Türkmenistan’da altı, İran’dan dört, Afganistan’da üç milyon dolayında Türkmen yaşıyor. Tamamına yakını Sünni Hanefi olan Türkmenlerin yerleştiği Horasan, üç parçaya bölünmüş. Horasan’ın batısı, dört İran eyaleti olarak yapılandırılmış. Türkmenler, eyaletlerin birinde çoğunlukta, ikisinde en kalabalık ikinci etnik grup. Horasan’ın güneyi ve güneybatısı Afganistan’a bağlanmış. Diğer Orta Asya memleketleriyle, Rusya ve Azerbaycan’da da az sayıda Türkmen azınlıklar var. Türkmenistan halkının, %85’i Türkmen, %6’sı Özbek ve %5’i Rus’tur.

Oğuz Yabgu Hanlığının zayıflamasından sonra, batıya göç etmeye başlayan Oğuzlar, 900’lerden itibaren Horasan’a yerleşmeye başladılar. Türkişler ve Oğuz Yagbu devletleri zamanında, Oğuzların çoğunluğu Gök Tanrı inancına mensupken azınlık Müslümandı. Horasan halkları, Müslüman olan Oğuzları, olmayanlardan ayırmak amacıyla, Müslüman olanlara, rivayete göre ‘’Türk gibi’’, başka bir rivayete göre ‘’Türk iman ‘’, iman etmiş Türk anlamına gelen Türkmen dediler. Oğuz Yabgu Han’ıyla ters düşüp başkaldıran, subaşı görevindeki Selçuk Bey, başarılı olamayınca, kendisine bağlı olan boylarla batıya yönelerek, Batı Kazakistan’da yer alan Cend şehrini, başkent olarak seçti. İslam’ı kabul eden Selçuk beyden sonra, ona bağlı Oğuzlar, oğlu Arslan Bey idaresinde Horasan’a gelerek, Gazneliler ve Karahanlılarla hakimiyet mücadelesine girdiler. Çağrı ve Tuğrul beylerin idaresinde mücadeleyi kazanan Oğuzlar, Horasan’da hakimiyetlerini tesis ederek, Oğuz Yabgulardan sonra ikinci Oğuz devleti olan Selçukluları kurdular. Türkmenler, Selçuklulardan sonra Harzemşahlara, İlhanlılara, Çağatay Hanlığına, Altın Orda’ ya, Timurlulara, Safevilere, Özbek, Buhara ve Hive hanlıklarına bağlı olarak yaşadılar. Horasan’a Türk göçü, Cengizhan’ın istilası sırasında ve sonrasında daha da arttı.  Yöre, bu tarihlerde Türkleşti. Çarlık orduları 1877-1878 yılında Osmanlılarla yaptıkları 93 harbini kazandıktan sonra Türkmenistan’a yöneldiler. Çok kararlı bir direnişle karşılaştıklarından işgalin tamamlanması on yıllar aldı. Türkmenler Ekim devriminden sonra isyan ettilerse de başarılı olamadılar. 1924 senesinde Türkmenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ilan edildi.

Topraklarının büyük bir bölümü çöllerle kaplı olan Türkmenistan’ın en büyük zenginliği doğalgazdır.  Türkmenistan, doğalgaz, petrol ve pamuk üretimiyle Sovyetler Birliğine milyarlarca dolar katkıda bulunurken, Türkmenler sahip oldukları zenginliklerle orantılı refah seviyesini yakalayamadılar. Bağımsızlık sonrasında zenginliklerini özgürce işleyip tüketme ve satma fırsatını yakalayan Türkmenistan, kısa sürede ülkenin bütün yerleşim birimlerine doğalgaz götürmeyi başardı. Türkmenistan doğalgazının en büyük avantajı, büyük kısmının yüzeye yakın ve kolay üretilebilir olmasıdır. Hem sahadaki rezerv çok hem de gaz yüzeyde olunca yatırım ve üretim maliyetleri düşmektedir. Bu faktör gaz üreticisi şirketlerin ilgisini artırmaktadır.

