Akşener, MHP lideri Bahçeli için "Küçük ortak, 'Öcalan canisi HDP'ye tarafsızlık çağrısı yapın diyorsa bunu görmezden gelemezdik' diyor. Dün flu görüyordu. Bugün görmeden duramıyor. Küçük ortak deyince kızıyor. E ne diyeyim? Eş başkan mı diyeyim?" dedi.

Akşener şöyle devam etti "Hani her başarılı erkeğin ardında bir kadın vardır derler ya, her başarısız iktidarın ardında bir Bahçeli vardır. Bu kişi girdiği her ortaklığı kurutuyor. Biz ucuz atlattık. İyi ki bizi attı. Sayın Bahçeli'ye teşekkür edeyim. Terörist başının mektubuna sahip çıkarak, illet, zillet diyerek İYİ Parti'yi kurmanın ne büyük bir ihtiyaç olduğunu cümle aleme kanıtladı."

Akşener'in açıklamalarından öne çıkan kısımlar şu şekilde:

"ERDOĞAN'A SORUYORUM"

"Her geçen gün artan bir ilgiyle bizleri takip eden, destek olan aziz milletimizi muhabbetle selamlıyorum. Birkaç gün önce kara kuvvetlerimizin 2228. Yılını kutladık. Gittikleri yerde mazlumu koruyan ordumuzu, gazi meclisimizden saygıyla selamlıyorum. Tarih şahittir ki Mehmetçiğin postalının bastığı yerde gül biter. Kağıttan kaplanmış diye ordumuza hakaret edenleri, Genelkurmay Başkanı'nı 'örgüt lideri' diye tutuklayanları, 'kumpas davasının savcısıyım' diye övünenleri Allah’a havale ediyorum. Ülkemiz yepyeni bir dönemi eski ve büyüyen sorunlarla karşılıyoruz. Zaman zaman devletlerin sorunları olur ama bu kez aynı hatalara tekrar düşen bir iktidar var. Dünya birkaç gündür Japonya’daki G-20 zirvesini konuşuyor. Türkiye’ye yaptırım planlayanlara, tezgah hazırlayanlara karşı devletimizin yanındayız. Trump ile görüşme maalesef rehin alındığımızı ortaya koydu. Dünün 'Eyy Trump’ı, bugünün 'dostum Trump’ı' papazı da bırak dedim bırakıverdi dedi. Trump’ın açıklamalarında yaptırımların gündemden düştüğüne dair bir izlenim yok. Görünen o ki S-400’ler alınsa bile depolarda çürüyecek, gıcır gıcır patriotlar, Boeingler alınacak. İktidar, Suriye’deki hatalarını küçük bir ölçekte Libya’da yapmaya devam ediyor. Libya’da serbest bırakılan vatandaşlarımıza ve ailelerine geçmiş olsun diyorum. Allah aşkına, şu anda sapır sapır dökülen uyduruk sisteme Türkiye neden geçti? Ben sayın Erdoğan’ın bir kez daha fena halde tufaya getirildiğini, bu sefer de yakın çevresi ve ortağı tarafından kandırıldığını düşünüyorum. Sayın Erdoğan’a soruyorum. Yapılan her yanlış icraatın sorumlusu değil misiniz? Ak Parti ile milletin arasına zengin, şımarık yöneticiler girdi. Bunlar şahsi tercihleriniz, ama bizi ilgilendiren kısmı milletimize verdiği zarar. Siz her şeyi bildiğinizi sanıyorsunuz, zararı milletimiz ödüyor. Millet fırsat eşitliği ve hakça bölüşme istiyor, siz beş müteahhite veriyorsunuz."

'MİLLET EHİL OLANI SEÇMEDİ' DEMEK CUNTA KAFASIDIR

"Hiçbir şey için değilse sizi o makama getiren milletimize vefalı olun. Ama iktidar ve küçük ortağı milletin sözünü anlamadılar. Lafa gelince milletimizi sorgulamıyoruz diyorlar ama millete sitem ediyorlar. Milletle inatlaşan hiçbir siyasi hareket ayakta kalamaz. Seçimle elde edemediklerini, sandığa darbe ile yapamadıklarını vesayetle almaya çalışıyorlar. 'Millet ehil olanı seçmedi' demek cunta kafasıdır. Sayın Erdoğan’a bir kez daha hatırlatıyorum. Siz millete kendinizi anlatamadığınız için değil, milleti anlamadığınız için yenildiniz. Siz milletin feryadını duymadınız. Milletle aranızda 1100 odalı Saray ve 3000 koruma koydunuz. Saray'la saadet olmaz. Saray öyle bir paralel evren ki milletin sesini duyamazsınız."

