Yapılan açıklamada operasyonunun başarılı olması durumunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başarılı olacağına vurgu yaparak, başarısızlığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait olduğunun altı çizildi.

Ümit Özdağ yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı;

10 Şubat Çarşamba günü, Terör örgütü PKK'ya yönelik, Irak’ın kuzeyindeki, Gara adı verilen dağlık bölgede düzenlenen Pençe Kartal-2 Harekatı kapsamında terör örgütü PKK ile girilen çatışmalar esnasında; Yüzbaşı Burak Coşkun, Yüzbaşı Ertuğ Güler ve Astsubay Kıdemli Çavuş Harun Turhan’ın şehadet haberiyle sarsıldık.

Yine 13 Şubat Cumartesi günü, Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan bir duyuruyla Irak kuzeyinde Gara bölgesinde icra edilen Pençe Kartal-2 Harekâtı kapsamında, Silahlı Kuvvetlerimizin PKK terör örgütüne yönelik bir operasyon başlattığını, bölücü terör örgütü mensuplarının etkisiz hâle getirildiğini öğrendik.

İlk başta detayları bilinmemekle birlikte, bu açıklamadan bir gün sonra, yani 14 Şubat Pazar günü, Pençe Kartal-2 Harekâtı'ndaki son duruma ilişkin de açıklamalarda bulunan Bakan Akar, "PKK/KCK ve diğer terörist unsurları etkisiz hâle getirmek, hudut güvenliğimizi sağlamak ve daha önce güvenlik nedeniyle açıklanmayan, teröristler tarafından kaçırılan vatandaşlarımız ile ilgili istihbaratı teyit etmek ve gerekli müdahalede bulunmak maksadıyla; uluslararası hukuktan doğan meşru müdafaa haklarımız doğrultusunda, Irak kuzeyi Gara bölgesinde 10 Şubat 2021’de “Pençe Kartal-2 Harekâtı” başlatılmıştır. Teröristlere ait barınak, sığınak ve mühimmat depoları ile sözde karargâh yerlerinden oluşan 50’den fazla hedef başlangıçta hava harekâtı ile başarılı bir şekilde tahrip edilmiştir" diye konuştu.

Yine bu açıklamada, yoğun çatışmaları müteakip kontrol altına alınan mağarada yapılan aramalarda alıkonulan 13 vatandaşımızın naaşlarına ulaşılmış olunduğu, masum ve silahsız vatandaşlarımızdan birinin omzundan, diğer 12 vatandaşımızın başlarından vurularak şehit edildikleri bilgisi yer almıştır.

Öncelikle şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk milletine başsağlığı, gazilerimize ise Allah’tan acil şifalar diliyorum. Şehitlerimizi toprağa değil, yüreğimize gömdüğümüzü de belirtmek istiyorum.

Söz konusu operasyon esnasında en az 51 PKK militanının ölü, 2 tanesinin de sağ olarak ele geçirildiği bilinmektedir.

Bu korkak ve hain teröristlerin değil 51 tanesi, binlercesi dahi paramparça edilse, ne yazık ki kaybettiğimiz Mehmetçiklerimizin saçının bir teli kadar değeri olmayacaktır.

Bu operasyon, bölücü terör örgütü PKK’nın hain, soysuz ve korkak yapısını bir kez daha açıkça gözler önüne sermiştir.

Bu anlamda bölücü PKK terörünü bir kez daha lanetliyor, PKK terör örgütünün son mensubu etkisiz hale getirilinceye kadar kökünün kurutulması konusundaki irademi ve arzumu, her zaman olduğu gibi, güçlü bir biçimde beyan ediyorum.

Şunu çok açık bir şekilde belirtmek gerekir ki, bu bir kurtarma operasyonudur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Rize’de AKP kongresi etkinliğinde yaptığı açıklamalarda bunu teyit etmiştir.

Fakat kurtarılması hedeflenen askerlerimiz, polislerimiz ve diğer görevlilerimiz ne yazık ki bu operasyon sonucunda kurtarılamamış ve hepsi PKK terör örgütü tarafından şehit edilmişlerdir.

Bu anlamda bu operasyon, sonuçları açısından, ne yazık ki başarılı olarak nitelendirilebilecek bir operasyon değildir.

Bu operasyon başarılıdır demek, en başta şehitlerimize ve onların emaneti olan ailelerine, sevenlerine ve silah arkadaşlarına karşı saygısızlık olacaktır. Zira bu operasyonun hedefi PKK’lı öldürmek değil, PKK tarafından rehin tutulan güvenlik güçlerimizi kurtarmak ve yurda geri dönmelerini sağlamaktı.

