Yalçın "

Yani her iki şekilde de hedef, MHP’nin kazancını yok etmek ve ortaya çıkacak sonuçtan iktidarı kârlı veya en az zararla çıkarmaktır. 

Ancak politika borsasında şark kurnazlığı yapan bu çıkarcı “broker”ların hesaplayamadığı veya belki de bazılarının özellikle satın aldığı beklentilerin, sosyal barışın dinamikleri açısından riskleri ve maliyeti yüksektir.

MHP’yi saf dışı etmeye matuf kötü maksatlı ve sorumsuzca çabalar; 15 Temmuz ve sonrasındaki millî mutabakatın ürünü olan Yenikapı Ruhunu baltalamaktan, bin yıllık birikimin neticesinde vücut bulan toplumsal barış ve kardeşlik atmosferini dinamitlemekten öteye geçmeyecektir.

MHP’nin Anayasa değişikliği konusunda AKP ile birlikte hareket etmesinden ve referandum için iki partinin ortak bir dil kullanmasından Kürt kökenli seçmenin rahatsız olacağına dair öngörü ve iddialar tamamen hilafıhakikattir.

MHP’den olsa olsa HDP teşkilatı ve PKK’lılar rahatsız olur. Kürt kökenli vatandaşlarımız için tehdit; MHP değil, HDP-PKK’dır.

1 Kasım Seçimlerinden sonraki süreçte özellikle doğu ve güneydoğu halkı PKK terörünün ülkeyi nereye getirdiğini görmüştür. Halk artık terörden bıkmıştır, huzur istemektedir. Vatandaşlarımız, teröristi de onun siyasi temsilcisini de istememektedir.

Üstelik sözde “barış süreci” ütopyası artık gerilerde kalmış; AKP’nin PKK hakkındaki, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü noktasındaki proje ve söylemleri de değişmiştir.

Öte yandan yapılan objektif kamuoyu yoklamaları, Kürt kökenli seçmenin büyük kısmının referandumdaki temayülünün “Evet.” yönünde olduğunu ortaya koymaktadır.

MHP’yi Kürt kökenli vatandaşlarımızın eğilimini değiştiren olumsuz bir etken olarak gösterme gayreti sosyolojik realiteye, Türkiye’nin gerçeklerine aykırıdır.

MHP’nin politikaları, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü açısından bir sigorta olduğu kadar hayat sürdüğümüz coğrafyada bin yıllık kardeşliğin yaşaması ve Kürt kökenli vatandaşlarımızın varlığı açısından da bir garanti, bir senet hükmündedir. 

Adana, Mersin ve Osmaniye gibi MHP’nin güçlü olduğu ve bununla beraber Kürt kökenli vatandaşlarımızın da kalabalık ama bütün içinde, etle tırnak misali kaynaşmış şekilde yaşadığı illerde bütün mehabetiyle yaşayan toplumsal barış, MHP’ye yönelik haksız değerlendirme ve tahlilleri çöpe atmaktadır.

Söz konusu illerdeki sağlam toplumsal doku, MHP’nin; dinamikleri bin yılda teşekkül eden sarsılmaz sosyal barışın en titiz, en müteyakkız bekçisi ve muhafızı olduğunun delilidir.   

Güneydoğuda MHP teşkilatlarının istenen ölçüde faaliyet göstermemesi ise Kürt kökenli vatandaşlarımızın tutumundan değil, bölücü terör örgütünün tahrik ve saldırıları yüzündendir. MHP, bölgedeki bazı kritik il ve ilçelerde uyguladığı politikayla PKK’nın kardeş kavgası çıkararak ayrışma planlarını bozmayı hedeflemiştir. Partimizin bu dikkat ve hassasiyetinin ucuz çıkarlar için kullanılmasının hiçbir somut politik getirisi olmayacağı gibi; bu, hırsıza yol göstermekten başka işe yaramayacaktır.