"31 MART'TAN ÖNCE BEKA DİYENLER TERÖRİSTBAŞI İLE MEKTUP ARKADAŞI OLDU"

"31 Mart’tan önce beka diyenler, Öcalan avukatları ile görüşsün dedi, teröristbaşı ile mektup arkadaşı oldular. Küçük ortak teröristbaşını dinleyin dedi. Milletimiz gerçekleri biliyor. İktidar sadece teröristbaşından değil aynı soyadını taşıyan herkesten medet umdu. Öyle laflar ediyorlar ki özürleri kabahatlerinden büyük. Küçük ortak Öcalan canisi HDP’ye tarafsızlık çağrısı yapıyorsa bunu görmezden gelemezdik dedi.. Dün flu görüyordu bugün görmezden gelemiyor."

"AÇILIMLARI SAKIN AKLINIZDAN GEÇİRMEYİN"

"Sayın Erdoğan ‘Ben Osman Öcalan’ın kırmızı bültenle arandığını bilmiyordum’ dedi. Kendisi kandırıkçılar tarafından senelerce kandırılıyor. Bir de bu rezilliğe imza atanlara, bu işe sahip çıkıyor. TRT ekranlarına çıkarılan karakollarımıza saldırmış, 74 vatan evladını şehit etmiş bir alçaktır. Hadi bizi saf sanıyorsun da mahşerde peygamber efendimize komşu şehitlerimize nasıl anlatacaksın. TRT devletin televizyonudur. Milletin sözcüleri olan muhalefete kapattığınız TRT’yi terörün eli kanlı alçaklarına açamazsınız. İktidar partisini uyarıyorum. Milletin kararı ile mağlup oldunuz. Terör örgütleri ile aranıza mesafe olsun. Açılımları sakın aklınızdan geçirmeyin."

"NE ZAMAN SURİYELİLER DÖNER, O ZAMAN TEŞEKKÜR EDERİM"

"Sayın Erdoğan bana yaptıklarımız için neden teşekkür etmiyorsun diye soruyor. Sen yol yaptın diye teşekkür isteyemezsin. Allah 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nü yapanlardan razı olsun. Sen yapsaydın Asya ile Avrupayı birbirine bağladık diye teşekkür beklerdin. O ballı ihaleleri alanlar teşekkür etsin sana. Milletin cebinde o köprülerden geçecek para bırakmadın. Gençlerin işi, araba alacak parası yok. Onlar için ne yaptın? Ne zaman Suriyeliler evine döner o zaman teşekkür ederim. Milletin kanını emen hırsızlardan hesap sorarsanız o zaman teşekkür ederim. 3-5 müteahhidin cebini doldurdun diye teşekkür etmem."

"HER BAŞARISIZ İKTİDARIN ARKASINDA BAHÇELİ VARDIR"

"Yol da yapacaksınız, ekonomiyi düzelteceksiniz bunlar sizin göreviniz. Yaparsanız iktidarda kalırsınız, yapamazsanız gidersiniz. Sayın Erdoğan bana İçişleri Bakanlığım döneminde neden yol yapmadığımızı sordu. Tabi teröristbaşının kardeşinin kırmızı bültenle arandığını bilmeyen birinin İçişleri Bakanı’nın görevinin terörle mücadele olduğunu bilmemesi normal. Ben Türkiye’deki en etkili terörle mücadeleyi yaptım. Sana tavsiyem, her türlü evrak elinin altında. Bu 8 ayda hangi emirleri imzalamışım, hangi kritik kararları almışım öğren. İçişleri Bakanı’nın görevini asayişi sağlamak olduğunu öğrenin. Sen küçük ortağınla yetineceksin. Bizden sayın Bahçeli gibi olmamızı sakın bekleme. Hani her başarılı erkeğin ardında bir kadın vardır derler ya, her başarısız iktidarın arkasında bir Bahçeli vardır. Her ekonomik krizin arkasında bir Bahçeli vardır. Bu şahsiyet girdiği her ortaklık yerinde durmuyor. Allah'a şükür biz ucuz atlattık. İyi ki bizi attı. Ben sayın Bahçeli'ye bir teşekkür ederim. Teröristbaşının mektubuna sahip çıkarak, illet, zillet diyerek İYİ Parti’yi kurmamızın nasıl doğru bir karar olduğunu gösterdi. Biz milletimizle İstanbul’da demokrasiye sahip çıkmamız birilerini kızdırdı. Kendini milletin üstünde görenlere sizden büyük Allah var dedik. Ayrıştırmadan, iftira atmadan siyaset yaptık, kin ve nefret dilini bırakın dedik. Milletimiz bizin sevgi dilimize onay verdi. Bu tablo karşısında akıllı olan sözlerini gözden geçirir. Milletin şamarını yediniz hala mı anlamıyorsunuz? Bunların esas dertleri benimle ve İYİ Parti ile…"

