Mutfaktaki yangın sürüyor. Vatandaşın alım gücü ilk altı ayda yüzde 14 civarında düştü. Elektriğe, doğalgaza neredeyse aylık zamlar yapılıyor. Sadece doğal gaza Ağustos ayında yüzde 32 zam geldi. Elektriğe son bir yılda yapılan zam oranı ise yüzde 70.

Vatandaş ANASOL-M dönemini bile aratan bir krizle boğuşuyor.

Üst gelir grubu ile alt gelir grubu arasında köprü görevi gören orta direk neredeyse yok edilmiş durumda. Toplumun bir numaralı gündem maddesi ekonomi. Herkes ay son sonunu nasıl getireceğini düşünüyor.

Şimdi bu şartlar altında siyasetin bir numaralı gündem maddesinin ekonomi olması gerekir değil mi?

Ama öyle değil, ekonomi konuşmak yerine İYİ partinin millet ittifakı ile beraberliğini sürdürüp sürdürmeyeceğini konuşuyoruz.

Bu ittifakın çatlamasını en çok iktidar partisi istiyor. Onun için de CHP'nin HDP'ye yakınlaştığı söylentisini yayarak İYİ partinin milliyetçi tabanında çatlaklar oluşturmaya çalışıyor. Ne yazık ki İYİ partinin bazı sözcüleri de buna çanak tutuyor.

Vatandaş kan ağlarken şimdi konuşulacak şey mi bu?

İktidar bir taşla bir kaç kuş birden vuruyor; hem muhalefeti birbirine düşürüyor, hem de Türkiye'yi savaşın kıyısına getiren, enflasyon ve pahalılığı dayanılmaz noktalara getiren yanlış politikalarını gündemden düşürüyor.

Her parti kendi siyasetinden sorumludur. CHP kendi siyasetinden, İYİ parti kendi siyasetinden. Bir partinin bir başka partinin siyasetine ayar vermesi siyasi nezaketle bağdaşmaz. Millet ittifakı bugünün meselesi değildir. Bugünün meselesi muhalefetin vatandaşın sorunlarına tercümanlık yaparak siyasetini ve tabanını büyütme meselesidir. Kimin kimle ittifak yaptığı veya yapacağı yarının meselesidir. İkide bir bu konuyu gündeme getirmek siyaset de değildir, zamanı da değildir. Muhalefet artık gerçek gündeme dönmeli iktidarın önüne attığı sakızı çiğnemekten vazgeçmelidir.

HDP KARŞITLIĞI ÜZERİNDEN MİLLİYETÇİLİK

Bazıları HDP'ye ne kadar vurursak o kadar prim yaparız sanıyor. Milliyetçiliği HDP karşıtlığına hapseden bu yaklaşım en çok HDP ve onun arkasındaki PKK terör örgütüne yarıyor. Güneydoğu'daki vatandaşlarımız adeta zorla HDP'nin kucağına itiliyor.

Doğru siyaset HDP'yi itip kakarak tabanını yabancılaştırmak değil, HDP'nin ideoloji yapmaktan kitlesinin çıkarlarını savunmaya vakit bulamadığını göstermek, HDP sözcülerinin PKK severliği ile sıra çocuklarına gelince onları nasıl sakındıklarını vatandaşa anlatmaktır. HDP'ye yönelik eleştiriler bölgede Kürt karşıtlığı olarak okunup, bu kitlenin çözülüp diğer partilere akmasını engelliyor. Oysa doğru olan, Kürtleri HDP'nin arkasına itmemektir.

İktidarın HDP'ye yönelik eleştirilerine kapılıp bu politikanın peşine düşmek de doğru değil. O iktidar, çok değil bundan 3.5 yıl önce Dolmabahçe'de bu HDP ile mutabakat imzalayan iktidardı. İstanbul seçimlerinde bu ihanetin bir numaralı sorumlusunun mektubunu parti çıkarları için devletin resmi ajansında okuyan iktidardı. Şimdi kimin kime vatanseverliğini ispat etmesi gerekiyor? HDP tabanı ile mesafeleri bu kadar açmak onlara başka tercih bırakmamaktır. Sadece PKK ile Kürtleri ayırmak yetmez, HDP ile tabanını da ayırmak lazım. HDP güç kaybettikçe PKK siyasetinden gerçek siyasete dönebilir. Arkasındaki kitlesel destek sürdükçe ayrıştırıcı siyasetine devam eder.