“Partimizin ismini gençler buldu” diyen Akşener, “Gençlere benim kadar önem veren benim kadar dinleyen bir siyasetçi daha yoktur” dedi.

İYİ Parti isminin kısaltılarak hakaret edilmesine ise Akşener, “5 milyon insana hakaret ediyorlar” ifadesini kullandı.

Meral Akşener’in canlı yayındaki açıklamalarından öne çıkanlar şöyle;

“Partimizin ismini gençler buldu”

-Gençleri benim kadar önem veren onları benim kadar dinleyen başka bir siyasetçi yoktur. Partimiz ismini gençler buldu. ‘Siz bir isim bulacaksınız, söz onu kabul edeceğim’ dedim. Manası itibariyle de çok beğendiğimiz bir isim oldu.

“5 milyon insana hakaret ediyorlar”

İP sözünü ipli, ipsiz şekilde hakaret etmek amaçlı kullanıyorlar. Aşağılamak için, hakaret etmek için, küçümsemek için kullanıyorlar. Bu sözü söyleyen ister siyasetçi ister sıradan bir vatandaş isterse başka birisi olsun o çemkiren yüz ifadesi, o çirkinleşen o ağız yapısı, onu söylerken izliyorum ve görüyorum. Yani 5 milyon insanı hakaret ediyorlar. Bizim 24 Haziran'da aldığımız oy 5 milyon.

AKP bir hakaret unsuru değildi. Mümkün olduğunca Ben AK Parti demeye hep gayret etmişimdir. Millet Hareket Partisi bünyesinde Milletvekili olarak görev yaparken de Sayın Bahçeli'nin ısrarla AKP demesine rağmen AK Parti demeye gayret derdik.

İYİ Parti ise İYİ Parti olarak yapılmıştır. Mesela İşçi Partisi vardı. Biz İşçi partisi derdik.

Ben kızmıyorum insanların o tavrının En azından o 5 milyon insan tarafından hakarete uğradıklarını hissettiklerini ve çok ilginç bir biçimde de hiç unutmadıklarını görüyorum.

"Cumhurbaşkanı seçilsem buna karşı çıkarım"

-Ben kendim bile Cumhurbaşkanı seçilsem, buna karşı çıkarım. 24 Haziran’da ondan evvel yapılan referandumda da ben kişisel olarak kendi imkanlarımla büyük bir gayretle çalıştım. Gitmediğim yer kalmadı. Söylediğim şey şu; ben kendime güveniyorum ama Allah aşkına bana bile vermeyin. Onun için temel prensip şudur; derhal en kısa sürede iyileştirilmiş parlamenter sisteme dönmeliyiz. Toplumun tüm kesimlerinin görüşlerini alarak bu sisteme dönmek gerek. O hükümranlık gücünün insanların içine girmesine müsaade etmemek lazım.

"Benden 20 milletvekili isteseler veririm"

Biz böyle bir yoldan geçtiğimiz için elbette evet derim. Çünkü çok zorlandık. Kendinizi çok kötü hissediyorsunuz. Pek çok insan size bel bağlamış ki bize büyük de bir haksızlık yapıldı.

Bizim teşkilatlarımız kongremiz her şeyimiz tamamdı. Nitekim o 15 milletvekili bize dahil olduktan sonra YSK kararında bütün bunlar olduğu için ve de grubu da olduğu için seçime girebilir dendi. Ama öncesinde denilen ise şu yetmiyor, bu yetmiyor vesaire... Canımız çok yandı. Sonuç olarak yani ben bunu sayın Kılıçdaroğlu'ndan gidip nasıl istediysem benden de Sayın Babacan veya Davutoğlu herhangi bir talepte bulunulduğu zaman elbette arkadaşlarımla da konuşarak evet derim.

"Partiyi kurarken polis evinden atıldım"

Siyasi tarih ya da siyaset biliminde bizim Parti'nin kuruluş aşamasını gerçekten incelettireceksiniz. Çünkü inanılmaz bir hikaye.  İş adamlarında bir kuruş para ben talep etmedim. İstemekle ilgili sorunum yoktu. Ama telefonlardan bile korktuğu için herkes biz kendi iş bünyemizde yani 10 bin lira 25 bin lira 100 bin lira gibi rakamlarla çok insandan bağışlar yoluyla çözdük.