Konuşmanın tamamı

Değerli milletvekilleri, kıymetli misafirler, sevgili gençler, değerli basın mensupları;

Sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Her geçen gün artan bir ilgiyle bizleri takip eden, destek olan aziz milletimizi, muhabbetle selamlıyorum.

Hoş geldiniz.

Birkaç gün önce, kara kuvvetlerimizin kuruluşunun 2228. yılını kutladık.

Gittiği yere adalet ve hürriyet götüren, mazlumun ümidi, zalimin korkusu olan, kahraman Türk ordusunu, Gazi meclisimizden selamlıyorum.

Tarih şahittir ki, Mehmetçiğin postalının değdiği yerde gül biter.

Allah sizleri korusun.

Ordumuz daima muzaffer olsun.

“Kağıttan kaplanmış” diyerek ordumuza hakaret edenleri,

fetonun elinden tutup kozmik odaya götürenleri,

Genelkurmay Başkanı’nı, “örgüt lideri” diye tutuklayıp, ordumuzu terör örgütü ilan edenleri,

kumpas davalarının savcısı olmakla övünenleri, bir kez daha Allah’a havale ediyorum.

Bu vesileyle, Ergenekon kepazeliğinin sonucunda, beraat eden tüm mağdurlara geçmiş olsun diyorum.

Aziz milletim;

Ülkemiz yepyeni bir dönemi, eski ve büyüyen sorunlarla karşılıyor.

Yurtiçinde ayrı, yurtdışında ayrı sorunlarla uğraşıyoruz.

Zaman zaman, devletlerin sorunları olur…

Fakat bu kez, yaşananlardan ve sonuçlarından ders çıkarmayan, aynı hatalara tekrar tekrar düşen bir iktidar var.

Dünya birkaç gündür, Japonya’da yapılan G-20 zirvesini konuşuyor.

Konuşuyor ama, zirvedeki görüşmelere dair, Türk milletine bambaşka bir hikâye anlatılıyor.

Borazan medyanın “Trump bizi seviyor. Yaptırım falan da olmayacak.” manşetlerine aldanmayın.

Bu konudaki tavrımızı daha önce açıklamıştım.

Türkiye’ye yaptırım planlayanlara, tezgâh hazırlayanlara karşı, elbette devletimizin yanındayız.

Ancak, düne kadar düşman olan Trump’ı,

“cici çocuk” ilan eden medyaya bakmayın siz…

Osaka’da, G-20 Zirvesi’nde, Sayın Erdoğan’ın Trump’la yaptığı görüşme,

maalesef rehin alındığımızı ortaya koydu.

Trump, yaptığı basın açıklamasında;

Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna geçemeyeceğini ilan etmekle kalmadı,

bu talebini Erdoğan’ın kabullendiğini ifade etti.

Ayrıca dünün “Eeeeey Trump’ı”, bugünün “dostum Trump’ı”,

Erdoğan’dan koparamayacağı bir şey olmadığını vurgularcasına,

“Papazı da bırak dedim, bırakıverdi” dedi.

Borazan medyada “S-400 sorunu çözüldü, yaptırım gelmeyecek” nidaları atılırken,

Trump’ın açıklamalarında, yaptırımların gündemden düştüğüne ilişkin herhangi bir ifade yok.

