Çoçukluğumuzdan beri duyageldiğimiz bir fıkra.. Esasen fıkra demek doğru olur mu bilmem, çünkü güldürmecenin çok ötesinde anlamlar yüklü. Taa bundan yüzyıllar önce dahiyane Nasrettin Hocanın tespitlerinden..  
Neydi  bu günümüzde de büyük dersler çıkaracağımız fıkra; 
Hoca oğlunun eline bir testi tutuşturup çeşmeden su getirmesini istemiş. Çocuk dışarı çıkarken de ensesine bir tokat atıp;  
- Testiyi kırma ha! diye öğüt vermiş.  
Bunu gören komşulardan biri;  
- Yahu Hocam demiş, henüz testiyi kırmadan niye dövüyorsun yavrucağızı ?  
Hoca cevap vermiş; 
- Testiyi kırdıktan sonra neye yarar be birader! 
Mutlak suretle haklı hoca. Testi kırıldıktan sonra ne yarar.. Sanki geri mi gelecek testi, bir kez kırılmaya görsün.. 
Bundan yüzyıllar önce yapılan bu tespit, bu günde hala evrenselliğini koruyorsa eminim bundan yüzyıllar sonrada aynı evrenselliğini koruyacaktır! Tabi anlayıp ders çıkarabilene. 
 
Neyse efendim! Gelelim şimdi düne. Hem Türk Demokrasisi hem de Ülkücüler için milat sayılan 19.06.2016 tarihli kongreye. İlk etapta aklımızda kalanlar, evet salon dardı, nefes alınamıyordu, insanların suyu çıktı.  
Evet doğrudur kilometrelerce yaşlı, bayan, genç ülküdaşımız yürümek zorunda kaldı.  
Evet ortam gergindi, gerek ramazan  gerek sıcak durumu iyice gerdi.  
 
Delegenin yanı başında, saatlerce pürdikkat gözümü dahi kırpmadan bu tarihi ana şahitlik ettim. Kimileyin kalbim duracak sandım, kimileyin tebessüm ettim, kimileyin ise sel olup akan göz yaşlarımı durdurmakta oldukça güçlük çektim. 
Velhasıl iyisiyle, kötüsüyle verilen yedi aylık mücadeleden, çileden, zahmetten sonra kongremizi gerçekleştirdik. En azından muhalifler olarak ilk sınavı geçtiğimize inanıyorum.  
Buraya kadar sorun yok. Yukarıda sıraladığım fiziki şartlardan kaynaklı sıkıntılarda çok değil yarına kadar unutulur hatta belki unutulmuştur bile. Önemli olan ictihadda sıkıtı çıkmasın… 
 
Yani sözüm ona testi kırılmasın.. 
 
Mesela mağdurken mağrur olunmasın, diş bilenmesin, kem söz edilmesin, gereksiz inatlaşmaya gidilmesin.. 
 
Mesela biz yaptık oldu denilmesin, bizi kimse haklıyken haksız duruma düşürmesin.. 
 
Hizipçiliğe prim verilmesin, eğer varsa akıllarda abicilik oyunu buna derhal son verilsin.. 
 
Mesela demokrasi adı altında anti demokratik tavırlardan vazgeçilsin.. 
 
Balgat’ı eleştirirken, Balgat ile aynı hatalara düşülmesin… 
 
Sakın ha sakın, sakın kimse güçten etkilenilmesin.. 
 
Şayet bu saydıklarımdan herhangi bir gerçekleşirse yani bir kere testi kırılırsa bu devran kimseye kalmaz, aynı ihtilal kılıcı gelir boğaza dayanır!!