Özlem Gürses, Halk TV'deki programda MHP lideri Devlet Bahçeli'nin aşı olması ile ilgili olarak bir haber aktardı. Gürses haberde, Bahçeli'ye aşı yapan hemşirenin darp edildiğinin yazdığını söyledi.

Haberin mizah haber olduğunu anlamayarak gerçek gibi lanse eden Gürses yayında şu ifadeleri kullandı:

"Siyasetin dili uzunca bir zamandır çok gergindi ve tansiyon çok yukarıdaydı. Yetmezmiş gibi sokağa da yansıdı. Bugün, çok olağanüstü bir haber okudum, Gazete Pencere'de okudum. Her sabah mutlaka okuduğum yayın organlarından biri dijitalde. Sayın Bahçeli'ye aşı yapan bir hemşire vardı. O hemşirenin darp edildiğini siz biliyor muydunuz? Ben de Gazete Pencere'de okudum ve aklım durdu. Numune Hastanesi acil servisinde tedavi altına alınmış bu hemşire hanım. Adı Gülnaz Şırınga: "Neye uğradığımı anlamadım. Arkamdan gelen 4 kişi aniden sopalarla vurmaya başladı. Kendisine vururken bir yandan da "Canımızı acıtanın canına okuruz." diye bağırdıklarını söyledi. Sayın Bahçeli'ye aşı yaptığı için, onun canını acıttıklarını düşündükleri için bu kadıncağızı darp etmişler."

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu.

'GÜLNAZ ŞIRINGA' AÇIKLAMASI

Serok Ahmet sufleyi aldığı yerlerle bağlantısını ve menfaat ilişkisini derhal gözden geçirmelidir.

Kimlerin dolduruşuna geldiği, kimlere teşrifatçılık yaptığı malumumuzdur.
Rüyasında Hegel ile sohbet edeceğine, bir an önce ayağa kalkıp icazetli siyasetini sonlandırmalı, kendine çeki düzen vermelidir.

Gelecekte küçük bir ayrıntı olarak hatırlanacağını da aklından çıkarmamalıdır.
Biz milletimiz ve ülkemiz için huzur istiyoruz, dirlik istiyoruz, refah istiyoruz, istikrar istiyoruz, barış ve kardeşlik diliyoruz.

Bir yanda bunları isteyip dilerken bir başka zeminde şiddeti körüklediğimizi iddia edenler sefil birer yalancıdır.

Diyeceğim odur ki, Serok Ahmet yalancıdır, yandan çarklıdır.

Kemal Kılıçdaroğlu fren tutmamış yalan bataklığına çakılmıştır.

İP’in başkanı yalanı maske olarak takalı zaten çok olmuştur.

Beni üzen asıl konu ise hemşire Gülnaz Şırınga isimli kardeşimizin maruz kaldığı şiddet olayıdır.

Bu talihsiz hemşirenin başına ne geldiyse bana aşı yaptıktan sonra gelmiş. Olacak iş mi bu?
Sokak aralarına gizlenen kalabalık bir grup bu kardeşimizi tek başına yakalayınca darp etmişler, dayaktan geçirmişler, daha sarsıcı olanı ise komaya sokmuşlar.

Allah var ya, suçsuz günahsız bir hemşireye saldıranlara hayret ettim. Devir değişti, mertlik bozuldu.

Yazık ki, şu anda yoğun bakımda hayatta kalma mücadelesi veriyor.

Gülnaz Şırıngaya ve yakın mesai arkadaşı Gülendam Enjektöre geçmiş olsun diyorum, bundan sonra daha dikkatli aşı yapacaklarına ayrıca inanıyorum.

Şaka bir yana, tuhaf bir dönemden geçiyoruz: Tuşsuz telefonlar, kulpsuz kapılar, duygusuz ilişkiler, vicdansız insanlar yaygınlaşıyor.

Mizahı menfur bir şiddet olarak okuyan, parodi haberi gerçek kabul edip içindeki kin ve öfkeyi seferber eden utanmaz simalar ne kadar da çoğaldı.

Neyse ki, Halkalı’da tren bekleyenlere sadece gülüyoruz, gülünç duruma düşenlere esasen acıyoruz.

Buna rağmen Allah eksiklerini de göstermesin diyorum, müfteri nasıl olur ispatlıyorlar.

Sağolsunlar, üzerimizde oynanan oyunları birer birer kendi elleriyle çürütüyorlar.

Bu dava dualıdır, himaye edenimiz Allah’tır.

