Milliyetçilik, milli devletin sigortasıdır. Onu tasfiye etmeden milli devleti tasfiye edemezsiniz. Son yıllarda usul usul, alıştıra alıştıra yapılan budur. Hem de milliyetçi- geçinenlerin- eliyle.

Geçen hafta Alparslan Türkeş vakfının rahmetli Türkeş'in doğum günü münasebetiyle düzenlediği toplantı , nereden yönlendirildiği belli olan bir grup tarafından basıldı.

Her biri hayatının uzun bir döneminde milliyetçiliğe hizmet etmiş yaşlı başlı insanlar dövülmeye kalkıldı. Milliyetçilik yaptığını düşünen bu kişiler babaları, dedeleri, ağabeyleri yaşında olan -milliyetçilik tarihinin- köşe taşı olan insanlara saldırdılar.

Bahçeli'den itibaren MHP'nin getirilmek istendiği nokta budur.Hedef, Milliyetçiliği bastırarak, iktidar alternatifi olmasını, büyümesini, bu ülkeyi yönetecek güce ulaşmasını engellemek.

Son yıllarda Türk milliyetçiliğini kim büyütmek istemişse, mutlaka sözlü veya fiili saldırıya uğramıştır. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, Meral Akşener, Sadi Somuncuoğlu,Ümit Özdağ, Selçuk Özdağ, Y.Selim Demirağ,Murat İde ve daha birçokları gibi. Fiili saldırı yapamadıklarını da ispiyonlayıp içeri atmak istemişlerdir. Alper Aksoy, Servet Avcı, Cengiz Güler,Adnan İslamoğlu, İsmail Türk,Ramazan Akgün, Z.Abidin Kıymaz ve şahsım gibi. Milliyetçiliği bu yolla baskı, cebir, şiddet kullanarak Bahçeli üzerinden denetlemek, gücünü sınırlamak, belli hudutlarda tutmak istiyorlar. MHP gençliğini, milliyetçilerin iktidarını engellemek için kullanmaya çalışıyorlar.

Nitekim baskından sonra MHP'li yetkililerin yaptığı açıklamalar bu gerçeği bütün çıplaklığı ile ortaya koydu. Bahçeli ve Semih Yalçın Ankara Büyük Şehir Belediye başkanı Mansur Yavaş'ı hedef alan, açıklamalar yaptılar. Halbuki rahmetli Türkeş için yapılan programla Mansur Yavaş'ın ilgisi yoktu, bunu kendisi de açıkladı.

Peki durup dururken niçin Mansur Yavaş hedef haline getirildi?

Çünkü Mansur Yavaş bütün anketlerde CB adayı olması halinde Erdoğan'a en az yirmi puan fark atıyor. Çünkü Yavaş, engellemelere, yetki kısıtlamalarına rağmen başarılı bir belediyecilik örneği sergiliyor. Erdoğan'ın bir daha seçilmesi için Yavaş gibi muhtemel rakiplerinin itibarsızlaştırılması, milliyetçilerin gözünden ve gönlünden düşürülmesi gerekiyor. Bahçeli, Yavaş'la tabanı arasında bir kutuplaştırma yaratabilirse milliyetçilerin oylarının Yavaş'a gitmeyebileceğini düşünüyor. Erdoğan'ın önünü açmak için bir Türk milliyetçisinin önünü kesmek, milliyetçilerin ilk defa önlerine çıkan Cumhurbaşkanlığı hayalini yok etmek istiyor.

Bugün iki Türk milliyetçisi Cumhurbaşkanlığına çok yakın. Birincisi elbette sayın Meral Akşener, öteki sayın Mansur Yavaş. Bu iki isim sivil, demokrat, barış dili kullanan bir milliyetçiliğin ne ve neler yapabileceğini gösterdiler. Milliyetçiliği, MHP'nin dar kalıplarından çıkararak millete taşıdılar. Milliyetçiliği iktidarın alternatifi haline getirdiler. Bundan ancak Türk milliyetçiliği ile problemi olanlar rahatsız olur. Bahçeli, bu tavrıyla milliyetçilerle Yavaş arasına mesafe koyamadı tam tersine milliyetçilerin kendisini biraz daha anlamasına vesile oldu. Milliyetçilik bir partinin veya bir şahsın mülkü değil, her Türk vatandaşının düşünce dünyasının bir parçası olmalıdır. Bunun yolu da milliyetçiliği, ona hizmet edenleri topluma tanıtmak ve sevdirmektir. Türkeş'i bu millete tanıtmanın, sevdirmenin, anlatmanın neresi yanlış?

Milliyetçilik, milliyetçiliğin üzerine bir kabus gibi çöken bu kadrolardan yakasını kurtarmadıkça kendi kendini yiyen, tüketen bir hareket olmaktan kurtulamayacaktır. Kavga hiç bir hareketi büyütmez. Korkutur, ürkütür, insanları başka yerlere savurur. Bugün robotlaştırılmış, doğru ile yanlışı tefrik edemez hale getirilmiş gençler vasıtasıyla milliyetçilik tasfiye ediliyor. Sistem, kontrol dışı bir milliyetçilik istemediği için bu saldırılara göz yummakta, saldırganları korumaktadır. İşte Milliyetçiliğin, MHP'de küçülüp, MHP dışında büyümesinin sebebi budur!