geçinmek için bir sürü denge güdüyoruz. Her hamlemizi hesap ederek yapıyoruz. Yunanlar kendileriyle iyi geçinmeye hazır olan Türkiye ile inatla çekişiyorlar.
Olay bununla da sınırlı kalmadı. Petrol ve gaz ihalesini Türkiye kazanınca Yunanistan çıldırdı. AB’den destek istediği mektupta, Türkiye’nin Libyalı göçmenleri Hafter ile anlaşarak İtalya yerine Yunanistan’a gönderdiğini iddia ettiler. Yunanistan Türkiye yüzünden göçmen istilası altındaymış. Trablus demiyorlar çünkü Trablus Yunanistan’a çok uzak. Libya şu an ikiye bölünmüşte olsa tarafların Türkiye ile ilişkileri iyi. Birbirleriyle ilişkileri giderek iyileşiyor. Petrol ihracatları sürekli artıyor. Gelirleri anlaştıkları şekilde paylaşıyorlar. Zira birbirlerine muhtaçlar. Sahalar Bingazi’nin, ihracat bedellerinin geldiği Merkez Bankası Trablus’un kontrolünde.
Bazı analistler ‘’Neden Doğu Akdeniz’deki karasularımızda petrol ve gaz aramıyoruz da Libya’da, Somali’de arıyoruz? Çünkü Doğu Akdeniz’de arayamıyoruz. AB karşısında geri adım attık’’ savıyla Ankara’yı eleştiriyorlar. Akdeniz’deki karasularımızda petrol ve gaz aramıyoruz. Çünkü orada yok. Olması mümkün değil. Kıbrıs’ın kuzeyi sığ. Güneyi ve doğusu derin. Bulunan bütün rezervler derinde.
Biz daha önce Antalya açıklarında arama-tarama yaptık ama bulmak için yapmadık. Dışlanmıştık. Türkiye dışındaki bütün ilgili ülkelerin imzaladıkları anlaşma ile hangi saha kime ait belirlenmiş, doğalgazı Akdeniz-Girit-Yunanistan üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan nakil hattını inşa edecek konsorsiyum kurulmuştu. Biz arama-tarama faaliyetlerinin de dahil olduğu hamlelerle ve tacizlerle, bizi dışlayarak bu projeyi gerçekleştiremeyeceklerini muhataplarımıza gösterdik. Onlarda anladılar. Konsorsiyum dağıldı. Kıbrıs’ın karasularında gaz çıkarma faaliyetleri durduruldu.
Mısır ve İsrail kendi karasularında gaz çıkarıyorlar. Suriye ve Lübnan kendilerine ait olan sahalardaki gazı henüz çıkarmıyorlar. Gazze’ye ait olan sahaların durumu belirsiz. Kıbrıs’ın güneyindeki sahalarda arama-tarama yapmamız mantıksız. Çünkü zaten orada arama-tarama yapılarak çok zengin gaz olduğu tespit edilmiş. Bahse konu gazda, yapılacak nakil hattı da Türkiye ile Yunanistan-Kıbrıs Rum Kesiminin veya başka bir ifadeyle Türkiye ile AB’nin anlaşmasını bekliyor.
Rum Kesimi; ‘’Kıbrıs’ın tek meşru temsilcisi biziz. Türkiye işgalci. Gazın hepsi bize ait. Biran bunun aksini bile kabul etsek doğalgaz Kıbrıs Rum Kesiminin karasularında’’ tezini savunuyor. Türkiye ise ‘’Kıbrıs, üzerinde iki devlet olan bir ada. Gazın hangi devletin karasularında olduğu önemli değil. Kıbrıs ada olduğundan gaz topraklar oranında iki devlete pay edilmeli’’ diyor. Bu ihtilaf çözülmeden Kıbrıs’a ait olan gaz çıkarılamaz, nakil hattı inşa edilemez. AB’nin enerjiye çok ihtiyacı olduğunu değerlendiren Ankara aceleci davranmıyor. Masadan minimum taviz vererek kalkmak istiyor.
Bir başka soru da ‘’Neden arama taramayı Libya ile imzaladığımız deniz yetki anlaşmasına göre bize ait olan sularda yapmıyoruz da Libya’ya ait olan sularda yapıyoruz?’’ Çünkü Libya’nın ihaleye çıktığı sahanın yakınlarında zengin rezervler var. Muhtemelen bizde bulacağız. Ama bizim sahamız kuzeyde kaldığından petrol ve gaz bulma ihtimalimiz düşük. Gerçi burası Kıbrıs’ın kuzeyinden çok derin. Ama doğalgazı olma ihtimali daha yüksek olan yerde aramamız daha makul.
Gazze katliamına son verilmeden, Suriye istikrara kavuşmadan, İsrail normalleşmeden ve Kıbrıs’a ait doğalgazın nasıl paylaşılacağında anlaşılmadan bahse konu nakil hattı yapılamaz. Bölge büyük bir kaynaktan mahrum kalır. AB enerji bağımsızlığını kazanamaz. Bu nedenle ABD ve AB bu dört sorunun çözümünde inisiyatif alacaklardır. Hazar’da tarafların anlaşması otuz yıl sürdü. İnşallah Doğu Akdeniz daha çabuk halledilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.