Biz gazetecilerin, televizyonların trol değil, kurşun asker değil, tetikçi değil; ahlaklı, erdemli, doğru ve tarafsız haber vermelerini arzu ederiz.

Şunu da bilmelerini isteriz ki, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in şiddetle işi yoktur.

Kargaşa çıkarmak isteyenlerle ilişkisi yoktur.

Kavgada hayır ve umut görmesi mümkün değildir.

Biz yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü.

Bu sevgiye layık olmayanlar çıkabilir, onları da Allah’ın adaletine ve milletimizin vicdanına havale ederiz.

Uydurma Gülnaz Şırınga haberini gerçek sanıp heyecanla anlatan saygıdeğer sözde gazeteciye diyeceğim şudur; nefret insan sağlığına zararlıdır, iman ve izan sahibi karşısındaki her kişiye iyi niyet ve hoşgörüyle nazar eder.

Her kim nasıl bakıyorsa öyle görür.

Kötü söz sahibine bumerang gibi döner ve hatta rezil eder.

Unutulmasın ki, yeri gelirse Yunus yeri gelirse de Yavuz olmasını biliriz.

Sokağı da biliriz, siyaseti de yaparız.

Nerede nasıl davranacağımızı yalnızca biz belirleriz.

İnsan hak ve onurundan, ifade ve düşünce hürriyetinden taviz vermeyiz.

Bunlara her zaman meşru ve hukuki olması kaydıyla saygı duyarız.

Çünkü biz Milliyetçi Hareket Partisi’yiz.

Biz Cumhur İttifakı’yız.

Türkiye’nin diriliş ve yükseliş ümidi, beka ve birlik nişanesiyiz.

Demokrasi tahammül, sabır ve saygı sistemidir.

Özgürlük bir başkasının haysiyetini ve güvenliğini sınırlandırmadığı ya da tehdit etmediği sürece anlamlı ve kayda değerdir.

Şiddet saçan mihrakların, sırtını teröre yaslayan alçakların demokrasi ve özgürlük ifadeleri avını yedikten sonra gözyaşı döken timsahtan farksızdır." dedi.

 Bahçeli'nin açıklamalarının satırbaşları şöyle:

"26 Aralık 2020 Cumartesi günü yasama faaliyetlerine ara veren Gazi Meclisimiz kaldığı yerden çalışmalarına başlamıştır. 1 aylık zaman diliminde salgının elverdiği ölçüde vatandaşlarımızı dinlediniz, politikalarınızı anlattınız. Millete vekalet onurlu ve en üstün demokratik görevdir. Bu görevin hakkını vermek, kalplere nüfuz etmek şerefli bir mücadelenin mükafakatıdır. Gönül vermeden, gönül adamadan gönüllere girilemez.

Bizi arayan çıkar lobilerinde, çürük mahfillerde değil, Türk milletinin varlığında bulacaktır. Geldiğimiz yer belli varacağımız yer bellidir. Soyumuz belli, tuttuğumuz bayrak bellidir. 3-5 kendini bilmezin, 5-10 densiziniz karalamasıyla yolumuzdan dönecek değiliz. Biz onun bunun ne dediğine bakmıyoruz, tarih ne diyor, ecdat ne diyor ona bakıyoruz. Kem gözler, kötü sözler, ölü özler boşuna heveslenmesin. Sur'umuzda gedik açtırmayacağız. 'Açacağız' diyen varsa alnını karışlarız. Karanlık emellerini bizim üzerimizden ibra etmek üzere emre amade şekilde bekleşenler kadar alık, kutupta deve kervanı bekleyenler kadar ahmaklardır.

Hep aynı ilkellikler, bayatlamış suçlamalar tekraren tedavüle sokulmuştur. Sokak diline saplanıp kaldığı ayıplı ve ahlaksız suçlamadır. Partimizi kavga ve karışıklıkla bir gösterme çabası hayasız bir tuzaktır. Biz bu tuzağa düşmeyiz, kara kampanyalara asla teslim olmayız. Bir kum torbası değiliz. Çakallık yapana bozkurt gibi dikiliriz. Ülkemize ve ülkülerimize kefen biçen olursa o kefeni başlarına geçiririz.

