Tayyip Erdoğan’ın her AKP il örgütünde birkaç adet bulabileceğiniz imitasyonu kıvâmındaki Ahmet Davutoğlu, 23 Nisan Başbakanı gibi oturduğu Başbakanlık koltuğunda bir karikatüre benziyor.
Öfke gösterileri ve kürsülerde ara ara yükselttiği sesiyle  “Ben de Tayyip Erdoğan kadar gergin olabilirim”  derken içine düştüğü durum, tam bir komedi. Ahmet Davutoğlu bu taklit ve eziklik performansıyla kendisini unutacak ve bir Tayyip Erdoğan mukallidi olarak hatırlanacak. Bu komik gösterinin en son örneğini MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye çektiği restle gördük.
Erdoğan’ın yıllardır “Sivas’tan öteye gidemeyenler” diye işâret ettiği Devlet Bahçeli, bu kez Davutoğlu’nun “Tunceli’ye gidin, Ankara’da söylediklerinizi Tunceli’de söyleyin”  diyerek çektiği resti gördü ve hemen Tunceli’ye gitti.
Öncelikle bir gerçek var, Erdoğan’ın, “Sivas’tan öteye gidemeyenler” restinin yıllardır cevapsız kalmasından cesâret aldığı için çektiği bu restin cevap bulma ihtimâlini hiç değerlendirmeyen Davutoğlu’nun bilmediği bir gerçek bu:
Ülkücüler için herhangi bir yere gitmek bir cesâret meselesi değil, yalnızca bir karar meselesidir, Ülkücüler karar verdiği ândan itibâren her şey cesâret meselesi olmaktan çıkar... Geriye dönük kısa tarihimiz bunun örnekleriyle lebâleb doludur.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin restin hemen ardından yaptığı Tunceli ziyâretiyle bunu öğrenmiş ve ilk siyâsî dersini ezber etmiş oldu Davutoğlu.
Aslında ülkenin Başbakanı olarak, bırakınız bir muhalefet partisi genel başkanının, herhangi bir vatandaşın bile ülkenin herhangi bir yerine gidebilmesinin Başbakan tarafından bir cesâret meselesi olarak telâkkî edilmesi, o ülkenin içine düştüğü güvenlik krizinin bir itirâfıdır ve bunu söyleyen Başbakanın derhal istifâsını gerektirir.
Ülkücüler için ise güvenlik dediğimiz şey, bir lâtife bahsinden ibârettir ve ülkücülerin güvenliğini cesâretleri sağlar.
Yalnız Devlet Bahçeli değil, kim olursa olsun, bir MHP Genel Başkanı karar verdiği zaman ülkenin en ücrâ köşesine kadar gider.
Bingöl’ün Genç ilçesinde MHP ilçe Başkanı Abdülhadi Arı PKK’lılar tarafından işkenceyle şehid edildiğinde yıl 1993’tü. Abdülhadi Arı’nın cenâzesi için Bingöl’e giderken “Başkanım gitmeyin, koruyamayız sizi,” diyen zamanın emniyet yetkililerine “ölümden öte köy mü var”  diyerek yola çıkan ve Bingöl’ün Genç ilçesi sokaklarında yalnızca birkaç arkadaşıyla yürüyen Muhsin Yazıcıoğlu’nu şaşkınlıkla izleyen PKK’lılar bilirler bunu.
***
Evet...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Ankara’da ne dediyse aynısını fazlasıyla Tunceli’de de söylemiş, “Dersim isyanının fâilleri teröristtir, eşkıyadır” demiştir.
Tam da burada Erdoğan imitasyonu Ahmet Davutoğlu’na bir çağrım olacak. Kendisini herhangi bir yere gitmek gibi zahmete sokacak değilim bu kadar yoğunluğu arasında. Bizim için ülkenin her bir noktası aynıdır, bizim için bedeli ağır ödenmiş vatan toprağıdır. Sayın Davutoğlu’ndan, Devlet Bahçeli’nin Tunceli’de söylediklerine cevap olarak bir tek cümle telâffuz etmesini, bekliyoruz şimdi.  Türkiye’nin herhangi bir yerinde, ya da TBMM’de veya herhangi bir televizyon kanalında, o da olmadı TBMM kulisinde birkaç şâhidin bulunduğu bir kuliste “APO teröristtir, APO kâtildir, PKK terör örgütüdür” desin.
Zerre-i miskâl hakkâniyet sahibiyse, zerre-i miskâl cesâreti varsa, zerre-i miskâl Erdoğan’dan bağımsız bir Başbakan ise  “APO teröristtir, APO kâtildir, PKK terör örgütüdür” desin...
Hodri meydan!
Bekliyoruz...
Diyemezsin Sn. Davutoğlu.
MHP Genel Başkanı Tunceli’de “Dersim isyanı fâilleri teröristtir, eşkıyâdır” der ama sen “APO teröristtir, APO kâtildir, PKK terör örgütüdür” diyemezsin...
***
Devlet Behçeli’nin Tunceli ziyâretinin başka bir yazının konusu olacak başka anlamları da var.
Birincisi, Tunceli ziyâretinin Ülkücü câmiada oluşturduğu büyük heyecânın sebebi yalnızca ziyâret değil, Devlet Bahçeli ve yönetiminin yıllardır Ülkücülerin güven duygusunu nasıl zedelediğinin de ıspâtı aynı zamanda. Yoksa Tunceli ziyâreti sıradan bir ziyâret olmalıydı Ülkücüler ve bu ülke için.
İkincisi, MHP’nin kadîm Türk Milliyetçiliği ve Ülkücü fikir paradigması ve aksiyonerliği çerçevesinde bir siyâset etme ve muhalefet vazifesi ifâ etmesinin bu ülkede dengeleri nasıl değiştireceği ve Ülkücüler hesaba katılmadan hiç kimsenin plan yapamayacağı, hiç kimsenin Ülkücüler hesaba katılmadan kart dağıtamayacağının göstergesidir... Devlet Bahçeli ve yönetiminin bilmesi gereken de budur...