Bu son günlerde siyaset arenası iyiden iyiye karıştı. Öyle ki, İktidar ekonomik sıkıntılarla boğuşurken bir de muhalefete söz yetiştirmeye çalışıyorlar. Diğer yandan iktidar, daha doğru sözü söylemek gerekirse, tek adam Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Rusya ile arasındaki kaybettiği prestiji tekrar kazanmak için çaba sarf ediyordu.

Öyle ki; Tahıl anlaşmasından ayrılan Rusya'yı ikna edersem tekrar eski günlerdeki prestijli günlerime dönerim diye çok çaba sarf ediyor. Uzun bir süredir AKP trolleri, yalaka ve yandaş basının pompalaması sonucu Putin'in Türkiye'ye geleceği ve Sayın Erdoğan'la görüşeceği her gün manşetlerden inmiyordu

Sonuçta kendisi Rusya'ya gitmek zorunda kaldı. Putin ülkemde savaş varken bir başka bir ülkeye gitmem diyordu. Dolayısı ile sen Rusya'ya geleceksin demişti. Nitekim öyle oldu. Allah var geçmişteki gibi Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kapısında dakikalarca bekletmedi. Üç saate yakın görüştüler. Basına düşen karelere baktığımız zaman Putin eski gösterdiği samimiyeti yüz ifadelerinde göremedik. Türkiye'nin Ukrayna konusunda kendilerini arkadan vurduklarını düşünüyordu. Türkiye'den vaz geçemiyorlardı ama fırsatını bulduğu anda Türkiye'ye arkadan hançerini saplamayı planlıyordu. Putin'in yüz ifadelerinden okuduğumuz bunlardı.

Muhalefete gelince durum daha vahimdi. CeHaPe kendi derdine düşmüş, hala 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerini tartışmaya devam ediyorlardı. Halbuki kendilerini kısa sürede toparlayıp önümüzdeki yerel seçimlere en güçlü şekilde nasıl hazırlık yaparım diye kafa yormaları gerekiyordu. Geçtiğimiz seçimlere takılmışlar. Kim haklıydı? Kim kazandı, kim kaybetti? vs. vs.

Ben 70 yıldır ilk defa Kemal Kılıçdaroğlu CB. olsun diye CeHaPe'ye oy vermiştim. Hatta CeHaPe'ye oy vermeye tereddüt eden arkadaşlarımı da iknaya çalışmıştım. Kaldı ki ben CeHaPe'den en büyük darbeyi yiyen bir kişi olarak, yeter ki bu ceberut iktidardan ve devleti soyup soğana çeviren haramilerden kurtulalım istemiştim. Hani hep söyleriz ya; Her şeyde bir hayır vardır diye. Deme ki böyle sonuçlanmasında da bir hayır varmış. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu'nun Ümit Özdağ ile son anda yaptığı gizli sözleşmeler gün yüzüne çıkınca iyi ki de kazanamamış diye düşünüyorum. Eğer kazanılsaydı belkide yeni kabine hala kurulamayacaktı. Belki de seçim tekrarı dahi yapılabilirdi. Çünkü o sözleşme gereği Ümit Özdağ'a büyük yetkiler veriliyordu. Ki bu durumu diğer Millet İttifakı'ın teşkil eden ortakların hiçbirisinin kabul edeceğini zannetmiyorum.

Burada İyi Parti'ye ve Meral Akşener hanımefendiye de bir parantez azmam lazım. İyi Parti artık kurulduğu günden beri sanki CeHaPe'nin vesayeti altındaymış gibi bir görüntü veriyordu. Anladığımız kadarı ile bu görüntüden sıyrılmak ve kendi olmak istiyordu Bu nedenle yerel seçimlerde sanki CeHaPe'yi kayıtsız şartsız destekleyecekmiş gibi kamuoyunda bir algı oluşmuştu. İyi parti bu algıdan kurtulmak istiyordu. Ben iddia ediyorum. İyi Parti bu son günlerdeki çıkışları ile yerel seçimlerde elini yükseltmek için atraksiyonlar yapıyor. Belli illerde mutlaka CeHaPe ile seçim ittifakına girmek zorundadır. Aklın yolu birdir. Alınan oylar belli. Karşında kaynaşmış bir iktidar bloğu var. Bu ittifaka CeHaPe'de mutlaka girmek zorunda kalacaktır. Elleri mahkum. Yoksa yıllar sonra kazanılan büyükşehirler birbir ellerinden gidecektir. Benim anladığım kadarı ile İyi Parti birkaç il ve bir veya iki adet büyükşehir belediyesini istiyor. Tüm bu çıkışlar o nedenle yapıldığını düşünüyorum.

Mevlâ'm neyler? Neylerse güzel eyler diye güzel bir veciz sözümüz var. Bekleyip göreceğiz. NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE VE DİYEBİLENE