Anayasa değişikliği sürecindeki misyonu göz ardı edilerek kapalı kapılar ardında ve gizli gündemlerle MHP’yi zarara uğratma hesapları yapılması, sözde “Kürt karşıtlığı ve tek adam rejiminde AKP ile MHP'nin anlaştığı” iddialarını ortaya atanların ekmeğine de yağ sürecektir.

Politik mücadelede yanlı davranmak bir yere kadar onaylanıp hoş görülebilir. Ancak bu; objektif yaklaşımı, haklının hakkını teslim etme gereğini ortadan kaldırmamalıdır.

MHP, geçtiğimiz Ekim ayında Genel Başkanımız Devlet Bahçeli tarafından startı verilen Anayasa değişikliği sürecinde başat fakat aynı zamanda yapıcı bir rol üstlenmiş, Türkiye’nin kanayan yarasına ilaç olacak çözümleri siyaset reçetesi olarak yazmıştır.

MHP’nin; aksayan, topallayan devlet yönetimine ortopedik bir hal çaresi bulunması, 15 Temmuz’dan sonra giderek büyüyen sistem yarasına dikiş atılması için yazdığı mümkün olan en sıhhatli formül, AKP iktidarı tarafından kabul görmüştür.

O günlerden bugüne kadar mesele enine boyuna tartışılmış, AKP-MHP ortak çalışmasıyla ortaya çıkan nihai tedavi yöntemi, TBMM gündeminde yasalaştıktan sonra geriye ameliyatın başlaması kalmıştır. Hastalıklı sistemi ameliyat masasına yatırmak için de son kararı verecek olan millettir. Çünkü Türk milleti devletin asıl sahibi, onu yönetenlerse hadimidir.

Anayasa değişikliği meselesi Türkiye’de yazarlar, akademisyenler, basın mensupları ve siyasetçilerden oluşan aydın takımının tartışmalarında da asıl mecrasından çıkarılmakta, siyasetin sınırlarına hapsedilmektedir.

Anayasa değişikliği süreci; her ne kadar Türkiye’de yönetim krizini ortadan kaldırmak üzere siyaset düzleminde üretilen çözümün hukuki boyutlarının belirlendiği bir süreçse de geniş anlamda siyasetler, disiplinler ve kurumlar üstü bir muhtevaya sahiptir. Bu konunun herhangi bir siyasi partinin herhangi bir çıkar grubunun uzak veya yakın hedefleri açısından tartışılması tespitte hatalara yol açacak, bu sebeple kamuoyunda istenen beklenti oluşmayacaktır. Mesele, milletimizin menfaatleri ve devletimizin geleceği açısından bütünsel olarak ele alınmalı; bunun hukuki, sosyal, kültürel, ekonomik ve güvenlik boyutları da birlikte değerlendirilmelidir.

Anayasa değişikliği AKP veya MHP’nin değil; doğrudan milletimizin mukadderatını, devletimizin bekasını, birlik ve bütünlüğümüzü ilgilendiren bir husustur. Bu konuda MHP’den daha hassas parti bulunmadığına göre, partimiz aleyhindeki analizlerin isabetsizliği de kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Meseleye buradan bakınca MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin neden ortaya Anayasa değişikliği ve yeni bir yönetim modeli tartışması attığı daha iyi anlaşılacaktır.

Uzaktaki bir manzaraya yakını gösteren hipermetrop gözlüğüyle bakılamayacağı gibi, Türkiye’nin güçlü bir hükümet sistemine geçmesi yolunda MHP’nin oynadığı yapıcı rol de sadece siyasi dinamikler ve hesapların penceresinden görülemez.

  Ayrıca her seçimin, her referandumun kendi dinamiği vardır. Anayasa değişikliği süreci ve 16 Nisan’ın muhtemel sonuçları da kendi şartlarında ve objektif olarak değerlendirilmeli, Sezar’ın hakkı Sezar’a, MHP’nin hakkı da MHP’ye teslim edilmelidir. 

Millet, iradesine ipotek koymaya çalışanlara 16 Nisan’da zaten gereken cevabı verecek, küçük pozisyonlar peşinde koşanların eline büyük resmi tutuşturacaktır." dedi.

Editör: TE Bilişim