Öte yandan ihanet sürecinde palazlanan PKK terör örgütünün elde ettiği dönemsel etki ve güç ile bu evlatlarımızı rehin almış olması; geçmişte yaptığımız uyarıların ne denli haklı ve isabetli olduğunu acı bir şekilde gözler önüne sermiştir. Bazen son pişmanlık fayda etmez. Ve bazı şeylerin de geri dönüşü olmaz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün AKP Rize il kongresinde Gara şehidi Uzman Çavuş Mevlüt Kahveci’nin annesini aramış ve “Rabbim sabrınızı arttırsın inşallah. Şehidimiz de sevgili peygamberimizin inşallah komşusu olarak bir anneye böyle bir şeref nasip olmaz. Ama siz bu şerefi yakaladınız. Mekanı cennet olsun. Onların kanı yerde kalmıyor ve kalmayacak. Aynı kararlılıkla devam ediyoruz, devam edecek. Rabbim sabrınızı arttırsın inşallah. Hiç merak etmeyin, Allah'ın izniyle onların kanı yerde kalmayacak. Onların kanının damlası bizim namusumuzdur, her şeyimizdir.” demiştir.

Erdoğan’a karşılık şehit annesi ise, “biz size emanet etmiştik” diye cevap vermiş ve gözyaşlarına boğulmuştur.

Maalesef artık ülkemizde şehit cenazeleri bile siyasete alet edilir olmuştur.

13 şehidin olduğu bir ülkede milli yas ilan edilmesi ve tüm hükümet yetkililerinin hesap vermesi gerekirken maalesef Cumhurbaşkanı, partisinin il kongresinde gülücükler saçıyor ve acılı anneye sabır dilemekle yetiniyor.

Üstelik de “Son operasyonumuzda neticeyi alamadık ve o da şehitler zincirine ilave oldu” diyerek kendisi de operasyonun başarısız olduğunu kabul ve beyan etmiştir.

Bu operasyona katılarak canlarını ortaya koyan her bir Mehmetçiğimizi tenzih ediyorum.

Onların büyük bir fedakarlık gösterdiğini, canlarını ortaya koyduklarını iyi biliyorum. Bu başarısızlık kesinlikle onların değildir.

Bu operasyon, siyasi aklın basiretsizliği, ferasetsizliği yüzünden başarısız olmuştur.

AKP’liler artık şunu öğrenmelidir: Operasyonlar Twitter’dan, Facebooktan veyahut il kongrelerinden ilan edilmez!

Mehmetçik canını ortaya koyarken siyasi rant peşinde koşulmaz!

Şehit anaları, evladının acısı taptazeyken telefonla dahi olsa parti kongrelerine bağlanmaya mecbur edilemez. Bırakın insanlar acısını yaşasın. İnsana acısını dahi yaşatmayan, bundan rant sağlayan, sağlamayı düşünen herkesin sırtında o şehitlerin hakkı vardır. Ödeyemezsiniz!

Partili cumhurbaşkanlığının etkisini tüm hızıyla görmeye devam ediyoruz ve ne yazık ki 13 şehit, Cumhurbaşkanını Mısırlı Esma kadar kederlendirmiyor.

Kaybettiğimiz evlatlarımıza yas tutarken, bir yandan da bu operasyonun neden istenen hedeflere ulaşamadığını ve nerede hata yapıldığını en ince ayrıntısına kadar tahlil etmek, devlet olmanın gereğidir kanaatindeyim.

Operasyona dair istihbarat sızması yaşanıp yaşanmadığı, bu anlamda muhakkak araştırılmalıdır.

Uçar birlik harekâtı unsurunu da içinde barındıran bu operasyon, kullanılan hava sahası itibariyle, bölgede bulunan diğer devletler ve güçlerle muhakkak koordine edilmesi gerekliliğini beraberinde getirmiştir.

Bu koordinasyon aynı zamanda PKK’ya bilgi sızmasına neden olmuş mudur?

Özellikle bu soru etraflıca tetkik edilmelidir.

Her şeyden öte, Erdoğan’ın “Çarşamba günü büyük bir müjde açıklayacağım” gibi bir çıkış yapmış olması, bu operasyonun başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep olan faktörlerden biri midir?

Doğal olarak bu soruyu sormak her Türk vatandaşının hakkıdır.

Geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirilen sınır dışı harekâtlardan önce Erdoğan’ın operasyonları ima eden ve sürekli tekrarladığı sözleri, insanları haklı olarak bu soruyu sormaya itmektedir.

Dünyada, operasyon yapacağını, hele ki Cumhurbaşkanı seviyesinde, önceden deklere eden bir başka ülke dünyada var mıdır?

İç siyasete meze yapmak pahasına, operasyonlarda baskın faktörünü sekteye uğratan ve güvenlik güçlerimizi riske atan bu akılsızlığı şiddetle kınıyorum.

Öncelikle PKK terör örgütünün, rehin tuttuğu güvenlik güçlerimizi Türkiye’ye karşı bir baskı ve propaganda aracı olarak kullanma niyetinde olduğunu bilmeliyiz.

Bu yüzden de PKK’nın bu bölgeyi özellikle daha fazla köşeye sıkıştığını ifade etmek gerekir.

Ayrıca sınır ötesinde, bir başka ülkenin derinliklerinde operasyon yapmanın; özellikle coğrafi koşullar ve mevsimsel hava şartları dikkate alındığında oldukça zor olduğu muhakkaktır. Tüm bunlara rağmen sonuç, ne yazık ki başarı değildir.