Yedi milyon nüfuslu, Orta Asya’nın en zengin doğalgaz yataklarına sahip ülkesi olan Türkmenistan, bağımsızlığını kazandıktan sonra, kaynakları ve imkanlarıyla mütenasip gelişme ve kalkınma gösteremedi.      Türkmenistan’daki gaz rezervleri, yeryüzündeki toplam rezervlerin %5’ini oluşturmaktadır. Tespit edilen toplam doğalgaz rezervleri 4,4 trilyon m3 civarındadır. Sürekli yeni sahalar tespit edildiğinden, 32 yıldır gaz üretilmesine ve ihraç edilmesine rağmen rezervler azalmamış bilakis katlanarak artmıştır. Bağımsızlığın kazanılmasından sonraki ilk yıllarda ihracat imkânlarının daralması yüzünden üretim yarı yarıya azalmıştı. Bu azalmanın nedeni;  Türkmenistan’ın petrol ve doğalgazı dış pazarlara nasıl ihraç edeceği, sorunuydu. Çünkü karalarla çevrili olmasından dolayı petrol ve gazı, deniz yoluyla dış pazarlara satamıyordu. Hazar’ın açık denizlere ulaşımı yoktur. Dolayısıyla Türkmenistan bağımsızlığını kazandığında, petrol ve gazını sadece eski SSCB ülkelerine satabiliyordu. Tüm nakil hatları Rusya’dan geçiyordu. Rusya, Türkmen gazını piyasa fiyatının %35’ine alıyordu. Başta Ukrayna olmak üzere müşteriler ödeme güçlüğü yaşıyordu. Dolayısıyla Türkmenistan hem kaynaklarını çok ucuza satıyor hem de alacaklarını tahsil edemiyordu. Bu nedenle yeni arayışlar girdi. Devlet, yatırımcı firmalara, risklerini en aza indirmek için, garantör olmayı vaat etti. Ancak Türkmenistan’ın uyguladığı kapalı ekonomi politikaları nedeniyle beklenen yatırımlar gelmedi, zorluklar aşılamadı.

Bağımsızlığın ikinci yılında, doğalgaz ve petrol sektörlerinin hareketlenmesini hedefleyen, 2020 yılına dek sürecek bir plan hazırlandı. Bu planda, sektörlerin dış yatırımlarla güçlendirilerek, siyasi bağımsızlıktan sonra ekonomik bağımsızlığın da sağlaması hedeflendi.  Devlet bu amaçla, yabancı yatırımcıları garanti altına almayı amaçlayan “Açık kapılar”, “10 yılda İstikrar”, “Ağız birliği” ve “Daimî Tarafsızlık” politikalarını ileriye sürdü.   Bu teşvikler neticesinde beklenen tutarlarda olmasa da doğalgaz ve petrol sektörlerinde dış yatırım alındı. Bu sektörlerde sırasıyla Alman, Amerikan ve Rus yatırımcılar en büyük pay sahibi oldular. Bu ülkeleri İngiltere ve Türkiye takip etti. Yabancı yatırımcıları ülkeye çekmeye çalışan Türkmenistan, yatırımcıların kazançlarını kendi ülkelerine serbestçe transfer etmelerini kolaylaştıran yasal düzenlemeler yaptı. İlk dönem, hukuki sorunlar giderildi. Önce enerji üretiminde sonra pazarlanmasında Rusya’ya bağımlı olmaktan kurtulmak hedeflendi. Çünkü Rusya’ya bağımlı kalmak sektörün gelişmesine engel teşkil ediyordu.  İlk başlarda BDT devletleriyle ekonomik ilişkilere ağılık veren Türkmenistan, zaman içerisinde tedrici olarak bu politikadan vazgeçerek, diğer ülkelerle ekonomik ilişkilerini geliştirdi. BDT ülkelerine düşük fiyatla doğalgaz satmasına rağmen, alacaklarını tahsil edemeyen Türkmenbaşı, öncelikle Türkiye ile entegrasyona gitmek istediğini açıkladı. Türkmenistan, Türk iş adamlarının en faal olduğu ülkelerin başında gelmektedir. Çok sayıda Türk firması, yerelleşmiştir. Türk firmaları genelde inşaat, tekstil, turizm ve sanayi sektöründe faaliyet göstermektedir.