Birgün yazarı Yaşar Aydın, her gün yeni bir felaketle karşılaşan Türkiye'de AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın politikalarını değerlendirdi.

Yaşar Aydın, "AKP kulislerinden anladığımız Cumhur İttifakı aşağıya gidişi durdurmak için tekrar yeni şeyler denemeyi planlıyor. Beratlı, Beratsız, Soylulu, Soylusuz, Hulisi Akar ya da Efkan Ala. Bazı isimler gidecek bazıları gelecek. Erdoğan'ın yanına biraz daha güçlü figürler (ne kadar kaldıysa) ekleyecekler. Kalan karizmasından faydalanmaya çalışacaklar. Sadece zaman kaybı anlamına gelecek hamleler." ifadelerini kullandı.

Yaşar Aydın'ın "Bunlar daha iyi günlerimiz" başlıklı yazısı şöyle oldu:

Türkiye her yeni güne bir başka felaketle uyanıyor. Güneş, yağmur, sel ya da trafik kazası. Tüm bunların yanı sıra 10 yıldır sorumsuzca sürdürülen göçmen politikasının kaçınılmaz sonucu olarak yaşanan toplumsal gerilimler ve çatışmalar var.

Geçen hafta tüm bunların aynı anda görüldüğü kapkara bir yedi gün yaşandı. Tüm bu manzarayı Türkiye ile birlikte izleyen bir kabine vardı. Bir bölgeden bir bölgeye sadece demeç vermeye koştular. Ne kadar kredi vereceklerini nasıl binalar yapacaklarını anlatıp durdular.

Her zamanki gibi o kadar konuşmaya rağmen yaşanan sorunların çözümüne dair tek bir cümle edemediler.

Ama bakanların haklarını verelim en azından konularla Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan daha ilgiliydiler. Manavgat'a gidip çay atan, Kastamonu'da seçim konuşması yapan Erdoğan felaket yaşanan bölgelerin "Umumu etkileyen afet bölgesi " ilan edildiğini bile bakan kulağına söylediğinde hatırladı. Gittiği her yere götürdüğü cam ekrana bile yazdırılmamış anlaşılan.

BU FELAKETLER ARTIK BİTMELİ

Son bir haftadır yaşananlar ve hükümetin yaptıkları ülkenin basiretsiz, liyakatsiz, halktan kopuk, beceriksiz ve kibirli bir topluluk tarafından yönetildiğini bir kez daha gösterdi. Dünyanın farklı ülke liderleri kilometrelerce uzaktan Türkiye'ye ilişkin daha sağlıklı değerlendirmeler yaparken ülkenin tek patronu gerçeklikten kopmuş olarak kendi hayal dünyasını anlatmaya devam etti. Hem de tüm felaketler karşısında aynı tepkiyi vererek.

İKİ HAFTA YANDIK: Antalya Manavgat'ta 28 Temmuz, Muğla Marmaris'te ise 29 Temmuz'da iki büyük yangın başladı. Ardından ülkenin pek çok bölgesinde başlayan yangınlar geçtiğimiz hafta ortası kontrol altına alınabildi. Yaklaşık 100 bin hektarlık alan yandı. Yangınlarda 8 kişi hayatını kaybetti. Türkiye'nin yangın uçağının olmadığını ve kiralanan 3 uçaktan yeterli verimi alamadığımızı bu süreçte öğrendik. Uluslararası yardım istemek için karar almaları bile günlerce sürdü. Ormanlar yandı, binlerce canlı ve insanlar öldü. Ne bir bakan ne de bir bürokrat sorumluluk üstlendi. Bırakın istifayı özür dileyen bile yok. Türk Hava Kurumu'nun içinde bulunduğu durum da bu dönemde yine ayyuka çıktı.

Yangınlar karşısında iktidarın aldığı en önemli önlem RTÜK eliyle geldi. Haber merkezlerine yanan değil söndürülen yerlerin görüntülerinin geçilmesi talimatı verildi. En az bu emir kadar saçma olan şey anlı şanlı kanalların haberleri böyle vermeleri oldu.

Dünya lideri yine halka IBAN verdi. Ama halktan ilgi görmedi. Yurttaş dayanışması, kamunun yaptığı yardım çağrılarının çok daha önüne geçti.

SELE KAPILMAK: Bartın, Sinop ve Karabük. Yoğun yağışın ardından gelen sel şu ana kadar 60’ın üzerinde insanın ölümüne yol açtı. Karabük'ün Bozkurt ilçesinde çok sayıda insanın kaybolduğu bilgisi geliyor. Ama ne Valilik ne de AFAD tarafından bu konuda bir açıklama yapılmadı. Kamu binalarının bile dere yatağının ortasına yapıldığı ilçede adeta felakete davetiye çıkarılmış. Devlet felaketin ardından bölgeye gitmiş. Erdoğan konuşma bile yaptı. Ama ne arama çalışmalarından ne de kayıplardan bahsetti. Tüm Karadeniz ilçeleri neredeyse aynı durumda. Ama yetkililerden buna dair tek bir cümle yok. Bir başka felakete kadar yine susacaklar.

