DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Anayasa'nın 66. maddesinde yer alan "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu türktür." ifadesinin değiştirilmesi gerektiğini savundu. Davutoğlu ise yaptığı bir açıklamada ''çiftçilerimize hayat suyu, can suyu vereceğiz. Enflasyonun belini çiftçileri, esnafı destekleyen politikalarla kıracağız. Emeklilerin maaşlarını asgari ücret düzeyine çıkaracağız. Bunların maliyeti faiz baronlarına verdikleri para kadar neredeyse. Türkiyeli her vatandaş eşittir. Biz hiç korkmadan söylüyoruz. Biz milli bir hareketiz. Birini dışlayarak milli olamazsınız. Bana Diyarbakır'da Serok Ahmet diyenler burada da aynısını söylüyor.''dedi.

Ahmet Davutoğlu’nun Türk Milleti diyemeyerek Türkiyeli tabirini kullanması, akıllara Ali Babacan ve ekibini getirdi. Ali Babacan geçtiğimiz günlerde HaberTürk kanalının canlı yayınında Devrim Kanunlarını hedef alarak “Devrim kanunlarının o gün için bir mantığı var ama bugünün şartlarına göre tekrar bakmamız gerekiyor” demesiyle eleştirilerin hedefi olmuştu.

Öte yandan DEVA Partisi Kurumsal İletişim ve Tanıtım Başkanı Sanem Oktar da katıldığı bir radyo programında Anayasa’daki “Türklük” vurgusunu hedef alarak Türklük tanımını Anayasa’dan kaldırmak istediklerini söylemişti.

Bütün bu yaşananların üzerine İLTERİŞ Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Can'dan çok sert bir açıklama geldi.

Türklüğümüzü gözlerinizdeki korkuda görüyoruz!

Aydın olmayı devletine ve içinden çıktığı milletine küfür etmek sananlar, hayranı oldukları “Batılılar”ın kendi kültürlerini koruma çabalarını görmezden gelirler. Kendi milletlerini ne kadar aşağılarlarsa batılıların gözüne o kadar çabuk ve kalıcı olarak gireceklerine inanırlar. Günün sonunda çürümüş bir kukla olarak kendi insanından köşe bucak kaçarak ölürler.

Kendi toplumu üzerinden karakter inşa etmek ancak geçmişi belli aydınların yeteneğidir.


***

İnsanlar doğar doğmaz ait olmaya başlarlar. Önce bir aileye, sonra bir okula, sonra bir mesleğe…

Ve tüm bu süreçlerin ortak aitlik paydası ise millet ve devlet kavramlarıdır. Bu aitliğin hayatta kalabilmenin ilk koşulu olduğunu bilen düşmanlar, hedefteki devletleri ele geçirmek için sıkça bu ortak paydaya saldırırlar. Çünkü bilirler ki, ortak paydası ortadan kalkan devlet ve milletler ana damarları kesildiği için ölmeye başlarlar.

Bizim gibi aitliğini hatırlayan ulusları ise doğrudan saldırmak yerine kavramları karıştırarak dağıtmak isterler.

Örneğin, “ırkçılık ile faşizmi”; “demokrasi ile ağzına geleni söylemeyi” bir tutarlar. Faşizmin sistematik katliam yapmak, demokrasinin ise gerçekte beş düşünüp bir konuşmak olduğunu saklarlar. 

***

Bugünlerde bu sefer Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan tarafından gündeme getirilen ve ilginçtir ki bazı yayınevleri üzerinden de eş zamanlı başlayan “Türk” ve “Türkiyeli” tartışmasına körükle gidenlere baktığınızda bahsettiğimiz sahtekar ve mankurt aydın tanımına ulaşıyoruz.

Başta kraliçeleri olmak üzere, emir aldıkları odak noktalarına selam çakmaya çalışanlar; İngiltereli, Almanyalı, Fransalı, İtalyalı yazar diyemeyenler ama konu Türk olunca “Türkiyeli”yi rahatça yapıştırabilen karanlık aydınlar…

Ve bunu Yunus Emreler’le, Hacı Bektaşlar’la gerçek aydınlanmanın başladığı bu topraklarda aydın olmanın bir gereği gibi dayatmaya çalışanlar…

***

Bizim Türklüğümüz Londra borsalarında, manda ve himaye masalarında değil, bizzat cephede kan ve gözyaşıyla kazanılmıştır.

Biz Türklüğümüzü babasız, anasız kalan yetimlerle, öksüzlerle; 15’liklerle söke söke aldık.

***

İçinden geçtiğimiz 3. Dünya Savaşı’nda tüm devletler kendi milletleri arkasında saf tutmuşken, bu coğrafyanın son temeli Büyük Atatürk tarafından atılmış “Türklük çimentosu”nu kazıdıkça altından daha güçlü bir Türklük ruhu çıktığını fark edeceksiniz.

İlteriş Vakfı olarak çok yakında tanıtımını yapacağımız çalışmalarla göreceksiniz ki biz Türkler binlerce yıldır Anadolu’nun gerçek sahipleriyiz.

O zaman Büyük Atatürk’ün Anadolu için kullandığı, “Bu sahne en aşağı yedi bin senelik bir Türk beşiğidir” sözünün altının ne kadar dolu olduğunu anlayacaksınız.

Yüksek Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100’üncü yılını yaşarken Türklük çimentosunun tartışmaya açılmaya çalışılmasını “bir avuç kimliksizin”in son çırpınışları olarak görüyoruz.

Beklediğinizin aksine zamanın ruhunu okuyabilen, oyun kurabilen, bağırırken bile susabilen Türklüğümüzün yarattığı korkuyu gözlerinizden görebiliyoruz.

Korkun!

Türkler gelecektir, gelecek Türklerindir.

Saygılarımızla

Editör: Fatih Savuk