Gece Cadıları

Sovyet hava kuvvetleri 588. gece bombardıman alayına bağlı, sadece kadınlardan oluşan bu alayın amacı cephe gerisindeki Alman üslerine ve yardım yollarına saldırmakmış. Böyle söyleyince bile kulağa ne kadar acımasız geliyor değil mi? Gece Cadıları, sadece 1920’lerden kalma genelde tahtadan yapılmış ve radarı, telsizi olmayan görece basit uçaklar kullanmışlar. Bunun sebebi ise küçük gövdeli uçaklar sayesinde düşman ordusunun radarına yakalanmamakmış. 

Daha 19 yaşındaki Nadya Popova, bir gecede tam 18 kez havalanıyormuş. Daha sonra yazıya geçirilen Sovyet savaş anılarında Nadya’nın tek motivasyonunun adeta katletmek olduğu söyleniyor. Çünkü abisini Almanlar savaşın hemen başında öldürmüşler. Nadya da bu acı ve sinirle orduya katılmış. Temmuz 1942’de Kafkas cephesinde bir çatışma sırasında uçağı düşürülene kadar da yara bile almadan görevini sürdürmüş. Kafkaslardaki kazadan sonra ise hayatının aşkı ile tanışmış. Normalde Sovyet ordusunda “Stalin’in Şahinleri” ismi verilen birliğe Almanlar korktukları için “Gece Cadıları” lakabını takmışlar. 

Hanns Scharff: Nazik Sorgulayıcı


Hanns Scharff, Alman ordusunun bir parçası değilmiş. 1939’da Güney Afrika'dan ailesiyle , Almanya'ya yaptığı bir tatil sırasında savaş başlamış. Karısı, Scharff’ı ön cephede savaşmaktansa geride bir generale tercüman olarak çalışması konusunda ikna etmiş. Bir dizi tesadüf sonucu Hanns Scharff kendini Fransa ve Almanya sınırında esir düşen askerleri sorgulayan ekibin başında bulmuş. Bir mahkumun esirken insanlık dışı istismarına tanık olmuş. Hanns Scharff bu yolun tam tersini seçmiş. Scharff’ın esir askerlerle sakin ve nazik konuşmaya çalışması, onların dillerini konuştuğu için kolay dostluk kurması şimdiye kadar denenmemiş bir yolmuş.

Savaş bittikten sonra Hans Scharff’ın sorgulama sırasında kullandığı teknikler tek tek incelenmiş ve literatürde “Scharff Tekniği” olarak kendisine yer bulmuş. Tekniği kusursuz kılan şey sadece sorgulayıcının kibar olup esirden daha fazla bilgi koparması değil aynı zamanda esirin diyalog sırasında ne kadar fazla konuştuğunun farkında bile olmaması. Savaştan sonra Scharff boşandı ve ABD'ye taşımış, bir Amerikalı ile evlenmiş ve mozaik sanatçısı olarak yeni kariyerine başlamış. Hatta eserlerinden biri Disney World'deki Magic Kingdom Kalesi'nde yer alıyor. Vay be, bu hikayeden bir film olmaz mıydı? Yapımcılar daha ne bekliyorlar? Kimbilir belki de şimdiye kadar hep o Amerikan filmlerinde gördüğümüz “iyi polis / kötü polis” hikayelerindeki ilk iyi polis aslında Hans Scharff’ın kendisiydi.  

Binbaşı Charity Adams’ın ilham veren hikayesi
 

Amerikan 6888. Orta Posta Taburu, İkinci Dünya Savaşı'nda denizaşırı tek kadın ve siyahi ordusuymuş. Şubat 1945’te çıktıkları Londra seferinde, daha yolculuklarının başında V-1 füzesi, Uçan Bomba olarak da bilinen, II. Dünya Savaşı sırasında Almanya tarafından geliştirilen, motorlu pilotsuz uçağı taburu bombalamış. Şanslarına kayıp vermeden kurtulan taburun başında da Binbaşı Charity Adams varmış. Adams, erkek generaller tarafından Londra seferi sırasında taburunu iyi yönetemediği iddiasıyla birçok kez tehdit almış ve tartaklanmış. Hatta bir keresinde kendisini beyaz bir teğmen ile değiştirmek istendiği söylendiğinde buna “Cesedimi çiğnersiniz ama ben birliğimi bırakmam” diye cevap vermiş. İşte tam bir cesaret örneği. Bu olaydan sonra Charity tüm taburun sadakatini toplamış.

Savaştan sonra taburun işleri bitmemiş; Avrupa'ya giden önemli mektupları taşımaya devam etmişler. Fransa’ya vardıklarında gördükleri karşılama, halkın tabura olan sevgisi ancak filmlerde görülen sahnelere eşdeğermiş. Fransız halkı birlik Paris'ten geçerken onları alkışlamış, üstlerine çiçekler yağdırmış. Yerleştirildikleri lüks otelde de sanki kraliyet ailesi gibi birinci sınıf hizmet görmüşler. Yıllarca savaşın o acı ve zor günlerinden sonra şaşırtıcı olsa gerek. Binbaşı Charity Adams’ın hikayesi Amerika’da ve tüm dünyada birçok siyahi kadına ilham vermeye devam ediyor. Bizce de bu hikaye bir filmi hak ediyor; siz ne dersiniz?

Hayalet Ordu

Geldik efsanelere konu, herkesin merak ettiği tüyler ürpertici olayın perde arkasına. ABD ordusundaki 23. Özel Karargah Birlik ya da bilinen adıyla Hayalet Ordu, aslında kısaca toplum içine karışarak birliklerin yeriyle ve sayısıyla ilgili bilinçli olarak yanlış bilgiler vermekle görevlendirilmişler. Ocak 1944'te New York ve Philadelphia’daki sanat okullarından cepheye götürülen sanatçılar, illüstratörler, radyocular ve ses teknisyenleriyle dolu bin 100 kişilik birim, 500 kiloluk hoparlörler kullanarak daha büyük gruplar gibi davranarak karşı birliklerin gözlerini korkutmuşlar. Aynı zamanda Alman ordusunu şaşırtıp gerçek görevlerinden uzaklaştırmak için sahte radyo yayınları göndermişler. Anlayacağınız birliğin tek görevi Almanları yanıltmakmış. Ordu sık sık Alman birlikleri gibi davranmak ve düşman casuslarından saklanmak için kendilerine sahte yamalar bile dikmişler. O zaman birlikte olan illüstratör Arthur Shilstone yazmasa ordunun varlığı tüm dünya tarafından 1985’e kadar bilinmiyormuş. Sebebiyse tahmin edeceğiniz gibi savaş belgelerinin gizliliği.

Editör: TE Bilişim