Sertan Acar, 70’li yıllarda “Ayşecik” filmlerinin yakışıklı oyuncusu olarak tanındı. Acar’ın sinema macerası ise sadece 2 buçuk yıl sürdü ve iz bırakan rollere imza attı. Diş hekimliğinden emekli olan eski oyuncu şimdilerde, Kerpe’de açtığı oteli işletiyor.

Yeşilçam’ın gelmiş geçmiş en ünlü çocuk oyuncularından Zeynep Değirmencioğlu’nun canlandırdığı ‘Ayşecik’, 70’lere gelindiğinde aşk filmlerinin başrolüdür. Değirmencioğlu’nun o dönem hafızalara kazınan partneri ise birçok filmde birlikte rol aldığı Sertan Acar’dır.

Acar, oyunculuğa başlangıcını doğuran olayların bir Türk filmini andırdığını söylüyor:

“Oyunculuğa 1971 yılında başladım. Başlangıcım da Türk filmi gibidir... Ayşecik yani Zeynep Değirmencioğlu, o zamanlar abimin (Serkan Acar) flörtüydü. Ses mecmuası en yakışıklı futbolcu yarışması yapmış ve abim de birinci olmuştu. Ondan sonra filmcilerin dikkatini çekti ve abime film teklifi geldi. Ardından Zeynep’in karşısında oynayacak kişi olarak Haydarpaşa’da bir deneme çekimi yaptı. Bu deneme çekiminde de Zeynep, abime âşık oluyor. Böylelikle flörtleri başladı. Sonrasında ben de Zeynep’le tanıştım.

İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt kampüsündeki Hukuk Fakültesi’nde Zeynep’in amcasının oğlu okuyordu. Onunla da arkadaş olduk. Ben o zamanlar diş hekimliğinde birinci sınıftım. Bir aralık ayında, Zeynep ve kuzeni beni üniversitenin çay partisine davet etti. Karaköy iskelesinden Kadıköy vapuruna binerken Zeynep, bir anda denize düştü. Ben de onu denizden çıkarıp kurtardım. Babası Zeynep’e onu kimin kurtardığını sorduğunda o da olayı anlatıyor ve ‘Serkan’ın kardeşi’ diyor.

Beni yemeğe davet ettiler. Yemekteyken rejisör Aram Gülyüz de geldi. Bir anda bana, ‘Yanında fotoğrafın var mı, sinemada oynar mısın?’ diye sordu. O zaman sinemada oynamak inanılmaz bir şeydi. ‘Yapamam, bunun dersi vardır falan’ dedim. Zeynep’in babası, Hamdi Bey, senaristti. O da ‘Aram, bir deneme filmi çekelim’ dedi. Aram Gülyüz ‘Ben seni oynatırım. Deneme filmine de gerek yok’ dedi. Ve her şey o gün başladı.”

Sertan Acar, ilk kez sete çıktığında oyunculuğa dair hiçbir şey bilmiyordur. Acar, “İlk filmim ‘Bahar Çiçeği’ydi, Ediz Hun, Zeynep Değirmencioğlu ve ben başroldük. Hava harp okulu öğrencisi olarak Zeynep’in flörtü olarak rol aldım” diyor.

Acar, “O zaman size karşı sette nasıl bir tepki vardı?” sorusuna şöyle yanıtlıyor: “Tüm oyuncular bana karşı mükemmeldi. Hiç yabancılık çekmedim. Heyecandan ne yapacağımı bilmiyordum. Ama gerçekten beni, Aram Gülyüz oynattı. Oyuncular da sette beni o kadar idare ettiler ki... Mesela set arasında ders çalışıyordum. Rejisör, asistanına diyordu ki ‘Git bak, eğer derse dalmışsa onun planını en sona bırakalım.’ Cüneyt Arkın, doktordur. Onun da bana ders çalışırken çok yardımı oldu. İnek tarifi vardır talebelikte, biraz öyleydim.”

Eski oyuncu, o dönem üniversitede de tüm gözlerin kendisine çevrili olduğunu da söylüyor: “Filmlerde rol aldığım zaman tanındığım için derslerde sıkıntı yaşıyordum. Sette makyaj yaparlardı. Makyajı çıkarmayı bilmiyordum. Kız arkadaşlar, yardım ediyordu onu çıkarmak için. Üniversitenin kantine giremiyordum. Tanınmaktan sıkılıyordum da... Kadıköy’de oturuyorduk fakat okul karşıdaydı. Vapurla okula geçiyordum. İstanbul’un nüfusu çok azdı ve herkes birbirini tanıyordu. Herkes vapurda dönüp bakardı. O zamanlar şöhret olmak önemliydi. Dolayısıyla sinemada rol alınca bir anda şöhret oldum. O da biraz sıktı beni.”

