Bir ülke nasıl kötü yönetilir dersinde gibiyiz. Ülke yanıyor, feryatlar göğe çıkıyor,yangınları söndürmek için ne bir plan, ne de etkili bir müdahale var. Zaten planın olmadığı yerde etkin müdahale de olmaz.

Belediye başkanları yalvarıyor, THK'nın hangara attığınız uçaklarını verin biz kullanalım diyor, alın kullanın diyen tek bir yetkili yok. Çünkü her şey bir kişiye bağlanmış, kimse onun izni olmadan herhangi bir yetki kullanamıyor.

Sanki THK'nın uçakları kullanılınca itibarları sarsılacak, boyaları dökülecek. 2019'da uçuşa hazır olan uçaklar aradan 1.5 yıl geçmeden nasıl uçamaz hale gelir?

Bir defa daha anlaşılıyor ki, kayyum siyaseti kurumları yönetme, imkanlarını millet hizmetine sunma yönetimi değildir, bir çökme siyasetidir, bugüne kadar hiç bir kuruma da  faydası olmamıştır. Son örneği THK'dır. Kayyumun görevi yönetmek değil, kurumu iktidarın arzularına hizmet eder hale getirmektir.

Bir ülkede bu kadar yaygın yangınlar varken, THK kayyumunun  ilk yapacağı iş,  hangarlara koşarak atıl halde bekleyen uçakları çalışır hale getirmek olmalıydı. Düğünlerden arta kalan vakitlerini THK'ya ayıran kayyumun bugüne kadar bu yönde bir teşebbüsüne şahit oldunuz mu?

Harekete geçmek için daha ne olması gerekiyor?

Ya belediye başkanlarının yakarışlarının cevapsız bırakılmasına ne demeli?  Uçakları verin biz tamir edip, uçuralım diyenlere teşekkür etmek varken, itibarları artar korkusuyla bundan mahrum bırakmak hangi vatanseverlikle izah edilebilir. Ülke yönetilemiyor, kriz masası doğru çalışmıyor, çünkü  koordinasyon yok, çünkü tek adamın dışında kimse yetki kullanamıyor, çünkü oy hesabı o güzelim ormanları korumaktan önce geliyor.

Orman duyarlılığı olsa,7334 sayılı Turizmi Teşvik Kanununda değişiklik yaparak Turizm bölgeleri dışında kalan ormanlık alanlar bile Turizme açılır, sınırlarını tespit görevi CB'ye bırakılır mıydı? Bir Cumhurbaşkanının turizme açılacak ormanlık alanlarla ne işi olabilir? Turizm alanlarına sınır çizmek ne zamandan beri Cumhurbaşkanlarının görev alanına giriyor? Cumhurbaşkanları müteahhit değildir, ihaleleri değil, ülkeyi yönetmekle görevlidirler.

Bir haftadır ülkenin nasıl yönetilemediğini, bürokratların nasıl yalanlarla toplumu uyutmaya çalıştıklarına tanık oluyoruz. Çünkü kimsenin vatandaşa verecek haklı bir cevabı yok, böyle olunca da yalana başvurarak tepkileri üzerlerinden atmaya çalışıyorlar.

Bu başkanlık sistemi değil, nefsimin Türkiye'si, egomun rejimidir.Onun için de hiç bir şey düzgün işlemiyor. Her yıl 200-230 arası yangın yaşayan bir ülkenin tek bir yangın söndürme uçağı olmaz mı? Olanlar  da böyle hangarlarda çürümeye terk mi edilir?  Böyle halka, böyle yönetim, herkes layık olduğu şekilde yönetilir.Türkiye batıyor, hala dindar yönetim yalanı ile kendini avutanlar var. Bir halk, dini kullanmakla dindarlığı ayırt etmediği müddetçe bu tür felaketler kaçınılmaz olur. Ortada dindar bir yönetim yok, dini istismar eden bir yönetim var.Kaldı ki yöneticide, dindarlık değil, ehliyet şartı aranır. Bu milletin hem dinini, hem de vatanını tarumar ettiler. Bu kafa değişmedikçe bu yağma bu plansızlık ve bu keyfimin yönetimi maddi ve manevi varlığımızı kemirmeye devam eder.