Elimizde sadece Erdoğan’ın, “Trump’tan yaptırım izlenimi almadım” açıklaması var.

Sürekli herkes tarafından “kandırılan”, “insan sarrafı” Erdoğan’ın,

bu konuda yanılma ihtimali bence oldukça yüksek.

Anlaşılıyor ki, S-400’ler alınsa bile, bir depoda küflenmeye terkedilecek,

vatandaşın parasıyla gıcır gıcır Patriotlar, Boeingler alınmaya devam edilecek.

Görüldüğü kadarıyla Sayın Erdoğan içine çekildiği tuzağın farkında bile değil,

bir silah satma yarışının aktörü oldu çıktı.

Bunun yanında, Libya’da olanlar, iktidarın yaşananlardan ders çıkarmadığının bir başka kanıtıdır.

İktidar, Suriye’deki hatalarını, şimdi daha küçük bir ölçekte Libya’da tekrar ediyor.

Suriye’deki kankalarıyla birlikte attığı adımlar, 6 vatandaşımızı, Libya’da çatışan taraflardan birinin eline rehin etti.

Bu vesileyle, serbest bırakılan vatandaşlarımıza ve ailelerine geçmiş olsun diyorum.

Aziz Milletim, değerli milletvekilleri;

Yaşananlara baktıkça, aklımdaki sorular artıyor.

Bunları aziz milletimle paylaşmak istiyorum.

Türkiye’mizin sormaya ve beraber cevap aramaya ihtiyacı var.

Öncelikle;

Allah aşkına, şu anda sapır sapır dökülen, bu uyduruk sisteme Türkiye neden geçti?

Sayın Erdoğan bu hatayı nasıl yaptı, onu kimler nasıl ikna etti, anlamakta zorlanıyorum.

Ben Sayın Erdoğan’ın bir kez daha fena halde tufaya getirildiğini,

daha önce başkalarının yaptığı gibi, bu sefer de yakın çevresiyle ortağı tarafından,

oyuna getirildiğini düşünüyorum.

Şimdi Sayın Erdoğan’a soruyorum;

Birileri sizi tek adam rejimine ikna etti.

Sizin de hoşunuza gitti.

Nefsinize iyi geldi.

Peki sonuç ne oldu?

Siz şimdi tek adam olarak, yapılan her hatanın, her yanlış kararın, her yanlış icraatın, bizzat siyasi sorumlusu değil misiniz?

Herkes kenara çekiliyor, siz ortada dört dönüyorsunuz.

Herkes sorumluluktan kaçıp, iktidar nimetleriyle gününü gün ederken, siz tek başınıza kalıyorsunuz.

Ak Parti’yle Saray’ın arasına fersah fersah mesafeler girdi.

Ak Parti’yle Millet’in arasına zengin, ukala, şımarık yöneticiler girdi.

Bunların faturası hep size kesiliyor.

Zaten kime keseceğiz?

Kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz…

Bunlar şahsi tercihleriniz.

Ama bizi ilgilendiren kısmı, ülkemize ve milletimize verdiği zarar.

Millet, ortak akıl, rasyonel yönetim istiyor;

Siz, her şeyi biliyor gibi davranıyorsunuz.

Millet, israf olmasın istiyor;

Siz 300 araba ile gezip, sarayın masraflarını büyüttükçe büyütüyorsunuz.

Millet, sosyal adalet, fırsat eşitliği ve hakça bölüşmek istiyor;

Siz varımızı-yoğumuzu, o beş müteahhittin önüne seriyorsunuz.

Millet, adalet, demokrasi istiyor;

Siz, hukuka, demokrasiye, sivil darbe yaptırıyorsunuz.

Kendi partiniz, kendi teşkilatlarınız, kendi yol arkadaşlarınız bile;

“bu kadarı da fazla artık” diye isyan ediyor…

Yapmayın.

Türkiye’ye daha fazla kötülük etmeyin.

Hiçbir şey için değilse, sizi bu makamlara getiren milletimize karşı, vefalı ve sorumlu davranın.

Ancak…

Öyle anlaşılıyor ki, iktidar ve küçük ortağı, sandıktan çıkan mesajı doğru okuyamamışlar.

13 binlik farkın, 800 bine çıkmasından kendilerini değil de, milleti sorumlu tutuyorlar.

