İktidar mensuplarından kürsüye kim çıksa sağlıkta yaptıkları gelişmeleri ve savunma sanayide yapılan hizmetleri öve öve bitiremiyorlar. Halbuki savunma sanayindeki çalışmaların temeli 80’lı yıllarda atılmıştır.

7 Kasım 1985 tarihli ve 3238 Sayılı Kanun ile "Savnma Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı" adıyla kuruldu. Tabii olarak gelen her iktidar üzerine ilave yaparak günümüze kadar geldi. Yılların birikimi olarak bakmak lazım. Cumhurbaşkanı damadına devlet imkanlarını da önüne serince İHA’da üretilir, SİHA’da üretilir. O imkanlar bana verilse belki ben daha fazlasını yapabilirdim.

Her neyse;
Burada asıl irdelemek istediğim konu Sağlık Teşkilatı. Tamam geçmişte sağlık teşkilatı pek iyi değildi. Ama olayı o günün şartları içinde değerlendirmek lazım. Türkiye büyüdükçe ve buna paralel olarak, gelişen teknoloji ile birlikte sağlık teşkilatında da birçok yenilikler getirildi. Önemli olan bu getirilen yeniliklerden vatandaş ne kadarından istifade ediyor. Ranta dayalı öyle devasa şehir hastaneleri kurmakla olmuyor bu işler.

Günlük haberlerde okuyoruz. Filanca ilde filanca hastanede hasta yakınları doktoru dövdü. Bu ve buna benzer haberleri sık sık duyuyor ve televizyonlardan izliyoruz. Bunları savunmak için söylemiyorum. Şiddeti asla savunmam mümkün değildir. Ama öyle olaylar oluyor ki insanın tahammül sınırlarını zorluyorlar. Samsun OMÜ Tıp Fakültesi’nde 28 Kasım günü yaşadığım sıkıntıları anlatayım bana hak vereceğinizi zannediyorum

Eşim Müjgan beyin kanaması geçirdi ve 6 ay OMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Yoğun Bakımda kaldı. 26 Ağustos’tan beride evde tedavisine devam ediyoruz. Bilinci kapalı, sadece nefes alıyor. Bu durumda hastaneye götürme ve eve getirme 112 Acil’in işidir. Ancak birde Sağlık Bakanlığının evde bakım servisi var. Daha önceden bilgi verilmek üzere hastamızı istediğimiz hastaneye götürüyorlar. Ogün yine bizi evde sağlık ekibi ambulansla götürdü ama bize dediler ki; saat 15:00’e kadar ararsanız biz geliriz. Ama o saatten sonra112 Acil servisi aramak zorundasınız dediler.

Hastane’nin 3 nolu kapısından giriş yaptık.Bize bir sedye verdiler. Ancak sedyenin baş kısmı kaldırılmış ama asla inmiyor. Eşim tabiri caizse iki büklüm vaziyette. Gırtlağında trakeastomi (Rahat nefes alamadığı için gırtlağı delinerek takılan cihaz) takılı ve sürekli aspire edilmesi lazım (Ciğerlerinde biriken balgamı vakumla alma işlemi) Başka sedye istiyorum yok sedyelerin hepsi bozuk diyorlar.

Koca Tıp Fakültesinde sedyeden anlayan bir Allah kulu bulamadım. Hastamızı Gastroenteroloji servisine getirdiğimiz için Hastane Acil servisi o bizim hastamız değil diye sedye vermiyor. Hastaneler Başmüdürünü arıyorum abi ben toplantıdayım bana mesaj at diyor. Mesaj atıyorum dönüş yok. Zaman geçiyor hastamın aspire edilmesi lazım. Sedyede ne yatırabiliyoruz ne kaldırabiliyoruz.

Tekrar Acil Servise gidiyorum. İyice zıvanadan çıkmıştım. Sizin amiriniz kim ben onunla görüşmek istiyorum dedim. Oradan memurlardan birisi benim çok sinirli bir halde olduğumu anladı ve al bari ama giderken geri bırak demez mi? Yavrum cebime koyup eve götürecek değilim. İstiyorsan kimlik al, istersen para vereyim. Benim şu anda başka hiçbir şeyi gözüm görmüyor dedim.

Arada başka sıkıntılarda yaşadık ama uzatmayalım. Eşimin Peg’i değişecekti. (Karnından beslenmesi için hortumla mideye sabitlenen bir mekanizma) Saat 16:30’da ameliyatı tamamlandı.

Doktora dedim ki bakın bizi evde sağlık ekibi getirmişti. Saat 15:00’ten sonra çalışmıyorlar. Sizin bir form doldurmanız lazım ve o form ile hastamızı eve götürmek için 112 Acili çağırmamız gerekiyor dedim. Doktor bizim öyle bir formumuz yok dedi ve küçük not kağıdına hastanın eve gönderilmesi gerektiğini yazdı ve bunu Acile götürün oradaki arkadaşlar sizi eve gönderir dediler.

Acil servis sabah olduğu gibi o hasta bizim hastamız olmadığı için biz form veremeyiz diyor. Gece Amiri ise form gelmeden ben 112 Acili çağıramam diyor. Kaldık ortada. Zaten bütün poliklinikler saat 16:30’dan sonra kapandığı için geri dönüp ilgili doktoru bulmam ve form doldurmam mümkün değil.

Saat olmuş 17:00. Sadece Acil servis açık. İdare amirine diyorum ki form yok 112 acili çağırmıyorsun. Peki bu hasta burada ortada mı kalacak sen buranın sorulusu olarak bir çözüm bulman gerekiyor dedim. Benim başka bir şey yapmam mümkün değil diyor başka bir söz söylemiyordu. Benim yerimde siz olsaydınız ne yapardınız? İdare amirini dövmemek için kendimi çok zorladım.

112 Acil de tanıdığım bir arkadaş vardı. Onu cepten aradım ve durumu kendisine izah ettim. Abi hemen ben devreye giriyorum. Mutlaka seni aldıracağım ama biraz beklemen gerekecek dedi. Nitekim o arkadaşın gönderdiği veya yönlendirdiği ambulans bizi aldı ve evimize gelebildik.

Hani sağlık teşkilatı nerede?

Konuşunca mangalda kül bırakmayan yöneticiler nerede? Eksiği var fazlası yok. Bazı detayları da es geçerek o gün çektiğim sıkıntıları aktardım. Ölçtürmedim ama o gün benim tansiyonum mutlaka tavan yapmıştı. Şimdi böyle bir ortamda adam da dövülür, daha kötü olaylarda olabilir. Buna meydan vermemek lazım. Peygamberimiz kolaylaştırıcı olun, zorlaştırıcı olmayın diyor. Halbuki bizim yöneticilerimiz üzerlerine sorumluluk almamak için her türlü zorluğu çıkarıyorlar.

İnsanlık bu mu?

Sağlık bu mu?
 
NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE VE DİYEBİLENE