Odatv’nin haberine göre; Biden’ın ABD Başkanı seçilmesiyle Türkiye-Amerika ilişkilerinin önümüzdeki dönemde alacağı seyir tartışılıyor. Birçok gözlemci, Ankara’daki yönetimin dünya siyasetinde neredeyse tek başına avukatlığını yapan Trump’ın gidişiyle işlerin sarpa saracağını vurgularken, kimileri de Biden’in Soğuk Savaş’tan kalma Rusya’yı kuşatma politikasına geri döneceği, bunun da Ankara’ya yarayacağı varsayımındalar. TÜRKİYE ABD’NİN İÇ MESELESİ OLDU Aslında, Biden döneminde Beyaz Saray’ın Türkiye’ye karşı muhtemel tavrını uluslararası politikanın bir konusu olarak değil de ABD’nin bir iç tartışması olarak ele almak gerekiyor. Bunun nedeni de Ankara’nın son dört yılda ABD Başkanı Donald Trump ve ailesiyle kurduğu gayrıresmi ve diplomasi kurallarına uymayan ilişkilerdir. ABD kamuoyunun artık çoğunluğunu teşkil eden Demokratlar hatta bazı Cumhuriyetçiler tarafından bile gayrı ahlaki olarak nitelendirilen bu "ahbap çavuş" ilişkileri önümüzdeki dönemde ABD’de çok tartışılacağa benziyor. ABD medyasında son üç yıl boyunca çıkan yüzlerce haberde "üç damat" arasında, yani müstafi Hazine ve Ekonomi Bakanı Berat Albayrak, Trump’ın damadı Jared Kushner ve Aydın Doğan’ın damadı Mehmet Ali Yalçındağ çerçevesindeki özel ilişkiler defalarca yazılıp çizildi. ABD Başkanlık seçimi kampanyasında Trump’ın Rusya ve Türkiye’ye uyguladığı ayrıcalıklı muamele Biden taraftarlarının başlıca kozlarından biri oldu. Türkiye’ye yönelik Trump ayrıcalıkları arasında çok konuşulan iki konu, eski ABD Başkanı’nın Türkiye’nin Suriye harekatlarına yeşil ışık yakması ve Trump’ın danışmanı emekli General Flynn’ın Ankara’dan para alarak yürüttüğü illegal lobi faaliyetleri iddiasıydı. BHARARA GELİYOR Ancak bu ikisinden daha da önemli bir konu vardı ki, bir erken seçim olur da iktidar değişmezse Ankara’daki yetkilileri çok rahatsız edeceğe benziyor. Bu da Rıza Sarraf skandalı ve bununla ilgili olarak New York’ta devam eden Halkbank davası. Halkbank’ı yüklü bir cezanın beklediği söyleniyor. Bu davanın bugüne dek Trump’ın adalete müdahalesiyle durdurulmuş olduğu iddiası başta eski savcı ve bugün Demokrat Parti’nin önemli isimlerinden biri haline gelmiş olan Preet Bharara olmak üzere birçok politikacı ve gazeteci tarafından dile getiriliyor. ABD’nin S-400 alımı nedeniyle kararlaştırdığı ama yine Trump’ın bir süre erteletmeyi başardığı CAATSA (ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) yaptırımlarının ne olacağı konusu da ayrı bir tartışma. ABD medyası, işte tüm bu alanlarda Berat Albayrak ile Jared Kushner arasındaki ilişkiler ve ayrıca Trump’ın Türkiye’yle ilgili işleri ya da Türk lobisiyle bağlantılı ticari alanlardaki çıkarları nedeniyle Ankara’ya özel bir hoşgörü gösterildiği kanısında. Bu alanlarda şu anda Türk-Amerikan İş Konseyi’nin başında olan Mehmet Ali Yalçındağ da Demokratların hedefinde. Bu kurumun eski başkanı, saraya yakın şahsiyetlerden Ekim Alptekin, Trump’ın danışmanı Flynn’ın yargılandığı yasadışı lobicilik davasının sanıklarından biri. Tüm bu konular, Biden’ın görevi devralacağı Ocak ayından sonra gündeme gelecekken, geçtiğimiz hafta insanlara "Çarşamba’nın gelişi" dedirten bir gelişme daha oldu. Trump, FBI’a yalan