Bazı gazeteci ve siyasilere yönelik saldırılarda MHP ile bağ kurmak zorlama bir isnattır. Gözümüzü daldan, budaktan esirgemeyiz. Taraf olmadığımız saldırının faili olarak gösterilmek ucuz bir provokasyondur. Biz bu taktiklerin arka planını, masa başında yapılan kanlı planları 12 Eylül'den beri tanırız. Hiç kimse şiddet ihalesini üzerimize yıkmaya çalışmasın. Tavsiyem odur ki suç ve suçluyu uzaklarda araştırmasınlar. Sicili kabarık birisinin kavga anını kayda aldırması ve masumiyet pozuna bürünmesi bilindik bir numaradır. Film setlerindeki bu numara eskimiştir, alıcısı da kalmamıştır.

DAVUTOĞLU'NA SERT SÖZLER

Serok Ahmet'in telaşla harekete geçmesi, bu şahsın sözde gazetenin istismarla yoğrulmuş haberleri, malum saldırıların gerçekleşme zamanı dikkatle analiz edilmesi gereken bir durumdur. Ülkücüleri suçlu göstermek, Cumhur İttifakı'nda sorun varmış gibi göstermek, toplumsal hassasiyetle uğraşmak, zillete verilmiş yeni bir emiridir. CHP ve İP'in parlamenter sistem arayışında son haline gelmesi, Rusya'daki benzer bir krizin gösterilmesi tehlikeli sinyaller arasındadır. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki eylemler bize göre prova niyetindedir. Sokak hareketi çıkarmak için çırpınan işbirlikçilerin varlığı bilinen bir gerçektir.

MHP ve Cumhur İttifakı'nın neden hedefe konulduğu ortadadır. Serok'un konuşmaya ne hakkı ne haddi vardır. Biz onun namertliğini iyi biliriz. Koalisyon hükümeti kurduğunda bize geldiğinde söylediklerini açıklasaydık insan içine çıkacak hali kalmazdı. Kimlere tefrişatçılığı yaptığı malumdur. Serok Ahmet yalancıdır, yandan çarklıdır. İP'in başkanı yalan maskesini takalı çok olmuştur.

"HDP KAPATILSIN" ÇAĞRISI

CHP Genel Başkanı şiddetten rahatsızsa, İP'in başındaki kişi şiddetle arasına mesafe koyduysa teröriste terörist demesini öğrenmelidir. HDP ile ittifak kuranların, Demirtaş'a güzelleme yapan gafillerin terörden rahatsızlıkları garip bir çelişkidir. HDP Esenyurt'taki görüntüler malumun ifşasıdır. HDP bir siyasi parti dışında ne varsa odur. Ön kapısından giren, arka kapısında Kandil'e çıkmaktadır. Hangi ülkede böylesine bir kepazelik vardır? Bu demokrasi midir? YPG'nin afişlerini asmak, bebek katilinin posterlerini taşımak insan haklarının evrensel prensiplerinin neresinde yazılıdır? HDP'yi savunmak, Türkiye'nin egemenlik haklarını yok saymaktır. Asil demokrasi düşmanı, asil insanlık düşmanı, Mehmetlerimize kurşun sıkanlarla kol kola girenlerdir. HDP demek, PKK demektir. HDP demek ihanet demektir. HDP demek bebeklerimize ölüm demektir.

6-8 Ekim olayları hakkında hazırlanan iddianame, HDP'nin kapatılması konusunda somut deliller görülecektir. Bizim parti kapatılmasıyla ilgili görüşlerimiz açıktır. Çizgimizde bir değişiklik olmamıştır. MHP, Türkiye'nin çıkarlarının temsilcisidir. Parti yöneticisi ve üyelerinin sorumlu tutularak cezalandırılması her zaman dile getirilir. Siyasi partilerin kapatılması halinde, bu partilere oy veren seçmenler ve sorumluluğu olmayan yöneticiler de cezalandırılmış olacaktır. Sadece bireysel sorunların, siyasi yaptırımla cezalandırılması, bunların eylemlerinin ayrıca takibat gerektirmesi halinde, yargı sürecinin önün açılması en makul yöntemdir. Şiddeti ve terörü siyasal bir araç olarak kullanan, anayasal düzeni yıkmak amacıyla şiddeti savunan partilerin bu çerçevenin dışında tutulması hukuk devletinin vazgeçilmez gereğidir. İşlenen faillerin ve sonuçlarının dikkate alındığında HDP'nin kapatılması milli iradeye aykırılık teşkil etmeyecektir.

