Filistin toprağı Gazze’de Hamas güçlerinin İran desteği ile İsrail’e saldırmaları ve İsrail’inde karşılık vermesi sonucu ölü sayısı her iki taraf için 2 bini yaralı sayısının ise 4 bini geçtiği haberleri veriliyor.

Şiddetin, saldırıların, ölümlerin, katliamların son hızla devam edeceği görülüyor.

İsrail başbakanı Filistinlileri yüksek perdeden tehdit ediyor. İsrail savunma bakanı ise saldırılarda sınır tanımama emrini verdiğini söyledi.

Bu kargaşa, terörize hal devam ederken Türkiye’deki din taciri siyasi İslamcılar her olayda olduğu gibi Türkçüleri suçlamaya başladı.

Efendim Türkçüler bu olayda neden Filistinlileri desteklemiyormuş, yoksa İsrail’in yanındalar mıymış vesaire gibi zırvalıyorlar.

Bir konumlandırma yapmak lazım.

Adı üstünde suçlanan insanlar Türkçü.

Doğal olarak Türkçüler dünyaya Türk milleti mensubiyeti penceresinden bakarlar.

Türkçüler hayatı Türk milletinin menfaatleri veya Türk milletinin uğrayacağı zararlar üzerinden muhasebeleştirirler.

Bakışımız, duruşumuz bu cihettedir.

İsrail 1947 yılında Ortadoğu ve Doğu Akdeniz petrol ve doğalgazının çalınması için emperyalistler tarafından kurdurulmuş bir maşa devlet.

Dünyada bugün 17 milyon Yahudi yaşıyor ve Yahudilerin büyük bir bölümü kutsal kitaplarında yazdığı gibi kendilerine vadedilmiş büyük bir İsrail toprağı olduğuna adının da “Kenan ülkesi” olduğuna inanıyor.

Yahudilerin inandığı kendilerine vadedilmiş topakların bir kısmı Türkiye sınırlarının içinde, bir kısmı da Misak-I Milli olarak kabul ettiğimiz kuzey Irak ve kuzey Suriye’deki Türkmen bölgesidir.

Emperyalizmin BOP projesinin nihayeti büyük Ermenistan ve Büyük İsrail’dir. Sonuç olarak da büyük Ermenistan ile büyük İsrail’in sınır komşusu olmasıdır.

Düşünülen planlanan bu iki devletin planlanan sınırı Türkiye’nin Doğu Anadolu’sudur.

Demek ki İsrail’in Türk topraklarında gözü var.

Toprağımızda gözü olan bizim can düşmanımızdır.

Bugün ilişkilerimiz sürmektedir ama sonuçta kader bizi mutlaka karşı karşıya getirecektir.

Türk bakışı, Türk milletini o günlere hazır bir güç olarak taşıyabilmektir.

Terör devleti İsrail’in emperyalizmin kucağında büyümesine engel olmaktır.

Filistin halkı için gördüğü zulüm için tabi ki üzülüyoruz.

Filistin ile ilişkilerimiz sürekli tek taraflı vericilik ile devam etmektedir.

Türkiye 1947 de Birleşmiş Milletlerde İsrail’in tanınma oylamasında hayır oyu kullanmış ve hayır oyu için çalışmıştır.

Türkiye Filistin’in her zaman yardımına koşmuş ve yanında olmuştur.

Filistin yöneticilerinin Türkiye’ye bir teşekkür ettiğini hiç kimse duymadı.

Ermenistan’daki sözde Ermeni soykırım anıtına çelenk koyan, Kıbrıs’ta Türk devletini İşgalci olarak söyleyen ve zamanın Kıbrıs Rum kesimi lideri Makaryos ile dudak dudağa öpüşen ölen FKÖ ve Filistin devlet başkanı Yaser Arafat idi.

“Büyük Ermenistan’ı görmek arzusundayım. İnanıyorum ki Ermenistan bu savaşı zaferle bitirip Azerbaycan’ı tamamen işgal edecek.” diyen “Sincan Uygur bölgesindeki Türkler ayrılıkçı teröristlerdir.” diyen şanlı Türk ordusunun Suriye ve kuzey Irak ‘a düzenlediği sınır ötesi harekatları işgal harekâtı olarak niteleyen de şimdiki Filistin ulusal yönetimi Mahmut Abbas’tır.

Ne diyelim yani dost dosta böyle davranır mı?

Bu davranışların neresinde dostluk iş birliği arayalım.

Sayın dinden geçinen bazıları emperyalizmin Türkiye’deki yerli işbirlikçisi olan siyasal İslamcıların bu olaylara, bölgedeki hareketlere Türk gözü ile bakmalarını tabi ki beklemiyoruz.

Dolayısı ile o meczuplardan bir Türk duruşu da beklememeliyiz.

Onlar Türk milleti istiklal savaşı yaparken, Türk milletinin lideri Mustafa Kemal Atatürk’e idam kararı alanlardır.

Türkçüler var oldukça Türk milleti bu topraklarda yenilmeyecek.

Bu gayrı millîler Türk milletinin hayatında denizde bir kum tanesi gibidirler.

Azalıyorlar, bir zaman içinde toplum dışı olacaklar…