söylediği için mahkum olmuş bulunan Flynn’ı Başkanlık yetkisini kullanarak giderayak affetti. Demokrat hukukçular, 1915 tarihli bir Yüksek Mahkeme kararını hatırlatarak "Başkan’ın af kararının tüm suçları kabul etmek anlamına geldiğini" vurguluyorlar. Tüm bunlar Trump sonrası dönemde bir "devr-i sabık" yaratılacağı ve eski yönetim ve adamlarından hesap sorulacağı, TAİK ve çevresindeki Türk lobisi unsurları dahil bazılarının başının fena halde derde gireceği anlamına geliyor. ESKİ ÇAMLAR BARDAK OLDU Uzun menzilli füzeler, uzay teknolojisi ve bilgi çağında hâlâ yerküre bazlı "ülkenin stratejik değeri ve Türkiye’nin bölgedeki yeri" hesapları yapanlar bununla sadece hizmet ettikleri makamları etkiliyebilirler. Tıpkı TAİK’in zaten Türk lobisinin elemanları olan eski Kongre üyeleriyle toplantılar düzenleyip sözde Ankara ile Biden’ın arasını düzelteceği söylenen çalışmaları gibi bunlar da boş hayallerdir. AK Parti’nin yetersiz düşünce kuruluşu SETA’nın gelecekteki Türk-ABD yakınlaşması üzerine raporlar yayınlaması da boşunadır. Demokrat Parti’nin Rusya’ya karşı Türkiye’den yararlanmak gibi bir vizyonu olamaz çünkü bu çevreler iki ülkedeki yönetimlere de aşağı yukarı aynı gözle bakıyorlar. Ve zaten Trump’ı suçlarken Rusya ile ülkemizi aynı kefeye koymayı da ihmal etmiyorlar. Demokrat taban da eskisi gibi değil, "ne de olsa karşı tarafın değil bizim sorunlu çocuğumuz" şeklindeki bir mantık siyasette ahlak ve tutarlılık ilkelerine önem veren Demokratlar için artık pek geçerli değil. Özetle, Ankara’nın Biden’la arayı düzeltemeyecek olmasının asıl nedeni son dört yılda izlenen tutarsız, ABD iç politikasında taraf olan, bir tarafa yaslanarak çıkar sağlamaya çalışan yaklaşımlardır. Damatlarla iş bitirme peşinde koşan, ülkenin çıkarlarını Mehmet Ali Yalçındağ gibi acar iş adamlarıyla çözmeye çalışan ciddiyetsizliktir. ABD iç politikasıyla bu kadar yüzgöz olunduktan sonra bir kesimin bu kadar karşıtlığına maruz kalmak da olağan değil mi? SOLCULARA TEŞEKKÜR EDİN Bu çerçevede, Türkiye’de bazı reform ihtimalleri görüp, bunu Biden’in seçilişine bağlayan ve "Biden’a teşekkür etmeliyiz" diyen liberal çevrelere de şunu hatırlatmalıyım, Demokrat Parti eskisi gibi değil, oldukça sola, sosyal demokrasiye kaymış durumda. Sosyalist Bernie Sanders, sosyal demokrat Elizabeth Warren, siyah Amerikalılar ve "Antifa" olmasaydı Biden kazanamazdı. Bu nedenle ille Amerikalılara teşekkür edeceklerse bu Amerikalılara teşekkür etmeliler. Türkiye’yi İslam ülkelerine örnek gösterilecek, Batı önünde de Müslümanların sözcüsü olacak, ekonomisi "anonim şirket gibi" yönetilip küresel sermayeye para kazandıracak, askeri gücü ile ABD’ye hizmet önerilen ülke olarak göstermenin devri de, modası da geçmiştir. Batı’nın Türkiye’den istediği sadece kimseye kötü örnek olmaması, kimseye muhtaç da olmadan kendi ekonomisini düzeltmesidir. Sadece Batı hükümetlerinin de değil aynı zamanda dünyadaki Antifa akımının, demokrat ve özgürlükçü güçlerin beklentisi de budur. Bunun da Türk siyasetine 18 yıldır egemen olan yönelimle mümkün olmayacağını görmek için kâhin olmaya gerek yok. Bu iktidar iş başında kaldıkça dış ilişkilerde çok büyük zorluklar yaşanacaktır. Kayahan Uygur