DÖRDÜNCÜ PİK: Pandemide bir türlü istenilen aşamaya gelinemedi. Aşılama iyi giderken aşı bitti. Aşı tekrar geldiğinde ise yeni varyant ortalığı kavurmaya başlamıştı. Eğitimin yüz yüze yapılması planlandığı söyleniyor. Ama buna dair hiçbir hazırlık yok. Yetkililer bazı alanlarda ve meslek dallarında aşının zorunlu olacağına dair açıklamalar yapıyor. Ama buna ilişkin de net bir bilgi yok. Tüm dünya Türkiye'nin pandemi verilerinde şeffaf olmadığının altını çiziyor. İktidar pandemide de gerçekleri yüzleşme ve mücadele etme yerine saklamayı tercih ediyor.

ALTINDAĞ ALARMI: Türkiye 5 milyona yakın mülteciye ev sahipliği yapıyor. Bu insanların yaklaşık 4 milyonu Suriyeli. İktidar mültecilere "misafir" demeyi tercih ediyor. Geçici süreli ucuz iş gücü muamelesi yapıyor. İktidar mülteci sorununun gün geçtikçe toplumda ciddi bir fay hattına dönüştüğünü kabul etmiyor. Altındağ'da bir gencin ölümüyle sonuçlanan tartışma, Suriyelilerin evlerinin ve dükkanlarının yağmalanmasına kadar ilerledi. Bu koşulda bile iktidar sözcüleri muhalefeti suçlu göstermeyi tercih etti.

Suriyelilerin üzerine bir de Afgan göçü başladı. İktidar için Afganlar da tıpkı Suriyeliler gibi batı karşısında siyasi bir koz. Alırım-almam-batıya yollarım gibi laflarla milyonlarca insanı ve süreçten tedirginlik duyan Türkiye'yi pazarlık masasına sürüyor. Yani hiçbir şey yapmıyor.

‘ERDOĞAN TEK BAŞINA YETMEZ’ SESLERİ

Son yaşananlardan sonra ülkenin çoğunluğunun, AKP iktidarının Cumhuriyet tarihinin en kötü yönetimini sergilediğine dair şüphesi kalmadı. Bu durum kamuoyu yoklamalarına da yansıyor. Türkiye sorun çözmek bir yana sürekli sorun biriktiren bir ülke haline geldi. Yaşanan bir doğa olayı ya da dış politikada yaşanan en küçük bir olumsuz gelişme ülke için felaketle sonuçlanıyor. Anlık gelişen bu olayların yanında bir de kronikleşen sorunlar var. Yüksek enflasyon, işsizlik ve faiz gibi. İktidar tüm bu sorunlar karşısında eli kolu bağlı oturuyor. Bu görüntü AKP içinde de ciddi rahatsızlık yarattı. Muhtemelen bu hafta Saray'a gidip Bakanlardan, uygulamalardan ve genel gidişattan doğan endişeleri dillendirecek isim listesi oldukça kabarık olacaktır. Bu arada ilk kez bu kadar net "sadece Erdoğan yetmez" sesleri çıkmaya başladı.

Erdoğan'ın 45 gün içinde 3 kez televizyona çıkması ve hiçbir pozitif etkisinin olmaması bu fikri iyice güçlendirdi. Ankara kulislerinde bazı eski AKP yöneticilerinin yeniden bir ekip görüntüsü verebilmek için ellerinde listeyle Reis'in huzuruna çıkacakları konuşuluyor. Birden fazla güçlü ismin olduğu yeni bir vizyon tarif ediyorlar. Yani hem kabinede hem de parti yönetiminde değişimi açıktan talep edecekler. Erdoğan'ın da bu yönde adım atma isteğinin olduğunu ama felaketler sonrasında ertelediği söyleniyor. Meclisin açılış tarihi olan 1 Ekim'e yeni kabine ile gireceğini söyleyenlerin sayısı hiç de az değil.

ONLAR DENEDİKÇE TÜRKİYE BATACAK

AKP kulislerinden anladığımız Cumhur İttifakı aşağıya gidişi durdurmak için tekrar yeni şeyler denemeyi planlıyor. Beratlı, Beratsız, Soylulu, Soylusuz, Hulisi Akar ya da Efkan Ala. Bazı isimler gidecek bazıları gelecek. Erdoğan'ın yanına biraz daha güçlü figürler (ne kadar kaldıysa) ekleyecekler. Kalan karizmasından faydalanmaya çalışacaklar. Sadece zaman kaybı anlamına gelecek hamleler. Çünkü yapabilecekleri bir şey kalmadı. Toplumun çok küçük bir bölümü inanıyor. marjinal haldeler. Ama deneyecekler. Her deneme ülkeyi biraz daha geriye götürecek. En ufak olay felakete dönecek. Erdoğan sadece bir konuda haklı. Bunlar daha iyi günlerimiz...

Editör: TE Bilişim