Eğer bu operasyon başarılı olsaydı, yani rehin tutulan güvenlik güçlerimiz kurtarılabilseydi, bunun siyasi başarısı Erdoğan’a ait olurdu.

Bu evlatlarımız şehit edilmişlerdir ve bu operasyonun siyasi başarısızlığının sahibi de Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ilgili bakanlar operasyona dair bilgi verecekler ve bu sayede kamuoyu konuyu daha net bir şekilde öğrenecektir.

Ancak bundan sonra atılacak adımlar çok daha önemlidir, ve çok hızlı atılması gerekmektedir.

Daha önceden de belirttiğim bazı hususları bir kez daha ifade etmek isterim.

Öncelikle 13 şehidimiz için sivil kelimesini kullanmak doğru değildir. Bu evlatlarımız yıllardan beri PKK terör örgütünün elinde bulundularsa, görevlerinden dolayı bulunmuşlardır.

Şehitlerimize sivil demek, doğrusu, terör örgütü elinde geçirdikleri 5-6 seneyi yok saymak demektir.

İkinci olarak da, şehitlerimiz için milli yas ilan edilmeli, bayraklar yarıya indirilmelidir. Başka devletlerin kralları, başkanları için protokol gereği yaptığı bayrak indirmeyi; kendi çocukları için, hele bu durumda, silahsız bir şekilde katledilen çocukları için, muhakkak yapmak zorundadır. Fakat bu, gerçekleştirilmemiştir.

Üçüncü olarak, İmralı’daki terörist başına sağlanan bütün ayrıcalıkların ortadan kaldırılması gerekmektedir. Terörist başı, tekrar ilk yakalandığı koşullara döndürülmeli, yani tam tecrite geçirilmeli, dış dünyayla tüm bağlantısı kesilmelidir.

Bu, yapılabilecek ilk ve öncelikli adımdır.

Dördüncü olarak, PKK terör örgütünün sözde lider kadrosu hedef alınmalı ve infaz edilmelidir. Bunu yüksek sesle yapmanıza da gerek yok. Türkiye’nin bu konuda deneyimi de vardır. Bu esasen şimdiye kadar çoktan yapılması gereken bir şeydi. Bazı zamanlar denenmiş olmasına rağmen bundan sonra ciddi bir politika olarak sürdürülmelidir.

İçişleri Bakanı Soylu’nun bu konuda bir sözü var. Bu sözün yerine getirilmesini her Türk gibi ben de arzu ediyor ve bu sözün takipçisi olacağımı belirtmek istiyorum.

Münih katliamı sonrasında İsrail’in Filistin Kurtuluş Örgütü liderlerine yönelik giriştiği sürecin bir benzerinin Türkiye tarafından uygulanması artık gereklilikten de öte bir zarurettir.

Beşinci olarak, Türkiye’nin Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG hedeflerine yönelik çok şiddetli bir cezalandırma operasyonu başlatması gerekmektedir. Evlatlarımıza yöneltilen her namlunun bedelinin ne olacağı, her teröristin zihnine çivi gibi çakılmalıdır.

Bunun dışında, şunu rahatlıkla söyleyebilirim, HDP’nin kapatılması için yeni bir süreç başlatılırsa, Türk milletinin bir vekili olarak ilk imzayı vereceğim.

Çünkü HDP, PKK’nın yaptığı her şeyden sorumludur.

HDP, eğer bir siyasi parti ise diğer partiler nedir?

Eğer diğer siyasi partiler parti ise, HDP’nin bir siyasi parti olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

HDP’yi kapatırsak terör yine de devam eder diyenler doğru söylemektedir. Fakat bu bakış açısı oldukça sıkıntılıdır.

Bir katil, nasıl olsa yine de cinayetler devam edecek diye cezasız bırakılabilir mi?

Devletler koydukları kuralları uygularlar. Bugün eğer kanunlar uygulansa HDP’nin açık kalması mümkün değildir. Sadece bir ilçe başkanlığından çıkan deliller HDP’nin kapatılması için yeterli olacaktır.

Birçok ülkenin Türkiye’ye karşı ikiyüzlü ve tutarsız tavrına rağmen Türkiye’nin HDP’nin kapatılması hususunda gerekli adımları atması, her şeyden önce hukuken bir gerekliliktir.

Elbette bunun dış politikada bazı yansımaları olacaktır. Fakat terörizme karşı mücadele, sıfır tolerans ve kararlılıkla sürdürülmelidir. Daha açık bir ifadeyle, terör örgütünün terörize edilmesi gerekmektedir!

Gara operasyonunda yitirdiğimiz canlarımıza yönelik; ABD’nin “şayet sizin anlattığınız gibi bu insanları PKK öldürdüyse” şeklindeki iğrenç açıklamalarının birkaç saat içerisinde nasıl geri çekildiğini ve PKK’ya terörist vurgusu yapılarak fail olan PKK’nın işaret edildiğine şahit olduk.

Dolayısıyla çok boyutlu, kapsamlı ve doğru bir stratejiyle yürütülecek bu süreç, istenen sonuçları beraberinde getirebilmektedir.

Editör: TE Bilişim