73 yaşındaki Sertan Acar, 40 küsur yıl boyunca diş hekimliği yapıyor. 3 yıl önce de emekliliğe ayrılan eski oyuncu, ailesiyle Kerpe’de yaşıyor. Acar, “Kerpe’de doğal bir ortamda yaşıyorum. Hindi, kaz, tavuk, köpeklerim var. KerpeDiem adında bir butik otel yaptık. Bir de deniz kenarında buranın ilk kafesini açtık. Burada ekiyorum, biçiyorum ve yaşıyorum. 17 yaşındaki oğlum Yaman, müziğe çok meraklı. Gitar, piyano çalıyor. Onda o şovmenlik kısım biraz var” diyor.

Eski oyuncu filmlerini arada izlediğini dile getiriyor: “Bazen, bölük pörçük bakıyorum. Tabii insan filmleri görünce eskiye gidiyor... İstanbul’un, insanların şekli şemalı ne farklıymış. İstanbul eskiden çok güzeldi. Onları anıyoruz. Şu anda İstanbul beni acayip sıkıyor. Duramıyorum orada.” Acar ayrıca bir daha oyunculuk teklifi gelirse kabul etmeyeceğini belirtiyor: “Burada böyle çok mutlu ve huzurluyum. Bir daha bir filmde oynamak istemiyorum.”

“Cüneyt Arkın’la Rumeli Hisarı’nda ‘Battal Gazi’nin İntikamı’ filmini çekiyorduk. Cüneyt Arkın’ın oğlunu oynuyorum. Bizanslılar güya çocukken beni kaçırıyor. Ardından babamla savaşıyordum. Rejisör dedi ki ‘kuleye çık, Osmanlı bayrağını çek.’ Üzerimde şövalye elbisesi var. O sırada da setçiler ortalıktan çekildi. Aşağıdan kamerayla gizlice beni çekeceklerdi. Ben koca merdivenleri koşarak çıktım. Tam kulenin en tepesine bir geldim, 2 Japon kadın turist bana bakıyor. O kılıkla beni gördüklerinde korkudan neredeyse kuleden atlayacaklardı. ‘Film’ dememe rağmen asla anlamamışlardı. Çok korkmuşlardı.”

“Zeynep Değirmencioğlu, abim Serkan Acar’ın eşi olduğu için arada görüşüyoruz. Abimle evlendi ve çocukları oldu. Sonrasında o da oyunculuğu bıraktı. Zeynep’le masal filmleri çektik. ‘Sinderella Külkedisi’nde prensi oynadım. Şimdi bu tarz filmler yapılmıyor. Hâlâ televizyonda denk geliyorum.”

Sertan Acar’ın oyunculuk macerası ise sadece 2 buçuk yıl sürüyor ve bir anda beyazperdeyi bırakıyor. Eski oyuncu bunun sebebini ise şöyle anlatıyor: “Zeynep’le arka arkaya 5-6 film çevirdim. Diş hekimliği bölümü o sırada çok zordu. Laboratuvardan sete, setten laboratuvara gece gündüz perişan oldum. Sinemayı bırakmaya karar verdim fakat Yıldız Kenter’le ‘Fatma Bacı’, Cüneyt Arkın’la ‘Battal Gazi’nin İntikamı’ filmlerinin sözleşmesine daha önce imza atmıştım. Onları da bitirdikten sonra bıraktım. Hatta ‘Fatma Bacı’, Türkiye’deki ilk dizi olacaktı. Çok üzülerek kabul etmedim. Diş hekimliğini çok seviyordum ondan dolayı da oyunculuk yapmak istemedim. Hekimlik benim için önce geldi.”

Acar, “Sonrasında oyunculuk teklifleri aldınız mı?” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Geldi, gelmez mi... ‘Yanınıza gelirsem, beni kandırırsınız’ dedim. Sadri Alışık, İzzet Günay, Ediz Hun, Cüneyt Arkın, başlı başına bir mucize kadın Yıldız Kenter... Eski oyuncuların hepsi ama hepsi çok kültürlüydü. Kötü ya da yan rollerde oynayanlar bile kültürlü ve farklı insanlardı. İş terbiyesi olan, saygılı... Eskiden negatif filmlerle çekimler yapıldığından, sahneyi iki defa çekme şansı da yoktu. O yüzden kamera arkası şakalar, şımarıklıklar yoktu. Eski oyuncular, yapımcılar, set işçileri hep kahramandı.”

Editör: TE Bilişim