İktidar, her önemli dönemeçte- toplumun sinir uçlarına dokunan- bir hamle ile tartışmaların seyrini değiştiriyor.

Böylece gerçek gündem kısır tartışmalar arasında kaybolup gidiyor.

Son hamle, müftülere nikah kıyma yetkisinin verilmesiydi. Bazı çevreler,  üzerine balıklama atladılar. İrtica paranoyaları yeniden depreşti. Bir anda Suriye’de yapılan yanlışlar, Barzani’nin bağımsızlık referandumu,Ege Adaları,Almanya ile kriz unutuldu. Gündeme müftülerin nikah kıyıp kıyamayacağı oturdu.

AKP’nin istediği de  buydu.

Türkiye’nin 15 yıldır onlarca,yüzlerce yanlışına rağmen aynı iktidar tarafından yönetilmesinin sebebi budur. Muhalefet gündem belirleyemiyor. İktidarın önüne attığı tartışma konularının peşinden sürüklenerek,kendi önceliklerini gündeme taşıyamıyor.

Mesela geldiğimiz noktada BOP daha bir hararetle tartışılabilirdi.

Suriye’de olup bitenler, Irak’ın parçalanması,Bağımsız Kürdistan için atılan adımlar vs. bunların hepsi Büyük Ortadoğu Planının bir parçası… Bu ülkelerden sonra sıranın Türkiye ile İran’a geleceğine  şüphe yok. Vatan toprağına yönelik tehditlerin, herhalde müftülerin nikah kıymasından daha çok ilgi görmesi beklenirdi.

Öyle olmadı. İktidarın her sıkıştığında ortaya sürdüğü –dinle alakalı- gibi görünen bir hamle ile gerçek gündemin üzeri örtüldü. Bu arada YAŞ kararları,terfiler,emekli edilenler de ikinci plana düştü.  İşgal edilen toprakların (Ege adaları) ayıbını müftülerin nikah kıyması örter mi? Kaldı ki iktidar bu hamlelerle sadece gündem değiştirmiyor, muhalefetin pozisyonunu da tayin ediyor. Entipüften meselelerde karşıtlıklar üreterek muhalefeti İslam Karşıtı bir konuma itiyor.

On beş yıldır süren bu etki tepki mekaniği bozulmadığı takdirde,  AKP iktidarının Erdoğan’ın ömrü boyunca sürüp gideceğinden kimsenin şüphesi olmasın!

MESCİD-ÜL AKSA

İktidarın Mescidi Aksa ile ilgili çıkışlarını da aynı düzlemde değerlendirmek gerekir. Filistin veya Mescidi Aksa söz konusu olduğunda hamasi söylemler zirve yapıyor.İlk kıblemiz,din kardeşlerimiz üzerinden Müslümanlık dozu yüksek bir propaganda faaliyeti yürütülüyor. İktidar sözcülerini dinleyenler İsrail üzerine ordu salınacağını düşünmeye başlıyorlar. Aslında, her şey retorikten ibaret. Nasılsa idraki iğdiş edilmiş,düşünemez hale getirilmiş bir kitle var arkalarında. Aksa’nın kapatılmasından rahatsız olanlar mesela Ayasofya’nın kapalı olmasından pek rahatsız olmuyorlar.Filistin toprağına gösterilen hassasiyet mesela Ege adalarına,kendi topraklarımıza gösterilmiyor. Ege adaları ile ilgili siyasi iktidar bugüne kadar Yunanistan’a tek laf etmedi. Vatan toprağının Filistin kadar da mı değeri yok?

İsrail zulmüne tepki göstermek hem iman hem insanlık borcudur Lakin,  tepkinin samimiyeti aynı şeyleri yapan başkalarına da gösterildiğinde belli olur.

ALMANYA İLE KRİZ

Siyaset hamaset üzerine kurulursa mütemadiyen kriz üretir. Almanya ile yaşanan krizin ardında da popülizmin dili olan hamaset var. Uluslararası ilişkiler kavga dilini kaldırmaz. İçeride gazı verip aklı gözünde olan kütleleri uyutabilirsiniz. Ama bu dışarıya karşı sökmez. Hele ekonomik bağımlılıklarınız varsa hiç sökmez. Ucuz kahramanlık sonunda hep prestij kaybı getirir. Geçen haftaya kadar –Haçlı artığı,soykırımcı –ilan edilen Almanya,ekonomik yaptırımlar uygulayacağını ima edince her şey bitti. Haçlı artığı dost ve müttefik Almanya oldu. Dün de o Almanya’ya ait  firmaların içinde olduğu konsorsiyum,Rüzgar Enerjisi ihalesini kazandı. Böyle durumlarda bu ne perhiz bu ne lahana turşusu denilir ama Anadolu’da  daha etkili bir ifade var: Somun Pehlivanı. Esip, gürleyip bir türlü yağmayanlar için kullanılan  bir tabirdir bu. Kafa tutmadığımız,burnumuzu sokmadığımız yer kalmadı ama hepsinden de geri adım attık.

Buna başka ne denilebilir ki?