Partiye kiralık yer bulamadık. Daha ilgincini söyleyeyim polis evinde kalırdım. Eski İçişleri Bakanı olarak polis evinden atıldım. 

(AK Parti ile ittifak) "Bu itirazlarımız dururken el sıkışmayız"

-AK Parti’nin Türkiye'de oluşturduğu referandumla vatandaşlara başka başka bilgiler vererek kabulünü sağladıkları, resmen insanlara yalan söyledikleri, bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türk tipi başkanlık diye bir sistemimiz var. Bu sisteme karşı bireysel olarak referandumda en şiddetli çalışan şahıslardan birisiyim. Reddettim, yanlış olduğunu söyledim.

Sonra parti kurduk. 24 Haziran'da Cumhurbaşkanı adayı olarak dedim ki, bu güç yanlış bir güç. Ben seçilirsem parlamenter sisteme çok hızlı döneceğim, dönmesini sağlayacağım. 

Bugün şu gücü bana bile vermeyin bu yanlıştır. Sonuç itibariyle Cumhur İttifakı'nın bileşenleri de bu şeyi çok yani mutlu mesut karşılıyorlar. 

O nedenle bir kere çok özel olarak bir farkımız var bu itirazlarımız dururken el sıkışamayız. Bu netlikte söyleyeyim. 

İmamoğlu Cumhurbaşkanı Adayı olursa destekler mi?

-Benim söyleyeceğim şey şu; dönerim Demirel'e, doğmamış çocuğa don biçmememiz lazım. Bakın arkadaşlarımız ısrarla “Genel Başkanımız Cumhurbaşkanı adayıdır” dediler ve biz o söze sadık kaldık.Yani esneklik olamıyor. İkincisi; Cumhurbaşkanı adaylığı için konuşmuyorum ama hem Mansur Bey hem Ekrem Bey çok önemli bir iş başardılar. 

Hele Ekrem Bey ikinci seçimini de İstanbullu başardı. Ne sayın Kılıçdaroğlu ne ben ne bir başka şahıs liderler anlamında veya da siyasi anlamda bunu üstlenemeyiz. 

31'i tamam ama 800 bin oy fazlasını getiren her siyasi partiye oy vermiş ve AK Parti'ye de ciddi manada oy vermiş seçmenin sandığa gidip Ekrem Bey'i seçmesidir. 

Şimdi aynı o hoca hanımın beni sarsması gibi o seçmenin Ankara'da ise bir iddianın sonucu ve her ikisinin de öncelikle bu seçmen açısından iyi çalışmaları, şehirlerine Ekrem Bey'in İstanbul'a Mansur Bey'in Ankara'ya çok başarılı birer belediye başkanlığı görevi yerine getirmek gibi bir mahkumiyetleri mecburiyetleri var.

Sonraki işi demin söyledim kul kurar kader gülermiş. Onu seçimin ne zaman olacağı çok önemli bir durum.

Şimdi 2023'te seçim olur. O başka bir şey. Bu sene Haziran ya da yani 2020'nin haziranın ya da bazıları dile getiriyor. Benim herhangi bir öngörüm yok. Kasım’da bir seçim olursa başka bir şey konuşacağız o zaman karşılıklı sizinle. Onun için bugünden söz söylemenin doğru olmadığını yaşayarak öğrendik.

"Yeni Partiler bir ittifak içinde olacaksa Milliet ittifakı içinde olurlar"

-Bir ittifak olacaksa, AK Parti ile ittifak yapamayacaklarını göre doğal olarak Millet İttifakı içinde olurlar. Dışarda kalmayı arzu eden olursa elbette dışarıda kalacaklardır. 

Yani bu arkadaşlarımızın ne hedeflediğine dair bir kelime bir şey duymadık bugüne kadar.

Sayın Davutoğlu ile dolaylı olarak bir görüşmemiz oldu. Sonra Yozgat İl başkanımız ve İl Başkan yardımcımız vefat ettiğinde başsağlığına aradı. Bir düğünde Sare Hanım'la beraber vardılar. Arkadaşımızın düğününde Kılıçdaroğlu da vardı. Yani üçümüz beraber nikah şahitliği yaptık. Onun dışında karşılaşmadık. Sayın Babacan ile dolaylı dolaysız bir görüşmemiz olmadı.

