Meclis Başkan Vekili Celal Adan'ın bir sözü üzerine, HEDEP milletvekilleri meclis kürsüsünü işgal ettiler. 

Toplumu ayrıştırmak, Adan'ın sözünü Kürtlere teşmil etmek için çırpınıp durdular. 

Söz çirkindi ama Sırrı Sakık'ın o mecliste yaptıkları daha çirkindi. Sakık birçok defa meclisinde oturduğu milleti aşağıladı, soykırım yapmakla suçladı. Ağzını her açtığında zehir akıttı. 

HEDEP ve selefleri, meclis imkanlarını hep toplumu bölmek için kullandılar. Önceki gün Hakkâri milletvekili Öznur Bartin, Meclis kürsüsünde Kobani zaferini kutladı, Kürtçe kısa bir konuşma yaptı. Mecliste en ufak bir tepki sesi yükselmedi. Yüz bulurlarsa Eruh-Şemdinli baskınlarını, Öcalan'ın doğum gününü de kutlamak isteyeceklerinden şüphe yok. 

MHP Genel Başkanı Bahçeli, grup toplantısında sert bir konuşma yaparak Celal Adan'a sahip çıktı, HEDEP'e "aklınızı başınızdan alırım" diyerek tehditler savurdu. Siyaset bir uzlaşma, birlikte yönetme sanatıdır. Doğru olan problemleri konuşarak, tartışarak çözmektir. Lakin HEDEP ve öncülleri hiçbir zaman uzlaşmacı bir siyaset izlemediler. Seçmenlerini genel kitleden koparmak, topluma yabancılaştırmak için hep çatışmacı bir dili tercih ettiler. 

MHP Genel Başkanı'nın tepkisi doğruydu ama yeri grup toplantısı değildi. HEDEP'liler kürsüyü işgal edip bağırıp çağırırken MHP milletvekilleri seyretmekle iktifa etti. Doğrusu da buydu. Lakin illa gider yapılacak, tepki gösterilecekse onun yeri grup toplantısı değil, kürsüyü işgal edenleri tutup oradan atmak, orada, o kürsüde konuşmaktı. HEDEP'liler mecliste esip gürlerken susup, grupta biz bize iken hava atmak yiğitlik değil, ucuz kahramanlıktır. 

Dahası şudur; MHP lideri seçim öncesi her iki konuşmasının birinde HDP'nin kapatılması gerektiğini söylüyordu. Yargıtay Savcısına çağrı yapıyordu. Genel seçim siyasetini neredeyse HDP'nin kapatılması üzerine kurmuştu. Seçim geçti, HDP kapatılmadı. PKK'nın uzantıları YEŞİL SOL ittifakı ile seçime girdiler. Vekil sayılarını artırdılar. Seçimden sonra HDP'nin içini boşaltıp bir tabela partisi haline getirdiler. Bahçeli'nin seçimden sonra- kapatma çağrıları da- tavsadı. Neredeyse konuşulmaz oldu. Muhtemelen Yerel Seçimlere az bir zaman kala bir defa daha -HDP kapansın-seanslarına tanık olacağız. Seçimden önce, zaten kendi kendini kapatmış olan HDP belki kapatılarak HDP’nin suyunun suyundan bir defa daha yararlanacaklar. 

Bölücülük niçin bir türlü bitmiyor? sorusunun cevabı işte burada yatıyor. Bölücülük üzerinden kar-zarar hesabı yapıldıkça bu mesele kanamaya devam eder. Doğru olan, bu gibi meseleleri siyasi fayda konusu etmemektir. 

TBMM, milleti temsil eder, etnik veya mezhebi temsil olamaz. Milletvekilleri Türkiye'yi meydana getiren illerin temsilcisidirler. İlleri temsil de etnik veya mezhep eksenli değildir. Lakin, PKK'nın siyasi uzantıları hiçbir zaman milletin tamamını temsil gayesi taşımadılar. Ülkeyi kabileleştirmek için meclisin imkanlarını kullandılar. Apo’ya " ben kendimi yetim saymıyorum, çünkü babam sensin" diyen Sırrı Süreyya Önder tıpkı Celal Adan gibi Meclis Başkan Vekilliği yapıyor. Türk milletine soykırımcı diyen Sırrı Sakık milletin parası ile saltanat sürüyor. Yargı Kobani kalkışmasını yargılarken, meclis kürsüsünde Kobani zaferi kutlanıyor.  

Siyasete dahil edilmek de bir bütünleştirme, aşırılıkları törpüleme yoludur. Herkes siyaset yapmalı ama kimse siyasetin gücünü milletin aleyhine kullanamamalıdır. Bu iş toplumun memelerinden- oy sağmanın- bir aracı olarak görüldükçe biri yapar biri bozar. Asker dağ -bayır demedin terörist peşinde koşar, MİT nokta operasyonlar yapar, onların susturduklarının yerine meclisteki kravatlı bölücüler konuşur. Bu kafayla bölücü ihanet biter mi?