İtibardan taviz olmaz denilen sarayda, Anadolu insanının her gün yediği içtiği (!) türden ikramlar yapılmış.

Bu ikram, güdümlü medya dışında soysal medya da oldukça eleştirildi.

Yandaşlar, “Ne yani Kuru-Pilav mı olsaydı?” diye aklınca savundular. Demek ki kuru-pilavı bile yiyemeyenlerden haberleri yokmuş. Çok yazık ülkem adına!

Menü gayet enteresan, bizim damak zevkimize ne kadar uygun o da tartışılır, fakir-fukara, garip-guraba edebiyatı yapanların damak zevki ne çabuk da değişivermiş öyle. Hayret!

İkramın basına yansıyan listesi, İÇECEKLER:

Ejder meyveli Smoothie (Chia tohumu eşliğinde) çok tanıdık bir içecek değil mi? Efuli (Liçi meyvesi eşliğinde), Aloevera (Starex meyvesi eşliğinde), Bakın bunlar hem YERLİ hem de öz be öz milli! Sunum devam: Orman meyveli special, bahçe naneli limonata, taze sıkılmış portakal, taze sıkılmış greyfurt, taze sıkılmış havuç, taze sıkılmış elma basit içecekler sınıfından.

YİYECEKLER:

Bu bölümde de gayet basit ve tanıdık ikramlar: Petaşur içerisinde Çerkez tavuğu, zencefilli somonlu suşi, tartalet içerisinde Antakya usulü Humus, Susamlı Levrek simidi, Aydın usulü kuzu çöp şiş. (Medya’dan öğrendiğimiz şekliyle)

Elbette bunlar ikram edilir. Edilmesinden de kıvanç duyulur da!? Zenginliğin ve kalkınmışlığın bir göstergesi olur amma:

Sarayda bunlar yenilip içilirken esnaf ve işveren Dolar sabah ne olacak; korku ve endişesi ile yatakta fır dönmekteydi.

Asgari ücretli, durdurulamayan Dolar karşısında sabun gibi eriyen maaşının derdiyle, kara kara düşünmekteydi.

Emekli-memur ve işçiler, ne oluyor yahu? Bu Dolar’ın şımarıklığı nedir, maaşım neden % 40 eridi, yok oldu diye kaygılardaydı.

Çiftçi kardeşlerimiz, malım ne olacak, acaba seneye ürün eksem mi ekmesem mi daha kârlı çıkarım hesabında idiler.

Bazı Sahabelerin zaman zaman açlıktan guruldayan midelerini susturmak için midelerine taş bastıkları söylenir. İki cihan Peygamberinin de iki hurmayla iftar ettiği anlatılır ilahiyatçılarca.

İslam bu iken, İslam sadeliği yeğlerken, “Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.” Diyen bir dinin temsilcilerinin, böylesine Milli ve Yerli sade (!) ikramda bulunmalarını nereye nasıl koyacağız?

Bu israf, bu lüks ve bu şatafatı görenler hızla İslam’dan uzaklaşmaktalar ve “Din bu ise, böyleyse; biz yokuz demekteler” Ben asla yoklukta değil, varlıkta ve zenginlikte eşitlik isteyen biriyim

İslam’ı yaşadığını söyleyenlerin, derhal kendilerini bir ÇEK etmeleri gerekmektedir. Gittiklerini söyledikleri Peygamber yolundan; sanki makas değiştirmiş gibiler.

Esen kalınız.