"Sayın Bahçeli'yi arayamadım"

(Bahçeli'ye geçmiş olsun telefonu) Ben sayın Bahçeli’yi arayamadım. Aramadım değil, arayamadım. Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi'nin hem yöneticilerinin hem kendisinin aramama bile tepki göstereceğini dair bir tutumu ve tavrı olduğu için onu yapmadım. Ama ben bütün görüştüğüm herkese Sayın Bahçeli'ye şifa dilediğimi söyledim, ilettim.

MHP'nin içinde, olmayacak çirkinlikte tutumu olan, bana karşı, bizim partimize karşı yazıları, çizgileri beyanları olan arkadaşlar var. Yani o tepkiyi de almanın manası yoktu. Allah çok uzun ömürler versin. 

"Her konuşmamda EYT'lilerden bahsediyorum"

EYT'liler konusunu bizim partimiz gündemde tutuyor. Her konuşmamda mutlaka EYT’lilerden bahsediyorum. Yani siz müteahhitlerin 500 milyonluk borcunu silmek konusunda gözünüzü kırpmadan yaparken EYT lilere para bulamıyorsanız, 50 milyon dolar bulamadığınız için Tank Palet’i satıyorsanız, buna karşılık 500 milyonluk borcu silebiliyorsanız, basında gördük uçaklar, lüks arabalar bunlara para buluyorsunuz, itibardan israf olmaz diyorsunuz, iş EYT’lilere gelince de olmaz kardeşim diyorsunuz. Bunun bir mantığı yok.

DEMOKRASİ’NİN BİRİNCİ ŞARTI SEÇİM

“Seçimle beraber en önemli unsur nedir? Siz seçildiğinizde o insanlar kendi adına sizi belli bir süre içinde kendilerini yönetmek için, iş yapmak için ve hizmet yapmak için seçerler. Bunun için de kuvvetler ayrılığı gerekir. Yargıyı atarsanız, milletten vekalet alan kişinin kıymeti kalmamış, yasama diye bir kavram ortadan kalkmışsa ve yürütme tek bir kişinin elindeyse, bu iş doğru mudur?

Sayın Erdoğan'ın şahsına göre dikilmiş elbiseyi görev süresi bittikten sonra başka biri giydiğinde, Sayın Erdoğan ve AK Parti’ye oy veren vatandaşlarımız böyle bir sistemde yaşamak istemezler. Biz de yaşamak istemiyoruz.”

HER ŞEYİN HAKİMİYİM, BEN BU ÜLKENİN BABASIYIM GİBİ BİR RUH HALİ İZLEDİĞİNİZ ZAMAN SİZİNLE TOP GİBİ OYNARLAR

“Muhalefet vatandaşın avukatıdır. İktidar ise hizmetle görevlidir. İktidarın işi çok olduğu için muhalefet halkı dinler ve iktidara bu talepleri iletir. Şimdi ceketimi koysam seçilirim diye bir kavrama evrilirse bu iş, iktidar ne muhalefeti dinler ne de seçmeni. Her şeyin hakimiyim, ben bu ülkenin babasıyım ve her şey benden sorulur gibi bir ruh hali izlediğiniz zaman, sizinle top gibi oynarlar. Bireysel ilişkiler üzerinden devlet yönetilemez. Bireysel ilişkilerin, ülkeleri yönetenlerin şahsi dostlukları fayda sağlar ama o, devlet çıkarlarıyla devlet ciddiyeti ile devlet adına yapılan ilişkilerin farklı önemi vardır.

EKONOMİNİN ÖZNESİ GÜVENDİR

“Demokrasinin merkezi hukuktur. Ekonomi niye bozuk? Çünkü güven yok, hukuk yok, adalet yok. Sonuç itibariyle de yatırımcı gelir mi? Yatırımcı hukuku bekler, adaleti bekler. Çünkü ekonominin öznesi güvendir. Ekonomiyi de kişisel ilişkilerle çözemezsiniz.