Lafa gelince “Milletimizi suçlamayız” diyorlar.

Ama konuşmalarındaki ton bambaşka.

“Şunu yaptık, bunu yaptık ama oy vermediniz” demeye getirerek, millete sitem ediyorlar.

Etmeyin kardeşim…

Millete sitem etmeyin.

Milletle inatlaşan hiçbir siyasi hareket ayakta kalmamıştır, kalamaz.

Bu gerçeği bilip, buna göre hareket edin.

Ama nerdeee;

Milletle inatlaşmaya devam ediyorlar.

Seçimle elde edemediklerini, sandıkta darbeyle başaramadıklarını, vesayetle yapmaya çalışıyorlar.

Belediye başkanlarının yetkilerini alarak, milletin seçtiği kişilerin, yönetme hakkını gasp ediyorlar.

“Millet, ehil olanı seçmedi” demek, cunta kafasıdır.

Milletin kararını beğenmeyen bir milliyetçilik yoktur, olamaz.

Sayın Erdoğan’a bir kez daha hatırlatıyorum:

Siz, millete kendinizi anlatamadığınız için değil, milleti anlamadığınız için yenildiniz.

Siz, yandaş medyanızla millete sesinizi duyurdunuz ama milletin feryadını duymadınız.

Milletle aranızda 300 araba, 3000 koruma ve 1100 odalı saray oldukça, milleti tanıyamaz, milletten uzaklaşırsınız.

Sarayla saadet olmaz.

Saray öyle bir paralel evrendir ki; sandıktaki mesajı bile anlayamazsınız.

Türk milletinin kararına saygı duyun, vesayet girişimlerine bir an önce son verin.

Aziz milletim;

23 Haziran’a giderken, siyasi tarihimizde görülmemiş savrulmalara şahit olduk.

31 Mart’tan önce “beka beka” diyenler, “Öcalan avukatlarıyla görüşsün” demeye başladılar.

Terörist başıyla mektup arkadaşı oldular.

Ülkenin cumhurbaşkanı, yarım saat bebek katilinin mektubunu analiz etti.

Küçük ortak, “terörist başını dinleyin” diye celallendi.

Ben ayna tutunca, “Öcalan” tekrar “terörist başı’ oldu.

Milletimiz gerçekleri görüyor;

İstanbul Büyükşehir Belediyesi için, sadece terörist başından değil, aynı soyadı taşıyan kim varsa, hepsinden medet umdular.

Kırmızı bültenle aranan; askerimizin, polisimizin, korucumuzun katili olan bir haine, mikrofon uzatıldı.

Çıkıp milletten af dileyeceklerine, hala aklımızla alay etmeye çalışıyorlar.

Öyle laflar ediyorlar ki, özürleri kabahatlerinden büyük.

Küçük ortak açıklama yapıyor ve bakın ne diyor:

“Öcalan canisi, HDP’ye tarafsızlık çağrısı yapıyorsa, bunu görmezden gelemezdik.”

Dün “flu” görüyordu, bugün görmeden duramıyor.

Küçük ortak deyince de kızıyor.

Ne diyeyim?

Eş başkan mı diyeyim?

Peki Sayın Erdoğan ne diyor?

“Ben Osman Öcalan’ın kırmızı bültenle arandığını bilmiyorum;

ama TRT’ye güveniyorum” diyor.

“Bu iş yanlış olmuştur” demeye dili varmıyor;

bir de bu rezilliğe imza atanlara, dolayısıyla bu işe sahip çıkıyor.

Özrü kabahatinden büyük.

Sayın Erdoğan;

TRT ekranlarına çıkarılan o adam, Şemdinli Alan Karakolu’muza, Aktütün Karakolu’muza, Derecek Karakolu’muza saldırmış, 74 vatan evladını şehit etmiş bir alçaktır.

Hadi bizi, milletimizi saf sanıyorsun, atıp tutuyorsun da;

mahşerde, peygamber efendimize komşu şehitlerimize ne diyeceksin?

Devlet yönetiyorsun, devlet.

Bu ciddiyetsizliktir.

Bu, milletle dalga geçmektir.

Milletin vergileriyle saltanat sürülen TRT, öyle ya da böyle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin televizyonudur.

Orayı terör örgütünün borazanı haline getirmekten, hicap duyun hicap.

