Türkiye gazetesi yazarı Meryem Aybike Sinan’ın, “Ahıska Türklerinin uzayan sürgünü” başlıklı yazısı şu şekilde:

Sürgün kelimesi Türk milleti için içi kan, gözyaşı, keder dolu olan acı bir kelimedir!

Sürgün Kırım demektir, Ahıska demektir, Türkistan, Bulgaristan, Kerkük, Musul, Karabağ, Taşkent, Buhara, Semerkant ve nihayet buz kesen Sibirya demektir! Sürgün gidip de gelmemek, gelip de bulmamak ve dahi görmemektir.

Sürgün bu millet için böyle acı ve kederle kurgulanmış bir kelimedir.

1944 Kırım Sürgününün acıları hâlâ devam ediyor. Kırım hâlâ esir, Kırım Tatarları hâlâ sürgün! Ya Ahıska? Tıpkı Kırım Tatarları gibi onlar da yerlerinden yurtlarından sökülüp rastgele bilinmedik diyarlara sürüldüler, gittiler ve bir daha dönmediler, dönemediler.

Ahıska 1578-1828 tarihleri arasında bir Osmanlı vilayetiydi. Lakin 1828 tarihinde Çarlık Rusya’sı tarafından işgal edildi ve zaman zaman tekrardan Osmanlı’ya katılsa da en son 1921’de Türkiye ile Sovyet Rusya arasında imzalanan Moskova Antlaşmasıyla yeniden Rusya’ya katılmıştır.

Ahıska’nın Rusya’ya geçmesini Posoflu Âşık Üzeyir Fakirî, şu hüzünlü sözlerle anlatır:

"Ahıska gül idi gitti/Bir ehli dil idi gitti/Söyleyin Sultan Mahmud’a/İstanbul’un kilidi gitti!''

Stalin 1944 yılında 2. Dünya Savaşı sırasında SSCB bünyesindeki halkları topluca sürgün etmeye başladı. Gerekçe ise paranoya seviyesinde bir bahane idi. Güya bu halklar kendisine ihanet ediyordu. İnsanlık tarihine geçecek ağır zulümler ve sürgünler devri başladı.

15-18 Kasım 1944 tarihinde Ahıska boşaltıldı. Bu sürgünü Stalin’e bağlı olan gizli polis şefi Lavrenti Beria organize ediyordu. Ağırlıklı olarak Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan’a ve bilinmeyen İç Asya bölgelerine gönderilen yüz bin Ahıska Türkü'nün yaklaşık 12 bini sürgün yolunda kötü şartlardan dolayı hayatını kaybetti.

Sovyetlerin bu sürgünde stratejik iki emeli vardı. Birincisi çok önemli bir koridorda bulunan Ahıska, Türkistan’a giden önemli bir güzergâhın kalesi konumundaydı. İkinci koridor ise “Zengezur Geçidi” idi ve Karabağ coğrafyası da işgal edilerek bu geçit de kapatılmak istenmişti.

Bugün Ahıska Türkleri dağınık bir şekilde yaşamaktadır. Azerbaycan 1990’lı yıllarda kapılarını Ahıska Türklerine açan ilk Türk Cumhuriyetidir. 9 farklı ülkede yaşayan Ahıska Türklerinin vatanı Ahıska’dır! Gürcistan sınırları içinde bulanan Ahıska’ya geri dönmek isteyen Ahıska Türkleri sonuna kadar haklıdırlar.

Dünya Ahıska Türkleri Genel Başkanı Ziyatdin İsmihanoğlu Kassanov, sürgündeki 9 ülkeden gelen Ahıska Türklerinin temsilcileriyle yaptıkları görüşmelerde yol haritalarını belirlediklerini ve bir gün mutlaka Ahıska’ya döneceklerini söylüyor.

Gürcistan, peki bu meseleye nasıl bakıyor?

Gürcistan ne yazık ki Ahıska Türklerinin geri dönüşüne sıcak bakmıyor ancak bu sorun Gürcistan için hem iç hem de uluslararası bir sorun niteliğini taşıyor. BM, AGİT tarafından kabul edilmiş anlaşmalar uyarınca Gürcistan birtakım yasalar çıkardığı, yükümlülüklerini yerine getireceğini ilan ettiği hâlde daha sonra vazgeçmiş ve ayak diretmiş ve bu sorunun SSCB’ye ait bir mesele olduğunu dile getirmiştir.

Gürcistan yasaları, yabancıların gayrimenkul satın almalarına izin verirken bölgeye gelen Ahıska Türklerine Ahıska’dan mülk edinmeyi yasaklamıştır! Gürcistan, öyle görülüyor ki bölgeye yerleşmek isteyen Ahıska Türklerinin bölgede demografik yapıyı bozmasından ve uzak vadede Türkiye’ye bağlanma talepleri ihtimalinden endişe etmektedir.

Hasılı görmezden gelinen, kimselerin sahiplenmediği bu öksüz dava, bütün Türk milletinin davasıdır. Türkiye Ahıska Türklerinin yurdu, yuvası ve hamisidir. Ahıska ve Kırım Türkleri vatansız da değildir, sahipsiz de!

Editör: TE Bilişim