GÜÇ BOZAR, MUTLAK GÜÇ MUTLAKA BOZAR

“24 Haziran’da ve öncesinde, 2017 Nisan'da yapılan referandumda insanüstü bir gayretle çalıştım, gitmediğim yer kalmadı. Ben kendime güveniyorum ama Allah aşkına bana bile bu kadar yetkiyi vermeyin dedim. Onun için temel prensip şudur; derhal en kısa sürede iyileştirilmiş parlamenter sisteme dönmek. Mutabakatla dönmek, toplumun tüm kesimlerinin görüşleri alınarak dönmek. Kendime dönecek olursam o gücü ben alayım ben de bozulabilirim. Lord Acton’ın meşhur biz sözü var “Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar.” Dolayısıyla mutlaka ve mutlaka bu denge mekanizmalarının, denetleme mekanizmalarının ve kuvvetler ayrılığının hangi isimle oluyorsa olsun, bu sistemin olması gerekir. Özellikle yargının tamamen hür bağımsız olması gerekir.”

İHTİLAF SAHALARINI ORTADAN KALDIRIRSANIZ BU MİLLETİ BARIŞTIRIRSINIZ

“Ben 2002'de AK Parti kazandığında Sayın Gül’ü aradım ve dedim ki ‘Sizin adınıza sevindim İnşallah üzerinize düşen bu vebali öderseniz Türkiye’ye çok büyük bir iyilik yaparsınız’ dedim. ‘Nedir o’ dedi. Dedim ki; ‘Bu ihtilaf sahalarını ortadan kaldırırsanız bu milleti barıştırırsınız. Çünkü bu ülkede en az üç nesil şizofren yetişti. Cumhuriyet ve Atatürk'le ilgili, evde başka okulda başka bir şey dinlediler.’ 2019'da dahi bu barışmayı sağlayabilmiş değiliz. Erdoğan için çok büyük bir şans vardı. Türkiye için daha kapsayıcı bir dil kullansaydı bu kucaklaşmayı sağlayabilirdi. Tahterevalli gibi biri gitti mi, diğerinin rövanş ve öfke duygusu maalesef Türkiye'den gidemedi. Bugünkü gençler AK Partili ailelerin çocukları dahil bu tavrı reddediyor.”

TÜRKİYE EŞİTTİR BEN DEMEK

“İngiltere, Amerika, Fransa ve şahsım bir araya geldik ne demek? Ülke benim demek. Türkiye eşittir ben demek. Ben hiç şaşırmadım bu şuur altına. Tayyip Bey, kendini bizim babamız olarak görüyor, yöneticimiz değil. Dolayısıyla da millet iradesi sadece seçmek olsa çok iyi olacak ama millet iradesi aynı zamanda beni yönet, sonra günü geldiğinde seni ben değiştiririm demek. Bu söylemi anlatan bir fıkra üretildi. Şimdi bir İngiliz bir Fransız bir Alman bir de şahsım dörtlü zirve yapıyorlarmış. İngiliz olan kişi biz vatandaşımıza 1525 Pound asgari ücret veriyoruz 1200 Pound ile geçiniyorlar kalan parayı ne yapıyorlar bilmiyoruz demiş. Fransız biz 1521 Euro veriyoruz, 1250 Euro ile geçiniyorlar gerisini ne yaptıklarını bilmiyoruz. Alman biz 1557 Euro asgari ücret veriyoruz. 1.300 Euro ile geçiniyor gerisini bilmiyoruz. Şahsım da demiş ki vallahi biz 2020 TL asgari ücret veriyoruz. Yoksulluk sınırı 6800-6849 lira geri kalan parayı nereden buluyorlar bilmiyoruz. İşte bu fıkra Türkiye’yi en iyi anlatan fıkra”

CUMHURBAŞKANI OLSAM DIŞİŞLERİ, ADALET, EKONOMİ VE İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA ŞU TALİMATLARI VERİRDİM

“Dışişleri Bakanıma derim ki, Türkiye'nin geleneksel, kadim Osmanlı'dan itibaren gelen geleneksel dış politikasını doğru dürüst okuyacaksın kardeşim. Kişisel dostluklar elbette önemlidir ve bazı şeyleri kolaylaştırır ama devletin çıkarları her şeyin üstündedir. Kurumsal ve ciddi bir bakış açısı isterim. Komşularımızla iyi geçirmenin yollarını bulacaksınız. Ortadoğu'nun abisi, patronu, halifesi olmaya kalkışmadan, gerçeklik üzerinden bir dış politika istiyorum derim.