Milletin sözcüleri olan muhalefete kapattığınız TRT ekranlarını, terörün eli kanlı sözcülerine açamazsınız.

Bu alçaklığı yapanlara güveniyorum diyemezsiniz.

Onun bir terörist olduğunu, bu ülkede herkes biliyor.

Kime ne anlatıyorsunuz siz!

İktidar partilerini uyarıyorum: millet vicdanında mahkûm oldunuz.

Milletin kararıyla mağlup oldunuz.

Terör örgütü ile aranıza mesafe koyun.

Çözümmüş, açılımmış, saçılımmış, sakın ha bir daha aklınızdan geçirmeyin.

Değerli milletvekilleri,

Grup toplantılarını iyice dedikodu seanslarına çevirdiler.

Sayın Erdoğan gelmiş bana kızıyor…

“Yaptıklarımız için niye teşekkür etmiyorsun” diyor.

İdarecinin milletten minnet beklediği nerede görülmüş ya hu?

Şaka gibi ülke olduk sayelerinde.

Sayın Erdoğan,

Sen hangi ülkenin başında olduğunun farkında mısın?

783 bin kilometrekarelik toprağıyla, Avrupa’nın en büyük ülkesinin başındasın.

Dünyanın en kıymetli topraklarında, binlerce yıllık tarihe sahip Türk Devleti’nin başındasın.

Sen yol yaptın, köprü yaptın diye teşekkür bekleyemezsin.

Bu kadar küçük düşünemezsin.

Allah, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nü yapanlardan razı olsun.

Es kaza sen yapaydın,

İşi yandaşlara verir, 10 katına mâl ederdin.

Gidişten 50 lira, dönüşten 50 lira alırdın.

Bir de Asya ile Avrupa’yı bağladık diye, 40 yıl konuşurdun.

Üstüne de teşekkür beklerdin.

Bu nasıl bir vizyondur?

21’inci yüzyıldayız.

Elalem Mars’a gidecek,

Bizimki yol ve köprüyle övünüyor.

Onları da bedava yapsa neyse.

İhaleyi veriyor, parayı da millete ödetiyor.

Buna da teşekkür bekliyor…

O ballı ihaleleri alan müteahhitler teşekkür etsin sana.

Başka kimsenin minnet borcu yok.

Milletin cebinden alıp, onların cebini doldurdunuz yıllarca.

Milletin cebinde o köprülerden geçecek, yollardan gidecek para bırakmadın.

Milyonlarca genç işsizimiz var, onlar için ne yaptın?

O gençlerin işi yok, işi.

Araba alacak paraları yok.

Bırak araba almayı, bir arabanın deposunu dolduracak paraları yok.

Onlar için ne yaptın?

Kişi başına milli gelirimiz 20 bin dolar olur, o zaman teşekkür ederim.

Milletin cebinde para, yüzünde umut olur; Suriyeliler geri gider, o zaman teşekkür ederim

Emeklilikte yaşa takılanların sorununu çözersin, milletin kanını emen hırsızlardan hesap sorarsın, o zaman teşekkür ederim.

Ben selam verene bile teşekkürü borç bilirim, senden niye esirgeyeyim?

Milletin yararına yapılan her şeye teşekkür ederiz.

Yeri geliyor, asgari ücrete zam yapılıyor teşekkür ediyoruz.

Vergiler iniyor teşekkür ediyoruz.

Ama 3-5 müteahhidin cebini doldurdun diye teşekkür bekliyorsan,

daha çok beklersin…

Dün yaptığınız yollar, bugün karın doyurmuyor Sayın Erdoğan.

Dünkü güneşle, bugünkü çamaşır kurumuyor.

Millet iş istiyor, aş istiyor, ekmek istiyor.

Hayat pahalılığı, geçim darlığı bitsin istiyor.

Yol yaptınız diye, ekonomik krizi anlatmayalım mı?

İşsizliğe, pahalılığa çare bulun.

Memleketin ekonomisini düze çıkarın.

Ekonomiden anlamayan damadı, müfteri içişleri bakanını, küfürbaz tarım bakanını görevden hemen alın.

Ama hangi derdimizi söylesek, “yol yaptık” diye cevap vermeyin artık.

Bu ciddiyetsizlikten sıkıldık, bıktırdınız artık.

