Açıklama şu şekilde:

VATANDAŞLA BİR HASBİHAL...

#SözümüzVarHareketi

Bizi takip edenler biliyor veya bilmeyenler de şimdi öğreniyor. Ben ve arkadaşlarım yeni bir siyasi parti kurmaya karar verdik ve çalışmalara başladık.

Öncelikle "onca parti var iken bu da şimdi ne oluyor?" sorusuna bir cevap vermek gerekiyor.

Türkiye'de kamuoyu şirketlerinin yaptığı birçok araştırmaya göre, vatandaşlarımızın %25-45 arasında kararsız oldukları ortaya çıkmış durumda. Yani bu aynı zamanda mevcut partilere oy vermeyeceğim anlamına geliyor. Hatta ABD'nin istihbarat teşkilatı CIA'nın kontrolünde olan Rand Corporation'nın çalışmalarında bu oranın %65'lere çıktığı söyleniyor.

Bu nedenle kamuoyunun nabzını belirlemek üzere anket yapan şirketler, anketlerinde "Sizce Türkiye'nin yeni bir siyasi partiye / partilere ihtiyacı var mıdır?" sorusunu sormaya başladılar. Bunlardan biri olan Area şirketi yaptığı araştırmada halkın %43.9'unun, "Türkiye'de yeni bir partiye / partilere ihtiyaç vardır." dediğini açıkladı.

Bu da bizim araştırmalarımızı ve gözlemlerimizi doğrular nitelikte!

Bizlerde Türk Milletinin bu arayışını ve ihtiyacını görerek; yerli, milli ve bağımsız karakterde bir siyasal yapı oluşturmaya karar verdik.

Bugün sizlerle hasbihal ederken nasıl bir siyasi parti kurmak istediğimizi  israf konusu üzerinden paylaşacağım.

Biz israf içinde yüzmeyen ve milletin parasını çarçur etmeyen ve de her açıdan denetlenebilen çok şeffaf demokratik işleyişe sahip bir siyasi parti kuracağız.

Siyaseti bir meslek ve siyaset yapanları da bir meslek erbabı olarak görmediğimiz için siyaseti devlet bütçesine yük olmaktan kurtaracağız.

Sözümüz Var Hareketi'nin iktidarında partilere devlet bütçesinden yapılan yardımlar kaldırılacaktır.

Milletvekilleri ve belediye başkanlarının maaşı öğretmen maaşlarını geçemeyecektir.Bizim partimizde siyaset yapanlar ekmek paralarını siyaset öncesi yaptıkları işlerden temin ettikleri gibi temin etmeye devam edecekler ve iktidarın getirdiği imkan ve güçlerden haksızlık yaparak zenginlik oluşturamayacaklardır.

Herkes siyasete girmeden önce nasıl yaşıyorsa siyasete girdikten sonrada öyle yaşamaya devam edecektir.

Şatafatlı ve lüks içinde bir genel merkez, il ve ilçe binaları ile parti temsilcilikleri olmayacak herşey ihtiyaçları karşılayacak mütevazilikte olacaktır. Yani siyaset yapmak bizi etkilemeyecek, biz yapacaklarımız ile siyaseti etkileyeceğiz. 

Her kademe de giderler, parti mensuplarınca imece usulü karşılanacak ve siyasette "paran kadar konuş" ya da "parası olmayan siyaset yapamaz" dönemi kapanacaktır. İnşallah TBMM'ye gelmek ve ilini temsil etmek isteyen bir köylü, çiftçi, işçi ve esnafımızı halk için siyaset yapmak üzere Meclis'e taşıma kararlılığındayız.

Genel Başkan; makam arabası olarak yerli üretim ve en ucuz versiyon olan ama mutlaka beyaz renkli bir araba kullanacaktır. Çünkü bizce beyaz renk, siyasette yeni dönemin aydınlığını ifade etmektedir.

Bu anlayışımız devlet yönetimine de yansıyacaktır. Devletin Cumhurbaşkanlığı makamı, Cumhuriyet'in sembolik olarak bir değeri olan "Çankaya Köşkü"ne dönecek şimdiki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi bina olarak Türk Milletinin ihtiyacı olan bir konuda kullanılmak üzere hizmet dışı bırakılacaktır.

Devletin her kademesinin emrine sunulmuş olan makam arabaları (ihtiyaç harici olanlar istisna) kaldırılacak ve lüks lojman saltanatına son verilecektir. Keza buna paralel olarak devlet bütçesine yük getiren özel hizmete tabi bütün uçaklar envanterden çıkartılacaktır.

Ülkemizin yaşadığı ağır ekonomik sorunlar ve halkımızın büyük çoğunluğunun çektiği geçim derdi bizi böyle düşünmeye ve davranmaya zorluyor.

Ekonomisi çok güçlü bir ülke olan Almanya'nin başta başbakanı Angela Merkel olmak üzere tüm siyasetçilerinin yaşadığı mütevazi hayatın milletimizce gıpta ve üzüntü ile seyredilmesi aynı zamanda halkımızın siyasi partiler ve siyasetçiler açısından beklentileri ortaya koyması sebebi ile fevkalade önemlidir. Halkın bu bakış açısı "itibardan tasarruf olmaz" anlayışını da kendiliğinden yıkmıştır. 

Yine İsveç'in Malmö kentine yaptığım bir ziyarette, kentin merkezini gezerken bana eşlik eden Türkler, üç katlı bir binanın orta katını işaret ederek, burada zamanın İsveç Başbakanının yaşadığını söylediler. Ben de gayrı ihtiyari "Hiç bir belirti yok. Nerede polis noktası ve korumalar?" diye sordum. Onlarda bana tebessüm ederek, başbakanın halk arasında dolaştığını, eşiyle bisiklete binerek spor yaptıklarını, akşamları da yürüyüşle beraber köpeklerini gezdirdiklerini anlattı. Şimdi bu durumu kendi ülkemle mukayese ederek tebessüm etme sırası bana gelmişti.

Artık siyasette "israf" dönemi sona ermelidir. Halkın bu siyaseti maddi olarak sübvanse edecek gücü yoktur. Sözümüz Var Hareketi'nin iktidarında siyaset ve devlet hayatında israfa son verilecektir. Halkı yokluk ve yoksulluk içinde olan bir ülkenin, siyasetçilerinin gülmeye ve hakkı olmayan paraları ortalığa saçmaya hakları yoktur.

Şimdilik bu kadar! Başka bir konuda yıne farklı bir bakış açısıyla hasbihal etmeye inşallah devam edeceğiz...

Özcan PEHLİVANOĞLU
Sözümüz Var Hareketi
Kurucu Genel Başkanı

Editör: TE Bilişim