Ekonomi Bakanlığı'na diyeceğim şey şudur; ilk talimatım derhal üretim ekonomisine geçecek şartları oluşturun. Ekonomide güveni tesis edin. İşsizliğe özellikle genç işsizliğine çare bulacak, istihdam yaratacak bir program hazırlayın.

Şimdi bütün bunların olabilmesi için Adalet Bakanlığı'na çok iş düşüyor. Ona da derhal hakimlerin seçimi, Anayasa Mahkemesi'nin yargıçlarının seçimi konusunda yargının bağımsızlığını sağlayacak yol ve yöntemlerin hazırlayın derim.

Aynı zamanda buna uygun meclisle ilgili olarak; en kısa sürede meclis başkanına ya da yani meclisteki görevli olan arkadaşımıza da söyleyeceğim şey, derhal, geniş, uzlaşmalı ama çok yayılmayan toplumun tüm kesimlerinin görüşü alınmış bir anayasa metnini çok hızlı bir şekilde hazırlayın.”

İçişleri bakanlığı dönemimde, yıl 1997, şiddet gören kadınlar şikayet için veya komşular üzerinden karakola geldiği zaman o günün emniyet teşkilatı bir aile terapisti gibi bunları barıştırmaya çalışırdı. Bunu kesinlikle yapmayacaksınız derhal savcılara haber vereceksiniz, kadını da hastaneye göndereceksiniz demiştim. Bu devrim niteliğinde bir genelgedir. Bunun devamının getirilmesini isterim. Kadına yönelik şiddete dur denilmesini isterim. Kolluk güçlerinin tekrar devletin kolluk gücü olmasının sağlanması isterim”

ERDOĞAN’IN DUYGUSAL BİR REFLEKSİ OLACAKTIR

“Sayın Babacan ya da Sayın Davutoğlu seçime girmek için milletvekili istemesi gibi bir talepte bulunduğu zaman elbette arkadaşlarımla da konuşarak ama prensip olarak elbette evet derim. Yeni kurulacak partilere karşı Sayın Erdoğan'ın kalbinde şöyle bir şey olacaktır, Sayın Davutoğlu'nu kim tanıyordu? Ben aldım, şunu şunu ben yaptım şimdi de karşıma dikildi. Yani kendisinin duygusal bir refleksi olacaktır. Seni ben yarattım diyordur muhtemelen.”

AK PARTİ İLE İLKESEL OLARAK FARKIMIZ VAR

“AK Parti'nin Türkiye'de oluşturduğu referandumla vatandaşlara başka başka bilgiler vererek kabulünü sağladıkları, resmen insanlara yalan söyledikleri bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir sistemimiz var. Bu sistemi bireysel olarak referandumda reddederek çalışan şahıslardan birisiyim. Reddettim, yanlış olduğunu söyledim. Kardeşim bu gücü bana bile vermeyin, bu yanlıştır dedim. Sonuç itibariyle Cumhur İttifakı'nın bileşenleri de birçok şeyi mutlu mesut karşılıyorlar. O nedenle bir kere çok ilkesel olarak bir farkımız var. Bu itirazlarımız dururken ittifak yapamayız. Bu itirazların ortadan kalktığı bir ortam içinde şu denirse, biz iyileştirilmiş parlamenter sisteme, geçmişteki arızalarını, eksiklerini de gideren modern dünyaya, yeni değerlere uygun bir parlamenter sisteme dönelim. Tayyip Bey derse ki, gelin bakalım kardeşim ben buna varım. Bu zaten ittifak anlamına gelmez. İttifaka gerek yok. Kılıçdaroğlu da dahil olmak üzere muhalefet partilerinin büyük çoğunluğu hadi bakalım ne yapalım sorusuna, şunu yapalım der. Bizim partimizin kuruluşun 2. yıl etkinliğine bütün siyasi partilerin genel başkanlarını şahsen davet ettik. Sayın Kılıçdaroğlu şahsen katıldı. Bütün partilerin temsilcileri vardı. Konuşma yapmak üzere çıktığımda Sayın Yazıcı’ya Sayın Cumhurbaşkanı’na bizim bu teklifimizi götürmesini istedim. Biz çok net bir partiyiz. Milliyetçiyiz, demokratız, kalkınmacıyız. Kutuplaştırma yerine kapsayıcılık bizim için önemli.”

Editör: TE Bilişim