Yol da yapacaksınız, ekonomiyi de düzelteceksiniz.

Yaparsanız millet yetkiyi verir, iktidarda kalmaya devam edersiniz.

Yapamazsınız, güle güle.

Mesele bu kadar basit.

İşin kuralı bu.

Ama hala teşekkür bekliyorsan Sayın Erdoğan;

Hiç kusura bakma…

Sen küçük ortağınla yetineceksin.

Bizden Sayın Bahçeli gibi olmamızı bekleme.

Hani, “her başarılı erkeğin ardında bir kadın vardır” derler ya;

Her başarısız iktidarın arkasındaysa bir Bahçeli vardır.

Her ekonomik krizin arkasında bir Bahçeli vardır.

Valla “şahıs” girdiği yeri kurutuyor.

Girdiği ortaklık, bir daha iflah olmuyor.

Çok şükür biz ucuz atlattık...

Bu vesileyle, hazır teşekkür konusu açılmışken, ben de Sayın Bahçeli’ye bir teşekkür edeyim.

Hakkı teslim ederim, kimsenin hakkını yemem…

Terörist başının mektubuna sahip çıkarak,

İllet diyerek, zillet diyerek,

Kin kusarak, nefret saçarak, iftira atarak,

İYİ Parti’yi kurmamızın ne büyük bir ihtiyaç olduğunu,

Davamızın ne kadar haklı olduğunu, cümle aleme kanıtladınız.

O yüzden size de teşekkürler, Sayın Bahçeli...

Aziz milletim;

Biz İstanbul’da, milletimizle birlikte demokrasiye sahip çıkınca, muhteremlerin ağırına gitmiş.

İyi parti, 25 yıldır değiştirilemeyeni değiştirdi.

İyi parti, kendini yenilmez sananları yendi.

Kendini milletin üstünde görenlere “kibirlenmeyin, sizden büyük millet var!” dedik.

“Sizden büyük Allah var!” dedik.

Kimseye iftira atmadan, yalan söylemeden, ayrıştırmadan siyaset yaptık.

“Ak Partiliyi İYİ Partiliye, MHP’liyi CHP’liye düşman etmeyin” dedik.

“Kin ve nefret dilini bırakın” dedik.

“Milleti germeyin, yormayın, bölmeyin” dedik.

Milletimiz de bizim sevgi dilimize, kucaklaşma çağrımıza onay verdi.

Kazanan, huzur ve kardeşlik oldu.

Bu tablo karşısında akıllı insan ne yapar?

Söylemlerini gözden geçirir.

Zararlı çıktığı, kaybettiği bir yöntemde ısrar eder mi insan?

Biz uyardık, anlamadınız.

Kendi arkadaşlarınız söyledi, anlamadınız.

Milletin şamarını yediniz, hala mı anlamıyorsunuz?

İftiralarınız tek tek ayağınıza dolandı.

Hala neyin peşindesiniz?

Aaaaaa, ben neyin peşinde olduklarını biliyorum.

Bunların esas dertleri İyi Parti’yle.

Esas dertleri benimle.

Hak geliyor, batıl zail oluyor.

İyi parti bütün oyunları bozuyor.

Sandılar ki, biz gelip geçici bir hevesle parti kurduk.

Sandılar ki, ilk seçimde yüzde bir, yüzde iki alır, evimize döner, torunlarımızı büyütürüz.

Önce yok saydılar, sonra zahmetler, engeller çıkardılar.

Olmadı, iftiralar atmaya, tehditler savurmaya başladılar.

En sonunda ne diyecekler biliyor musunuz, “biz ettik sen etme” diyecekler.

Ama bu arkadaşlar şimdilik bu olgunlukta değiller.

Aynaya bakıp yüzleşmek zordur, zor.

Suçlu bulmak en kolayı, vur abalıya.

Yine döndüler dolaştılar, gizemli, gizli kapaklı, fitne fesat soruşturmalardan, medet ummaya başladılar.

Sayın Erdoğan baktı ki, oylar elden gidiyor,

Baktı ki, teşkilatlar çözülüyor, içeride arayışlar var,

Baktı ki, hatalar, günahlar, bir bir ortaya dökülüyor,

Baktı ki, herkese bir cesaret gelmiş;

Aziz milletim, “Bunların miadı doldu, helal olsun İYİ Parti’ye, Helal Olsun Meral Hanım’a” diyor.