"HEPSİ AYNI KABA GİRMİŞTİR"

Türkiye çadır devleti değildir. Bir devletin üç temel ögesi söz konusudur. Bir devletin yıkım süreci 3 ögenin yıkımıyla başlayacaktır. Osmanlı İmparatorluğu üç ögesinde başlayan tahribatla yıkım sürecine girmiştir. CHP'ye ve İP'e göre, terörist Demirtaş serbest bırakılmalıdır. Teröriste terörist diyemeyen potansiyel suçlara ortaktır. Teröristlere cici çocuk muamelesi yapacak kadar gayri milliliğe savrulmuşlardır. CHP yönetimi teröriste değil, valilerle kaymakamlarla, çavuşlarla uğraşmaktadır. CHP yönetimi militan arıyorsa Boğaziçi'nde teröristlere eylem birlikteliği yapan DHKP-C'lilere ve il başkanlarına bakacaklar.

Terörle mücadeledeki yüksek başarı HDP'yi ürkütmektedir. CHP korkarken, İP rahatsız olmaktadır. Bunların hepsi birdir. Aynı çuvala, aynı kaba girmişlerdir. Terör örgütlerinin sonu gelmiştir. Hainlerin kaçacakları ve saklanacakları yer kalmamıştır. Zafer işareti yapan sözde milletvekilini ve zihniyetini anaların bedduaları yerle yeksan edecektir.

ABD'YE TEPKİ

Küreselleşmenin maduru olan milyonlarca insan milli kimliklerine sıkı sıkı sarılacaktır. Milliyetçilik yükselen bir değer olarak cazibesini artıracaktır. Aynı iman ve iradeyle yolumuza devam edeceğiz. Güçlü merkezlerindeki radikal kaymalar, çok kutuplu, çok bilinmeyenli dünya denklemine işaret etmektedir. ABD Kongresi'ne ypaılan baskın bir dönemin bitişinin resmidir. Göreve gelen ABD yönetiminin maksatları ne olursa olsun hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bizimle sözde ortak olanların, terör örgütleriyle özde dostluk kurması müttefikli hukukunun ne kadar içi boş olduğunu göstermektedir. Hiçbir ülkeye ille de bizi sevin demiyoruz. Yeni ABD Başkanı'nın akıl sağlığını yitiren Trump'ın hatalarını devam ettirmemesi samimi dileğimizdir.

Türkiye güçlü reformlarla hukuk, demokrasi ve ekonomi alanlarındaki iyileştirmelerle adımlarını hızlandıracaktır. 2023 hedefine hizmet başlıca görevimizdir. Hukuk ve demokrasi taviz vermeyeceğimzi değerlerdir. Başka Türkiye yoktur, ne yapacaksak milli birlik ve kardeşlikle yapacağız. Salgın sonrası dünyanın şartlarını analiz edip milli varlığımızı stratejik bir avantaja çevirebiliriz. Hep birlikte Türk millletiyiz, Türkiye'yiz.

MİSAK-I MİLLİ HATIRLATMASI

Yeniden üretim ve değişimin önümüzdeki on yılları nasıl etkileyeceğini, ssalgının payının ne olacğaını bugünden görmek istikbal adına hepimzin sorumluluğudur. Gücünü milletimizden, ilhamını ecdadnından alan Cumhur İttifakı, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile yerli ve milli irade ile tayin etmiştir. 28 Ocak 1920'de Meclis-i Mebusan'ın duruşu gibi, TBMM'nin gizli oturumunda and içildiği gibi Misak-ı Milli vazgeçilmez yol haritamızdır. Gaiz Mustafa Kemal 13 Ağustos 1923 tarihinde ABD'li gazeteciye bunu ifade etmiştir. Misak-ı Milli'nin henüz sayfası kapanmadı, tarih hükmünü vermedi. Misak-ı Milli Kurtuluş Savaşı'nın amacını belirleyen beka metnidir. Misak-ı Milli Osmanlı Parlamentosu kararı idi. Türkiye var olacak, ebediyete kadar bağımsız olarak yaşayacaktır.

16 Ocak 2020 tarihinde sosyal medya vasıtasıyla bir açıklama yapmıştım. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın müsaadeleri olursa, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev uygun bulursa, Şuşa'da 9 derslik bir okulun yapılması hedefimizdir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev'in onayları ile okul yapma projemiz uygun bulunmuştur. Sayın Cumhurbaşkanlarımıza yürekten teşekkür ediyorum. Okul tamamlanır tamamlnamaz Azerbaycan'a teslim edilecektir."

Editör: TE Bilişim