Irak’taki Türklerin yarısı Şii yarısı Sünni’dir. Şii olan Türkler, millî benlikten ziyade mezhebe önem verdiklerinden, Şii partilerle beraber hareket ediyorlar. İran tarafından kontrol edilen Türkler olduğu gibi, Sadr hareketine bağlı olanlar da var. Afganistan’daki Hazara Türkleri içinde aynı tespit yapılabilir. Bununla beraber Taliban’ın Sünni ve Şii tüm Türkleri mağdur etmesi, baskı uygulaması, Taliban’a karşı beraber savaşılması, Hazaraları öbür Türk gruplarına kısmen de olsa yakınlaştırdı. ABD işgali esnasında, ülke yönetiminde, Taliban dışındaki grupların tamamının temsil edilmesi ilişkileri iyileştirdi. Türk devletlerinin tamamının laik olması ve Azerbaycan dışındaki tüm devletlerin halkının aynı mezhepten olması, Türklerin güçlü yanıdır. Devletlerin laik olması mezhep bazlı bölünmeyi engellemekte, Türklük ve İslamlık gibi tüm toplumları kapsayan müştereklerin ön plana çıkmasını sağlamaktadır. İran ile Anadolu Türklüğü tam üç yüz yıl Şii-Sünni olarak bölünerek, birbirleriyle savaştılar. Birbirlerini tükettiler. Sonra her iki halkın kurduğu devletler de yıkıldı. Anadolu Türkleri imparatorluklarını kaybetti, kurtuluş savaşı yaparak ancak Anadolu’yu kurtarabildi. İran ise hem Kuzey Azerbaycan’la Kafkasya’yı Rusya’ya kaybetti hem de iktidara Fars kökenli Pehlevi hanedanı geldi. Geçmişte iki Türk halkını tüketen bu sorun, bugün tamamen bitmiş, etkisini yitirmiş gözüküyor. İki halk içinde diğerinin mezhebinin farklı olması zerre kadar önem taşımıyor.

Türk dünyasında kabilecilik ve bölgecilik anlayışlarının azalmakla beraber devam ediyor olması, istismara müsaittir. Kırgızistan’da güney Kırgızları (Kıpçak Kırgızları) ile kuzey Kırgızları arasında ciddi çekişme vardır. Çekişme nedeniyle, kamu yönetiminde, liyakat değil kabilecilik hâkim olmaktadır. Bunun doğal sonucu devletin iyi yönetilememesidir. Kırgızistan’da demokratik seçimler başladıktan sonra üç devrim olmuştur. Seçimle gelen başkanlar, halk gösterileri neticesinde görevini terk etmek zorunda kalmıştır. Görevden ayrılan kuzeyli ise devrimin akabinde göreve gelen güneylidir. Ya da bunun tam tersi olmuştur. Oylar siyasi görüşlere göre değil bölgelere göre bölünmektedir. Bu bağnazlığı aşmanın yolu “Kırgız Türk’ü” anlayışını genç nesillere hâkim kılmaktır.

Kazak halkı da üç cüze bölünmektedir. Kazak toplumunu oluşan boylar, yaşadıkları bölgelere göre iç işlerinde serbest, dış işleriyle, savunmada Han’a bağlı üç federasyon oluşturdular. Cüz takibi, Çarlık işgali ve SSCB döneminde de devam etti. Nazarbayev görevde olduğu otuz yılı aşkın sürede, kamu görevlerine üç cüzden de yöneticiler getirdi. Böylece cüzler kendini dışlanmış hissetmedi. Kabinede yirmi bakan varsa bunun 15 tanesi üç cüzden diğerleri Rus, Uygur gibi azınlıklardan seçildi. Valilerde, üst düzey bürokratlarda aynı yöntemle atandı. Atamalarda ehliyete ayrıca dikkat ediliyordu. Yani göreve, küçük cüzden en layık olan atanıyordu. Aynı yaklaşımı Tokayev’de sürdürmektedir. Uygulanan yöntem sayesinde, vatandaşlar Kazak devletini içselleştirmiştir. 2022 Ocak ayındaki gösteriler bu açıdan da önemlidir. Gösterilere tüm cüzlerden ve azınlıklardan katılım oldu. Katılmayanlar da aynı şekildeydi. Yani tüm tahriklere rağmen cüzlere veya etnik aidiyetlere göre bölünme olmadı.

Özbekistan’da kamu yönetimine geleneksel olarak Semerkantlılar hâkim olurdu. Semerkant’ta Tacikler baskın çoğunluk olduğundan, Özbek halkı, ülkeyi Tacikler yönetiyor diye muhalefet yaparlardı. Kerimov vefat ettikten sonra göreve gelen Mirziyoyev, Cizzak eyaletinden. Dolayısıyla bu anlayış yıkılmış oldu. Özbekistan’ın sıkıntılarının kaynağı Fergana vadisi. Vadinin yüzölçümü çok küçük ama nüfusu çok kalabalık. Hükûmeti devirmek amacıyla vadide başlayan gösteriler ancak kan dökülerek bastırılabildi. Tacikistan’da da devleti geleneksel olarak halkının % 90’ı Özbek olan Hocentliler yönetiyordu. Bağımsızlıktan sonra yapılan seçimleri de SSCB döneminin başkanı ve Özbek asıllı Hocentli Rahman Nabiyev kazanınca muhalefet protesto gösterine başladı. Yönetimin zor kullanması üzerine iç savaş başladı. Savaş, İslami muhalefetin eski rejime isyanı olarak gözüküyordu ama aslında bölgeler arasındaki çekişmenin sonucuydu. Altı yıl süren iç savaşı Kulyap-Hocent kliği kazandı. Kulyaplı ve Tacik kökenli İmam Ali Rahmanoğlu başkan oldu. İç savaş esnasında çok sayıda Özbek’le Rus ülkeyi terk ettiklerinden, demografi değişti.

SSCB, bilinçli bir siyaset güderek, yönetimleri Özbekistan’da Tacik, Tacikistan’da Özbek ağırlıklı oluşturarak, iki halkı düşmanlaştırmaya çalıştı. Kazakistan’da Nazarbayev’den önceki başkan Rus, ondan önceki Tatar, ondan önceki yine Rus’tu. Azerbaycan’da aynı Kazakistan gibi bölgesel dengelere dikkat edilerek atamalar yapılıyor. Türk ülkelerinde kabilecilik ve hemşericilik devam etmekte fakat her geçen gün etkisini yitirmektedir. Türklerin kabilecilikten sıkıntı çeken diğer toplumlara göre avantajları, aşiretlerin, cüzlerin ve kabilelerin formel yapıları olmamasıdır. Yani bu yapıların, liderleri, hiyerarşileri yoktur. Dolayısıyla organize etme imkanları çok kısıtlıdır. SSCB devrinde aristokratlar imha edildiğinden formel yapılar ortadan kalkmış. Türkiye’de ise hemşericilik, aynı tarikattan olanların birbirini desteklemesi temel meselelerdendir. Bu yaklaşım liyakatin yerini alınca iyi yönetim oluşmuyor.