Kendisini aldı bir telaş…

Ön almak lazım, göz dağı vermek lazım…

2016 yılında bir soruşturma açmışlar.

Meral Akşener’in fetö ile bir bağı var mı yok mu, onu inceliyorlar.

Üç yıldır bir tek delil, irtibat, iltisak bulamamışlar.

İyi de kardeşim, sizin başarısızlığınızın müsebbibi ben miyim?

Ben miyim kardeşim?

Tek adam olacağım diye tutturup koca devleti üç beş zibidi ile yönetmeye kalkan,

ben miyim kardeşim?

nerdeyse her hafta fetonun siyasi ayağı araştırılsın diye verdiğimiz önergeleri reddeden,

ben miyim kardeşim?

Hodri meydan, niye reddediyorsunuz?

Siyasi ayak kimmiş, soruyoruz.

Ama madem soruşturma açtırıyorsun;

Sayın Erdoğan, kaldır gizlilik kararını, beni ifade vermeye çağırın.

Çağırın ki;

Feto’nun siyasi ayağı kimlermiş konuşalım, araştırılsın.

Kim kimin ortağıymış konuşalım, araştırılsın.

Kim kimle iş tutmuş konuşalım, araştırılsın.

Kim kimin döşeğinde yatmış konuşalım, araştırılsın.

Kimler turizm acentesi gibi, her hafta uçak dolusu adamı;

bunların inine pazarlık yapmaya, istişare yapmaya göndermiş konuşalım, araştırılsın.

Bu işten öyle kolay kaçamazsın Sayın Erdoğan,

Anadolu’da bir laf vardır: iti öldürene sürütürler…

Bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak isterim:

“Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır,

Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır…”

Sevgili İyi Partililer, size sesleniyorum:

Bu müfteriler yüzünden, sakın ha, hiçbir Ak Partili kardeşimin, MHP’li kardeşimin kalbini kırmayın.

Sakın ha, akrabalarınızla, komşularınızla kötü olmayın.

Ne yaparlarsa yapsınlar, İyi Partililerle Ak Partililer, düşman olmayacak.

İyi Partililerle MHP’liler, düşman olmayacak.

Biriz ve kardeşiz.

Bir ve kardeş kalacağız.

Bu müfterilerin maksadı, bizi birbirimize düşürmektir.

Onlar, kin ve nefretle beslenirler.

Ama biz, sevgisiz yaşayamayız.

Birbirimizi sevmeye mecburuz.

Bu kaderimizdir.

Ayrılığa-gayrılığa izin vermeyeceğiz.

Kamplaşmaya, kutuplaşmaya izin vermeyeceğiz.

Mutlu, umut dolu bir Türkiye’yi hep birlikte kuracağız.

Büyük, müreffeh bir Türkiye’yi hep birlikte kuracağız.

Artık biz varız.

“Ektik ektik yetişecek, çoğu gitti azı kaldı,

Bütün yollar bitişecek, çoğu gitti azı kaldı.”

Aziz milletim, kıymetli arkadaşlarım,

Zulme boyun eğmeyen asil bir baş kaldırışın eseridir İYİ Parti…

Başbuğ Alpaslan Türkeş ne güzel ifade ediyor…

“Ben Türk milletini,

Sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye,

Rüşvet, hile, çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine,

Ahlaktan mahrum bir hürriyete,

Tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir iktisadi yapıya çağırmıyorum.

Türklük şuur ve gururuna,

İslam ahlak ve faziletine,

yoksullukla savaşa, adalette yarışa,

birliğe, kardeşliğe,

kısacası hak yolu, hakikat yolu, Allah yoluna çağırıyorum.”

Yolumuz sevgi, pusulamız cesarettir.

Bir olacağız, iyi olacağız.

Güneşi görene kadar birlikte yürüyeceğiz.

Adalet ve hürriyet diyeceğiz.

Huzur ve refah diyeceğiz.

Türk Milleti’ni mutlu, Türk Devleti’ni güçlü kılacağız.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Söz veriyoruz: Türkiye iyi olacak.

Allah yar ve yardımcımız olsun.

Allah’a emanet olun.

Editör: TE Bilişim