Dr. Vehbi Kara Haberpars sitesinde 'Türkiye ile Yunanistan savaşa girebilir mi?' Başlıklı yazısı şu şekilde:

ABD, Yunanistan’a devamlı surette askeri yığınak yapıyor. Yetmedi anlaşmalara aykırı olarak Adalar Denizinde “askersiz” bölgeleri silahlandırılmasını sağlayarak resmen iki ülke arasını elinden geldiğince bozmaya çalışıyor. Daha önce iki ülkenin savaşmaması için çok gayret gösterdiği halde son dönemde tam tersi bir politika izliyor.  

Buna karşılık Yunanistan’daki Mitsotakis hükümeti, ABD’ye teslim olmuş bir vaziyette bu ülkeden gelen bütün talimatları hiç itiraz etmeden aynen uyguluyor. Geçen yıl ABD, Dedeağaç’a 145 helikopter, 1800 zırhlı araç ve 20 bin asker konuşlandırmış iken bu yıl mevcut askeri üslere ilave olarak yeni askeri üsler kurmayı sürdürmeye devam ediyor.  

Türkiye ise bizzat en yüksek ağızdan yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesi ile bu işin şakaya gelir yanı olmadığını belirterek ikaz ediyor ve şunları söylüyor: "Yunanistan'ı gayri askeri statüdeki adaları silahlandırmaktan vazgeçmeye, uluslararası anlaşmalara uygun davranmaya davet ediyoruz.   

Yunanistan'ı bir asır önce olduğu gibi pişmanlıkla sonuçlanacak hamlelerden uzak durmaya, aklını başına almaya davet ediyoruz.   

Türkiye adaların silahlandırılması konusunda uluslararası anlaşmaların kendine tanıdığı hakları kullanmaktan geri durmayacaktır. Türkiye kimsenin hakkını, hukukunu çiğnemez ama kendi hakkını hukukunu da kimseye çiğnetmez." diyerek dikkatli olunması gerektiğini en açık bir dille ifade etmektedir.  

Türkiye ile Yunanistan arasında gibi görülen anlaşmazlıklar; büyük fotoğrafa baktığımızda aslında ABD ile Türkiye arasında olduğunu göstermektedir. ABD’nin Türkiye’ye karşı hasmane ve düşmanca tutumunun her geçen gün daha da arttığını rahatlıkla görebiliyoruz. O halde şu hususu rahatlıkla söyleyebiliriz:   

ABD, Türkiye’ye coğrafi, askeri ve diplomatik nedenlerle direkt olarak saldıramaz. Fakat PKK’yı kullanarak nasıl ki güneyden saldırmaktadır; aynı şekilde Yunanistan’ı kullanarak bunu yapabilir. 

Zaten günümüzde savaş yöntemleri büyük ölçüde değişmiştir. Kimse Rusya’nın Ukrayna’ya saldırdığı gibi direkt savaşa girmemekte vekalet unsurlarını devreye sokarak “hibrit savaş” adı verilen yeni bir çatışma sistemini kullanmaktadır.   

Bu yeni savaş metodunda siber saldırılardan tutun da ekonomik yaptırımlara kadar her türlü yıpratma savaşı yöntemleri kullanılmaktadır.   

Sabotaj, ülkenin içişlerine karışarak siyasi ve politik müdahalelerde bulunma, silah ve teçhizat alımlarına ambargo koyma, dost ve müttefik ülkeleri Türkiye’ye karşı kışkırtma ve daha nice düşmanca tutumu görmek mümkündür.  

Değerli dostum emekli deniz subayı Selçuk Kabil, ABD’nin kalleşçe vurduğu Muavenet gemisine dikkati çekerek şöyle der: ABD’nin ne derece iki yüzlü bir ülke olduğunu anlamak için “katil uçak gemisi USS Saratoga’nın resmini askeri karargahlara asmak gereklidir”. Zira Türkiye’yi tahrik etmek için askerlerimizin başına çuval geçirmek gibi en iğrenç muameleleri yapan ABD’den; her türlü fenalık beklenir.   

11 Eylül 2001 Dünya Ticaret Merkezi saldırısında kendi vatandaşlarını öldürecek kadar gözü dönmüş bir ülkenin Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı savaşa sokması olağan bir iştir. “Dost uyur düşman uyumaz” demiş atalarımız.   

ABD, Yunanistan’dan daha çok Türkiye’nin düşmanıdır. Her 10 yılda bir besleme cuntacı askerlere darbe yaptırması, FETÖ elebaşını korumaya devam etmesi, PKK’ya açıkça silah ve teçhizat desteği sağlaması ve daha nice fenalıkların öznesi ABD derin devletidir.   

Başkan Biden veya Trump fark etmez. Bunlar aynı baba ve oğul Bush gibi birer salak piyondur. Nasıl ki şaklaban Zelenski’yi Ukrayna’nın başına geçirip Rusya’ya yem yaptılar. Aynı şekilde bu beyni çalışmayan başkanları devletin başına geçirerek Siyonizmin emrine veren derin ABD devletine çok dikkatli yaklaşmak lazımdır.  

Unutmamak gerekir ki; medya araçlarını etkin bir şekilde kullanarak “ sahte insanlı Ay yolculuğunu” dünyaya yutturabilecek derecede büyük bir organizasyon ile karşı karşıya bulunuyoruz.   

Düşünün bir kere 1969 yılından bu güne 53 yıl geçti. Hiçbir insan hâlâ Ay’a gidememektedir. Bugünkü teknoloji ile dahi insanlı yolculuk çok zordur. Uydu ve sondalar, canlı organizma olmadığı için Güneş radyasyonlarından insanlar gibi etkilenmemektedirler.   

ABD’nin yasak alanı “51. Bölge’de” çekilen görüntülerle Hollywood aktörlerini, yıllarca Ay yüzünde yürüyen hatta araba kullanan insanlar olarak dünyaya lanse ettiler. Neil Amstrong’u ülkeden ülkeye gezdirerek kahraman gibi tanıttılar. Oysa bir parça beden dilini bilen her insan; Amstrong’un bir kahraman değil sahtekâr olduğunu kolayca anlayabilir. Kameralar karşısındaki görüntüleri çocukların dahi anlayabileceği yapmacıklarla doludur.  

Kısaca söylemek gerekirse; ABD her türlü yalan propagandayı yapan ve insanların gözlerinin içine baka baka gerçekleri inkar eden yöneticilere sahip bir ülkedir.   

Yöneticilerinde bulunan en önemli özellik; Hollywood aktörleri gibi sahte karakterlere bürünerek rol yapma becerisidir. Yunanistan’ı herhangi bir bahane ile Türkiye’ye saldırtmak şu anda üzerinde çalıştıkları en önemli senaryodur. 

Nasıl ki; Rusya’yı Ukrayna’ya saldırarak büyük bir bataklığın içine soktular. Aynı şekilde Palikaryayı köpek gibi üzerimize salabilirler.      

Burada yapılması gereken en önemli husus ilk ateş açan ülke olmamak ve Suriye operasyonu nedeni ile ordumuzun konsantrasyonunu bozmamaktır. Saldırılara karşı en uygun zamanda karşılığını vermek; askeri stratejilerin olmazsa olmazıdır. Vakta ki; Kıbrıs’ta darbe yapıp yönetimi düşürerek Türkiye’nin garantörlük hakkını kullanmasına imkan verdiler.   

İşte sabırlı olmak, tam zamanında ve güçlü şekilde karşılık vermek bu dönemde çok önemlidir, vesselam…  

Editör: TE Bilişim