Ateşe bakarak kehanet etmek Türkler'de çok eski bir gelenektir.

Eski Arap müelliflerden biri Türkler hakkında şöyle bir malumat vermiştir: "Türkler'in büyük hükümdarlarının özel bir günü olduğunu ve o gün kendisi için bir ateş yakılırdı. Bu ateşe kurban sunulur ve dualar okunurdu. Bu ateşin üzerinde büyük alevler belirir, bu renk yeşil olursa bereketli yağmur yağacağına ve iyi mahsul olacağına, işarettir; kırmızı renkte ise savaş olacaktır; sarı olursa da hastalık ve salgın olacağına; siyah olursa da hükümdarın ölümünü yahut uzak yolculuğu gösterir."

Karagasların inancına göre ise ateş ıslik çalarsa "uzaktan bir misafir gelecektir" denilir. Ateşin gece islik çalması iyi değildir "şeytan" geldiğine inanılır. O vakit ise mübarek olduğu sayılan "artış" otundan bir parça ateşe atılırdı.

Ateşe bakarak fal açmak da yine Orta Asya Türklerinde çok yaygın bir adet olmuştur. Özellikle Özbek hanlarından "Kocugum" çadır çadır dolaşarak ateşe yağ atip kadınların falına bakardı. "Senin oğlun, senin kızın olacak" derdi.

Manas destanında ise "Manas'ın babası Cakıp Han ateşe bakıp gelinlerinin mukadderatını anlatıyor." denir.

Şaman inancına göre ateşin temizleyici olduğuna inanılırdı. Bu anlayış halen kimi topluluklarda olmak üzere görülürken, ülkemizde de ateşin temizleyici olduğu çoğu zaman dile getirilir. Şamanistlerin yaptığı her törende muhakkak bir ateş bulunur. Kurbanlık hayvan hangi bir ruh için olursa olsun bir parçası ateşin ruhuna sunulur.

Ateş ruhuna hitaben okunan şaman ilahilerinden de anlaşılacağı üzere aile ocağı kültü ile ateş kültü birbirlerinden ayırt edilmez. Bununla birlikte ocak kültü ile de atalar kültüyle de birbirine bağlıdır. Örneğin şaman dualarında "atamızın yaktığı ocak" kavramı kullanılır.

Altaylılarda da ateş oldukça mühimdir. Ateş hakkında küfür sarf etmek söz konusu değildir. Ateşin gökten Ülgen-Tanrı tarafından gönderildiğine inanılır. Ateşi su ile söndürmek, ateşle oynamak ve ateşe tükürmek kesinlikle yasaktır.

Kutsal Ateş Ruhu “Ot İzi”

Türkler ateşi arındırıcı olarak görüyorlardı. Hükümdarlar yabancı elçileri iki ateşin arasından geçirerek kabul ediyordu, bu şekilde şeytani unsurlardan arındırılacak, kötülükler uzak tutulacaktır. “Altaylılar ve Yakutlar ateşteki bu kutsal ve temizleyici güç ya da ruha Ot İzi (ateş sahibi) adını veriyorlar”. Ayrıca Türkler, günlük yaşamlarında da yine ateşin bu arındırıcı özelliğini kullanır, yabancı nesneleri ve yabancı kişileri zaman zaman ateş arasından geçirme gibi seremonilere tabi tutardılar. Ölü defin adetlerinde önemli yere sahiptir ateş. Bazen ölülerini yakma adetleri görülür, “Mervazi’nin ifadesi ile onlar ateşin ölülerini arındırdığı ve temizlediği gerekçesiyle ölülerini yakıyorlar şeklinde aktarıyor. Yine Makdisi, onlar ateşin ölüyü bütün kirlerinden arındırdığına inanıyorlar”. Şeklinde ifadeleri olmuştur.

Gökten (yıldırım biçiminde) gelen ve geri dönen (duman biçiminde) ateşten, göğe giden yolu ölüye hazırlamak için faydalanılıyor. Türkler ve birçok Orta Asya halkı bu uygulamaları ve inancı paylaşmaktadırlar. Kadim Asya’nın bozkır halkları ateşi tanrı ile iletişim kurmak için de kullandılar. Kamların bu rolü genellikle üstlendikleri görülmektedir. Kamlar ayinlerinde ateşi kullanır, ritüellerini ateşin etrafında gerçekleştirirlerdi.

Ateşe bakıp kehanetlerde bulunmak, ateşe kurbanlar sunup, onun bilinmeyen ile insan arasındaki aracı rolüne talip olma arzusu çok eski zamanlardan beri mevcuttu Türklerde. Ateş arındırıcı, kötü ruhları kovucu yetisine birde tanrıyla ve gaip ile olan irtibat bağını da zaman içerisinde kazanmış oldu. Bu kültür tahminen çok erken devirlere dayansa da Türklerin, orman yaşamından bozkır göçebe hayatına dönüşme süreçleriyle ilişkili ve birebir göçebe bozkır kültürü evresinde pekişmiştir demek daha doğru olur (MÖ: 700-300 arası). Ateş beraberinde ocak kutsallığını da getirdi. Türkler için ocak kutsal bir kavramdır ve bunun kaynağı ateştir. Ocak yiyeceklerin pişirilmesine yardımcı olması sebebi ile saygı görürdü, çadırın tam ortasında yanardı. Ev, çadır ve oba terimleri yerine bazen ocak sözcüğü kullanılırdı. Ocak kültürü ateş kültüyle iç içe gelişmiştir. Ocak kültürü bir bağlamda Atalar Kültü ile de alakalıdır. Ocak farklı şekilleriyle demircilikte, demiri işemede kullanılırdı.

Gök Tanrı İnancının Kadim Kültü: Ateş

Ateş, tüm kültürlerin içinde farklı şekillerde mevcut olan bir külttür. Her toplumda farklı manalarla var olan bir kült olma özelliği taşır ve oldukça yaygındır. Türkler ateşi besinlerini pişirdiği için saygı duymakla kalmamış, uygulamada yaşamlarıyla çok ilgili olsa da bunun dışında onun tanrısal bir güç barındırdığına inanmışlar. Onları soğuktan koruyan ateş aynı zamanda yakıp yok etme özelliği ile hayranlık uyandırmıştır. Ateş ile ilgili inanışlar, dünyanın hemen hemen her yerinde benzer şekilde gelişse de ilerleyen zamanlarda anlamsal farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bir yerde yardımcı ilahi güç olarak görülürken, başka bir noktada tanrı olarak saygı görmüştür.

Eski kadim uygarlıkların hepsinde saygı görmüştür ateş. Türkler, ateşi tanrı sıfatına sokmamıştır. Ateşin tanrının bir nuru olarak görmüş saygı göstermişlerdir. Gökyüzünde çakan şimşekler ve düşen yıldırımlar ateş ile ilişkilendirilmiş ve doğrudan tanrısal bir güç olarak kabul edilmiştir. Ateşin demiri şekillendirmedeki gücü, savaşçı toplumlar için büyük öneme sahiptir. Bu sebeple ateş Türkler için de oldukça önemlidir, savaş aletlerini şekillendiren, araç gereçlerini şekillendiren bu gök tanrının hediyesi onlar için oldukça kutsaldır. Demircilerin de yine ateşin dinsel işlevi ile bağ kurdukları, dini vasıflarının da olduğuna inanılmaktadır. Türklerde demircilik kutsal bir meslektir.

Editör: TE Bilişim