Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Doğuş Derya, parlamentoda yaptığı Türkiye’deki saraylara yönelik konuşmasıyla gündem oldu. Derya, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 tane sarayı olduğunu vurgulayarak, sarayları olan Türkiye’nin sosyal devlet olamadığını vurguladı.

Krallar ve padişahların yaşadığı saraylar ile Cumhuriyet rejimi arasında bir asimetri olduğuna değinen Derya, halk rejimi olan Cumhuriyette sarayların azaltılıp kamu kaynaklarının sarayda oturan bir kişinin lüksleri ve ihtirasları için harcanamayacağına vurgu yaparak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın saraydaki lüks yaşamına dikkat çekti. Kamu kaynaklarının saraydaki lüks yaşama değil, tüm topluma yaygınlaştırılarak sağlık, yol, okul hizmetlerine harcanması gerektiğini bildiren Derya, “Bu 18. yüzyıldan beri, Fransız ihtilalinden beri böyledir. Bir yerde saraylar artıyorsa orada cumhuriyet rejimi risk altında demektir. Yani bugün Türkiye’nin her ilini neredeyse bir şantiyeye dönüştüren zihniyet aslında halk menfaati üzerinden yatırım yapmak yerine saraylara yatırım yaparak itibari binada gören ve insanların yoksullaşması, maruz kaldığı şiddeti durdurmak üzerinden değil de belli küçük bir otokratik elit grubun çıkarları üzerinden fonksiyon gösteren bir yapılanmadır” dedi.

"KENDİNİZİ SARAYLARDA BÜYÜK GÖSTERMEKTEN VAZGEÇİN"

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullandığı sarayları sayarak, “Sarayımız mı eksik? Külliyemiz mi eksik?” diye soran Derya şunları söyledi:

“Bakın Sayın Erdoğan’ın kullandığı 12 tane saray varmış. Herhalde 13. sünü de buraya yapmak istiyor. Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Yıldız Sarayı, Vahdettin Köşkü, Huber Köşkü, Florya Köşkü, Aynalı Kavak Kasrı, Beykoz Kasrı, Çankaya Köşkü ve Atatürk Orman Çiftliğine yaptığı Aksaray. Bunun yanında Marmaris’te yazlık var, Ahlat’ta kışlık var. Van’da da bir tane yapılıyor. Saray bolluğuna bakın arkadaşlar. Sarayımız mı eksik, külliyemiz mi eksik? Devlet olmakla ilgili bir iddianız olacaksa her şeyden önce o topraklarda yaşayan insanların temel hak ve özgürlükleri ve alacağı sosyal hizmetleri artıracaksınız. Vazgeçin bu igantik dedikleri kendini büyük göstermek için binadan, silahtan, delikanlı açıklamalardan medet uman, buram buram ataerkil, buram buram muhafazakarlık, buram buram ötekileştirme kokan ortaçağ zihniyetinden vazgeçin. 

Dünya bunları 18. Yüzyıldan itibaren bitirdi. Bugün OECD ülkeleri arasında, 134 ülke arasında Türkiye şiddet oranları açısından 97. sıradadır. Anladın mı ne olduğunu? Şiddet kültürü üzerinden besleniyor. İnsanları seçmeni konsolide etmek için belli dönemlerde milliyetçilik ve muhafazakarlığa oynanıyor. Ben buraya siyaset bilimi, tarih sosyoloji gibi sosyal bilim dallarının hepsini bitirerek geldim buraya. Öyle havadan konuşmuyorum. Bir tarihsel bilgi üzerine konuşuyorum. 

"SOSYAL OLMAYAN DEVLET SEÇİME GİDERKEN SAVAŞ TEHDİDİ YAPAR"

Türkiye’de bir müzisyen istek parçayı çalmadığı için öldürüldü. Çocuk istismarı yüzde 1500 oldu. Sarayları olan ama sosyal devleti olmayan bir yer seçime giderken ne yapar biliyor musun? Savaş tehdidini artırır. Bu bazen Suriye olur, bazen Yunanistan olur bu. Birilerini öteki ilan etmek zorundadır ki kendi seçmenini konsolide etsin. Ve Kıbrıs’ta şu anda bir repertuar; Yunanistan sürekli açıklama yapıyor. Türkiye istediği kadara provoke etsin biz savaş yapmayacağız diyor. Oradaki yönetimin de akıllı olduğunu düşündüğümden değil. Ama birileri milliyetçilik yarışına girdi diye bu ülkenin evlatlarının geleceği ortadan kalkıyor. Bir Kıbrıslı yurtsever, bir Kıbrıslı Türk olarak konuşuyorum. Onun için futbol taraftarı gibi ele almayacaksın bu konuları. Senin ülkene ne oluyor ona bakacaksın.”

Editör: Yadigar Hanım